Resulullah (s.a.a.) Hakk’ı mükemmelce tanıyan ve Allah’ın dergâhında gerçek bir kul gibi alnını toprağa koyan ilk kişidir. Kendisi şöyle buyurmuştur:
‘كنت اول من اقر بربى جل جلاله و اول من اجاب’ ‘Büyük Rabbime ikrar eden ilk bendim ve O’nun davetine cevap veren ilk kişi de bendim.’ (1)
Allah’ın karşısında kullarının en çok tevazu alameti olan namaz Resulullah’ın (s.a.a.) gözünün nuru idi. Kendisi şöyle buyurur: ‘قُرة عينى فى الصلوة’ ‘Namaz benim gözümün nurudur.’ (2)
Allah’ın Resulü (s.a.a.) geceden sabaha kadar sürekli namaz ve gece ibadetine meşguldü ve bütün gece isitirahat etmezdi. İmam Sadık (a.s.) Peygamber’in (s.a.a.) bu yaşam tarzı hakkında şöyle buyurur:
Peygamber (s.a.a.) yatsı namazını kıldıktan sonra abdestlik suyu ve misvakı başının üstüne koyup üzerini kapatırdı. Biraz yatıp uyur sonra kalkardı. Misvak kullanıp abdest alırdı. Dört rek’at namaz kılıp yatardı. Yine kalkıp misvak kullanırdı ve abdest alırdı. Dört rek’at daha namaz kılardı. Bir daha yatıp ondan sonra vitr namazını kılardı. (3)
O değerli insan bu Kur’an-ı Kerim ayet-i şerifini uygulardı: ‘وَ مِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَ سَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا’
Allah özel kullarından gecenin bir kısmını mâbuklarını tesbih etmelerini ve uzun geçen gecenin diğer kısmını da alınlarını tevazu secdesine koyup kendi mâbudlarına ibadet etmelerini istiyor.
O hazret (s.a.a.) namazı öyle içtenlikle kılardı ki, bütün bağlantılardan kopardı ve tek teveccühü Allah’a doğru idi:
‘كان اذا حضر الصلوه فكانه لم يعرفنا و لم نعرفه اشتغالا بعظمة الله’ ‘Namaz vakti gelince o kadar Allah’a teveccüh ederdi ki, sanki o bizi tanımıyor ve bizde onu tanımıyorduk. (4) Resulullah’ın (s.a.a.) namaz vaktinde halinin değişmesi onun Allah’ın karşısında kullluk ve tevâzu göstermesinin en yüksek seviyyede olduğunun alâmeti idi:
‘اذا قام الى الصلوه تربد وجهه خوفا من الله’
Kaynak: Melekût-i Ahlak, Seyyid Hüseyin İshaki
1- Bihar ul-Envar, cilt 16, s. 12
2- Mehcet ul-Beyza, cilt 3, s. 68
3- Vesail uş-Şia, cilt 3, s. 196
4- Mehcet ul-Beyza, cilt 1, s. 351
5- Mustedrek ul-Mesail, Mirza Hüseyin Nûri, Al-i Beyt Müessesesi, cilt 4, s. 93
Peygamber Efendimiz (s.a.a.) edep bakımından da sanki bir kenara düşmüş elbise gibi Hakk karşısında edepli ve tevazu ile dururdu: ‘اذا قام الى الصلوه كانه ثوب ملقى’ (1)
Peygamber Efendimiz (s.a.a.) en keyifli ve lezzet aldığı işi Allah’a ibadet etmek ve O’nunla niyaz etmekte görürdü. Kuşkusuz, Allah’a kulluk etmek ve O’nunla niyaz etmek yüreklerde öyle bir heyecan oluşturur ki, Allah’tan başkasının muhabbetine artık bir yer kalmaz. Allah’a kulluk etmekle insan kendi içerisinde huzur duyar. Hz. Ali (a.s.) şöyle buyurur:
Bir başka rivayete göre, bir gece Peygamber (s.a.a.) eşlerinin birinin (Umm-i Seleme) evinde idi. Gece bir müddet geçmişken Umm-i Seleme Resulullah’ın (s.a.a.) yatakta olmadığını farketti. Kalkıp O’nu aradı. Birden gördü ki, O hazret (s.a.a.) odanın köşesinde durmuş, ellerini kaldırmış ve gözlerinden yaşı dökülerek Allah’ı ile şöyle konuşuyor:
Ey Rabbim! bana bağışladığın iyilikleri benden alma. Ey Allahım! Benim düşmanlarım ve beni kıskananları sevindirme. Ey Allahım! Beni kurtardığın kötülüklere geri döndürme. Ey Allahım beni bir an bile kendi başıma bırakma.
O anda Umm-i Seleme ağladı. Peygamber (s.a.a.) buyurdu: Umm-i Seleme! Neden ağlıyorsun? Dedi: Anam ve babam sana feda olsun, nasıl ağlamayayım ki? Sen o kadar büyük mevkie sahipsin ve Allah ile böyle niyaz ediyorsun (halbuki biz Allah’tan korkup O’nunla niyaz etmeye daha çok ihtiyacımız vardır). Peygamber (s.a.a.) buyurdu: Ben nasıl güvende olabilirim? Halbuki Allah Yunus Peygamberi (a.s.) biran kendi başına bıraktı ve başına gelenler oldu. (3)
Peygamber Efendimiz (s.a.a.) bir hadiste şöyle buyurmuştur:
‘افضل الناس من عشق العباده فعانقها و احبها بقلبه و باشرها بجسده و تفرغ لها، فهو لا يبالى على ما اصبح من الدنيا: على عسر ام على يسر’
Kaynak: Melekût-i Ahlak, Seyyid Hüseyin İshaki
1- Mustedrek ul-Mesail, Mirza Hüseyin Nûri, Al-i Beyt Müessesesi, cilt 4, s. 93
2- Veram Mecmuası, cilt 2, s. 78
3- Bihar ul-Envar, cilt 6, 218
4- Tuhaf ul-Ukûl, İbni Şi’b Harrâni, s. 35