Ebuzer Helvacı |
|
Huseyin Garip |
|
Bu Münacat İmam Zeynulabidin (A.S)'ın Hamse Aşere Diye Meşhur Olan Münacatlarındandır. Allame Meclisî “Biharu'l-Envar"da şöyle kaydetmiştir: Ben bu münacatların ashabımızdan bazılarının kitaplarında rivayet edildiğini gördüm.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمـنِ الرّحَيـمِ
اِلهٰي اَتَراكَ بَعْدَ الإِيمانِ بِكَ تُعَذِّبُني، اَمْ بَعْدَ حُبّي اِيّاكَ تُبَعِّدُني، اَمْ مَعَ رَجائي لِرَحْمَتِكَ وَصَفْحِكَ تَحْرِمُني، اَمْ مَعَ اسْتِجارَتي بِعَفْوِكَ تُسْلِمُني، حاشا لِوَجْهِكَ الْكَريمِ اَنْ تُخَيِّبَني، لَيْتَ شِعْري اَلِلشَّقاءِ وَلَدَتْني اُمّي، اَمْ لِلْعَناءِ رَبَّتْني، فَلَيْتَها لَمْ تَلِدْني وَلَمْ تُرَبِّني، وَلَيْتَني عَلِمْتُ اَمِنْ اَهْلِ السَّعادَةِ جَعَلْتَني وَبِقُرْبِكَ وَجِوارِكَ خَصَصْتَني، فَتَقِرَّ بِذلِكَ عَيْني وَتَطْمَئِنَّ لَهُ نَفْسي، اِلهٰي هَلْ تُسَوِّدُ وُجُوهاً خَرَّتْ ساجِدةً لِعَظَمَتِكَ، اَوْ تُخْرِسُ اَلْسِنَةً نَطَقَتْ بِالثَّناءِ عَلى مَجْدِكَ وَجَلالَتِكَ، اَوْ تَطْبَعُ عَلى قُلُوبٍ انْطَوَتْ عَلى مَحَبَّتِكَ، اَوْ تُصِمُّ اَسْماعاً تَلَذَّذَتْ بِسَماعِ ذِكْرِكَ في اِرادَتِكَ، اَوْ تَغُلُّ اَكُفَّاً رَفَعَتْهَا الآمالُ اِلَيْكَ رَجاءَ رَأفَتِكَ، اَوتُعاقِبُ اَبْداناً عَمِلَتْ بِطاعَتِكَ حَتّى نَحِلَتْ في مُجاهَدَتِكَ، اَوْ تُعَذِّبُ اَرْجُلاً سَعَتْ في عِبادَتِكَ، اِلهٰي لا تُغْلِقْ عَلى مُوَحِّديكَ اَبْوابَ رَحْمَتِكَ، وَلا تَحْجُبْ مُشْتاقيكَ عَنِ النَّظَرِ اِلى جَميلِ رُؤْيَتِكَ، اِلهٰي نَفْسٌ اَعْزَزْتَها بِتَوْحيدِكَ كَيْفَ تُذِلُّها بِمَهانَةِ هِجْرانِكَ، وَضَميرٌ انْعَقَدَ عَلى مَوَدَّتِكَ كَيْفَ تُحْرِقُهُ بِحَرارَةِ نيرانِكَ، اِلهٰي اَجِرْني مِنْ أليمِ غَضَبِكَ وَعَظيمِ سَخَطِكَ يا حَنّانُ يا مَنّانُ، يا رَحيمُ يا رَحْمنُ، يا جَبّارُ يا قَهّارُ، يا غَفّارُ يا سَتّارُ، نَجِّني بِرَحْمَتِكَ مَنْ عَذابِ النّارِ وَفَضيحَةِ الْعارِ، اِذَا امْتازَ الأَخْيارُ مِنَ الأَشْرارِ، وَحالَتِ الأَحْوالُ وَهالَتِ الأَهْوالُ، وَقَرُبَ الُْمحْسِنُونَ وَبَعُدَ الْمُسيـئُونَ، وَوُفّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ ما كَسَبَتْ وَهُمْ لا يُظْلَمُونَ .
Bismillahirrahmanirrahim
Ey Rabbim! Sana iman ettikten sonra beni azaplandıracak mısın?! Yoksa sana olan sevgimden sonra beni uzaklaştıracak mısın?! Yoksa merhamet ve affını ümit ediyorken beni mahrum edecek misin?! Yoksa affına sığınıyorken beni (ateşe) mi teslim mi edeceksin?! Haşa ki, ümidi-mi boşa çıkarasın, senin kerim veçhinden uzaktır bu. Keşke bilseydim, annem beni bedbahtlık için mi doğurdu, yoksa güçlükler için mi büyüttü?! Eğer öyleyse, keşke hiç doğurup büyütmeseydi! Keşke, beni saadet eh-linden mi kıldığını ve kendi kurbuna (yakınlığına) ve civarına (komşulu-ğuna) mı mahsus ettiğini bilseydim? Keşke bilseydim de bununla gözüm aydınlansaydı, kalbim huzur bulsaydı.
Ey Rabb'im! Azametin karşısında secdeye kapanan yüzleri siyah mı edeceksin?! Azamet ve yüceliğini öven dilleri lal mı edeceksin?! Muhab-bet ve aşkınla dolan kalpleri mühürleyecek misin?! Zikrini (anılmanı) duymaktan zevk alan kulakları sağır mı edeceksin?! Merhametini ümit ederek arzularla sana doğru yükselen ellere zincir mi vuracaksın?! Sana itaat olan şeylerle uğraşıp, bu yolda zayıflayan bedenleri cezalandıracak mı-sın?! Sana ibadet etmek yolunda yürüyen ayakları azaplandıracak mısın?!
Ey Rabb'im! Rahmet kapılarını muvahhidlerinin (vahdaniyetine, birli-ğine inananların) yüzüne kapama; aşıklarının, senin cemalini müşahede etmelerine mani olma!
Ey Rabb'im! Tevhid inancıyla aziz kıldığın bir nefsi nasıl hicranının sıkıntılarıyla zelil ve perişan edersin?! Sana sevgi besleyen bir kalbi nasıl cehennem ateşinde yakarsın?!
Ey Rabb'im! Elemli ve büyük gazabından beni koru.
Ey Hannan (şefkati çok olan), ey Mennan (pek çok ihsan eden), ey Rahim (bağışlayan), ey Rahman (esirgeyen), ey Cebbar (kırıkları ona-ran), ey Kahhar (üstün güç ve iktidar sahibi), ey Gaffar (affı çok olan), ey Settar (kusurları örten) kendi merhametin hürmetine, iyilerin kötülerden ayrıldığı, hallerin değiştiği, korkuların her tarafı sardığı, iyilerin (kurb ve civarına) yaklaştığı, günahkârların (rahmet ve lütfünden) uzaklaştığı, hiç bir zulme uğramaksızın herkesin kazandığı tam olarak kendisine verile-ceği günde beni kendi rahmetinle cehennem ateşinden ve utanç rezale-tinden kurtar!