Çeşitli İnsan Sıfatları ve Özellikleri

Cuma, 31 Ocak 2014 19:00

 

Fahrettin GÜNGÖR

“Andolsun gerçekten, bu Kur’an’da insanlar için her örnekten irat edip açıkladık...”

 

[1]

“Andolsun gerçekten, bu Kur’an’da insanlara her örnekten verdik. Belki onlar öğüt alırlar.”[2]

“Şanım hakkı için, gerçekten biz bu Kur’an’da insanlara ibret olacak her türlü misali açıkladık...”[3]

“Size, açıklayıcı ayetler, sizden önce gelip geçenlerden örnekler ve sakınanlara bir öğüt indirdik.”[4]

Hainler

Tanımı

“Hain”, “hane” kökünden gelen “hıyanet’in” mastarıdır. Lügatte; “sözünde durmamak, içi dışı farklı olmak, dıştan dürüst görünürken içten kötü niyetli olmak, güveni istismar etmek” gibi anlamlarına gelir. “Hıyanet” özelliğini taşıyan kişiye “Hain” denir. “Hıyanet’in” zıddı “emanet’tir” ki “güvenirlilik” anlamına gelir ve “güvenilir kişiye” ; “emin” denir.

 

Anlamı

“Hain”, “Günah ve İsyan” manasında kullanılmıştır:

“Ey iman edenler! Allah’a ve Peygambere hıyanet etmeyin ki, sonra siz bile-bile kendi emanetlerinize hıyanet etmiş olursunuz.”[5]

“Gözlerin haininizi (hain bakışını) ve sinelerin gizlemekte olduğunu bilir.”[6]

“Hain”, “Ahdini Bozmak ve Sözünde Durmamak” anlamında kullanılmıştır:

“Eğer bir kavmin hıyanetinden korkarsan aranızdaki antlaşmayı bozduğunu doğrudan kendilerine bildir.”[7]

“Hain”, “Emanete Hıyanet Etmek” anlamına gelir:

“Gerçekten biz sana kitabı insanlar arasında, Allah’ın sana gösterdiğiyle hüküm veresin diye gerçekle indirdik. Hainler için bir savunucu olma.”[8]

“Nefislerine hainlik yapa gelenler adına mücadele etme. Cidden Allah pek haini, pek günahkârı sevmez.”[9]

“Hain”, “Din Konusunda Ters Düşmek ve Muhalefet Etmek” manalarında kullanılmıştır:

“Allah, küfreden kimseler için Nuh’un karısıyla Lût’un karısını örnek verdi. O ikisi kullarımızdan iyi kulun (nikâhları) altındaydılar. Derken o ikisine hainlik yaptılar. Ama (hainlikleri) kendilerinden hiçbir şeyi uzaklaştıramadı ve (kendilerine): ‘(Ateşe) girenlerle birlikte ikinizde girin ateşe’ denildi.”[10]

“Hain”, “Zina” manasına da gelmiştir:

Hz. Yusuf peygamberin (a.s), Mısır’daki vezirin hanımıyla yasak ilişkiye girmediği ortaya çıkınca söylediği sözleri nakleden şu ayette “hıyanet”, “zina” anlamındadır.

“Bu, benim gerçekten ona arkadan hainlik yapmadığımı bilmesi içindir. Kuşkusuz Allah hıyanetçilerin tuzağını başarıya erdirmez.”[11]

“Kuşkusuz Allah, iman edenleri savunur…”[12]

“Sonra verdikleri bu sözü yalanladıkları içindir ki biz onları lanetledik ve kalplerini kaskatı ettik...”[13]

 

Fasıklar

Tanımı

“Fasık”, kelimesi, “fısk” mastarının fail ismidir. “Fısk’ın çoğulu “Fûsûk” gelmektedir. “Fısk” lügatte:”Herhangi bir şeyin dışına çıkmak’ anlamına gelir. Kavram anlamı ise; “Allah’ın emir ve yasaklarının dışına çıkmak, günah işlemek” demektir. “Fısk” fiilini işleyen günahkara “Fasık” denir. ‘Hayvanların, bilhassa farenin deliğinden çıkmasına, meyvenin filizlenmesine, tohumun açılıp filizin dışarı çıkmasına da “fısk” denilir. “Fısk” yasaklanmış fiillerden birini yapmak suretiyle İslam’ın koyduğu sınırlar dışına çıkmaktır.

