PLEASE_WAIT
Mucize inkarcılara meydan okumakla birlikle olan ve peygamberlik iddiasını destekleyen harikulade bir iştir. Harikulade iş yani bilinen ve alışılan doğal işleyişin dışında bir olgunun gerçekleşmesi.
Mucizenin harikulade olduğu onun nedensellik kuralının dışında olduğu anlamına gelmez ve mucize sebepleri yok saymayı ifade etmez. Çünkü Sebep- sonuç kuralı bizzat Kur'an'ın da kabul buyurduğu bir kuraldır.
Meydan okumadan maksat, icaz sahibi olan peygamberin onun mucizesini kabul etmeyen kimseleri -çağrısını doğru bulmadıkları taktirde- o mucizenin benzerini yapmaya çağırmasıdır.
Buna göre mucize normal şartların dışına çıkmaktır. Elbette normal dışı işler sihir, kehanet ve duanın kabul oluşu gibi durumları da içine alsa da yalnız sihir ve kehanetin mucizeye karşı duracak durumu yoktur. Çünkü icaz Allah'ın sonsuz gücüne dayalı olarak gerçekleşmektedir.
Diğer yandan mucize özel şart ve hazırlıkları da gerektirmez; şöyle ki onu gerçekleştirmek için öğrenim görmek veya alıştırma yapmaya gerek yoktur.
Mucizenin duanın kabul olması vb. şeylerle farkı da şudur ki mucizede inkarcılara meydan okuma ve insanların hidayeti meselesi söz konusudur. Onun oluşmasıyla peygamberin peygamberliği ve halka yönelik daveti ispatlanır. Bu yüzden mucize sahibi kişi onu getirme konusunda yetki sahibidir yani kendisinden mucize istendiği zaman onu getirebilir.
Mucizelerin kısımları:
Mucizeler iki kısımdır: 1- Ameli mucize 2- Sözlü mucize
Ameli mucizeler tekvini velayet sonucu Allah'ın izni ile kainatta tasarruf etmeğe denir.
Ama sözlü mucize gelince bu tür mucizelere belli bir zamanla sınırlı değildir ve bütün asırlar için geçerlidir ve halkın genelini hitap aldığı gibi elit kimselere de hitap eeder.
Ameli mucizelerin ispatı bu mucizeleri nakleden rivayetlerin senedinin doğruluğuna bağlıdır.
Kur'an'ın İcazı: Peygamber'in (s.a.a) sözlü mucizelerinin başında Kur'an-i Kerim gelir.
Kur'an hem sözleri hem manaları yönünden mucizedir. Yani hem güzel anlatıma sahiptir hem de söylediği söz güzledir. Şimdiye kadar kime Kur'an'a karşı koyamamış hatta Kevser Suresi gibi bir sure bile getirememiştir.
Kur'an'ın meydan okuyuşu belli bir yönü yani fasih ve beliğ oluşu veya belli bilgileri içermesi gibi özellikleri ile sınırlanmamıştır. Bu da gösteriyor ki Kur'an'da bulunan her üstünlük yönü dikkate alınırsa alınsın yine Kur'an o yönden üstündür ve ona üstünlük sağlanamaz. Bu meydan okuyuş bütün çağlardaki bütün insanları muhatap alır.
Müslüman bilginler mucizeyi şöyle tarif ederler:[1] Mucize inkarcılara meydan okumakla birlikle olan ve iddiayı destekleyen harikulade bir iştir.
