Hz. Fâtıma (s.a)

Hz. Fatıma’nın (s.a) Faziletleri

Salı, 26 Kasım 2013 11:12

Hz. Fatıma’nın (s.a) Sözü Peygamberin (s.a.a) Sevinç Kaynağı

Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyurdu; “(Ey müminler!) Peygamberi, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın.”[1] (yani Peygamberi saygıyla çağırınız) ayeti indiğinde ben Resul-i Ekrem’e (s.a.a) “Ey Allah Resulü” diye hitap ettim. Ancak O, kendisine (babacığım) diye seslenmemi istiyordu. Üç kez “Ey Allah Resulü” diye hitap ettim, ancak bir cevap vermedi. Sonunda bana şöyle buyurdu; “Ey Fatıma! Bu ayet senin hanedanın ve neslinden gelenler hakkında inmemiştir. Sen benden, bende sendenim. Ayet, Kureyş’in şefkatsiz, kaba insanları ve onların bencillikleri ve kibirliler hakkında inmiştir. Sen bana “Ey babacığım” diye hitap et! Şüphesiz ki senin beni böyle çağırman kalbime huzur veriyor ve Allah’ı daha çok hoşnut ediyor.”

“Misbahu’l-Envar” adlı kitapta Emirü’l-Müminin Ali’den (a.s) Hz. Fatıma’ya (s.a) şöyle buyurduğu nakledilir; “Allah Resulü (s.a.a) bana şöyle buyurdu; “Sana salâvat göndereni Allah bağışlar ve cennette bulunduğum yerde bana kavuşturur.”

Hz. Fatıma’nın (s.a) Açlığı ve Peygamberin (s.a.a) Duası

Merhum Kuleyni, İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) Cabir b. Abdullah Ensari’den şöyle rivayet ettiğini nakleder; “Resul-i Ekrem (s.a.a) Fatıma’yı (s.a) görmek için dışarı çıktı. Bende O’nunla birlikteydim. Resul-i Ekrem’in (s.a.a) evinin kapısına vardığımızda elini evin kapısına koydu ve şöyle seslendi: “Selam olsun size”! Hz. Fatıma (s.a) selam olsun sana ey Allah’ın Resulü!” diye cevap verdi.

Resul-i Ekrem içeri girebilir miyim?” diye buyurdu. Hz. Fatıma (s.a) girebilirsiniz ey Allah’ın Resulü!” dedi.

Peygamber (s.a.a) yanımdakiyle birlikte içeri girebilir miyim diye buyurdu.

Hz. Fatıma (s.a); “başımda örtü ve yüzümde peçe yok” dedi.

Peygamber (s.a.a); “çarşafının bir köşesiyle başını kapat!” diye buyurdu. Fatıma (s.a) başını kapattıktan sonra Resul-i Ekrem (s.a.a); “Selam olsun sana!” diye hitap ederek selam verdi. Fatıma (s.a); “Selam olsun sana ey Allah’ın Resulü” diyerek babasını karşıladı.

Resul-i Ekrem (s.a.a); “İçeri girmemiz için izin var mı?” diye buyurunca, Fatıma (s.a) babasını içeri aldı.

Resul-i Ekrem bu kez de yanımda olan kişide girebilir mi? diye sorunca

Hz. Fatıma (s.a); “Evet, byurun birlikte içeri giriniz” dedi.

Cabir der ki; “Resul-i Ekrem (s.a.a) ile birlikte içeri girdim. Fatıma’nın yüzünün sarardığını ve benzinin solduğunu fark ettim.

Resul-i Ekrem (s.a.a) bunun sebebini sordu.

Hz. Fatıma (s.a); “Ey Allah’ın Resulü! Şiddetli açlıktandır” diye cevap verdi.

Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu; “Ey açları doyuran, azlıkları telafi eden (çoğaltan) rabbim! Kızım Fatıma’yı doyur!...

Hz. Fatıma’nın (s.a) Kocasına Karşı Edebi

Ebu Said Hudri’den şöyle nakledilir; “Bir gün Hz. Ali (a.s) karnı acıkmış ve Fatıma’nın (s.a) yanına gelmişti. Fatıma’ya; “Karnımı doyurmak için yiyecek bir şey var mı?” diye sordu.