Yüce Allah’ın yaratıkları hakkında koyduğu fıtrat ve hidayet çizgisinden ayrılmaktır. Kur’an-ı Kerim, Müslümanlara bazı hayvanların etini haram kılmakta ve bazı davranışları yasaklamaktadır. Sonra da bu gibi şeylerin “fısk” olduğunu işaret etmektedir. Müslümanlar, Yüce Allah’ın koymuş olduğu bu ölçülere uymazlarsa fısk’a düşerler. “Fısk”a düşenlere de  “fasık” denir.[14]

Yüce Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, her konuda Yüce Allah’ın gönderdiği hükümleri ölçü almayanlar, özellikle İnanç, İbadet ve Sosyal düzende Yüce Allah’ın ne buyurduğuna aldırmayanlar “fasık” kimselerdir.[15] 

Kur’   an-ı Kerim’ de, “fasık”  kavramı 2 yerde tekil ve 35 yerde çoğul olarak geçmiştir.

 

Anlamı

“Fasık”, “Küfür” anlamında kullanılmıştır:

“Mümin kimse, fasık gibi olur mu? Bunlar asla eşit olamazlar!”[16]

“Ayetlerimize yalan diyenler fısk’ı adet edindikleri için kendilerine azap dokunacaktır!”[17]

“...Onlar Allah ve Resulünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler.”[18]

“...Münafıklar var ya işte onlar fasıktırlar.”[19]

     “Fasık”, “Günahkâr” manasına da gelmiştir:

“Namuslu kadınlara zina isnat edip de, dört şahit getiremeyen kimselere de seksen değnek vurun ve asla bunların şahitliklerini kabul etmeyin!...”[20]

 

Özellikleri

     Fasıklar, Antlaşmalarını Bozarlar:

“Ki Onlar Allah’ın ahdini, misak ile bağlandıktan sonra, bozarlar...”[21]

     Fasıklar, Fesad (Bozgunculuk) Çıkarırlar:

“... Ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte bunlar hüsrana düşenlerin ta kendileridir!”[22]

     Fasıklar, Birlik ve Beraberliği İstemezler:

“... Allah’ın vaslını emrettiğini ayırırlar...”[23]

     Fasıklar, Kur’an-ı Kerim’i İnkâr Ederler:

“Andolsun, sana apaçık ayetler indirdik. Onları yoldan çıkmışlardan başkası inkar etmez!”[24]

     Fasıklar,Allah’ın İndirdiğiyle Hükmetmezler:

“...Ve kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar dinden çıkmış fasıklardır.”[25]

     Fasıklar, Haddi Aşanlar:

“Haddi aşarak Livat’a ve Zina fiilini işlerler.”[26]

     Fasıkların, Sözlerine İtibar Edilmez:

“Ey iman edenler! Eğer bir fasık size haber getirirse, onu etraflıca araştırın. Yoksa cehalet sonucu(bilmeden), bir kavme(topluluğa) kötülükte bulunursunuz da, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”[27]

     Fasıklar, Hidayete Ermezler:

Rabbi’nin emrinden dışarı çıkan ilk yaratık ‘İblistir. Kur’an-ı Kerim, İblisin bu itaatsizliğini ‘fısk’ kelimesinin fiiliyle anlatmaktadır.[28]  İblis, bu tavrıyla kâfirlerden olmuştur.[29] Demek ki; Yüce Allah’ın emrini tanımayarak, dışarı çıkma ‘fısk’dır ve bu itaatsizliği şeytanın mantığı ile yapanlarda küfre düşerler.