Harikulade işler genel olarak bilinen ve yaşanan olaylardan farklı olan işlerdir ve eşyaya hüküm süren alışılagelmiş doğal kuralların haricinde cereyan eden durumları ifade eder. Mucizenin harikulade olduğu onun nedensellik kuralının dışında olduğu anlamında değildir. Mucize sebepleri yok saymayı ifade etmez. Çünkü sebep- sonuç kuralı hem felsefenin hem de Kur'an'ın kabul buyurduğu bir kuraldır. Kur'an bir yandan nedensellik kanununu kabul ederken diğer yandan harikulade işleri kabul etmektedir.[2] Kur'an-i Kerim bütün sebeplerin Allah'ın gücü dahilinde olduğunu, maddi sebeplerin bağımsız olmadıklarını ve gerçek sebebin Yüce Allah olduğunu vurgulamaktadır.[3] Mucizelerde etkili olan sebeplerden biri de peygamberlerin ruhlarıdır.[4] Peygamberlerin ve evliyanın nefislerinde var olan özellik bütün zahiri sebeplerden üstün ve onlara egemendir.[5]
Sonuç şu ki mucizeler ve diğer harikulade işler de normal olaylar gibi sebeplere bağlı olarak meydana gelirler. Hem mucize hem de normal olaylar bilinen sebeplerin yanında batini sebeplere bağlıdırlar. Batini sebepler bizim genelde bildiğimiz normal sebeplerle farklıdır. Normal olayların meydana gelişinde zahiri sebeplerle batini sebepler içinde uyum vardır ve ilahi emir de buna mutabıktır. Batini ve hakiki sebeplerin zahiri sebeplerle uyum içinde olmadığı durumlarda zahiri sebepler işlevini yitirir ve o normal vakıa meydana gelmez. Çünkü Allah'ın iradesi ona taalluk etmemiştir. Oysa normal ötesi (harikulade) işler tabii olan normal sebeplere dayanmamakta tabii olan normal ötesi sebeplere dayanmaktadırlar ve aynı zamanda batini ve gerçek sebeplere dayanmaktadırlar ve sonuçta Allah'ın irade ve izni çerçevesi dahilindedirler.
Mucizenin diğer bir özelliği de onun meydana okumakla birlikte oluşudur. Yani mucize gösteren peygamber herkesten özellikle inkarcılardan mucizeyi peygamberliğine bir delil kabul etmeyip onu normal bir iş olarak gördükleri takdirde benzerini yapmalarını istemektedir.[6]
Başka bir ifade ile, mucize Allah'ın açık delil ve ayetidir. Mucizeden maksat ilahi bir görevi ispatlamaktır. Buna göre bu iş inkarcılara karşı meydan okumayla birlikte olur.[7]
Mucizede diğer bir özellik de onun iddia eden kimsenin iddiasına mutabık çıkmasıdır. Yani eğer bir kimse peygamberliğini ispatlamak için anadan olma körleri bir araç kullanmadan şifa verdiğini iddia ediyorsa bu iddiasını gerçekleştirmesi gerekir.[8]
Buna göre mucize normal şartların dışına çıkmaktır. Normal dışı işler gerçi sihir, kehanet ve duanın kabul oluşu gibi durumları da içine alsa da yalnız sihir ve kehanet mucizeye karşı duracak durumu yoktur. Çünkü sihri oluşturan sebepler mutlak anlamda mucize karşısında yenik duruma düşmektedir. Ancak mucize normal olmayan tabii sebeplere asla yenilmez sürekli galip gelir.[9] Sihir ise genelde tabii ve ilahi menşei olmayan ve hayalı etki altına almak veya göz bağlamak gibi yollara dayanır ve kötü hedeflere hizmet eder.
Buna göre beşeri olan normal dışı işler hedef yönünden de mucizelerden farklıdır. Peygamberler mucizelerini insanları hidayet etmek için gösterirler eğlence veya başka hedefler için değil…
Diğer yandan mucize özel bir şartları gerektirmez şöyle ki onu gerçekleştirmek için öğrenim görmek veya alıştırma yapmaya gerek yoktur. Oysa mürtazlar normal dışı bir iş yapmak için öğrenim görmeye ve alıştırma yapmaya ihtiyaç duymaktadırlar ve her işi de yapamazlar.