Hz. Fatıma (s.a); Hayır, babam Allah Resulünü (s.a.a) peygamberlik makamına seçen ve vasilik makamını sana ikram eden Allah’a andolsun ki iki gündür evimizde yiyecek bir şeyimiz yoktur. Eğer yemeğimiz olsaydı seni ve evlatlarım olan Hasan ve Hüseyin’i kendime tercih ederdim” buyurdu.

Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: “Ey Fatıma, niçin bana haber vermedin, bana söyleseydin de yiyecek bir şeyler tedarik etseydim.”

Hz. Fatıma (s.a); “Ey Ebu’l Hasan, gücünün yetmediği bir şeyi isteyerek seni sıkıntıya sokmaktan rabbime karşı hayâ ederim.”

Görev Paylaşımı

“Kurbu’l-İsnad” adlı eserde İmam Cafer Sadık (a.s), İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) şöyle rivayet eder: “Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (s.a) evin iç ve dış işleri konusunda Allah Resulünden (s.a.a) aralarında hakemlik yapmasını istediler. Resul-i Ekrem (s.a.a) evin içişlerini Hz. Fatıma’ya (s.a) dışişlerini ise Hz. Ali’ye (a.s) verdi.

Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyuruyor; “Bu görev paylaşımından ne kadar mutlu olduğumu Allah’tan başka kimse bilemez; Allah Resulü (s.a.a) evin geçim zahmetini üzerime yüklemed,; beni dışarı çıkıp erkeklerle karşılaşmama mecbur kılacak işlerle görevlendirmedi.”

Melekler Hz. Fatıma’nın (s.a) Hizmetinde

“Haraic” adlı eserde Selmani Farisi’den (r.a) şöyle nakledilir; “Hz. Fatıma’nın (s.a) evindeydim. Fatıma (s.a) oturmuş elindeki el değirmeniyle arpa öğütüyordu. El değirmeninin kulpunda kan izleri olduğunu fark ettim. O zamanlar henüz küçücük bir çocuk olan Hüseyin (a.s) açlıktan feryat edip ağlıyordu. “Ey Allah Resulünün (s.a.a) kızı, kendini bu kadar sıkıntıya sokma! Hizmetçiniz Fizze size hizmet eder” diye arz ettim.

Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyurdu; “Allah Resulü (s.a.a) evin işlerini sıraya koydu, bir gün benim bir günde Fizze’nin yapmasını istedi. Önceki gün Fizee’nin sırasıydı ve o görevini yaptı. Bugün ise benim sıram, işleri ben yapmalıyım.”

Selmani Farisi (r.a) şöyle dedi; “Ben sizin azat ettiğiniz bir köleyim, hizmet etmek için emrinize amadeyim. İzin verin ya arpayı öğüteyim ya da Hüseyin’e (a.s) bakayım.”

Bunun üzerine Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyurdu; “(Anne olmam hasebiyle) Hüseyin’e (a.s) bakmaya ben daha uygun ve yakınım, sen arpa öğütmeyi üstlen.”

Bir miktar arpa öğüttükten sonra ezan sesini işittim. Mescide gittim ve namazımı Resul-i Ekrem (s.a.a) ile birlikte kıldım. Namazdan sonra olayı Hz. Ali’ye (a.s) anlattım. Hz. Ali (a.s) ağlayarak yerinden kalktı ve eve gitti. Bir süre sonra güler bir yüzle geldiğini gördüm. Resul-i Ekrem (s.a.a), Hz. Ali’ye (a.s) gülmesinin nedenini sorunca, şöyle cevap verdi; “Eve gittiğimde Fatıma’nın (s.a) sırtüstü uzandığını ve Hüseyin’in de (a.s) sinesinin üzerinde uyuduğunu gördüm. El değirmeninin herhangi biri tarafından çevrilmeden kendi kendine dönüp arpa öğüttüğünü fark ettim.”

Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) güldü ve şöyle buyurdu;

“Ey Ali, kuşkusuz ki Allah’ın yeryüzünde Muhammed ve Al-i Muhammed’e (s.a.a) hizmet etmek amacıyla gezip, dolaşan melekleri vardır. Onlar kıyamete kadar Muhammed ve Al-i Muhammed’e (s.a.a) hizmet ederler.”