 “ ... Allah, yoldan çıkmış fasıkları hidayete(doğru yola) iletmez.”[30]  

Münafıklar

Tanımı

 “Nefk” kökünden gelen münafık kelimesi, lügatte : “Bitmek, tükenmek, yok olmak” anlamına gelir. Yeraltındaki yollara veya tünellere “nefak” denir. “Münafık”,  Yer altındaki gizli yolun bir ucundan girip diğer ucundan çıkana” demektir. “Kalben iman etmediği halde dıştan iman etmiş görünen kimsedir.” Münafığın bu ikiyüzlülüğü ve gizli işler çevirmeleri, yer altındaki gizli yola girip çıkmağa benzetilmiştir. Münafıklık, insanlar arasında ikili bir pozisyonun, ikili oynamanın adıdır. Dış görünüşü ile başka, içinde-kalbinde başka olmanın inanmadığı halde inanmış gibi davranmanın bir sıfatıdır. Kur’an-ı Kerim’de, münafıklardan bahseden müstakil bir “Münafikûn Sûresi”    mevcuttur. Medine’de nazil olmuştur. İndirilişte 103. ve Tertipte 63. sırada yer alır. 11 ayet, 180 kelime ve 776 harftir.

 

Özellikleri

“Allah’ı ve müminleri aldattıklarını zannederler”[31], “Kalplerinde manevi hastalıklar vardır”[32], “Yalan konuşurlar”[33], “Fesat çıkarırlar”[34], “Sözleri hoşa gider”[35], “Kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler”[36], “İbadetlerinde gösteriş yaparlar”[37], “Zekât vermezler”[38], “Günah işletmekte, düşmanlık yapmakta, haram yemekte yarış içindeler”[39], “Verdiklerini istemeyerek verirler”[40], “Rahatlarına çok düşkündürler”[41], “Mal sevgisi ile doludurlar”[42], “Kötülüğü emreder, iyilikten alıkoymaya çalışırlar”[43], “Sözlerinde durmazlar”[44], “Yalan yere yemin ederler”[45], “Akraba bağlarını keserler”[46], “Nankördürler”[47], “Kibirleri yüzünden imandan kaçınırlar”[48], “Doğruluğa karşılık sapıklığı satın almışlardır ve kalpleri mühürlü, kulakları sağır, gözleri kördür”[49], “Münafıklar yaptıklarının cezası olarak ateşin / cehennemin en alt tabakasına atılacaklardır. Ve herhangi bir yardımcıları olmayacaktır”[50], “İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık’ derler. Allah’ı ve müminleri aldatmağa çalışırlar, hâlbuki yalnız kendilerini aldatırlar da farkında olmazlar. Kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalan söylemelerinden ötürü onlara acı bir azap vardır. Onlara: ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ dendiği zaman, ‘Biz sadece, düzelticileriz’ derler. İyi bilin ki/dikkat edin! gerçekten onlar bozgunculardır, fakat anlamazlar. Onlara: ‘İnsanların inandıkları gibi siz de inanın’ dense, ‘O beyinsizlerin inandığı gibi inanır mıyız?’ derler. İyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bilmezler. İnanmış olanlara rastladıkları zaman; ‘inandık’ derler. Fakat şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman, ‘Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz’ derler. Allah da kendileriyle alay eder ve onları taşkınlıkları içinde bırakır; bocalayıp dururlar. İşte bunlar doğruluğa bedel sapıklığı satın aldılar da ticaretleri kazanç sağlamadı ve olmadılar doğru yolu tutanlar.”[51]

“Onları gördüğün zaman cisimleri hoşuna gider (çünkü gösterişli adamlardır), konuşsalar sözlerini dinlersin (sözlerini allayıp pullayarak konuşurlar, dinletirler ama) onlar dayatılmış odunlar gibidirler. Her bağırtıyı kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin, nasıl da (Haktan) döndürülüyorlar?”[52]

 

 

Kâfirler

 

Tanımı

“Küfr”, mastarından türeyen ‘Kâfir’ kelimesi, lügatte: “Bir şeyin üzerini örten, nankörlük eden, imandan çıkan, mürted olan, inkâr eden, gizleyen, çiftçilik yapan, inanmayan, tasdik etmeyen, hiçe sayan, (hakkını) çiğneyen, iman hududunu aşan, kaçınan” anlamlarına gelmektedir. Bu bakımdan “eşyayı örttüğü için geceye”, “tohumun üzerini örttüğü için çiftçiye”, “kâfir” denir.