Bunun sebebi mucizelerin Allah'ın sonsuz gücüne dayandığı ve beşeri olan normal dışı işlerin ise insanın sınırlı gücüne dayandığı içindir Bu yüzde beşeri olan normal dışı işlerin benzerini yapmak mümkündür ve kimse bu gibi konularda meydan okuyamaz.[10]
Mucizenin duanın kabul olması vb. şeylerle farkı da şudur ki, mucizede meydan okuma ve insanların hidayeti meselesi söz konusudur. Onun oluşmasıyla peygamberin peygamberliği ve halka yönelik daveti ispatlanır. Bu yüzden mucize sahibi kişi onu getirme konusunda yetki sahibidir yani kendisinden mucize istendiği zaman onu getirebilir. Duanın kabul olması ve velilerin kerameti ise meydan okuma ve insanların hidayeti kendisine bağlı olmadığı için gerçekleşmeyebilir ve sonuç vermediği için de kimsenin sapmasına sebep olmaz.[11]
Başka bir ifade ile keramet harikulade bir iştir ve kamil veya yarı kamil bir insanın ruhi gücünü gösterir. Ama bu özel bir ilahi hedef ispatlamak için değildir. Ama mucize bir kimsenin iddiasını teyit etmek için meydana gelir ama keramette böyle bir özellik yoktur.[12]
Kısacası peygamberlik iddiasıyla birlikte olan mucize peygamberlere mahsustur. Bir kimseden mucize meydana gelirse ve peygamberlik iddia ederse onun iddiasının doğruluğunu ispat eder. Çünkü mucize ilk etapta mucizeyi getirenin iddiasını doğrulamak içindir.
Elbette peygamberler peygamberliklerinden önce de mucize gösterebilirler ama buna mucize değil irhas yani gönülleri ileride açıklayacağı çağrıyı hazırlama denir.[13]
Evet mucize peygamberlik iddiasıyla olur. Eğer bunun dışında peygamberden bir harikulade iş görülse peygamberliğinden sonra olsa buna keramet denir. Gerçi bazen halk dilinde peygamberler ve imamların tüm kerametlerine mucize denmektedir.[14]
Mucizenin ispatı iki konuyu ispatlamaya bağlıdır. 1- Peygamberin mucizelerinin çeşitleri 2- Kur'an'ın mucize oluşunun değişik yönleri
Mucizelerin kısımları: Mucizeler iki kısımdır: 1- Ameli mucize 2- Sözlü mucize
Ameli mucizeler tekvini velayet sonucu Allah'ın izni ile kainatta tasarruf etmeğe denir.[15] İslam Peygamberi vasıtasıyla ayın yarılması[16] ağacın yarılması[17] Karun ve Fıravun kıssalarında olduğu gibi Hz. Musa tarafından yerin[18] ve denizin[19] yarılması, Hz. Salih Peygamber tarafında dağın yarılması[20] ve Hz. İsa aleyhisselam tarafından anadan olma körlerin şifa bulmaları, alacaların iyileşmesi ve ölülerin diriltilmesi[21] gibi yine Hz. Ali tarafında Hayber kalesinin koparılması gibi (Elbette bu sonuncu peygamberlik mucizesi değil de Hz. Ali'nin imamlığına delildir.)[22]
Amali ve sözlü mucizenin farkı hakkında şu noktaya da işaret etmek gerekir ki ameli mucize belli bir zaman ve mekanla sınırlıdır muhatabı da genelde avam halktır.[23] Ancak sözlü mucize belli bir zamanla sınırlı değildir ve bütün asırlar için geçerlidir ve halkın genelini hitap ettiği gibi elit kimselere de hitap etmektedir.
Peygamber'in ameli mucizelerine örnek olarak günümüze dek kalmış olan Medine'nin kıblesini tayın etmeği zikredebiliriz. Peygamber (s.a.a) her hangi bir astronomik araç veya bilgi araçlarından yararlanmaksızın Medine şehrinde Ka'beye doğru yönelmiş ve "Mihrabım Ka'be'nin oluğunun karşısındadır," diye buyurmuştur.[24]
Ameli mucizelerin ispatı bu mucizeleri nakleden rivayetlerin senedini incelemeye bağlıdır. Eğer bu rivayetlerin senedi doğru olur veya onların doğruluğu konusunda bir takım karineler elde olursa o zaman o mucize ispatlanır. Aksi taktirde onları ispatlamamız mümkün olmaz, sadece bir ihtimal olarak söz konusu edilebilir. Ancak Kur'an'ın peygamber'den naklettiği ameli mucizeleri kesin olarak kabul etmek gerekir. Yine şimdiye kadar baki kalan ameli mucizeleri de kabul edilmelidir.
