Hendek Savaşı

Salı, 07 Ocak 2014 14:37
Seyyid Muhammed Caferi

 

Nakledildiği üzere Peygamber (s.a.a), Yahudilerin seçkin kabilesi Beni Nazir’i sürgün edince Beni Nazir kabilesi, Hayber bölgesine yerleşti. Beni Nazir önderleri, Kureyşi, Peygamber’e (s.a.a) karşı savaşmaya tahrik etmek için Mekke’ye gittiler. Beni Nazir ve Kureyş önderleri, Kâbe'nin kenarında, Muhammed’e (s.a.a) karşı, ölünceye kadar düşmanlıkta birlik içinde olacaklarına ilişkin yemin ettiler.

Yahudiler, Mekke’den çıkarak, Beni Gatafan kabilesine gittiler. Kendileriyle ve Kureyşle birlikte, Peygamber’e (s.a.a) karşı savaşmaları karşılığında, Onlara Hayber’in bir yıllık hurma mahsulünü teklif ettiler. Beni Gatafan da kabul etti. Sonra öteki Arap ve Arap olmayan müttefiklerine gittiler. Kureyş'in müttefiki olan Beni Süleym kabilesi yedi yüz kişiyle, Kureyş ise on dört bin asker, üçyüz at ve bin beş yüz deve ile hep beraber yola çıktılar. Kureyş’in komutanı Ebu Sufyan b. Harb idi. Beni Esed kabilesinin komutanı Talha b. Hüveylid ve bin kişilik olan Beni Ferare kabilesinin komutanı Uyeyne b. Hisn idi. Böylece hep beraber harekete geçtiler. Eşca' kabilesinden Mes’ud b. Rubeybe’nin komutanlığında dört yüz kişi ve öteki kabilelerden de belli bir sayıda asker grubu da orduya katıldı. Hendek savaşına katılan ve üç gruba ayrılan ordunun her birinin sayısını on bin kişi olduğunu yazmışlardır. Bu üç grubun genelkurmay başkanı Ebu Sufyan idi. Kureyş Mekke’den Medine’ye doğru harekete geçince bir grup, Peygamber'e Kureyş’in Mekke’den hareket ettiğini haber verdi. Peygamber, Medine halkı ile nasıl savaşmaları hususunda görüş alışverişinde bulundu. Herkesten değişik öneriler geldi, ancak Selman-i Farisi Medine’de kalarak İranlılar gibi şehrin etrafına hendek kazmayı önerdi. Peygamber ve Müslümanlar bu öneriyi kabul ettiler.

Peygamber aynı gün hendek kazılmasına başlanılmasını emretti. Halka düşmanın yaklaştığı haberini verdi ve orduyu Sel' dağının eteklerine yerleştirdi. Müslümanlar hendek kazma araçlarını Beni Kureyza Yahudilerinden emanet olarak aldılar. O dönemlerde Beni Kureyza Peygamber ile barış anlaşması yapmışlardı. Kureyş’in savaş isteğini de hoş bulmuyorlardı.

Peygamber hendek kazma işini paylaştırarak muhacirlere Ratic dağından Zübab’a kadar, Ensar’a da Zubab’dan Beni Ubeyd dağına kadar kazmaları görevini verdi. Medine’nin geriye kalan kısımları ise, birbirine bitişik evlerden oluşmaktaydı.

Peygamber kendisi de kazma işine katılıyordu. Müslümanlar hendek kazma işini iyi bilen ve güçlü bir insan olan Selman-i Farisi konusunda hoş bir ihtilafa düştüler. Muhacirler, “Selman bizdendir” diyorlardı. Ensar da, “Hayır, Selman bizdendir” diyorlardı. Ancak Peygamber, “Selman biz Ehl-i Beyt'tendir” buyurarak bu ihtilafa son verdi.

