"Ahlâk" lügatte; "huy, mizaç, karakter ve tabiat" anlamına gelen "hulk" kelimesinin çoğuludur. İnsanın fizikî yapısına "halk" ve manevî yapısına "hulk" denilir. Terminoloji olarak "ahlâk"; bir kişinin iyi veya kötü olarak nitelenmesine sebep olan manevî değerleri, huyları ve bunların tesiriyle ortaya koyduğu davranışlarının bütününe verilen addır.
Kur'ân-ı Kerim'de, "ahlâk" kavramının tekili olan "hulk" sözcüğü; bir yerde, "Bu, eskilerin inançlarından başka bir şey değil."[1] ("inanç, örf ve âdet" manasında), diğer yerde de, "Muhakkak ki sen, en güzel bir ahlâka sahipsin!"[2] ("ahlâk" anlamında) olmak üzere toplam iki yerde geçmektedir.
İnsanın mizacı, huyu, karakteri ve tabiatı iyi olabileceği gibi, kötü de olabilir. İyi huy ve davranışlara; "ahlâk-ı hasene=güzel huylar", "ahlâk-ı hamide=övülmüş huylar", "ahlâk-ı fâzıla=üstün huylar", "ahlâk-ı kerîme=kerim huylar" adı verilmiş; kötü huy ve davranışlara da, "ahlâk-ı kabiha=çirkin huylar", "ahlâk-ı seyyie=kötü huylar", "ahlâk-ı zemîme=yerilmiş huylar" denilmiştir.
Övülen İnsanın Ahlâkı ve Davranışları
Allah'a Karşı Saygılı Olmak ve O'nun Azabından Sakınmak (Takva)
"Ey Âdemoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise, ayrıca süsleneceğiniz bir elbise indirdik. Takva elbisesi hepsinden hayırlıdır! İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki düşünüp ibret alırlar."[3]
"Ey iman edenler! Allah'tan korkup çekinin ve doğru insanlarla beraber olun!"[4]
Allah'ı Sevmek ve O'nu Anmak (Zikir)
"Sabah-akşam Rabbinin ismini zikret! Gecenin bir kısmında O'na ibadet et ve gece uzun bir süre O'nu tesbih et!"[5]
"Gerçek müminler, ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, karşılarında ayetleri okunduğu zaman imanlarını artırır ve Rablerine tevekkül ederler."[6]
Allah'a İçten Bağlılık (Samimiyet / İhlâs)
"De ki: 'Size o isteklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korkup sakınan (halis) kullar için Rablerinin yanında, altından ırmaklar akan ve ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. Orada kendileri için gayet temiz zevceler ile, Allah'ın rızası vardır.' Allah kullarını hakkıyla görüp gözetir."[7]
"Muhammed Allah'ın peygamberidir. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok çetin, kendi aralarında gayet merhametlidirler. Onları rükû ve secde edenler olarak görürsün. Allah'tan lütuf ve rızasını isterler. Belirtileri, secde izinde yüzlerindedir. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da; filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, sonra kalınlaşmış, dalları gövdesi üzerinde doğrulmuş, çiftçilerin hoşuna giden bir ekin gibidir. Bu misal, kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, iman edip de iyi işler yapanlar için büyük bir mükâfat vaat etmiştir! "[8]
Allah'a Karşı Minnettarlık (Şükür)
"Şanım hakkı için, Lokman'a, 'Allah'a şükret!' diye hikmet verdik. Her kim şükrederse, kendi lehine eder, her kim de nankörlük ederse, şüphesiz ki Allah hiçbir şeye muhtaç değildir ve övülmeye lâyıktır!"[9]
"Sabah ve akşam, içinden tazarru ile yalvararak, gizlice ve kendin işitecek kadar bir sesle Rabbini zikret de gafillerden olma!"[10]
"Celâlim hakkı için, siz ölümle karşılaşmadan evvel onu temenni ediyordunuz; fakat işte onu gördünüz, hâlâ bakıp duruyorsunuz! Muhammed de ancak bir resuldür; ondan evvel de resuller hep geldi geçti. Şimdi o ölür veya katledilirse, siz gerisin geriye mi döneceksiniz? Her kim geriye dönerse, elbette Allah'a bir zarar verecek değildir; fakat Allah şükredenlere yarın mükâfatını verecektir!"[11]
"Sonra belki şükredersiniz diye, ölümünüzden sonra size yeniden hayat verdik."[12]
Allah'tan Özür ve Bağışlanma Dilemek (Tövbe ve İstiğfar)
"Hem Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra O'na tövbe edin ki sizi muayyen bir zamana kadar güzel bir surette yaşatsın ve her fazl sahibine fazlını versin ve eğer yüz çevirirseniz, haberiniz olsun ki ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım!"[13]
