İmam Hasan Askeri(a.s)'ın Kısaca Hayatı

Cuma, 20 Aralık 2013 12:35

Kimlik bilgisi

Adı :Hasan

Künyesi:Ebu Muhammed

Lakabı:Askeri

Baba adı : Ali (as)

Anne adı: Susen (Hudeyse)

Doğum yeri: Samirra

Doğum tarihi: 8 R.Evvel 232 hk.

Peygamber'e (s.a.a) olan yakınlığı: Torunu

Şehadet yılı :8 R.Sani

Şehadet yeri : Samirra (Irak)

Şehadet sebebi :Abbasi harifelerinden  Mutemid'in İmam'ı zehirlemesi

Çocukluk dönemi

   İmam Hasan Askeri (as) 22 yaşına kadar babası İmam Hadi ile beraber Irak'da yaşadı ve zalim hükümetin gölgesi altında, Samirra kışlasında yoğun konturol altında geçirdi ve 22 yaşında babasından İmamet ilmini ve makamını teslim aldı. Onbirinci İmam (as) ömrü şeriflerinde altı tane  Abbâsi halifesini Mütevekkil, Muntasar, Musta'in, Mu'tez, Muhtedi ve Mu'temid'i görmüş ve onların zamanında yaşamıştır.

İmamet dönemi

   Halkın masum İmamlar'a (as) ilgisi ve o hazretlerin zalim halifelerle uyuşmamazlıkları, halife sultanların, imametin nurani silsilesine hep kin beslemelerine ve onlara kötü davranmalarına sebep oluyordu, İmam Askeri de (as) aziz masum babaları gibi hükümetin devamlı eziyet ve denetimi ile karşıkarşıyaydı, o hazret, Muhtedinin hükümeti döneminde birkere Salih b. Vesifin zindanına götürüldü, salih b. Vesif emri altındakilerin en kötülerinden iki kişiyi İmam'a (as) eziyet etmeleri ve hazreti sıkı denetlemeleri için görevlendirdi, ama onlar İmam'ın (as) ibadetlerinin etkisi altında kaldılar, Ve yine ikinci kez o hazret'i Nehririn zindanına götürdüler, o cellat huylu İmam'a (as) eziyet ediyor ve azarlıyordu; Nehrir'in karısı ona; Allah'tan kork, sen evinde kimin olduğunu biliyor musun dedi ve İmam'ın ibadet ve yüceliğini beyan ederek ona yaptığın zülümden senin için korkarım dedi. Nehrir Vallahi onu yırtıcı hayvanların önüne atacağım dedi ve üst makamlardan izin aldıktan sonra yırtıcı hayvanların İmam'ı parçalıyacaklarından şüphesiz olmaksızın hazret'i (as) yırtıcı hayvanların önüne attı. Bir müddet sonra İmam'ın durumunu görmeğe geldiğinde, o hazreti namazla meşgul ve etrafının yırtıcı hayvanlarla sarılı olduğunu, ancak ona hiç dokunmadıklarını görerek ikinci kez o hazreti evine götürmelerini emretti.

   Halifelerin hükumeti ve onların İmam'a davranışları hakkında naklettiğimiz kısa ve öz bilgilerden İmam Askeri'nin çok zor ve sıkıntılı bir devrede yâşadığı, hükümetlerin İmam'ı (as) sıkı denetimde bulundurup o hazreti defalarca zindana attırdıkları ortadadır. Hatta zindanda olmadığı vakitlerde dahi hazretin etrafındaki gidiş, gelişlerin kontrol edilişi, şiânın ve hazreti seven herkesin onunla rahatça irtibat kuramaması ve bazı şiaların Alevîler'e yardım için İmam'ın (as) evine doğru yola koyulmalarına tarih şahittir. Bu kadar baskının nedeni ise şunlardı:

   Evvela, o zamanlarda Şia'nın nüfusu artmış ve büyük bir güce sahip olmuşlardı. Şia'nın imamete inanması herkese güneş gibi aydınlığa kavuşmuştu. Şia İmamları da toplumda tanınıyordu. Bu yüzden hilafet makamı İmamları daha fazla göz altına alıp mümkün yollar deneyip, sinsi planlarla bunları yok etmeğe çalışıyordu.