Ömer b. Hattab kazma ile çalışıyordu. Kazma büyük bir taşa isabet etti, Peygamber kazmayı onun elinden alarak taşa vurdu. O taştan bir kıvılcım çıkarak Yemen tarafına doğru sıçradı, sonra bir kez daha vurdu, o taştan Şam tarafına doğru bir kıvılcım daha sıçradı. Üçüncü kez vurduğunda ise Haver-i Cehid'e doğru bir kıvılcım sıçradı ve böylece taş parçalandı. Ardından Peygamber şöyle buyurdu: “Taştan kıvılcımın çıkmasına neden olan her vuruşumda Yemen, Şam ve Hüsrev sarayları gözümün önüne geliyordu. Yüce Allah benden sonra oraları size açacaktır.”

Hendeği kazarak hazır hale getirmek altı gün sürdü. Sonra Peygamber sel' dağının eteklerine yerleşerek dağın arka tarafına ve hendeği de ön tarafına aldı. Kureyş ve Kureyş’in müttefikleri de Akik vadisine ve Medine’nin etrafına yerleştiler. Medine’ye kadar ulaşan Beni Nazir kabilesi önderi Huyye İbn-i Ahtab, Beni Kureyze Yahudilerinden olan Ka’b İbn-i Esed’in yanına gitti. Ka’b, Beni Kureyze kabilesi adına Müslümanlara karşı muhalefet etmeyeceğine ilişkin imza atmış idi. Huyye ondan anlaşmayı bozmasını, kendilerine yardım etmesini istedi. Eğer yardım ederse, savaşı kazanmalarının kesinleşeceğini söyledi. Ka’b bu öneriyi kabul etmedi, ancak Huyye’nin zorlayıcı ısrarlarının ve galibiyet sözlerinin etkisi altında kalarak, Peygamber ile yapılan anlaşma kâğıdını yırttı. Müslümanlar sahip oldukları otuza yakın ata binerek hendeğin etrafında koruma görevi yapıyorlardı. Atlıların yanı sıra bir grup piyade de bu görevi yerine getiriyordu. Peygamber kendi çadırında olduğu bir esnada Ömer b. Hattab, Beni Kureyza’nın anlaşmayı bozduğu haberini getirdi. Peygamber Ensar’dan bir grubu bu haberin doğruluğunu araştırmaları için görevlendirerek şöyle buyurdu: “Bu haber yalan ise geri döndüğünüz zaman onu bana açıkça söyleyiniz. Doğru ise Müslümanların moralinin bozulmaması için yalnız benim anlayacağım bir şekilde bana bildiriniz.”

Ensar grubu, Ka’b İbn-i Esed’in yanına vararak konuyu ona sordukları zaman, Ka’b anlaşmanın bozulduğunu onayladı. Sa’d İbn-i Ubade ve yanındakiler Huyye’nin hilesine aldanmaması için ne kadar ısrar ettilerse de kabul etmedi. Hatta Peygamber ve Sa’d’a karşı sövgüler savurdu. Dolayısıyla Ensar grubu geri dönerek Peygamber’e durumu gizlice bildirdiler. Peygamber tekbir getirerek şöyle buyurdu: “Ey Müslümanlar! Sizi Allah’ın yardımıyla müjdeliyorum!” Müslümanlar, beni Kureyza’nın anlaşmayı bozduğunu anlayınca endişeleri arttı.

Peygamber Eslem b. Hureyş’i iki yüz kişiyle, Zeyd b. Harise’yi de üç yüz kişiyle birlikte sabaha kadar tekbirler eşliğinde Medine halkını korumaları için görevlendirdi. Atlı Müslümanlar da onlarla birlikteydiler. Dolayısıyla Medine güven içindeydi. Korumalar, Medine’nin içinde görevlerini yerine getirmeye başlayınca, Beni Kureyze kabilesinden Medine’de kadınlarla ve çocuklarla birlikte kalan kişiler, etraftaki evlere ve kalelere kaçışarak, onların da korkmasını sağlıyorlardı. Anlatıldığı üzere meşhur şair Hasan b. Said çok korkak idi. Kadınlarla birlikte kalelerden birine sığınmıştı. O kalede Abdulmuttalib’in kızı, Peygamber’in halası Safiye de bulunmakta idi. (Siret-i İbni İshak) Bir gün Beni Kureyze Yahudilerinden on kişi o kaleye saldırarak zarar vermişlerdi. Safiye Hasan’a şöyle dedi: “Ebu’l Velid, ayağa kalk ve kaleyi koru!” Hasan şöyle dedi: “Allah’a andolsun ki ben canımı bu Yahudilere teslim etmeyeceğim.” Yahudilerden biri kalenin kapısına ulaşarak içeri girmek isteyince Safiye örtüsünü giydi, eline bir sopa aldı ve vurduğu tek bir darbeyle kafasını parçalayarak onu öldürdü. Öteki Yahudiler bu olayı görünce kaçtılar.”