"Bunlar; sabredenler, doğru olanlar, gönülden kul olanlar, iyilik yapanlar, seher vakitlerinde, 'Rabbimiz! Şüphesiz biz inandık, günahlarımızı bağışla, bizi ateşin azabından koru!' diye bağışlanma dileğinde bulunanlardır."[14]
"Ey iman edenler! Allah'a, gerçek bir pişmanlıkla tövbe edin! Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter; Allah'ın, Peygamber'i ve onunla beraber iman edenleri utandırmayacağı günde; sizleri, altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Nurları önlerinden ve sağlarından koşarken, 'Ey Rabbimiz! Bizim nurumuzu tamamla ve bizleri bağışla! Şüphesiz ki sen her şeye gücü yetensin.' diyecekler."[15]
Allah'ı Yardıma Çağırmak (Dua)
"Rabbimiz buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi gururlarına yedirmeyenler, yarın hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir."[16]
"Biz İlâh ve Rab olarak; sadece seni tanıdık ve sana inandık. İndirdiğin kitaba iman ettik ve Resulü'ne tâbi olduk. Yalnız sana ibadet ederiz ve sadece senden yardım dileriz. Bizi sırat-ı müstakime eriştir."[17]
"Ya Rab! Hesabın görüleceği gün, bizi, anamızı-babamızı ve bütün müminleri bağışla!"[18]
"Ya Rab! Bize hidayet verdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize, tarafından bir rahmet bağışla."[19]
"Ya Rab! Bütün kullarının diriltilecekleri, mal ve evlâtların fayda vermeyeceği bir günde, bizi rezil ve rüsva eyleme!"[20]
"Ya Rab! Günahlarımızı ve davranışlarımızdaki aşırılıkları bağışla ve ayaklarımızı sabit kıl."[21]
Allah'a Güvenmek ve O'na Dayanmak (Tevekkül)
"O, doğunun ve batının Rabbidir; O'ndan başka ilâh yoktur, ancak O vardır! Sadece O'nu vekil tut!"[22]
"Daima diri ve hiç ölmeyecek olan Allah'a tevekkül et! O'nu hamt ile tesbih eyle! Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter!"[23]
Kardeşlik ve Barış (Sulh)
"Hepiniz Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, birbirinizden ayrılmayın ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün!..."[24]
"Ey iman edenler! Kendinizden olmayanları dost edinmeyin! Sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sıkıntıya düşmenizi arzu ederler..."[25]
"Ey inananlar! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin! Allah için aleyhinizde apaçık bir delil vermek ister misiniz?[26]
"Müminler ancak kardeştirler. Onun için iki kardeşiniz arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki, merhamet olunasınız!"[27]
Birlik ve Beraberlik (İttihat ve İttifak)
"Ve şu kendilerine açık deliller geldikten sonra ayrılık çıkarıp ihtilâf edenler gibi olmayın! Onlar için büyük bir azap vardır!"[28]
"Allah'a ve Resulü'ne itaatten ayrılmayın ve birbirinizle çekişmeyin! Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider ve sabırlı olun; çünkü Allah sabredenlerle beraberdir!"[29]
"Ki onlar Allah'ın ahdini, misak ile bağlandıktan sonra bozarlar. Allah'ın vaslını emrettiğini ayırırlar ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte bunlar, hüsrana düşenlerin ta kendileridir!"[30]
"Bir de sabır ile, salât ile Allah'tan yardım isteyin. Gerçi bu, nefislerinize ağır gelse de, Allah'a saygılı kimselere ağır gelmez."[31]
Ağırbaşlılık (Vakar)
"Rahman'ın kulları, o kimselerdir ki yeryüzünde tevazuuyla yürürler ve cahiller kendilerine laf attığı vakit, 'Selâmetle!' derler. Ve onlar gecelerini Rablerine secde ederek, ayakta durarak geçirirler. Ve onlar, 'Ey Rabbimiz! Cehennem azabını bizden uzak tut; cidden onun azabı aralıksız süren bir işkencedir!' derler."[32]
"Ey Peygamber'in hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri değilsiniz. Allah'tan korkuyorsanız, yabancı erkeklerle konuşurken çekici ve yumuşak bir eda ile konuşmayın ki, kalben kötülüğe meyilli kimseler bir ümide kapılmasın! Fakat örfe uygun bir şekilde konuşun! Evlerinizde vakarla oturun. Dışarı çıkarken de, cahiliyet dönemindeki gibi, süslenip çıkmayın. Namaz kılın, zekât verin, Allah ve Resulü'ne itaat edin!"[33]
Utanma (Hayâ)
"O (Şeytan) size hep çirkin ve murdar işleri emreder ve Allah'a karşı, bilmediğiniz şeyleri söylemenizi ister."[34]