Resul-i Ekrem’in (s.a.a) Hz. Fatıma’ya (s.a) yardımı

Başka bir rivayette şöyle gelmiştir; “Vaktiyle Resul-i Ekrem (s.a.a) Hz. Ali’nin (a.s) evine gitti. Ali (a.s) ve Fatıma’nın (s.a) arpaöğüttüklerini görünce hanginiz daha yorgunsunuz?”diye sordu.

Hz. Ali (a.s); “Fatıma (s.a) benden daha yorgundur” diye cevap verdi.

Resul-i Ekrem (s.a.a) Fatıma’ya şöyle buyurdu; “Aziz kızım ayağa kalk! Hz. Fatıma (s.a) ayağa kalkınca Resul-i Ekrem (s.a.a) Fatıma’nın (s.a) yerine oturdu ve Ali’ye (a.s) yardım etti.

Resul-i Ekrem (s.a.a) bu davranışıyla insanlara şu dersi verdi: Eğer ev işlerinin kadınlara zor ve ağır geldiğini görürseniz onlara yardım edin. Onlara yardım ederek ağır yüklerini hafifletin.

Hz. Fatıma’nın (s.a.a) Yemeğinin Bereketi

Bazı Menakıb kitaplarında şöyle rivayet edilmiştir; “Cabir b. Abdullah Ensari der ki: Aradan birkaç gün geçmiş ve Resul-i Ekrem (s.a.a) yiyecek bir şey bulamamıştı. Aşırı açlık O’nu oldukça etkilemişti. Eşlerinin evinde yiyecek bir şey bulamayınca kızı Fatıma’nın (s.a) evine gitti ve kızı Fatıma’ya (s.a) aç olduğunu söyledi.

Fatıma (s.a) babasına; “Canım size feda olsun, ne yazık ki evimizde yiyecek bir şey yoktur.” diye arz etti.

Resul-i Ekrem (s.a.a) geri döndü. Komşulardan biri Hz. Fatıma’ya (s.a) iki parça ekmek ve bir miktarda da et hediye getirdi. Fatıma (s.a) onları alarak bir tabağın içine koydu ve üzerini bir parçayla kapattı. Sonra şöyle buyurdu; “Allah Resulünü (s.a.a) kendime ve yanımda olan aile fertlerine tercih ederim.”

(yani Resul-i Ekrem’i (s.a.a) Hz. Ali (a.s), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s) aç olmalarına rağmen onlara tercih ederim)

Daha sonra Hz. Fatıma (s.a) Hasan ve Hüseyin (a.s) vasıtasıyla Resul-i Ekrem’i (s.a.a) durumdan haberdar etti. Resul-i Ekrem (s.a.a) gelince Fatıma (s.a) babasına komşusunun getirdiği hediyeyi haber verdi. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) Fatıma’ya yemeği getirmesini söyledi. Fatıma (s.a) yemeği getirdi ve Resul-i Ekrem’in (s.a.a) önüne koydu. Resul-i Ekrem (s.a.a) yemeğin üzerindeki parçayı açtığında, yemek tabağının ekmek ve etle dolu olduğunu gördü.

Cabir der ki; “

Yemek tabağına baktığımda şaşırdım. Bunun ilahi bir lütuf olduğunu anladım. Allah’a hamd ve sena ettim ve Resulüne salâvat yolladım. Resul-i Ekrem (s.a.a) Fatıma’ya (s.a); “Bu yemek nereden geldi?” diye sordu. Hz. Fatıma (s.a); “Allah katından dedi ve ekledi; “Allah dilediğine rızkını fazlasıyla verir.”

Daha sonra Resul-i Ekrem (s.a.a), Ali’yi (a.s) huzuruna çağırmalarını söyledi. Herkes huzuruna toplandıktan sonra hazret o yemekten yedi. Sonra Ali (a.s), Hasan (a.s), Hüseyin (a.s), Peygamberin (s.a.a) zevceleri ve kısacası bütün ev halkı o yemekten yiyerek, karınlarını doyurdular. Herkesin karnı doymuş ancak yemekten bir şey azalmamıştı. Sanki kimse o yemekten yememişti.