Müslümanlar şiddetli soğuk altında sorun yaşamalarına karşın hendeği sırayla korumaya çalışıyorlardı. Ne zaman düşman ordularından bir grup hendeği geçip Müslümanların tarafına ulaşmak için harekete geçseler, Müslümanlar ok ve taş ile savunmaya geçerek onları geri püskürtüyorlardı. Ara sıra hendeğin iki tarafında veya hendeğin geçilmesi kolay olan bölümlerinde iki ordu arasında her iki taraftan da yaralanmaya, hatta ölmeye neden olacak şiddetli çatışmalar oluyordu. Bir gün bütün Kureyş önderleri ve müttefikleri hendeğin dar bir yerini bularak bir anda hep birlikte Müslümanlara saldırmaları gerektiği sonucuna vardılar. Müslümanların farkında olmadıkları dar bir yeri tespit ettiler, sonra İkrime b. Eba Cehil, Nufel b. Abdullah, Dirar b. Hattab, Hubeyre b. Ebu Vehb, Amr b. Abduved, hendeği geçtiler. Ebu Sufyan gibi geriye kalanla ise hendeğin öteki tarafında kaldılar. Amr b. Abduved savaşma isteğinde bulunarak bağırıyor ve kendisiyle savaşacak birini istiyordu. Ali ayağa kalkarak Allah Resulüne şöyle dedi: “Ben onunla savaşmak istiyorum.” Bu olay üç defa tekrar edildi. Müslümanlar Amr’ın cesareti ve heybeti karşısında çok korkmuşlardı. Dolayısıyla hiç bir kimse onunla savaşmak için sesini yükseltemiyordu. Peygamber kılıcını Ali (a.s)’a verdi. Sarığını onun başına sardı, onun için dua etti, sonra Amr ile savaşması için izin vererek şöyle buyurdu: “İmanın tamamı bugün şirkin tamamı ile karşı karşıyadır.” (Peygamber Tarihi, 391)

Amr atlı, Ali ise piyade olarak meydana çıktılar. Ali (a.s) ona şöyle dedi: “Sen cahiliyet döneminde, “Kim benden üç şey isterse mutlaka onlardan birini yerine getiririm” diyordun.” O, “Evet öyledir” dedi. Ali şöyle buyurdu: “İlk olarak ben seni İslam’a çağırıyorum” O şöyle karşılık verdi: “Amca oğlu! Bu olacak bir iş değil, bundan vazgeç!” Ali dedi ki: “İkinci olarak kendi vatanına geri dönmeni istiyorum.” O, “Bu, Kureyş kadınlarının, yapıcısıyla konuşmayacakları bir iştir” dedi. Ali (a.s) dedi ki: “Üçüncü olarak atından in ve benimle piyade olarak savaş.” O, “Bu bir kimsenin, hakkında beni cimrilikle suçlayamayacağı bir iştir. Ancak ben attan inerek seni öldürmek istemiyorum. Çünkü ben babanla dost idim” dedi. Ali dedi ki: “Ben seninle savaşmak ve seni öldürmek istiyorum.” Amr bunun üzerine atından indi ve atının boynuna bir kılıç darbesi vurarak onu öldürdü ve Ali’ye karşı savaşmaya hazırlandı. Cabir şöyle nakletmektedir: “O ikisi birbirlerine yaklaştılar, aniden onları göremeyeceğimiz şekilde toz toprak havalandı, sonra tekbir sesini duyduk ve böylece Ali'nin onu öldürmüş olduğunu anladık. Amr’ın dostlarının üzerine büyük bir korku çökmüştü. Bir anda atları onları hendeğin karşısına geçiriverdi. Ancak Nufel b. Abdullah’ın atı ise onu hendeğin içine attı. Müslümanlar da onu öldürünceye kadar taşladılar. bir rivayete göre ise onu da Ali öldürdü. Diğer tarih kitaplarının yazdığına göre, Ali (a.s) Peygamber’in yanına dönünce, Peygamber onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Ali’nin hendek günündeki bir kılıç darbesi, insanların ve cinlerin ibadetinden daha üstündü.” Hâkim Müstedrek’inde Peygamber’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Ali’nin Amr’a karşı yaptığı mücadele, ümmetimin kıyamete kadar yapacağı amellerden daha üstündür.” (Peygamber Tarihi, 395)