"Mümin erkeklere söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler. Mümine kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını muhafaza etsinler, ziynetlerini açmasınlar; kendilerinden görüneni başka... Başörtülerini göğüslerine kadar salıversinler. Ziynetlerini başkalarına açmasınlar..."[35]
Alçakgönüllülük (Tevazu)
"Sakın o kâfirlerden bazılarına zevk aldırdığımız şeylerine bakma ve onlara karşı mahzun olma. Müminlere kanadını indir ve de ki: Haberiniz olsun ben, apaçık bir uyarıcıyım!"[36]
"Sana tâbi olan müminlere kanadını ger!"[37]
"Rahman'ın kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde tevazuuyla yürürler ve cahiller laf attığı vakit 'Selâmetle!' derler."[38]
Dayanıklı Olma ve Direnme (Sabır)
"Ve sabırlı ol! Zira Allah iyilerin ecrini zayi etmez!"[39]
"Sen sabret! Senin sabretmen de ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlara karşı mahzun olma, yaptıkları hile ve tuzaklardan dolayı da telaşlanma!..."[40]
"Sabah-akşam Rablerine dua ederek, rızasını isteyen kullarla birlikte sen de sabret! ..."[41]
"Andolsun sizi biraz korku, biraz açlık, biraz maldan, candan ve mahsullerden eksiklikle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!..."[42]
"Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli-açık infak ederler ve kötülüğü iyilik ile defederler! İşte dünya yurdunun güzel sonu bunlar içindir!"[43]
Kararlı Olmak (Sebat)
"Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah'a ve Resulü'ne iman ettikten sonra şüpheye düşmeyip, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücadele etmektedirler. İşte doğru ve samimî olanlar bunlardır!"[44]
"O pislikten uzak dur ve Rabbin için sabırlı ol!"[45]
"Onun için gevşeklik göstermeyin ve üstün olduğunuz hâlde barış için yalvarmayın! Allah sizinledir ve çalışmalarınızın gücünü asla eksiltmez!"[46]
"Ey iman edenler! Bir düşman kümesiyle karşılaştığınız vakit sebat edin ve Allah'ı çok anın ki kurtuluşa erebilesiniz![47]
Ana-Babaya İtaat (Valideyne İhsan)
"Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmeyin ve ana-babaya iyi davranın diye emretti. Onlardan birisi yahut ikisi yanında ihtiyarlık hâline gelirse, sakın onlara 'öf' deme ve onları azarlama! İkisine de tatlı söz söyle. İkisine de merhamet kanadını aç ve 'Rabbim! İkisine de, beni küçükken terbiye ettikleri gibi, rahmet buyur!' diye dua et."[48]
"İnsana, ana-babası hakkında güzellik tavsiye ettik..."[49]
"Biz insana, ana-babası hakkında iyilik tavsiye ettik. Anası onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile süt kesimi arası otuz aydır! Nihayet kemaline erdiği ve kırk yaşına girdiği zaman, 'Ey Rabbim! Anama ve babama ihsan buyurduğun nimetine şükretmemi ve razı olacağın güzel bir iş yapmamı bana nasip et! Zürriyetimden gelecek nesli de iyi kişiler eyle. Çünkü ben tövbe ederek sadece sana yöneldim ve ben gerçek Müslümanlardanım.' diye dua eder."[50]
Ahde Vefa Etmek (Vefa)
"Ey İsrailoğulları! Size ihsan ettiğim nimetimi hatırlayın ve ahdime vefa edin ki ahdinize vefa edeyim ve benden korkun!"[51]
"Demek, o fasıklar hem bunları tanımayacaklar, hem de ne zaman bir ahit üzerine anlaşma yapsalar, her defasında mutlaka içlerinden bir güruh onu bozup atıverecek, öyle mi? Hatta az bir güruh değil, ekserisi ahit tanımaz imansızlar!"[52]
"Onlar Allah'a verdikleri söze sadık kalırlar ve misakı bozmazlar."[53]
İyiliği Emredip, Kötülükten Nehyetmek
"Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret ve kötülükten sakındır. Başına gelene sabret. Çünkü bunlar çok önemli işlerdendir."[54]
"Sen af yolunu tut, güzellikle emret ve kendilerini bilmezlerden sarf-ı nazar eyle!"[55]
"Onlar ki ellerindeki Tevrat ve İncil'de yazılı bulacakları o resule, o ümmî peygambere tâbi olurlar. O onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten nehyeyler. Temiz ve hoş şeyleri onlara haram kılar. Sırtlarından ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir atar! O vakit ona iman eden, ona kuvvet tazim eyleyen, ona yardımcı olan ve onun nübüvvetiyle beraber indirilen nuru takip eyleyen kimseler yok mu, işte kurtuluşa erenler onlardır!"[56]
