Niçin Hz. Ali’nin evine saldırıldığında, Hz. Ali kendi ailesini savunmak konusunda bir tepki göstermedi.

2014/04/12
Soru
Hz. Ali’nin biat için camiye götürmek istediklerinde evine saldırıp evini yaktıklarında ve onca tarihi facialar meydana getirdiklerinde niçin Hz. Ali bir tepki göstermedi?

Ehl-i Beyt imamları her türlü hata ve günahtan masum olduklarına göre onların tüm davranışlarının doğruluğuna inanmamız gerekir. Sadece bu davranışların hikmetini anlamak bizlere onlara uymaya ve onları örnek kılmaya yardımcı olur.

 

 Diğer yandan Ehl-i Beyt imamlarının gidişat ve tavırlarını tahlil etmekle onların ne denli işlerinin ileri görüşlü ve hikmetli olduklarını anlarız. Çünkü imamların davranış ve tutumları tarihsel etkileri ve hakkın batıla son zaferi doğrultusunda gerçekleşmektedir. Bu bakışla Hz. Ali’nin sabır ve susması onun mazlumluğunu açıkça göstermiş ve tarihi yönden hakkın zaferini sağlamıştır.

 

Hz. Ali’nin susması, düşmanlarının art niyetli çabalarını etkisiz bırakmış ve İslam’ın ilerlemesi için gereken ortamı hazırlamıştır.

 

Hz. Ali’nin kendisi susmasının sebebinin İslami birliği korumak ve İslam dünyasının genel maslahatlarını riayet etmek için yapılan bir giriş olduğunu açıklamıştır.

Ayrıntılı Cevap

Masumların davranış ve tutumlarını tahlil etmek için ön bakış ve son bakış olarak iki açıdan değerlendirmek mümkündür.

Ön bakış olarak şöyle değerlendirmek mümkündür: İmamlar masumdurlar, onların davranış, söz ve onaylamaları her türlü hata ve yanlışlıktan uzaktır. Özellikle toplumun hidayetini ilgilendiren konularda.

Bu gibi konularda bütün alimler imamların masumluğunda söz birliği içindedirler. Bu ilke gereğince imamların davranış ve tutumlarının doğruluğuna inanmamız ve onların davranışlarının hikmetini anlamaya çalışmamız gerekir.

Son bakışla da imamlarının tutumlarının doğurduğu etkileri nazara alarak onların ileri görüşlülüklerini anlamamız mümkündür.

Çünkü imamların davranış ve tutumları kısa vadeli hesaplar için değil tarihsel etkileri ve hakkın batıla son zaferi doğrultusunda gerçekleşir. Bu tutum ve tavırlar o dönem için hakkın batıla zaferini sağlamamış ve yaşantılarında ağır sıkıntılara yol açsa da onlar bütün insanlık tarihine yol gösterecek şekilde davranmışlardır. Bu bakışla İmam Ali’nin sabır ve susması tarih boyunca onların mazlumiyetini açıkça ortaya koymuş ve düşmanların birçok art niyetli girişimlerini etkisiz bırakmıştır.

Bu konunun açıklık kazanması için şu örneğe dikkat edelim:

Ebu Süfyan fırsatçı bir tavır sergileyerek Hz. Ali’ye birleşip halifelerle savaşmak önerisinde bulundu ama İmam tam bir bilinç ve ileri görüşlülük sergileyerek bu teklifi reddetti ve onun İslam aleyhindeki düşüncelerine meydan vermedi.

Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma’nın, niçin bunca gücüne rağmen bu gibi seciyesiz kişileri cezalandırmak için bir girişimde bulunmuyorsun, diye sorusuna şöyle cevap verdiler: “Eğer babanın ismi olduğu gibi bakı kalmasını istiyorsan sabretmelisin.”[1] Diğer bir rivayette şöyle buyurdular: “Allah’a yemin ederim ki eğer din yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş olmasaydı ve küfrün geri dönmesinden ve Müslümanların dağılmasından korkulmasaydı bu şekilde sabretmezdim.”[2]

Bu iki tarihi örnek ve onlarca diğer örnekler o dönemdeki şartların hassasiyetini Ehl-i Beyt’in ve özellikle Hz. Ali için İslam’ın zahirini korumak için bile olsa sabretmesini ve gözünde diken ve boğazda kemik olduğu halde günlerini geçirmesini zorluyordu.

Diğer önemli nokta şu ki bu sabrın yanı sıra hak ve hakikatin tarih boyunca açıklanıp işlenen zulmümün kimler tarafından yapıldığı bilinmeliydi.

Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın hüneri de işte bu acı ve zorlukları tahammül ederken bu zulmün yüz karasının zalimlere kalacak şekilde davranmalarıydı. Onların sergiledikleri tavır sonucu tarih boyunca her insaflı kişinin vicdanı Ehl-i Beyt’ın hak olduklarına şahitlik etmektedir.

 Buna göre bir genel ilke olarak şöyle denebilir:

Hakkı açıklamak bir nevi mazlimiyeti sergilemekle olursa bunun kalıcılığı da fazla olur ve mazlimiyet oranında o hakkın tarih boyunca yarattığı yankı da daha tesirli olur. Hakkaniyet ve mazlumiyetin en doruk noktada birlikteliğini Ehl-i Beyt’in özellikle Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hüseyin’in hayatında görebiliriz. Bu yüzden Hz. Ali’nin biat için zorla götürülmesi ve Hz. Fatıma’nın çektiği ıstıraplar tarihi yönden açık bir zulüm örneğini oluşturmakla birlikte ilahi yönden en güzel bir seçim ve karar sayılırdı. Bazı irfan ehli şöyle demişlerdir.

Gerçekte onlar Hz. Ali’yi biat için götüremediler Hz. Ali’nin kendisi gitti ancak bu gidiş tarzı tarih boyunca gasıpların yaptıkları zulmün kimse tarafından inkar edilmeyecek şekilde idi.     

------------
[1] Bk. Biharu’l-Envar c. 29 s. 625

[2] Ade c. 32 s. 61

Yeni Makale ve Video öğeleri

Yeni Kitaplar