Gaybet Meselesi

Pazartesi, 30 Aralık 2013 15:46
Cafer BENDİDERYA/Erenler 4-5

İslam'ın  temel esasları ve siyasi, toplumsal, ekonomik, kültürel değerleri ve diğer öğretileri, İslam Peygamberi (s.a.a) ve masum imamların döneminde (H. 260 yılına kadar) açıklanmıştır. Her ne kadar bu dönem zarfında Allah Resulü’nün vefatından sonra iktidarı ele geçiren despot yöneticilerin ve muhaliflerin Ehl-i Beyt’e karşı şiddetli baskıları ve engellemeleri olduysa da,  yine de masum imamlar (a.s), fırsatları değerlendirerek İslamî meseleleri çeşitli boyutlarıyla açıkladılar. Artık İslamî öğretiler öyle bir düzeyde açıklığa kavuşmuştu ki, İslam dini, her türlü tartışmalara bütün boyutlarıyla cevap verebilecek ve insanlığın bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek evrensel hükümet kurabilme kabiliyetine ulaşmıştı.

Zaten bu iktidarın dar kapsamlı da olsa bir örneği, İslam'ın aziz peygamberi (s.a.a) ve Emir-ül Mûminin Ali (a.s) vasıtasıyla uygulanmış ve insanlığa onun adilane yönetim şekli bir nebze de olsa tattırılmıştı. Buna binaen, Hz. Mehdi'nin (a.s) imamete ulaşma zamanına kadar Allah tarafından evrensel tek bir hükümet ortamı hazırlanmış; İslamî kanun ve hükümler tedvin edilmiş ve İslamî adaletin numunesi gösterilmiş ve bilfiil tatbik edilmişti; ama henüz insanlar bu ilahi hükümetin gerçekleşmesi için hazır değillerdi, eğer insanlar bu iktidarı kabul etmeye hazır olsalardı, İmam-ı Zaman gaybete çekilmez, ilahî kanunu uygulamaya koyulur ve İslam'ın adil iktidarını dünyanın baştan başa tamamına yerleştirirdi. Dolayısıyla Hz. Mehdi (a.s)’ın gaybete çekilmesi ve gaybet-i suğra’sının (kısa gaybetinin), gaybet-i kubra'ya (büyük gaybete) dönüşmesi insanların henüz böyle bir yönetime hazır olmayışlarından kaynaklanabilir ve aynı gerekçeyle de devam etmiş olabilir. Bu gerekçe dikkate alınırsa Hz. Mehdi (a.s)’ın, ancak halkın her bakımdan onun hükümetine hazır olup kabul edecekleri bir zamanda zuhur edeceği anlaşılmaktadır.

Ehl-i Beyt alimlerinin başta gelenlerinden olan rahmetli Hâce Nasiruddin Tusi gaybetin gerekçeleri hakkında şöyle yazar:

“Hz. Mehdi'nin (a.s) gaybetinin sebebi ne Allah Teala'dır, ne de o hazretin kendisi. Gaybetin sebebi, halkın tutumu ve masum imamın yönetiminden kaçınmalarıdır. Dolayısıyla gaybetin sebebi ortadan kalkığı zaman zuhur gerçekleşecektir.”

Elbette gaybet olayı ilahi hikmet gereğince geçekleşmiştir ve biz onun esrarının tamamını bilmiyoruz; ama gaybetin asıl sırrı bu olabilir. On bir masumun imameti müddetince insanların tuğyan ve itaatsizliği tecrübe edilmiş ve halkın onlardan sapması ve onları desteklemeyişleri bu müddet zarfında tamamen belli olmuştu. Halkın, İslam'ın âdil iktidarının hükmü altına girmek istemeyişlerinde şüphe kalmamıştı; böyle bir ortamda, gaybet tabii bir meseledir ve aslında onun toplumda zuhur ve huzuru sorulup durur, böyle bir vaziyette İmam Mehdi ne diye toplumda zahir olsun ki? İmam Mehdi (a.s) zuhuruna ortam hazırlanıncaya kadar gaybet edecek ve kendi vazifelerini gizli olarak yerine getirecektir. Bu arada onu gerçekten görmek isteyenleri kendini ziyaret ve desteklemeye muvaffak edecektir. “Bir kavim kendisini değiştirmedikçe Allah onu değiştirmez.”