"Sizden hayra davet eden, iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden bir ümmet olsun! İşte bunlar felahı bulanların ta kendileridir!"[57]
İyilerle Dost Olmak (Tevelli)
"Haksızlık yapanlardan yana olmayın. Yoksa size ateş dokunur, Allah'tan başka hiçbir dostunuz bulunmaz. Sonra yardım da göremezsiniz."[58]
"İnanıp hicret edenler, canlarıyla ve mallarıyla Allah yolunda cihat edenler ve onları barındırıp yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostudurlar..."[59]
"Ey inananlar! Allah'ın öfkesine uğramış bir toplumu dost edinmeyin. Çünkü onlar, inkârcıların kabirde bulunan kimselerden umutlarını kestikleri gibi, ahiretten umutlarını kesmişlerdir."[60]
Başkalarına Maddî Yardımda Bulunmak (İnfak)
"Vermeleri gerekeni, Rablerine dönecekleri için kalpleri ürpererek verenler, işte onlar iyi işlerde yarış edenlerdir; onlar bu konuda ileri geçmişlerdir."[61]
"Ellerindeki yiyeceklerini sevmelerine rağmen onu yoksula, yetime ve esire seve seve yedirirlerdi. 'Size ancak Allah rızası için yediriyoruz, sizden ne bir karşılık isteriz, ne de bir teşekkür! Çünkü biz Rabbimizden ve suratların ekşiyeceği kadar günden korkarız!' (derlerdi.)"[62]
Namuslu Olmak (İffeti Korumak)
"Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle; dış elbiselerini üzerlerine alıp örtsünler! Bu onların iffetli tanınmalarına, eza edilmemelerine en elverişli olanlardır. Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir."[63]
"Kötü kadınlar kötü erkekler için, kötü erkekler kötü kadınlar içindir. İyi kadınlar iyi erkekler için, iyi erkekler de iyi kadınlar içindir... İnanan erkeklere söyle, gözlerini dikerek bakmasınlar… İnanan kadınlara da söyle… "[64]
Yerilen İnsanın Ahlâkı ve Davranışları
Allah'a Karşı Büyüklenmek ve Kendini Yeterli Görmek (Tekebbür ve İstiğna)
"O, kendisine karşı kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?"[65]
"İnsanlardan kimisi de vardır ki, ne bir ilme, ne bir rehbere, ne de aydınlatıcı bir kitaba istinat etmeksizin Allah hakkında münakaşa eder. Allah yolundan çevirmek için böbürlenerek mücadele eder ki, dünyada ona bir rezillik vardır, kıyamet günüde kendisine o yakıcı azabı tattıracağız."[66]
"Böbürlenip kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme! Yeryüzünde çalımla yürüme! Çünkü Allah övünen, kurulup kasılan hiç kimseyi sevmez."[67]
"Karşısında okunan Allah'ın ayetlerini işitir de sonra kibrinden hiç işitmemiş gibi davranır; işte onu gayet acıklı bir azap ile müjdele!"[68]
Allah'a Karşı Nankörlük ve O'na Düşmanlık (Küfr)
"Yine aldırmıyorlarsa, biz de seni onların üzerine gözcü göndermedik ya! Sana düşen ancak tebliğdir. Biz insana tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, onunla sevinir, yaptıklarına karşılık olarak başlarına bir fenalık gelirse, o vakit insan çok nankör olur!"[69]
"Kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra şayet tarafımızdan bir rahmet tattırırsak, o zaman da, 'Bu benim hakkım, kıyametin kopacağını da zannetmiyorum! Şayet Rabbime döndürülecek olursam, muhakkak benim için O'nun yanında daha güzeli vardır.' der. Fakat o vakit, inkâr edenlere neler yaptıklarını haber vereceğiz ve onlara muhakkak yoğun bir azap tattıracağız. Evet, insana nimet verdiğimiz vakit yan çizer ve kendi bildiğine gider; kendisine şer dokununca da, artık uzun uzun duaya dalar."[70]
"Allah'ı unutup da, Allah'ın da kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın! Onlar yoldan çıkmış kimselerdir."[71]
Yapılan İyiliği Başa Kakmak (Minnet)
"Onlar içleri çektiği hâlde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler. 'Biz, sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Biz çok asık suratların bulunacağı bir günde Rabbimizden korkarız.' derler."[72]
"Mallarını Allah yolunda veren ve başa kakıp incitmek için, verdikleri şeyin ardına düşmeyenlerin ödülleri, Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir."[73]