Yine aynı şekilde “meyve tomurcuğuna”, “kafûr”, “kalça etlerine”, “kâfire” denilir ki bunlarda “küfr” kelimesinden türemiştir.

Yine aynı kökten gelen “küfran” kavramı ise, “nimeti örtmek, nankörlük yapmak” demektir. “Günahları örten bedele de”, “Kefaret” denilir.

Kur’an-ı Kerim’de, çeşitli türevleriyle “küfr” kavramı, 425 defa zikredilmiştir. Ayrıca, “Kâfir” kelimesinin çoğulu olan “kafirûn” 5 defa, “el-Kafirûn” olarak 36 defa ve “el-Kâfirin” şekliyle 93 yerde geçmiştir.

Yine, “Keferetûn”, “kafiretûn” ve  “kevafir” şekilleriyle de 1 kez geçmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de, bazen müşriklere, bazen ehl-i kitab dediği Hıristiyan ve Yahudilere, bazen ahireti inkâr edenlere, bazen Yüce Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlere, bazen de Yüce Allah ve Sevgili Peygamberini inkâr edenlere ‘kâfir’   demektedir.[53]  

Kur’an-ı Kerim’de, ‘kâfir’ kavramının çoğulu “el-Kafirûn” isimli bir sure vardır. Kâfirlere hitap ile başladığından bu adı almıştır. Mekke’de “el-Maûn” suresinden sonra ve “el-Fil” suresinden önce nazil olmuştur. İndirilişte 18. ve Tertipte, 109. sırada yer alır ve 6 ayettir.

“De ki: Ey kâfirler! Tapmam tapmakta olduğunuza, siz de değilsiniz tapanlar tapıp durduğuma, siz de değilsiniz tapanlar tapıp durduğuma, size (olsun) dininiz, bana (kalsın) dinim.”[54]

“Kuşkusuz küfredenler ve kâfir oldukları halde ölenleri işte Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti sırf onların üzerine. Sürekli o lanet içinde kalırlar, kendilerinden azap hafifletilmez, onların yüzlerine bakılacak da değiller.”[55]

“Kendilerine: ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denildiği zaman derler: ‘Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulunduğumuza uyarız. Peki ya ataları bir şeye akıl erdiremiyor ve doğru yola ermiyor idiyseler? O küfredenlerin durumu; çağırma ve bağırma dışındakileri işitmeyene haykıranın durumu gibidir. (Onlar) Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, artık akıl erdiremezler.”[56]

Kuşkusuz o küfredenler var ya onlardan ne malları ne de çocukları Allah’tan hiçbir şeyi gidermez. İşte onlar o ateşin halkalarıdır. Onlar orada sürekli kalıcılardır.”[57]

 

Özellikleri

“İnkâr edenlerin ise amelleri, engin bir çölde serap gibidir, susayan onu bir su zanneder, yanına vardığı vakit ise bir şey bulamaz. Orada Allah’ı bulur! O da onun hesabını eksiksiz görüverir. Şüphesiz ki; Allah hesabı çabuk görendir! Yahut derin bir denizin karanlığı gibidir, peş-peşe dalgaların örttüğü, üstünde de kara bulutların bulunduğu öyle bir karanlık ki, birbiri üstüne yığılmış! Elini çıkardığı vakit onu bile görme ihtimali yok! Her kime de Allah bu nuru vermemişse, artık onun için hiçbir ışık yoktur.”[58]

“Onların kalpleri hakka karşı kapalıdır; Çünkü onu duymak, onu kabul etmek istemiyorlar.”[59], “Onlar hak ile sürekli bir mücadele içerisindedirler. Hakkın duyulması, İnsanların hakka yanaşmaması için, Yüce Allah hakkında, İslam hakkında sürekli mücadele eder, karşı koyarlar.”[60], “Onlar şeytanın en iyi dostları ve askerleridir.”[61], “Onlar, İslam’la, onun İlkeleriyle ve Müslümanlarla alay eder dururlar, Müslümanları ve Dincileri eğlence yerlerine koyarlar.”[62], “Onlar, İslam’a ve Onun Yüce değerlerine, prensiplerine karşı kibirli davranış gösterirler, Yüce Allah’a karşı büyüklenirler.”[63]“Ölümden ötesine bakmazlar.”[64]