    İkinci olarak hilafet makamı, Şiilerin, on birinci imamın bir oğlunun varlığına inandıklarını anlamıştı. Onbirinci İmam'dan ve diğer imamlardan nakledilen rivayetlere göre onun oğlunun Mehdi (a.s) olduğunu biliyorlardı. Bu inanç Peygamber-i Ekrem'den Şia ve Ehl-i Sünnet kanallarıyla anlatılan rivayetlere dayanıyordu. Ve Hz. Mehdi (Allah zuhurunu çabuklaştırsın) onikinci İmam olarak kabul ediliyordu.

    Bu sebeplere göre onbirinci İmam, diğer İmamlar'dan daha çok göz altında tutuluyordu. Zamanın halifesi, Şia'nın inandığı imamet ilkesine son vermek ve bu kapıyı her zaman için kapatmaya kesin karar almıştı. Buna göre İmam'ın (a.s) hastalık haberi zamanın halifesi Mu'tamıd'a verilince, bir doktor göndermenin yanı sıra iç haberleri kontrol etmeleri için güvenilir adamlarından ve kadılarından birkaçını bu işle görevlendirdi. İmam'ın şahadetinden sonra da evini teftiş edip, İmam'ın hizmetçilerini de ebeler, muayene ettiler. Gizli memurları iki yıl boyunca ümitleri kesilinceye dek İmam'ın oğlunu bulmak için çalıştılar.

  Şehadet

   Mutemid İmam'ı zehirledikten bir müddet sonra İmam hastalandığı zaman tamamını fakihlerin oluşturduğu beş kişi, İmam'ın evinde kalıp, olup biten her şeyi kendisine rapor etmeleri için Mutemid'in emriyle İmam'ın  evine gönderildi. İmam'ın yanında kalmaları için birkaç hastabakıcı da gönderilmişti. Gece gündüz İmam'ın  yanına gidip, durumu göz altında bulundurmaları için halife, Gazi b. Bahtiyar'a güvenilir on kişi seçip İmam'ın evine göndermesini emretti. İki, üç gün sonra İmam'ın durumunun kötüleştiğini ve iyileşme imkanının çok az olduğunu Mu'temid'e bildirdiler. Mu'temid gece gündüz İmam'ın evinde kalmalarını istedi.

   Bunun üzerine İmam dünyadan göçünceye kadar birkaç gün İmam'ın evinde kaldılar. Hazretin ölüm haberi yayılınca Samırra mateme gömüldü, baştan ayağa feryat ve inilti ile doldu, çarşı pazar tatil oldu, dükkanlar kapandı, Haşimoğulları, divancılar, amirler, ordu, şehir gazileri, şairler, şahidler ve diğerleri defn töreni için yola çıktılar. Samırra o gün kıyamet sahnesini andırıyordu, cenaze defne hazır olduğunda halife, İmam'a namaz kılması için kardeşi İsa b. Mütevekkili gönderdi, cenazeyi namaz kılınması için yere bıraktıkları zaman İsa cenazeye yaklaştı ve hazretin yüzünü açarak Aleviler'e, Abbasiler'e, gaziler'e, yazarlar'a ve şahitler'e gösterdi ve dedi ki:''Bu tabii ölüm ile dünyadan göçen Ebu Muhammed'i Askeri'nin  cesedidir, halifenin hizmetçilerinden falanca ve falancı buna şahit idiler''(!!) Sonra cenazenin yüzünü örttü ve cenaze namazı kıldı daha sonra defn etmek için götürmelerini emretti. Ama Ondan önce İmam Mehdi (a.f) babasının namazını kılmıştı.

  Ebu Muhammed Hasan b. Aliy'nin Vefatı Samırra'da h. 260 Rebi'ul-evvel'in sekizinde, Cuma günü vuku buldu ve Hazret babalarının defnedildiği evlerindeki odaya defnedildi.

 

 

Yeni Makale ve Video öğeleri

Yeni Kitaplar

  • İslam'da Şia

    İslam'da Şia adıyla yayınlanan bu kitap, Batı dünyasına Şia mezhebini tanıtmak için yapılmış olan ara ...
  • Sorular ve Fetvalar c.1

    Her işte o işin uzmanına başvurma zorunluluğu, dinden önce akıl ve vicdanın tartışılmaz hükmüdür. ...