"Ey İnsanlar! Allah'a ve ahiret gününe inanmayan ve malını, insanlara gösteriş için sarf eden kimse gibi iyiliklerinizi başa kakarak ve inciterek boşa çıkarmayın. Böyle olanın durumu, üzerinde biraz toprak bulunan yalçın kayaya benzer. Üzerine sağanak yağdığında, onu cascavlak/çırılçıplak bırakır. Böylece ellerinde, kazandıklarından bir şey kalmaz. Allah, inkârcı toplumu doğru yola eriştirmez."[74]
"(Yaptığın iyiliği,) daha çoğunu umarak başa kakma."[75]
Alay Etmek ve Lakap Takmak
"Ey inananlar! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın, belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar daha iyidirler. Birbirinizle alay etmeyin, birbirinizi kötü lakapla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmakla nitelenmek ne kötüdür! Tövbe etmeyenler, işte onlar zalimlerdir."[76]
"Diliyle çekiştirip, yüzüyle de alay eden kimsenin vay hâline!"[77]
İftira (Bühtan)
"Mümin erkeklere ve kadınlara, hiçbir suçları olmadığı hâlde eza edenler de, iftira sorumluluğu ve büyük bir günah yüklenmişlerdir."[78]
"Kim bir yanılgıya düşer veya günah işler de, sonra onu suçsuz birinin üzerine atarsa, apaçık bir iftira ve günah yüklenmiş olur."[79]
"İffetli, bir şeyden haberi olmayan, inanmış kadınlara zina isnat edenler, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir..." [80]
Başkalarını Çekiştirmek, Dedikodu (Gıybet)
"Kaş-göz işareti ve dili ile alay ederek, insanları ayıplayan ve incitenlerin vay hâline!" [81]
"Ey iman edenler! Zannın birçoğundan çekinin. Çünkü zannın bazısı suçtur. Merak da etmeyin; bazınız bazınızı gıybet de etmesin! Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Ondan tiksinirsiniz! O hâlde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhametlidir." [82]
"Allah, fena sözün açıklanmasını sevmez; zulme uğrayan başka! Şüphesiz ki Allah her şeyi işiten ve lâyıkıyla bilendir."[83]
Bozgunculuk (İfsat)
"Düzeltilmesinden sonra, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Korkarak ve umutla Allah'a yalvarın. Allah'ın rahmeti, iyi davrananlara yakındır."[84]
"(Kavmi, Karun'a şöyle dedi:) Allah'ın sana verdiği şeylerde, ahiret yurdunu da gözet, dünyadaki payını da unutma. Allah'ın sana yaptığı iyilik gibi sen de iyilik yap; yeryüzünde bozgunculuğu arzulama, çünkü Allah bozguncuları sevmez."[85]
"...Öyleyse, Allah'ın nimetlerini anın ve orada bozgunculuk yaparak karşılık çıkarmayın."[86]
Çekemezlik, Kıskançlık (Haset)
"De ki: Ağaran sabahın Rabbine sığınırım; yarattıklarının şerrinden ve karanlığını yaydığında kapkara gecenin şerrinden ve düğümlere üfleyen üfürükçülerin şerrinden ve kıskançlık gösterdiği zaman kıskanç kişinin şerrinden!"[87]
"Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzu etmeyin. Erkeklere çalıştıklarında bir pay vardır. Allah'tan bolluğu dileyin. Doğrusu Allah her şeyi bilendir."[88]
Cimrilik ve Savurganlık
"Cimrilik eden, kendini yeterli gören ve en güzel sözü yalanlayan kimsenin de, güçlüklere uğramasını kolaylaştırırız. O aşağıya yuvarlandığı zaman, malı onu kurtarmaz."[89]
"O kimseler ki hem cimridirler, hem de herkese cimriliği tavsiye ederler ve Allah'ın kendilerine fazlından verdiği şeyleri saklarlar. Biz de böyle nankörlere rezil edici bir azap hazırlamışızdır."[90]
"Size verdiğimiz rızkların temizlerinden yiyin; bunda aşırı gitmeyin ki, öfkemi hak etmeyesiniz. Benim öfkemi hak eden kimse muhakkak mahvolur." [91]
"Yakınlara, düşküne ve yolcuya haklarını ver; ama saçıp savurma. Doğrusu saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür."[92]
"Ne elini boynuna bağlayıp cimri kesil, ne de elini büsbütün açıp tutumsuz ol; yoksa pişman olur, açıkta kalırsın."[93]
Adam Öldürmek (Katl)
"Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de, onları da biz rızıklandırıyoruz. Doğrusu, onları öldürmek büyük günahtır."[94]
"Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın..."[95]