Hz. Fatıma (s.a) buyuruyor ki;

“Yemekten bütün komşulara yolladım. Allah’u Teâlâ o yemeğe hayır ve bereket vermişti. Daha önce de böyle bir bereketi Hz. Meryem’e (s.a) vermişti.”[2]

 

Hz. Fatıma’nın (s.a) İbadetine Kısa Bir Bakış

 

Meşhur zahit Hasan-i Basri der ki;

“İslam ümmeti içinde Fatıma’dan (s.a) daha abid biri yoktu. O kadar ibadet etmişti ki ayaklarında ödem oluşmuştu.”

Resul-i Ekrem (s.a.a) Hz. Fatıma’ya şöyle sordu; “Kadın için hangi şey daha hayırlıdır? Hz. Fatıma (s.a); “Namahrem bir erkeği görmememsi ve namahrem bir erkeğinde onu görmemesi” diye cevap verdi.

Resul-i Ekrem (s.a.a) bu cevabı işitince Fatıma’yı (s.a) bağrına bastı ve şu ayeti okudu; “Bunlar birbirinden gelme bir nesillerdir. Allah işiten ve bilendir.”[3]

Hz. İmam Hasan (a.s) şöyle buyuruyor; “Cuma gecesi annemi ibadet mihrabında gördüm. Sürekli secde ve rükû halindeydi. Şafak sökene kadar mümin erkek ve kadınların ismini anıyor ve onlar için dua ediyordu. İbadeti boyunca kendisine hiç dua etmedi.

Anneciğim diye arz ettim; Niçin kendine dua etmedin? Bunun üzerine: “Önce komşu sonra ev” diye buyurdu.

Merhum Saduk (r.a) şöyle nakleder; Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyurdu: “Allah Resulünden (s.a.a) işittim ki buyurdu; “Cuma gününde öyle bir vakit vardır ki kim o vakitte Allah’tan bir şey isterse şüphesiz ki Allah hacetini verir.” O vakitin ne zaman olduğunu sorunca şöyle buyurdu: “Güneşin bir yarısının ufukta kaybolduğu ancak diğer yarısının batmadığı vakittir.” diye buyurdu.

Hz. Fatıma (s.a) hizmetkârına şöyle buyururdu; “Yukarı çık, güneşin yarısının battığını görürsen bana haber ver de dua edeyim.” Rivayete göre, O yüce hanım ibadet mihrabında durduğu zaman “yıldızlar yeryüzü ehline ışık saçtığı gibi o da gök ehline ışık saçardı.”

Hz. Zehra’nın (s.a) Evindeki Hizmetleri ve Hizmetçi Talep Etmesi

Yine merhum Saduk (r.a) şöyle rivayet eder; Hz. Ali (a.s), Esedoğulları kabilesinden birine; “Fatıma’nın (s.a) benim evimdeyken yaptıkları işlerden sana anlatmamı ister misin?” buyurdu ve anlatmaya başladı:

“O, Resul-i Ekrem (s.a.a) yanında insanların en sevgilisi olmasına rağmen o kadar su tulumuyla su taşıdı ki tulum ipinin izleri göğsüne iz bıraktı. O kadar ev süpürdü ki giyisisi tozlandı. O kadar kazan altında ateş yaktı ki elbisesinin rengi soldu. Öyle ki bu durum onu sıkıntıya ve zahmete düşürmüştü. O’na; “Eğer babanın yanına gidip işlerinde sana yardım edecek bir hizmetçi talep edersen iyi olur” dedim.

Bunun üzerine Hz. Fatıma (s.a) babasının huzuruna gitti, ancak Resul-i Ekrem’in (s.a.a) yanında birkaç gencin olduğunu görünce bir şey söylemden geri döndü.

Resul-i Ekrem (s.a.a), Fatıma’nın (s.a) bir hacet için yanına geldiğini ve bir şey söylemeden geri döndüğünü anladı.