Kur'an'ın İcazı: Sözlü mucizelerin başında Kur'an-i Kerim gelir. Kur'an'ın tahrif olmadığında ve sağlam ilahi kaynağa sahip olduğunda şüphe edilemez. Sadece soru şundan ibarettir ki: Kur'an ne yönden mucize sayılır?
Bu soruya cevap verebilmek için Kur'an'ın mucize oluş yönlerini incelemek gerekir.
Kur'an'ın mucize oluş yönleri[25]:
Kur'an çeşitli yönlerden inkarcılara meydan okumuştur. Aşağıda bu yönlerden bazılarına işaret edelim:
1- Fesahet ve balağet yönünden[26]
2- İçinde bulunan bilgilerde çelişkinin olmayış[27]ı
3- Gaybi haberler yönünden[28]
4- Kendisine Kur'an inen kişi yönünden[29]
5- Sunduğu ilimler yönünden[30]
Kur'an-i Kerim örneğin kimseden ders almamış ve uygarlık ve bilimlerden yoksun olan bir yerde büyümüş olan bir kimsenin kendi yanından fikir sahiplerini hayrete düşürecek ve onları aciz kılacak şekilde ibadet, sosyal ilişkiler, toplum yönetimi ve muameleler konusunda mükemmel nizamlar sunabilmesi yönünden mucize olduğunu açıklamıştır. Kur'an genel nizamları açıklamanın yanı sıra bazen konuların inceliklerine bile inmiş ve ayrıntılarına kadar tevhit ilkesi ekseninde şekillenmiş bilgiler ve öğretiler sunmuştur. Şöyle ki onun hükümlerinin ayrıntıları tahlil edilecek olursa tevhit ilkesine dayandığı ortaya çıkar. Tevhit ilkesi doğru şekilde açılacak olursa bu ayrıntılar ondan anlaşılır.
Kur'an'ın hem sözleri hem manaları yönünden mucizedir. Yani hem en güzel anlatıma sahiptir hem de söylediği sözler güzledir.[31] Şimdiye kadar kime Kur'an'a karşı koyamamış Hatta Kevser suresi küçük bir sure bile getirememiştir.
Unutulmamalıdır ki Kur'an'ın meydan okuyuşu onun belli bir yönü yani örneğin fasih ve beliğ oluşu veya belli bilgileri içermesi gibi özellikleri ile sınırlanmamıştır.[32] Bu da gösteriyor ki Kur'an'da bulunan her hangi bir üstünlük yönü dikkate alınırsa alınsın yine Kur'an o yönden üstündür ve ona üstünlük sağlanamaz. Bu meydan okuyuş bütün çağlardaki bütün insanları muhatap alır.
Eğer bir kimse Kur'an'ın icaz yönlerini anlamaya gücü yetmiyorsa, Kur'an'ın icazını anlamak için, derin düşünce sahibi olan kimselere müracaat etmelidir. Öyle kimseler ki onlar bir ömür Kur'an'ın bilgilerini anlamak yönünde çalışmış olmalarına rağmen yine de Kur'an'ın bir okyanus olduğuna ve kendilerinin ise sadece ondan birkaç damla tadabildiklerine itiraf ederler.