"Kim bir mümini bile bile öldürürse, onun cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona öfkelenmiş, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır."[96]
Yalan Söylemek (Kizb)
"Ey inananlar! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük öfkeye sebep olur."[97]
"Emir budur! Her kim de Allah'ın hürmet edilmesini emrettiği şeylere karşı saygılı olursa, bu kendisi için Rabbi indinde mutlaka hayırdır. Size ise, Kur'ân'da okunup bildirilenlerin dışında, bütün davarların eti helâl kılındı. O hâlde o putlardan uzak durun ve yalan sözden kaçının."[98]
"Yeminlerinizi aranızda hile ve fesada vesile yapmayın. Sonra, sağlam basmışken, bir ayağınız kayar ve Allah'ın yolundan saptığınız için acıyı tadarsınız. Ahirette de sizi çok büyük bir azap bekler."[99]
Gösteriş Yapmak, İkiyüzlülük (Riya)
"Yurtlarından, böbürlenerek ve insanlara gösteriş için çıkanlar ve Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın! Allah onların yaptıklarını her yönüyle bilmektedir."[100]
"Ey inananlar! Allah'a ve ahiret gününe inanmayan ve malını insanlara gösteriş için sarf eden kimse gibi, iyiliklerinizi başa kakarak ve inciterek boşa çıkarmayın."[101]
"Vay o namaz kılanların hâline ki, namazlarını gereği gibi kılmıyorlar! Onlar sadece gösteriş yaparlar ve kimseye de en ufak bir yardım da bulunmazlar!"[102]
Zina ve Fuhuş
"De ki: Gelin, size Rabbiniz neleri haram kıldı okuyayım: O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın! Babanıza ve ananıza iyilik yapmaktan ayrılmayın! Yoksulluk yüzünden evlatlarınızı öldürmeyin; sizin de, onların da rızkınıbiz veririz. Zinaya ve benzeri kötülüklere, açıktan açığa veya gizli de olsa, yanaşmayın! Allah'ın muhterem kıldığı nefsi haksız öldürmeyin! İşte Allah size bunları ferman buyurdu, umulur ki akıl erdirirsiniz!"[103]
"Haberiniz olsun ki; Allah size adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya ihsanda bulunmayı emrediyor. Ayrıca, her türlü çirkinlikten, kötülükten, azgınlık ve zulümden nehyediyor; size dinleyip, anlayıp, tutmanız için nasihat ediyor."[104]
"Zinaya da yaklaşmayın; çünkü o çok çirkin olup, çok kötü bir yoldur."[105]
Eşcinsellik
"Lut'u da gönderdik. Bir ara kavmine, 'Sizden evvel insanlardan hiç kimsenin yapmadığı kötülüğü siz mi yapıyorsunuz? Hakikaten kadınlardan vazgeçip de şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Yok! Siz haddi çok aşmış bir kavimsiniz!' dedi."[106]
"Lut'a peygamberlik verdik. Kavmine, 'Göz göre göre bu rezaleti niçin yapıyorsunuz? Siz, kadınları bırakıp, şehvet için mutlaka erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığınızı bilmeyen bir kavimsiniz!' dedi."[107]
"Elçilerimiz Lut'a gelince, onların yüzünden fenalaştı, eli ayağı dolaştı; 'Bugün çok zorlu bir gün!' dedi. Misafirleri görenler ona koşa koşa gelmişlerdi. Bundan önce de kötü işler yapıyorlardı. Onlara, 'Ey kavmim! İşte şunlar kızlarım, onlar sizin için daha temiz! Artık Allah'tan korkun, beni misafirlerime rezil etmeyin! Hiç içinizde aklı başında bir insan yok mu?' dedi. Onlar, 'Muhakkak sen de biliyorsun ki, kızlarınla bizim bir işimiz yoktur ve bizim ne istediğimizi sen pekâlâ biliyorsun.' dediler. Lut, 'Ne olurdu, size karşı koyabilecek bir kuvvetim olsaydı veya çok sarp bir kaleye sığınabilseydim!' dedi. Melekler, 'Ya Lut! Emin ol! Biz Rabbinin elçileriyiz, onların sana el uzatması mümkün değil. Sen hemen ailenle gece yola çık. İçinizden hiçbiri geri kalmasın; ancak karın müstesna! Çünkü onlara gelen musibet ona da gelecek! Haberin olsun, uğrayacakları azabın zamanı sabah vaktidir! Sabah da oldukça yaklaştı.' dediler."[108]
Önyargılı Olmak (Su-i zan)
"Ey inananlar! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyice araştırın, (müminle kâfiri birbirinden) ayırt edin ve size selâm verene, dünya hayatının geçici menfaatini (ganimeti) arzulayarak, 'Sen mümin değilsin.' demeyin. Çünkü Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyleydiniz (dünya hayatının geçici menfaatine göz dikmiştiniz); ama Allah (sizi imana erdirdiği için) size iyilikte bulundu. Öyleyse araştırıp (mümini kâfirden) ayırt etmede pek dikkatli olun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır."[109]