Ertesi günün sabahı Allah Resulü (s.a.a) evimize geldi, henüz yataktan kalkmamıştık. Resul-i Ekrem (s.a.a) her zamanki gibi üç defa selam verdi. Üçüncü defa selam verdiğinde cevap vermezsek geri dönüp gideceğini düşündük. Çünkü O, içeri girmek için üç defa selam verirdi. Kendisine giriş izni verildiğinde içeri girerdi, aksi halde geri dönüp giderdi. “Selam olsun sana ey Allah’ın Resulü, buyurunuz” diye arz ettim.

Resul-i Ekrem (s.a.a) yanımıza gelerek, başucumuzda oturdu ve şöyle buyurdu; “Ey Fatıma, dün yanıma geldin, bir hacetin mi var?” diye sordu.

Fatıma (s.a) hayâ ve edebinden bir cevap vermedi. Ben, Resul-i Ekrem’e (s.a.a) cevap vermezsek yanımızdan kalkıp gideceğinden korktum. Kafamı kaldırdım ve şöyle arz ettim; “Ey Allah’ın Resulü Fatıma’nın yanınıza niçin geldiğini ben size haber vereyim; “Fatıma o kadar su tutumuyla su taşıdı ki tulumun ipi sinesini yaraladı, o kadar el değirmeni çevirdi ki elleri su topladı. O kadar ev süpürdü ki elbisesine tozlar kondu. O kadar ocak altında ateş yaktı ki elbisesinin rengi soldu. O’na dedim ki; “Eğer babanın yanına gidip evin zor işlerinde sana yardım edecek bir hizmetçi talep edersen iyi olur.”

Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu: “Size hizmetçiden daha iyi bir şey öğreteyim mi? Yatağınıza uyumaya gittiğinizde 33 defa “Subhanellah”, 33 defa “Elhamdulillah” ve 34 defa da “Allah’u Ekber söyleyin.” Bu sırada Hz. Fatıma (s.a) kafasını kaldırdı ve üç defa; “Allah’tan ve Resulünden (s.a.a) razı oldum” dedi.

Ehlisünnet âlimlerinden Ebubekir’in “Menakıb” adlı eserinden şöyle nakledilir: “Hz. Zehra (s.a) durumunu Peygambere (s.a.a) anlatıp, hizmetçi talep ettiğinde Peygamber (s.a.a) ağladı ve şöyle buyurdu: “Ey Fatıma! Beni hak üzere peygamberliğe seçen Allah’a andolsun ki şuan mescitte 400 kişi bekliyor. Ne karınlarını doyuracak bir yemekleri var ne de üstlerine giyecek elbiseleri var. Ey Fatıma! Eğer bir faziletten yoksun kalmandan korkmasaydım istediğini sana verirdim. Bu mükâfatın elinden çıkıp hizmetkârına geçmesini istemiyorum.”

“Sa’lebi” adlı tefsir kitabında İmam Muhammed Bakîr’dan (a.s) ve yine “Guşayri” tefsirinde Cabir b. Abdullah Ensari’den şöyle nakledilir: “Resul-i Ekrem (s.a.a) Fatıma’nın yünden bir elbise giydiğini, eliyle un öğüttüğünü ve bu haliyle de çocuğuna süt verdiğini gördü. Resul-i Ekrem’in (s.a.a) mübarek gözyaşları yanaklarına aktı ve şöyle buyurdu: “Ahiretin lezzetini nazara alarak dünyanın sıkıntısına katlan.”

Hz. Fatıma (s.a) şöyle arz etti: “Ey Allah’ın Resulü (s.a.a) bizlere sunduğu nimetlerine karşı Allah’a hamd ve verdiği bahşişler içinde O’na şükürler olsun.”

 


[1] -Nur, 63.

[2] -Bu hadis Nişaburi tefsirinde nakledilmiştir. (mütercim)

[3] -Al-i İmran, 34

Yeni Makale ve Video öğeleri

Yeni Kitaplar

  • Sorular ve Fetvalar c.2

    Ayetullah Hameneî, fıkhî meseleler, özellikle çağımızın öne çıkardığı soru ve sor ...
  • Kendini Yetiştirmek

    İnsan çok boyutlu bir varlıktır. Çeşitli eğilim, his ve içgüdülerden oluşan esinti ve ...