Amr’ın Ali’nin yüzüne tükürmesi, Ali’nin öfkesini yatıştırmak ve onu Allah yolunda öldürmüş olmak için Amr’ın göğsünden ayağa kalktığı öyküsü, yalnızca Mevlana’nın Mesnevi kitabında zikredilmiştir.

Bir sonraki gün, bütün Araplar, Peygamberi öldürmek ve Müslümanlarla savaşmak için hendeğin kenarında hazır hale geldiler. Bir gün boyunca Müslümanlarla savaştılar. Allah kâfirler ordusunu bozguna uğrattı ve karargâhlarına geri döndüler.

Müslümanlar Peygamber’in çadırının etrafında toplandılar, ancak Used İbn-i Huzeyr, Müslümanlardan iki yüz kişiyle birlikte, hendeğin kenarında kalmış idi. Kuşatma on üç veya on dört gün sürdükten sonra ("Allah Resulü’nün Siyeri" kitabına göre, 23 gün, "Peygamber Tarihi" kitabına göre ise 30 gün sürmüştür) Peygamber Gatafan önderlerinden Uyeyne b. Hisn ve Haris b. Avf’a evlerine geri dönmeleri şartıyla Medine hurmalıklarının mahsulünün üçte birinin onlara vereceği haberini gönderdi. Onlar, ilk önce mahsulün yarısını istediler. Ancak, daha sonra önerisini kabul ederek, imza atmak için Peygamber’in (s.a.a) yanına geldiler.

Peygamber (s.a.a) olayı, Sa’d İbn-i Ubade ve Sa’d İbn-i Muaz’a açıkladı. Onlar şöyle dediler: Bu anlaşma, Allah’ın emri ve vahiy değil ise, biz cizye ödemeyeceğiz ve onlarla, bizim aramızda kılıçlar hükmedecek. Peygamber (s.a.a) de antlaşma kâğıdını, yırtması için Sa’d’a vererek şöyle buyurdu: “Şimdi burada durmaktasınız. Ancak biliniz ki Allah Peygamber'ini yardımcısız bırakmayacaktır. Şirke karşı tevhidin galip geleceğine dair sözünü mutlaka yerine getirecektir.

Nuaym b. Mes’ud, Araplara destekçi olarak kendi kabilesiyle birlikte savaşmaya gelmişti. Orada İslam’a yönelerek, gizlice Peygamber’in (s.a.a) yanına geldi ve Müslüman oldu. Sonra Peygamber’e (s.a.a) şöyle buyurdu: "Size nasıl bir hizmette bulunabilirim?"

Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Arap ordusunun içinde ihtilaf çıkararak yardımcı olabilirsin.” Nuaym, Beni Kureyze Yahudilerini ve öteki grupları daha önceden çok iyi tanıyordu. Onların yanına gidip birbirlerine karşı güvensizlik oluşturacak bazı konuları gündeme getirdi.