"Ey inananlar! Zanda bulunmaktan çokça sakının; zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın. Kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz. Allah'a saygılı olun. Allah tövbeleri daima kabul edendir, merhametlidir."[110]
Sarhoşluk, Kumar ve Hırsızlık
"Sana içkiden ve kumardan soruyorlar; de ki: 'Her ikisinde de hem büyük bir günah, hem de bazı faydalar vardır. Ama ikisinin de günahları faydalarından daha büyüktür.' Ve sana ne vereceklerini (infak edeceklerini) de soruyorlar; de ki: 'Artanı.' Dünya ve ahiret hakkında düşünün diye, Allah size ayetlerini böyle açıklıyor."[111]
"Ey inananlar! İçki, kumar, dikili taşlar ve fal okları, yalnızca şeytan işi birer pisliktir. Bundan kaçının ki, kurtulasınız. Şeytan, içki ve kumar yüzünden, yalnızca aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçecek misiniz?"[112]
"Hırsız erkek ve hırsız kadının hırsızlıkları sabit olunca, ellerini kesin! Çaldıkları mallara karşılık ve Allah'tan ibret verici bir ceza olmak üzere, ellerini kesin! Şüphesiz Allah güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir! Böyle iken her kim de işlediği zulmün arkasından tövbe edip hâlini düzeltirse, Allah elbette tövbesini kabul buyurur. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir!"[113]
Alkış, Öfke ve Kin
"Beyt'in (Kâbe'nin) huzurunda namazları ise, ıslık çalıp, el çırpmaktan başka bir şey değil! O hâlde küfrünüzdeki inadınızdan dolayı tadın azabı!"[114]
"O muttakiler ki, bollukta ve kıtlıkta infak ederler ve kızdıklarında öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affedicidirler. Allah da iyilik edenleri sever!"[115]
"Ey iman edenler! Allah için adaleti ayakta tutun, hâkimler ve adalet numunesi şahitler olun. Sakın bir kavme buğzunuz/kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin! Adaletli olun, zira takvaya en yakın olan odur! Allah'tan korkun, azabından sakının, muttaki olun! Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır!"[116]
Faiz Yiyenler (Riba)
"Ey iman edenler! Öyle kat kat katlayarak faiz yemeyin, Allah'tan korkun ki felah bulasınız!" [117]
"Menedildikleri hâlde faiz almaları ve halkın mallarını haksızlıkla yemeleri sebepleriyle (böyle yaptık). Onlardan kâfir kalanlarına da gayet acıklı bir azap hazırladık!"[118]
"İnsanların parası arasında artsın diye faizle verdiğiniz para, Allah katında artmaz; fakat Allah'ın rızasını murat ederek zekât verenler bunun karşılığını kat kat alırlar!"[119]
"Faiz yiyen kimseler, şeytanın çarptığı kimse nasıl kalkarsa (kabirlerinden) öyle kalkarlar. Bunun sebebi, onların, 'Alışveriş de tıpkı faiz gibidir.' demeleridir. Hâlbuki Allah alışverişi helâl kıldı, faizi de haram! Bundan böyle her kim, Rabbi tarafından kendine bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, artık geçmişi ona ve hakkındaki hüküm de Allah'a aittir. Her kim de döner yeniden alırsa, işte onlar cehennem ehlidirler ve orada ebedî olarak kalacaklardır! Allah faizi (eksilte eksilte) mahveder de, sadakaları nemalandırır; hem Allah küfründe ısrar eden kâfirlerin hiçbirini sevmez!"[120]
Fitne
"Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın; vazgeçerlerse, artık husumet ancak zalimlere karşıdır!"[121]
"Başlarına bir fitne kopmayacak sandılar da kör ve sağır kesildiler, sonra Allah tövbelerini kabul buyurdu. Sonra içlerinden birçoğu yine kör ve sağır kesildi. Şimdi de Allah ne yaptıklarını görüyor."[122]
"Bunlardan bazılarının da hem sizden emin olmak, hem de kendi kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksiniz. Buna rağmen fitneye çağrıldığında da koşa koşa içine balıklama atlarlar. Eğer bunlar sizden çekinmezler ve sulhu bozup taarruzdan ellerini çekmezlerse, kendilerini bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün! İşte bunlar aleyhinde size açık bir ferman verdik!"[123]
