PLEASE_WAIT
Bu kur’an’sal bir kavramdır. Allahu Teala kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “nesullahe fe nesiyehu; onlar Allahı unuttular, öyle ise Allah (da) onları unuttu”. Bunun anlamı şudur: Dünyada bazı insanlar Allah ı unuttukları için Allah da onları kıyamet gününde unuttur. Yani bunlara teveccüh etmiyor, kıyametin hayırlarından ve bereketlerinden mahrum bırakılıyorlar.
Bu kur’an’sal bir kavramdır. Allahu Teala kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “nesullahe fe nesiyehu; onlar Allahı unuttular, öyle ise Allah (da) onları unuttu”.[1] İmam Rıza’dan (a.s.) böyle bir şey nasıl mümkün olabilir? Diye sordular. Hazret şöyle buyurdu: “Allah unutmuyor, Allah hakkında sehiv ve nisyan anlamsızdır. Allah mutlak ilimdir, unutkanlık Allah hakkında anlamsızdır. İnsan bir şey hakkında sahip olduğu ilim ve bilgiden gafil kalabilir. Sahip olduğu o bilgi aklından gidebilir. Öyle ise Allah hakkında sehiv ve nisyan ne anlama geliyor? İmam şöyle buyurdu: Anlamı şudur ki onlar dünyada Allah ı unuttukları için Allah da onları kıyamette unuttur; yani bunlara teveccüh etmiyor, kıyametin hayırlarından ve bereketlerinden mahrum bırakıyor”.[2]
Burada birkaç noktayı hatırlatmak zaruridir:
Kıyametten bahis edildiği vakit zihnimize şöyle bir tasavvurun şekillenmesi mümkündür ki kıyamet tarihin ileriki dönemlerde tahakkuk bulacak bir hadisedir. Bizim şimdiki günümüzle irtibatı yoktur. Bu konu bir anlamda doğrudur ama bir başka anlamda ise doğru değildir. Bir anlamda kıyamet bu dünyanın batınıdır ve bizim kıyametimiz şimdi şekillenmiş durumdadır. Zira bizim işleyeceklerimiz amel ve eylemlerin batını şimdide var olmaktadır. Buna binaen eğer insan Allah ı unutur ve ondan gafil kalırsa bu gaflet zamanın geçmesiyle açığa çıkacaktır. İnsan defi olarak yoldan çıkıp sapmıyor. –Elbette birisi istisnaen böyle olabilir-. İnsan yavaş yavaş haktan fasıla alır. Sonra çok uzaklaşır. Bu nedenle eğer şöyle denilirse; “insan her lahzada Allaha teveccüh etmeli ve eğer (Allah göstermesin) kendisi için bir lahza gaflet hâsıl oldu hemen onu cübran ve telafi etlmelidir”, şunun içindir ki Allah ile olan zaviye ve açının fazlalaşmaması içindir. İnsan denen varlık hata ve nisyan merkezidir. Daimi olarak hata yapar ve aklından gider. Zaten bunun içindir ki rabbimiz tarafından tövbe teşri edilmiştir.
Tövbe daimi yapılması gereken bir eylem ve ameldir. Yani insanın işleyeceği her günah için tövbe de yapması gerekir. Rivayet tabirince hiçbir günahı tövbesiz bırakmayınız. Yani her ne zaman insan günah işlemeye müptela olursa tövbe etmelidir. Tövbe ne demektir? Tövbenin manası pişmanlıktır; yani ben yapmış olduğum amel ve eylemden pişmanım ve daha o işi yapmamak için karar aldım anlamındadır. Ama eğer insanın ayağı bir daha kayar ve günaha bulaşırsa tekrar tövbe etmelidir. İnsan tövbe ettiği her seferinde zahiri bir tövbe yapmak için değil gerçek bir tövbe etmek için uğraşmalıdır. Hazret Ayetullah-il Uzma Behauddin’in (rh.a) tabirince Allahın cilvesiyle oynayıp tövbe, tövbenin figan edecek (değersiz) duruma getirilmemelidir. Tövbe, nesuh ve gerçekçi bir tövbe olmalıdır. Tövbe insanın Allahtan fasıla almasını engelliyor. Ama eğer insan yavaş yavaş açısını ve zaviyeyi genişletse öyle bir yere varıyor ki artık Allah ı unuttur ve Allah’tan gafil kalır. Artık Allaha olan ihtiyaç hissini kayıp eder. Allaha muhtaç olduğu hissini kayıp eden insan hakikatte varlığının ve vücudunun tamamı Allaha muhtaçlığın kendisi olduğunun farkında değildir. “Ey insanlar siz fakir ve Allaha muhtaçsınız ve Allah zengin ve Hamit (övülür hamt edilen) tir”.[3] Bizim bütün vücudumuz fakrın aynısıdır. İnsan o kadar zayıftır ki en küçük bir şey onu ayaktan edebilir. Tarihte şöyle nakledilmiştir ki bir sivrisinek Nemrud’un burnuna girdi sahip olduğu tüm güce rağmen onu yok etti. Bu insanın ne kadar zayıf olduğu için ap açık bir delildir. Evet! İnsan Allahtan gafil ve Allah ı unutabilir. Allah da onu unutur. İşte Allahın insanı unutması insan için en büyük ilahi bir azaptır. Hazreti Ayetullahi’l - Uzma Behauddin’in (rh.a) bu bağlamda şöyle buyuruyor: “Eğer biz bir lahza kendi halimizle baş başa bırakılır en kötü insanlardan daha iyi olacağımız kesinlikle belli olmaz. Yani eğer biz iyi isek ve bazı iyi yönlerimiz var ise ilahi muhafaza ve ilahi fazl sayesindendir ki Allah bize inayet etmiştir. Eğer Allah bir lahza bizi bize bıraksa bizde yıkılacağız.
------------
[1] Tevbe, 67.
[2] MECLİSİ, Muhammed Bakır, “Biharu’l-Envar”, Beyrut: Müesesetu’l-Vefa, 1404, kameri, c. 4, s. 64.
[3] Fatır, 15.