Kur'an'daki sözleri yine onun örfî ve lügavî anlamlarıyla manalandırmak gerekir; ayetin zahir veya özünde başka bir manaya delalet eden aklî veya naklî bir karine ve belirti olmadığı sürece, okunurken anlaşıldığı normal haliyle anlamak gerekir. Bu arada şüpheli karinelere dayanmaktan kesinlikle kaçınılması gerektiğini de hemen belirtelim; Kur'an ayetlerini ihtimal ve zanla tefsir etmemek gerekir.
Meselâ, Kur'an "Kim dünyada kör ise, o, ahirette de kördür ve daha da sapmış durumdadır."(1) buyururken, ayette geçen "kör" kelimesinin fiziki anlamda bir körlük olmadığı, yani kör kelimesinin zahirî anlamından farklı bir bâtınî (örfte de var olduğu üzere) ve edebî anlam ifade ettiği apaçık ortadadır. Nitekim nice iyi ve büyük insanların gözlerinin kör olduğu bilinmektedir. Bu ayette geçen körlük, halk arasında da kullanıldığı haliyle "gönül gözü ve akıl gözü körlüğü"dür. Bu ayette vardığımız sonucun nedenî "aklî karîne"dir.
Bir diğer ayette ise, mesela, İslam düşmanlarından belli bir kesim için "Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bundan dolayı akıl erdiremezler."(2) buyrulmaktadır.
Bu ayette geçenlerin bilinen fiziki anlamda özürlü olmadıkları apaçık ortadadır; maksat, bir önceki ayette olduğu gibi onların bâtınî özellikleri ve ruhî sıfatlarıdır. (Bu ayeti bu şekilde tefsir etmemizin nedeni de eldeki geçmişe mevcut karinelerdir.)
Binaenaleyh, Kur'anda Allah Teâla için "O'nun iki eli de açıktır"(3) buyrulur, veya "Bizim gözlerimizin önünde gemiyi yap" denilirken(4) hiçbir zaman Allah Teâla'nın eli, gözü, kulağı vb. cismî âzaları olduğu gibi bir anlam kastedilmemektedir. Zira her cismin parçaları vardır; zaman, mekan ve yöne ihtiyacı vardır ve mutlaka bir de sonu vardır, yani yokolur gider. Allah Teâla ise bu tür sıfatlardan tamamen berî ve münezzehtir. O halde bu ayetlerde geçen "Allah'ın eli"nden maksat O'nun, bütün kâinatı egemenliği altında bulunduran mutlak ve sınırsız gücüdür; "gözler" den maksat da "O'nun her şeyi bilmesi ve her şeye mutlak âlim olması"dır.
Bu nedenledir ki yukarıda aktardığımız ayetlere yorumlar getirilmesine karşıyız; ister Allah Teâla'nın sıfatları, ister başka hususlarda olsun, bu tür ifadelere cismî anlamlar yüklenilemeyeceğine ve böyle ayetlerdeki aklî ve naklî karinelerin görmezden gelinemeyeceğine inanıyoruz. Nitekim dünyadaki bütün konuşmacıların sözlerinde bu tür karineler vardır ve Kur'an da bu yöntemi resmen tanıdığını buyurmaktadır: "Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki onlara apaçık anlatsın."(5) Ancak, daha önce de belirttiğimiz gibi karinelerin (belirti ve ip uçlarının) net ve kesin olması gerekir.
---------------------------------------------
(1)- İsra / 72.
(2)- Bakara / 171.
(3)- Maide / 64.
(4)- Hud / 37.
(5)- İbrahim / 4.