Cumartesi gecesi, Kureyş ve Beni Gatafan kabilesi ayrı ayrı Beni Kureyze kabilesine haber gönderdiler. Haberde savaşın çok uzadığı, burada hayvanlar için yiyecek kalmadığı ve Cumartesi günü hep birlikte saldırıya geçilmesi gerektiği önerisi vardı. Beni Kureyze kabilesi her ikisine de şöyle cevap verdi: "Yarın cumartesidir. Biz cumartesi günleri, ne savaşırız, ne de başka bir iş yaparız. Bir sonraki gün de bize rehineleri vermeseniz savaşmayacağız."

Ötekiler kendi kendilerine, “Nuaym doğru söylüyor” dediler. Kureyş ve Beni Gatafan da, Beni Kureyze Yahudilerinin cevabıyla korkmaya ve şüphelenmeye başladılar. Sonunda birbirlerine karşı anlaşmazlığa düştüler.

Cumartesi gecesi, Kureyş’in ateşlerini söndürecek ve çadırlarını yerden sökecek ölçüde şiddetle bir kum fırtınası ortaya çıkmıştı. Dolayısıyla, Ebu Süfyan “geri dönüş” emrini vermek zorunda kaldı.

Amr b. As ve Halit b. Velid iki yüz atlı ile birlikte, Müslümanların Kureyş ordusunu arkadan takip etmediklerinden emin olmak için, bir yerde kaldılar. Ancak ötekilerin hepsi gitmişlerdi.

Beni Gatafan kabilesi de geceleyin hareket etmişti. Onlardan da iki yüz atlı, sabaha kadar gözetleyici olarak kaldı. Sabah olunca, orduya katılmak için harekete geçtiler ve öğleye doğru da onlara ulaştılar.

Bir sonraki günün sabahı, peygamber (s.a.a) Arap ordusunun dağıldığını, kendi memleketlerine geri döndüklerini öğrenince, Müslümanların evlerine gitmelerine izin verdi. Müslümanlar, bu güzel haberin coşkusuyla koşarak evlerine geri döndüler.

Ok isabet etmesi nedeniyle kolunun damarları parçalanan Sa’d İbn-i Muaz, bir kaç gün sonra şahadete kavuştu. Enes b. Evs, Abdullah b. Sehl-i Esheli şehit oldular. Tefeyl b. Numan da Hazret-i Hamza gibi Vahşi’nin mızrağıyla öldürüldü. Salebe b. Ganeme ve Ka’b b. Zeyd'in (Peygamber tarihi), başka bir kaynak ise altı şehidin daha olduğunu belirtmektedir.

Müşriklerden de üç kişi öldürülmüştü. Ali b. Ebu Talib’in (a.s) öldürdüğü, Amr b. Abd b. Ebi Kays b. Abduved onlardan biridir. Bir diğeri ise Zübeyr b. Avvam’ın öldürdüğü Nufel b. Abdullah'tır. Nufel b. Abdullah’ı da Ali’nin (a.s) öldürdüğünü söylemişlerdir. Üçüncüsü ise Osman b. Munebbeh’dir. Peygamber Tarihi adlı kitap, s. 40’da, Hişl b. Amr b. Abduved’in de öldürülenler arasında olduğunu belirtmiştir. Yakubi Tarihi ise (2/15) öldürülen müşriklerin sayısını sekiz olarak açıklamıştır.

Peygamber (s.a.a) Hicri beşinci yılın, Zi’l Hicce ayının on yedisinde (Perşembe günü) eve geri dönüş emrini verdi.

Bu makalede Muhammed b. Vakidi’nin Meğazi kitabında yirmi beş raviden geniş bir şekilde nakletmiş olduğu Hendek savaşının özeti açıklanmıştır. Onun kitabında nakletmediği bilgiler ise başka kaynaklardan alınmıştır.

Kaynaklar: Meğazi-i Vakidi

Allah Resulü’nün (s.a.a) Siyeri, İbn-i İshak

Kadı,  Ebu Kuvve’nin Tercümesi

İslam Peygamberi’nin Tarihi, Doktor Ayeti

 

Yeni Makale ve Video öğeleri

Yeni Kitaplar