Yeni doğan çocuğa isim koymak veya dua etmesi için Peygamber’in (s.a.a) yanına getirdiler. Çocuk Peygamber’in (s.a.a) üzerini necis etti. Çocuğun annesi ve yanındakiler üzüldüler. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Çocuğu serbest bırakın ben elbisemi yıkarım ama sizin bağırmanız onu korkutabilir.
Peygamber (s.a.a) çocuklara selam verirdi ve onları isimleriyle saygılı bir şekilde çağırırdı.
Kız çocuklarına özen gösterilmesini istiyordu. Bu nedenle kadına değer vermek en iyi olandır. Özellikle cahillik döneminde kızların aşağılandığı ve yok sayıldığı vakit onlardan birine kızı olduğu haberi verildiğinde çok kızar ve yüzü simsiyah olurdu.
Evet, kız çocuğunu bir utanç vesilesi olarak bilinen cahillik döneminde Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
Bir gün Resul-i Ekrem (s.a.a) sahabesiyle birlikte oturuyordu. Adamın biri gelip sahabeye kız çocuğu olduğu müjdesini verdi. Bu haberi alan sahabe çok üzüldü. Bunu gören Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Yeryüzü onun yaşaması, gökyüzü ona gölgelik için yaratılmıştır, onun rızkını ise rabbi vermektedir. Sen neden üzüldün? O güzel kokan bir güle benzer onu koklayasın.” Adamın biri Peygamber’in huzurunda şimdiye kadar çocuğunu hiç öpmediğini söyleyince, Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Senin ne kadar katı yürekli olduğunu göstermektedir.”
Resul-i Ekrem (s.a.a) çocuklara karşı son derece adaletle davranmak hakkında şöyle buyuruyor:
Bir gün Peygamber (s.a.a) kâseden su içtikten sonra bir miktar su kaldı bunu gören bir çocuk: Ey Allah Resulü o kalan suyu bana verin dedi. Birkaç yaşlı adamda: Ey Allah resulü teberrük niyetiyle o suyu bize verin dediler, Allah resulü şöyle buyurdu: “Su hakkı çocuğundur.” Daha sonra çocuğa dönerek buyurdu: “Büyüklere suyu verebilir miyim?” Çocuk hayır deyince Peygamber suyu çocuğun kendisine verdi.
Mute Savaşından sonra Cafer’i Tayyarın çocuğunu kendi bineğine bindirdiği halde İslam ordusunu karşılamaya gitti. Mescide girerek kürsüye çıkıp Cafer’in fazileti hakkında konuşurken çocuk kürsünün basamağına çıkıp oturdu. Konuşmadan sonra çocuğu kucaklayıp dizinin üstünde oturttu ve başını okşamaya başladı.[2]
İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Bir gün Peygamber (s.a.a) öğle namazının son iki rekâtını sünnetini yerine getirmeden kıldı. Namazdan sonra acele etmesindeki sebebi sorduklarında şöyle buyurdu: Küçük çocuğun ağlama sesini duymadınız mı?[3]
Bir gün Peygamber (s.a.a) secdelerinden birisini çok uzun tuttu. Namazdan sonra bazıları dedi: Ey Allah Resulü secde de vahiy geldiğini düşündük buyurdu: Secde de iken torunum Hasan omuzuma binmişti onun inmesini bekliyordum.
İmam Hasan ile İmam Hüseyin (a.s) Peygamber’i (s.a.a) gördüklerinde selam verirdi. Peygamber’de (s.a.a) onları kucaklayarak sırtına bindiriyordu.[4]
[1] -Müstedrekul Vesail, c. 2, s. 214-215
[2] -Siyfeyi Helebi, c. 3, s. 68
[3] -Kafi, c. 6, s. 48
[4] -Biharu’l Envar, Ahlaki Nebevi, c. 43, s. 285