Fazıl Agiş
İslâm’ın ilk döneminde Hıristiyan Araplardan dinlerinde kalanlar Benî Necran ve Gassanîler’dir. Benî Necran İslâm’la barışık olduğu halde diğeri, Tebük seferine sebep olan Bizans müttefikidir.
Bizans, Hıristiyanlıktan vazgeçmediğinden bazen barış, bazen savaş hâlindedir. Suriye, Filistin ve Kudüs, Lübnan, Kıbtiyye (bugünkü Mısır), Kuzey Afrika ondan alındı. Anadolu, Trakya, Kıbrıs, Balkanlar, Yunanistan, Makedonya ona bağlı olduğu hâlde; Güney Anadolu (Avasım bölgesi), Abbasîler döneminde fethedilmiş; Anadolu da Selçuklular döneminde alınmıştı. Başından beri sık sık Kostantiniyye seferleri yapılmıştır. Bizans’ın toprakları daha sonra tümüyle Osmanlı hâkimiyetine geçer ve Bizans Devleti de tarihe karışır.
Emevîler döneminde Kuzey Afrika ele geçtiği gibi, Vandal ve Got ülkesi Endülüs Müslüman olur ve Abdurrahman Gafıkî Frenklerle Puvatye Savaşı yapsa da sınır buraya kadardır. Daha sonra burası İspanya ve Portekiz’in eline geçer.
Şarlman Dönemi Avrupa’da Hıristiyan olmayan kavimlere Haçlı Seferleri yapılır. Abbasî Harun Reşid’le Frenk Şarlman’ın arası iyidir.
Klasik Haçlı Seferleri Orta Doğu’ya ve Osmanlı’ya karşı yapılır.
Ve daha sonrası, savaşmanın faydasız olduğunu görünce, barış yoluyla Müslümanları ve diğer halkları Hıristiyanlaştırma propagandaları yaparak misyonerlik faaliyetleri emperyalizmle birlikte sürdürülür.
Batılıların planları:
1- Kur’an’a reddiyeler yazmak.
2- Müslümanları dinî inançlarında şüpheye düşürmek.
3- İslamî ülkü ve gayeleri Müslümanların gözünde değersiz kılmak veya küçültmek.
4- Dinin siyasetten ayrı olduğu fikrini kullanarak din mefhumunu sadece ahirete aitmiş gibi Müslümanların zihnine yerleştirerek Müslümanları dünyaya bağlayıp dinden soğutmak. Siyasîlerde Allah korkusunu akla getirtmeden yöneticilik ettirerek adalet, erdem, ahlak, kul hakkı gibi dinî kavramları vicdanlarda köreltmek. Müslüman'ı bir kenara itip gayrimüslimlerle haşır neşir dost yapmak. Müslüman'ca yaşamak isteyenlere bu yaşamlarına engel ve yasaklar getirmek.
5- Mezhebî ihtilâfları söz konusu ederek İslamî vahdeti zedelemek.
6- Fesat ve başıboşluğu yaymakla Müslümanların irade ve direncini zaafa uğratmak.
7- Bölgesel dillere kendileri müdahalede bulunarak arada anlaşmazlıklar sağlarcasına ve farklı dilleri kullananların dillerine bağlılık taassubunu arttırırcasına yaygınlaştırarak dinin ve geçmişin bilim dili olan Arapça okumayı ve öğrenmeyi hakaret edercesine karşı koyucuları kullanarak gelecek nesillerin Kur’ân ile ilişkisini kesmeye çalışmak ve İslâm Medeniyeti bağlantısını koparmak.
8- Dindar Müslümanları fundamentalist, radikal diye suçlayıp terörist olduklarını ilân etmek ve Müslüman ve Müslüman olmayanlar arasında dindar aydın (entelektüel) Müslümanları korkunç göstererek bunlara karşı nefret uyandırmak.
Sonuç olarak İslâm’ı yok edemeyecekleri için bu planlarla oldukça zayıflatmak arzusundadırlar.
18. yüzyıldan bu yana sömürgeler elde ederek dünyanın birçok yerine yayılan Batı Emperyalizmi, ticarî ve sanayi sermayesini de çoğaltarak Sanayi Devrimini de gerçekleştirdi. Ateşli silah teknolojisi ve askerî bilimler yanı sıra, Aydınlanma Çağı ile müspet ve teknik bilimlerde durmadan ilerliyordu. Padişahlık yönetimleri altında olan İslâm ülkeleri, diktatörlük rejimleri altında yaşamaktan hür ve serbest düşünememekten fikir üretemeyince bilim ve teknolojide geri kalmaya mahkûmdu. Sarayın müsriflikleri karşısında halkın gücünün ötesinde vergi vermesi, teşebbüs ve üretim gücünü düşürüyordu. Düşünce ve inanç da hükümdarın mezhebinin tekelindeydi. İktidarın gösterdiği mezhepler ve tarikatların dışında yol seçmek yasaktı. Kısaca düşünce donuktu. Batı ise bunu aştığı için diğer medeniyetlere üstün gelir ve küreselleşmede onun kültürü söz sahibi olur. Müslümanlar ise çağa ayak uydurmak için bunlardan kopya çekercesine taklit etmekten başka bir şey yapamıyor hale geldi.
Artık Müslümanlar, kendi kültürlerine ve medeniyetlerine sahip çıkıp, kendi eserlerinin nasıl araştırılması gerekliliği tekniğini ve araçlarını öğrenmeli ve elde etmeli, tarihlerini adilce araştırmalı, yüzyıllarca halifelik rejimlerinin uyut, parçala ve yönet siyasetini, birçok mezhebin nasıl ve niçin türediğini, kardeş olması gereken Müslümanların çeşitli kamplara bölünüp doğru düşünenlere iftira kampanyalarının nasıl yürütüldüğünü adil tarih yazanların kaleminden izlemelidirler. O zaman kardeş kavgalarının sebepleri ortaya çıkar. Belki de buna sebep olanlara binlerce lanet edilir. Ama hakikat gün yüzü gibi ortaya çıkar. Aksi halde gelecek, geçmişten daha kötü sonla neticelenebilir.