Bu sır, zuhur vaktine kadar gizli kalacak ve o zaman bütün insanlar gaybetin sebebinin kendi varlıklarında gizli olduğu halde bundan niye gafil olduklarını anlayacaklar. Dolayısıyla İmam'ın zuhur etmesi için insanların kendilerini daha fazla hazırlamaları, ıslah edip yanlışlıklarından dönmeleri gerekir. Oysa onlar bir takım fasık ve zalim yönetimlere gönül bağlamış, bu yönetimlerin dertlerine deva olabileceğini ve onların gösterişli teşkilatlarının bir işe yarayacağını sanmışlardır.

Elbette, “Hz. Mehdi (a.s)'ın gaybet etmesine –kayba çekilmesine- sebep olan halkın kendisidir” cümlesinin manası; istisnasız herkesin bu büyük günaha ortak olduğu anlamında değildir. Bu cümlenin manası, henüz halkın arasında hazretin zuhuru için gerekli olan taraftar sayısının oluşmadığıdır. Yoksa açıktır ki gaybet sürecinin başlamasından bu tarafa her zaman için o hazretin yönetimi için hazır olup bekleyen yüce insanlar var olmuş ve var olmaya devam etmektedir de. Ama henüz toplumun genelinde böyle bir hazırlık ve beklenti söz konusu değildir; açıktır ki, hazırlıklı olmayan bir toplum da onun iktidarına muhalif olacaktır. Dolayısıyla bu süreç devam ettikçe gaybet de devam  edecektir. Aslında Allah Teala gaybet vasıtasıyla Hz. Mehdi (a.s)’ı ölümden korumuştur. Çünkü Allah’ın vadettiği zamandan önce zuhur ederse, onu da diğer masum imamlar gibi şehit edebilirler; böylece de ilahi görevini yerine getirmeye muvaffak olamaz ve zuhuru, toplumsal hedefine erişemez.

Rahmetli Kuleyni “Kafi” kitabında ve Şeyh Tusi “Gaybet” kitabında Zürâre’nin şöyle dediğini nakletmişlerdir: “Ben İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna vardığımda o hazretin: “Mehdi (a.s) kıyam etmeden önce, gaybet edecektir” buyurduğunu duydum. “Niçin?” dedim:

İmam (a.s): “Korku yüzünden” buyurdular. Sonra da öldürülme korkusuna kinaye olarak karnına işaret  ettiler.” [1]

Sonra hadislerden anlaşıldığı üzere İmam Mehdi (a.s)’ın, kıyam zamanına kadar, takiyyeyle bile olsa, hiçbir batıl rejim ve iktidarı tanımaması; hiçbir zalim yönetici ve sultana takiyyeyle olsa bile biat etmemesi ve hiçbir zalimin hükümet ve saltanat boyunduruğu altına girmemesi gerekmektedir. İmam Sadık (a.s) buyurmuşlardır ki: “Mehdi hiç kimseyle ahd, akid ve biati olmadığı bir halde kıyam edecektir.”[2] Zira gerçeğe uygun hareket etmesi ve Allah'ın dinini kamil bir şekilde perdesiz, korkusuz ve mülâhazasız uygulayarak toplumda hakim kılması için hiç bir ahd, sözleşme ve kayırmaya mahkum olmaması icap etmektedir.

Öyle ki, tamamen açık bir geçmişle ve hiç kimseye karşı taahhüt sorumluluğu olmaksızın zuhur edecek ve bütün fasık hükümetlerin defterini dürecek ve İslam'ı dünyaya hakim kılacaktır.

 

[1] - Usul-i Kâfi, c.1 s.337.

[2] - a.g.e., c.1, s.342.

Yeni Makale ve Video öğeleri

Yeni Kitaplar