----------------
[1] bk Keşfu'l-Murat, Allame Hilli, Tashih Ayetullah Hasan zade Amuli, s. 350- 353 ve Ayetullah Hasan zade'nin Keşfu'l-Murad'a notları, Rehberan-i Buzurg s. 119-153; Mukaddime-i Ber Cihanbini İslami, Şehit Mutahhari, Camiatu'l-Mudarrisin bas. s. 179-207; el-Mizan, c. 1, s. 58-90; İnsan-i Kamil ez didgah-i Nehcu'l-Belağa,s. 8-21; Tercume-i ve Şerh-i İşarat-i İbn-i Sina; Dr. Melikşahi, s. 466-491; eş-Şevahidu'r-Rubibiyye, Molla Sadra, tashih, Seyyid Celaluddin Aştiyani, 2. baskı s.340-349; Mebda ve Mead, Molla Sadra, tercüme, Ahmed b. Muhammed b. el-Husayni Erdekani, s. 538-549
[2] Talak: 3, Hicr: 21, Kamer: 49
[3] A'raf: 54, Bakara: 284, Hadid: 5, Nisa. 80; Al-i İmran, 26; Taha, 50; Bakara, 255; Yunus, 3.
[4] Mumin, 78
[5] Saffat, 173; Mucadele, 21; Mumin, 53;
[6] Cihan-i gayb ve gayb-i cihan, Bahauddin Hurramşahi, s. 45-83.
[7] bk Şahit Mutahhari, Mukaddime-i ber Cihanbini İslami, s. 189
[8] Keşfu'l-Murad s. 350
[9] Firavun topladığı sihircilerin kıssasında onlar Hz. Musa'nın işini görünce Hz. Musa'nın işinin mucize olduğunu anladılar. Çünkü onların sihirlerini yutmuş ve yok etmişti. (A'raf, 105-125)
[10] bk Ayetullah Mekarim Şirazi, Rehberan-i Buzurg s. 119- 153
[11] el-Mizan c. 1 s. 83
[12] Mukaddime-i Ber Cihanbini İslami, Şehit Mutahhari, s. 189; Aşina-i Ba Kur'an, Şehit Mutahhari c. 2 s. 235
[13] Keşfu'l-Murat, Allame Hilli, s. 352
[14] Ade. 353; Cihan-i gayb ve gayb-i cihan, Bahauddin Hurramşahi, s. 46-47
[15] İnsan Allah'a itaat edip günahlardan uzak durmak sonucu Ona yaklaşır ve velayet makamına sahip olur. Bu makama erişince kainatta tasarruf gücüne sahip olur.
[16] Peygamber'in mucizelerinden biri de ayı yarmaktır.
[17] Hz. Ali (a.s) Kasia hutbesinde Peygamber'in (s.a.a) bu mucizesini beyan etmiştir.
[18] Kasas, 76- 81
[19] Bakara, 50
[20] Şems 11-15
[21] Al-i İmran 49
[22] Beşaretu'l-Musatafa Necef bas. s. 235; Emali Saduk Meclis 77
[23] Bu sözün anlamı seçkin kimselerin bu tür mucizeden istifade etmediği değildir, çünkü bazen Hz. Musa'nın icazi kıssasında olduğu gibi seçkin bir grup olan sihirciler ilk istifade eden kimseler arasında yer alırlar.
[24] Mirdamad, Kebesat, s. 321; İnsan-i Kamil ez didgah-i Nehcu'l-Belağa, s. 7-21
[25] Dairetu'l-Mearif teşeyyu, c. 2 s. 265, Dairetu'l-Mearif İslami c. 9 s 362 - 369; el-Mizan c. 1 s. 58; Ta'likat-i Ayetullah Hasan zade ber Keşfu'l-Murat, s. 597-600
[26] Hud, 14 Yunus, 39
[27] Nisa, 82; Zumer 23
[28] Hud, 49; Yusuf, 102; Al-i İmran, 44; Meryem, 34; Rum, 1-4; Fetih, 15; Enbiya, 97; Kasas, 85; Maide, 67; Nur, 55; Fetih, 27; Hicr; 329; Enam, 65; Yunus, 47 ve…
[29] Yunus, 16
[30] Nahl, 89, Enam, 59; Nisa, 106; Fussilet, 43; Haşr, 7; Hicr, 9.
[31] bk. Kur'an'ın icaz yönleri dizini
[32] Bakara, 23; İsra, 88