İntizar (Bekleyiş)

Cumartesi, 15 Şubat 2014 18:50

"Andolsun, biz, Zikir'den sonra Zebur'da da yazdık ki 'Hiç şüphesiz yeryüzüne sâlih kullarım varisçi olacaktır." (Enbiya, 105)

"Bizim, şanına ulaşamadığımız bir insanı müjdeler belki işin ehli ve zuhuruna ortam hazırlar zamanın geçişi." (Niche)

Derin bir sözcük, daha derin bir manadır İNTİZAR.

Coşku veren bir inanış ve inanışta bir coşkudur İNTİZAR.

Müjdeye umut ve umuda müjdedir.

Yüceliş feryadıdır ve feryadın yücelişidir İNTİZAR.

İNTİZAR, yiğitliğin doğuşu ve doğuşta yiğitliktir.

Büyük bir felsefe ve yüce bir inanıştır İNTİZAR.

Direnişe inanmak ve inançta direnmektir.

Hakka teslimiyet, batıla isyandır İNTİZAR.

Güçsüz güçleri küçümsemektir İNTİZAR; hayali değerlere hayır demektir.

Zulüm ve haksızlığa başkaldırmak, adalet ve kardeşliği pekiştirmektir  İNTİZAR.

İNTİZAR, şafağın kızıl renginin en açık bir tefsiridir ve güneşe doğru sonsuz bir yolculuk.

İNTİZAR, asırlardan fışkıran bir volkandır ve gökyüzünde patlayan bir feryat.

Hayat damarında akan kandır ve tarihin göğsünde atan kalbidir İNTİZAR.

İbrahim'in baltasıdır İNTİZAR; Dâvûd'un kılıcı, Musa'nın asâsı, İsa'nın nefesi,  Muhammed'in feryadı.

Ali'nin kükreyişi, Aşura'nın kanıdır; Sâdık'ın beyanı, İmamet çizgisidir İNTİZAR.

Ve İNTİZAR, yiğitliğin kızıl yoludur, güneşin altın kadehinde sunulan!

Karanlıklar içinde, dondurucu soğuklarda, şafağın sökmesine göz dikmek, güneşin doğuşu umuduyla yaşamaktır intizar.

Kainatı sarmış zulüm ve haksızlık halkasında adalet güneşinin hakimiyetini beklemektir.

Zulme boyun eğmemek, insanlık adına hak ve hukukun evrensel uygulanmasına  inanmaktır intizar.

Zamanenin devleşen sıkıntıları, dağlaşan zorluklarına karşı dağ gibi direnmektir intizar.

Hep "evet" demeleri hor görme cüreti, "hâyır" diyebilmenin cesaret, şuur ve onurudur intizar.

Değerlerden bir dünya yaratmak, ucuz yaşamanın reddidir intizar.

Evet Mehdi (a.f) aşıklarının hayat felsefesi, damarlarında akan kanı, kalbinde beslediği adalet aşkıdır intizar...

............

Adalet, gök kubbenin altında ve asırlar boyu yaşayan insanların sürekli konuştuğu, tartıştığı ve arzuladığı bir hakikattir.

Samimi hukukçuların ve büyük liderlerin sürekli üzerinde durdukları konu, sosyal adalettir; yani adaletin insanlar ve toplumlar arasında uygulanması.

Ancak adalet büyük bir hakikattir. Bu hakikat, tüm boyutlarıyla ilahi elçilerden başkası tarafından tam olarak algılanmamış ve gaflet edilmiştir.

Adalet sosyal boyutuyla gündeme gelmeden önce bireylerin iç dünyasında yaşanmalıdır.

Her birey adaleti kendi iç dünyasında yaşamalıdır.

Bu boyutun adı "Enfusî Adalet"tir..

Enfusî adaletin kemal noktası, insanın adaleti her şey için hatta bitkiler ve hayvanlar için bile istemesidir; (bunların hakları vardır) bu aşamaya da "Âfâkî Adalet" diyoruz.

Afâki-enfusî ve enfusî-âfâkî adalet gerçekleşirse sosyal adalet kendiliğinden yaşanacak; hatta insanların gündemini tutacak kadar değerli bir konu olmaktan çıkacaktır.

Enfusî-âfakî adalet bireylerde gerçekleşmediği için insanoğlu bilim ve teknikte bunca ilerlemesine rağmen sosyal adalet konusunu gerçekleştirmek şöyle dursun, gün geçtikçe ondan uzaklaşmaktadır.

Enfusî ve âfakî adalet insanın büyük özlemi olduğu için onu elde etmek de çok zordur; çünkü bir çok engeller ve engellemeler vardır. Heva ve hevesler içten, güçler ve günahlar dışarıdan önemli barikatlar kurmuştur adaletin önüne.

Hal böyle olunca insanlık, özlemini çok az gerçekleştirebilmiştir.

İmam Mehdi'yi (a.f) bekleyenler ve intizarında olanlar, ilahi elçilerin vaat ettiği bu kapsamlı adaleti özlemekte ve beklemekteler.

Bu bekleyiş ne kadar uzun sürerse (başka bekleyişlerin aksine) umutlar da o kadar çoğalır ve aşka dönüşür.

Ancak gerçek bir intizar ve bekleyiş, bekleyenin elini kolunu bağlayıp oturması değil, beklediği kimseye kendini ve ortamını hazırlamasıdır.  Tıpkı değerli ve çok sevdiği bir kimsenin uzak bir seferden dönüşünü bekleyen bir kimsenin kendisini ve evini, ortamını onun gelişine hazırlaması gibi. Yine geceden, güneşin sabahleyin doğuşunu bekleyen bir kimsenin karanlıkta oturmayıp ışık yaktığı ve güneşin ışığında ne yapacağına kendini hazırlaması gibi. Evet, evrensel muslihi (ıslahçıyı) bekleyen kimsenin, önce kendisi sâlih olmalıdır.  

İslam Peygamber'i Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicreti, Ali'nin Sıffin ve Nehrevan'da kılıç çalmaları, Hüseyn'in kanıyla destanlaştırdığı Kerbela ve Aşura, tüm direnişler ve kızıl kana dönüşmeler, intizar asırlarında ve yıllarında,  insanın özleminin aşka dönüşünü, güneşin doğuşunu kapsamlı adaletin yayılışını bir türlü müjdelemiştir ve Mehdi gülistanının bir çiçeği olmuştur; İbrahimler, Musalar, İsalar, Muhammedler, ve Alilerin   özlemlerinin gerçekleşmesi yolunda bir adım.

Hz. Resul-i Ekrem'den şöyle nakledilmiştir (s.a.a):

"Müminin en faziletli ibadeti, kurtuluş intizarıdır." (Bihâr-ül Envâr, C.52, S.128)

Evet bu inanç ve duygularla iç içe  bir bekleyiş ve intizar en büyük ibadettir ve bu şuura sahip muntazır (bekleyen), en buyük âbid! Vesselam.

 

Yeni Makale ve Video öğeleri

Yeni Kitaplar