"Ey Elçi! Ağızlarıyla 'İnandık' dedikleri hâlde kalpleri inanmamış olan (munafık)lardan veya Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar (Yahudiler), yalana kulak verenler, sana gelmemiş olan bir başka kavme kulak verenlerdir. Onlar kavim, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra kaydırırlar; 'Eğer size bu verilirse alın; eğer bu verilmezse sakının!' derler. Allah kimi fitneye düşürerek sınamak isterse, sen onun için Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın..."[124]
Hilekârlık, Şüphe / Kuşku
"Evet, onlardan evvelkiler de tuzak kurdular; fakat sonunda bütün tuzaklar Allah'ındır! O, her nefsin neler kazandığını çok iyi bilir. Yarın kâfirler de dünyanın sonunun kimin olacağını anlayacaklardır."[125]
"Kötülük tuzakları kuranlar, Allah'ın, kendilerini yere geçirmeyeceğinden veya kendilerine bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden veya onlar dönüp dolaşırlarken Allah'ın kendilerini yakalamayacağından emin mi oldular? Onlar (Allah'ı) aciz bırakacak değillerdir."[126]
"Gerçek, Rabbindendir. Artık sakın şüpheye düşenlerden olma."[127]
"(Resulüm!) Eğer sana indirdiğimizden (bu anlattığımız olaylardan) kuşkuda isen, senden önce Kitab'ı (Tevrat'ı) okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden olma!"[128]
"Telaşa düştükleri vakit onları bir görsen, artık kaçacak bir yerleri yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır. Ve 'İman ettik O'na.' derler; ama artık fayda vermez. Zira dünya mazi olup uzaklaşmıştır. Hâlbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi, uzak yerden de gayba taş atıyorlardı. Artık kendileriyle arzularının arasına set çekilmiştir; tıpkı bundan evvel emsallerine yapıldığı gibi. Çünkü hepsi de çok şüpheci idiler. "[129]
[1]- Şuarâ: 137
[2]- Kalem: 4
[3]- A'râf: 26
[4]- Tevbe: 119
[5]- Dehr: 25-26
[6]- Enfâl: 2
[7]- Âl-i İmrân: 15
[8]- Fetih: 29
[9]- Lokmân: 12
[10]- A'râf: 206
[11]- Âl-i İmrân: 143-144
[12]- Bakara: 56
[13]- Hûd: 3
[14]- Âl-i İmrân: 16-17
[15]- Tahrîm: 8
[16]- Mü'min: 60
[17]- Âl-i İmrân: 53, 1; Fâtiha: 5-6
[18]- İbrâhîm: 41
[19]- Âl-i İmrân: 8
[20]- Şuarâ: 87-88
[21]- Âl-i İmrân: 147
[22]- Müzzemmil: 9
[23]- Furkân: 58
[24]- Âl-i İmrân: 103
[25]- Âl-i İmrân: 108
[26]- Nisâ: 144
[27]- Hücurât: 10
[28]- Âl-i İmrân: 105
[29]- Enfâl: 46
[30]- Bakara: 27
[31]- Bakara: 45
[32]- Furkân: 63-65
[33]- Ahzâb: 32-33
[34]- Bakara: 169
[35]- Nûr: 30-31
[36]- Hicr: 88-89
[37]- Şuarâ: 215
[38]- Furkân: 63
[39]- Hûd: 115
[40]- Nahl: 127
[41]- Kehf: 28
[42]- Bakara: 155
[43]- Ra'd: 22
[44]- Hücurât: 15
[45]- Müddessir: 5,7
[46]- Muhammed: 35
[47]- Enfâl: 45
[48]- İsrâ: 23-24
[49]- Ankebût: 8
[50]- Ahkâf: 15
[51]- Bakara: 40
[52]- Bakara: 100
[53]- Ra'd: 20
[54]- Lokmân: 17
[55]- A'râf: 199
[56]- A'râf: 157
[57]- Âl-i İmrân: 104
[58]- Hûd: 113
[59]- Enfâl: 72
[60]- Mümtehine: 13
[61]- Mü'minûn: 60-61
[62]- Dehr: 8-10
[63]- Ahzâb: 59
[64]- Nûr: 26,30,31
[65]- Beled: 5
[66]- Hacc: 8-9
[67]- Lokmân: 18
[68]- Câsiye: 8
[69]- Şârâ: 48
[70]- Fussilet: 50-51
[71]- Haşr: 19
[72]- İnsân: 8-10
[73]- Bakara: 262
[74]- Bakara: 264
[75]- Müddessir: 6
[76]- Hücurât: 11
[77]- Hümeze: 1
[78]- Ahzâb: 58
[79]- Nisâ: 112
[80]- Nûr: 23-24
[81]- Hümeze: 1
[82]- Hücurât: 12
[83]- Nisâ: 148
[84]- A'râf: 56
[85]- Kasas: 77
[86]- A'râf: 74
[87]- Felak: 1-5
[88]- Nisâ: 32
[89]- Leyl: 8-10
[90]- Nisâ: 37
[91]- Tâhâ: 81
[92]- İsrâ: 26
[93]- İsrâ: 29
[94]- İsrâ: 31
[95]- İsrâ: 33
[96]- Nisâ: 93
[97]- Saff: 2-3
[98]- Hacc: 30
[99]- Nahl: 94
[100]- Enfâl: 47
[101]- Bakara: 264
[102]- Mâûn: 4-7
[103]- En'âm: 151
[104]- Nahl: 90
[105]- İsrâ: 32
[106]- A'râf: 80-81
[107]- Neml: 54-55
[108]- Hûd: 77-81
[109]- Nisâ: 94
[110]- Hücurât: 12
[111]- Bakara: 219
[112]- Mâide: 90-91
[113]- Mâide: 38-39
[114]- Enfâl: 35
[115]- Âl-i İmrân: 134
[116]- Mâide: 8
[117]- Âl-i İmrân: 130
[118]- Nisâ: 161
[119]- Rûm: 39
[120]- Bakara: 275-276
[121]- Bakara: 193
[122]- Mâide: 71
[123]- Nisâ: 91
[124]- Mâide: 41
[125]- Ra'd: 42
[126]- Nahl: 45-46
[127]- Bakara: 147
[128]- Yûnus: 94
[129]- Seb'e: 51-54