İmam Hasan Mücteba (a,s.) insanlık yolunu yürümek isteyenlere bireysel ve toplumsal çehresiyle eşsiz bir kılavuz olabilecek beşeriyet sembollerinden biridir. Bu hususda nakledilen rivayetleri bütün boyut ve ayrıntılarıyla buraya aktaramayacağımıza göre onlardan bazısıyla yetiniyoruz:
İbadî açıdan o hazretin parlak yüzü beşeriyet tarihine göz alıcı bir güzellik vermiştir. Bir rivayete göre İmam Hasan (a.s.) şöyle buyurdu:
"Yaya olarak Allah'ın evine gitmediğim halde Allah'ımla buluşmaktan haya ederim." Bu yüzden de yirmi defa Medine'den Mekke'ye yaya gitti.[1]
Yine nakledilmiş:
"İmam yirmi beş defa yaya olarak Hacc seferine gitti."[2] O hazretin en belirgin ve mümtaz özelliklerinden başka biri de tarihçilerin dilinde destan olan bağışlama, cömertlik ve ilahi nimetlerden meşru bir şekilde yararlanma sıfatıdır.[3]Bu hususdaki bir rivayette şöyle denmiş: Biri o hazretin huzuruna gelip muhtaç olduğunu belirtti, imam "ihtiyacını yazıp getirsin" buyurdu. Yazıp getirdiğinde, ihtiyacının iki mislini imam kendisine verdi.[4]
Başka bir rivayette de: "İmam hayatı boyunca bütün varlığını hatta ayakkabı ve çoraplarını bile Allah yolunda infak etti, bağışladı'söylenmiştir. [5]
O hazretin güzel sıfatlarından başka biri de sabırlı ve yumuşak huylu oluşu, riya ve gösterişten kaçınması idi. Bu mevzu hakkında da bir çok hadisler nakledilmiştir, ancak burada onların birine iktifa ediyoruz:
Şamlı biri anlatıyor: Bir gün Medine'de çok güzel ve huzurlu bir simaya sahip, güzel bir elbise giymiş olan, güzelce süslenmiş bir katıra binen birini gördüm. Kini olduğunu sorunca, "Hasan b. Ali b. Ebi Talib (a.s.)'dır" dediler. Yakıcı bir gazap bütün vücudumu kapladı ve Ali b Ebi Talib (a.s.)'ın nasıl böyle bir evlada sahip olduğunu kıskandım. Yanına gidip "Sen, Ebu Talib'in oğlu musun?" diye sorunca "Ben Ebu Talib'in oğlunun oğluyum" dedi.
İşte bu sırada onu küfür ve sövüş yağmuruna tuttum. Bu sövmelerimi bitirdikten sonra benden "Garip misin, yabancı mısın?" diye sordu. "Evet" dedim. "Benimle gel; evin yoksa oturacak yer veririm, paran yoksa yardım ederim, ihtiyacın varsa ihtiyacını gideririm." dedi. "Daha sonra Yeryüzünde o hazretten daha çok sevdiğim biri olmadığı duygusuyla ondan ayrıldım."[6]
İmamın dinî faaliyet açısından imamete vasıta olmasının ve Rasulullah (s.a.a.)'in eser ve hadislerini aktarmayı yüklenmesinin hatta ehl-i sünnetin bile fıkıhda bir takım hadisleri o hazretten nakletmiş bulunmalarının yariısira [7], imamın en önemli faaliyetlerinden birinin de o hazretin halkı hadisleri yazılı bir hâle getirmeye teşvik etmesi ve özendirmesi olduğunu bilmek gerek.
Bu husus öyle bir ehemmiyete hâiz idi ki, halifelerin bunu yasaklamaları, bir yandan hadislerin şialar arasında kalmasına ve başka bir yandan da ehl-i sünnetin başlangıçtan beri hadisleri yazmamaları neticesinde hadislerin yok olmasıyla karşılaşmalarına neden oldu.
Bir rivayete göre o hazret kendi evlatlarına ve kardeşine şöyle buyurdu:
"Siz bugün bir kavmin küçüklerisiniz fakat, bir süre sonra büyüyeceksiniz. İlim öğrenin ve eğer ezberleyemiyor ve rivayet edemiyorsanız onu yazıp evlerinize bırakın."[8]
Bazen da Muaviye'den sorulan bazı sorunları çözümleyen imamın kendisi idi.[9]
1) Ahbar-ı İsfahan (Ebu Naım Isfahanı), c Vs: 44.
2) Tarih-0t Hülefa
3) Örnek olarak bakınız: Rabî'ol-Ebrar, c 1, s: 617.
4) ei-Mahasin (Beyhaki), s: 55.
5) Tarih-ul Hülefa (Suyutî), s: 73.
6) el-Kamil (Müberred), c: 1, s:.235. Daha çok bilgi edinmek için Cenap "Müstefevi"nin yazmış olduğu "el-lmanvul Mücteba" kitabına bakınız.
7) el-Kamil-u fi Züefair' Rical (Ibn-i Adiy), c: 3, s: 1187.
8) et-Tarih-ul KebMBuhari), c: 8, c:(407.,
9) Rabi'ul-Ebrar (zimahşeri), c: 1. s: 722.