 

 

[1] - 17/İsra:89

[2] - 39/Zûmer:27

[3] - 18/Kehf:54

[4] - 24 /Nûr:34

[5] - 8/Enfal:27

[6] - 40/Mümin:19

[7] - 8/Enfal:58

[8] - 4/Nisa:104

[9] - 4/Nisa:107

[10] - 66/Tahrim:10

[11] - 12/Yûsuf:52

[12] - 22/Hacc:38

[13] - 5/Maide:13

[14] - 5/Maide:3,  6/Enam:121,  24/Nûr:4,  49/Hücurat:7,11

[15] - 5/Maide:47

[16] - 32/Secde:18

[17] - 6/Enam:49

[18] - 9/Tevbe:84

[19] - 9/Tevbe:67

[20] - 24/Nur:4

[21] - 2/Bakara:27

[22] - 2/Bakara:27

[23] - 2/Bakara:27

[24] - 2/Bakara:99

[25] - 5/Maide:47

[26] - 21/Enbiya:74

[27] - 49/Hücurat:6

[28] - 18/Kehf:50

[29] - 2/Bakara:34,  38/Sad:71-83

[30] - 9/Tevbe:24

[31] - 2/Bakara:9,  4/Nisa:142, 11/Hûd:5

[32] - 2/Bakara:10, 4/Nisa:143, 5/Maide:52,  47/Muhammed:29

[33] - 2/Bakara:10,  5/Maide:41,  9/Tevbe:74,  24/Nûr:19

[34] - 2/Bakara:11-12,205, 4/Nisa:83, 9/Tevbe:107,  47/Muhammed:22

[35] - 2/Bakara:204,  63/Münafikûn:4

[36] - 48/Feth:11

[37] - 4/Nisa:142,  9/Tevbe:107

[38] - 107/Maûn:7

[39] - 5/Maide:62-63

[40] - 9/Tevbe:54

[41] - 9/Tevbe:69

[42] - 9/Tevbe:58-59,67,75-76,  48/Feth:15,  49/Hûcurat:14,16,17

[43] - 9/Tevbe:67,  63/Münafikûn:7

[44] - 9/Tevbe:75-78

[45] - 9/Tevbe:74,96,107,  58/Mücadele:14,16,18

[46] - 47/Muhammed:22

[47] - 9/Tevbe:74

[48] - 2/Bakara:206,  63/Münafikûn:5-6

[49] - 2/Bakara:16, 47,  Muhammed:16, 23-24,  63/Münafikûn:3

[50] - 4/Nisa:145

[51] - 2/Bakara:8-16

[52] - 63/Münafikûn:4

[53] - 25/Furkan:55,  5/Maide:17,52,73,  6/En’am:150,  12/Yûsuf:87, 4/Nisa:150-151

[54] - 109/Kafirûn:1-6

[55] - 2/Bakara:161-162

[56] - 2/Bakara:170-171

[57] - 3/Al-i İmran:116

[58] - 24/Nûr:39-40

[59] - 17/İsra:46

[60] - 31/Lokman:20,  22/Hacc:3

[61] - 16/Nahl:63

[62] - 7/A’raf:51,  25/Furkan:41

[63] - 39/Zümer:59-60,  71/Nûh:7,  41/Fussilet:15

[64] - 13/Ra’d:5,23,  23/Mü’minûn:35-37

Yeni Makale ve Video öğeleri

Yeni Kitaplar

  • İbretli Öyküler 4.Cilt

    “Bihar’ul- Envar” kitabı Şia’nın en büyük hadis kaynaklarından biridir. Bu kitap ...
  • El Mizan Tefsiri c.8

    el-Mîzan gibi çok yönlü bir tefsiri okumanın Kur'ân-ı Kerim'in anlaşılması ve ta ...