Hicab konusunda eleştirilerde bulunan bir grubun iddiasına göre; hicab, insanın doğal bir hakkı olan özgürlüğünü ortadan kaldırmaktır.
Kadının insanlık değerine yapılan bir çeşit hakarettir. Onlar, bir insanın değer ve şerefine saygı göstermenin insan hakları beyannamesinin bir maddesi olduğunu öne süren ve her insanın, erkek veya kadın, siyah veya beyaz ve hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun hür ve şerefli olduğunu söylerler. Onlara göre; kadını hicablı olmaya zorlamak, onun özgürlük hakkına özensizlik ve insanlık değerine ihanettir. Başka bir deyimle, kadına yapılan aşırı bir zulümdür. Kadının özgürlük hakkı ve insanlık yüceliği ve olağanüstü durumu ve bunun gibi dini ve akli hükümlere göre, nedensiz olarak kimse esir ve hapsedilmiş olmamalı ve hiçbir şekil ve surette ve hiçbir bahane ile zulme uğrâmamalıdır. Bütün bunlar göstermektedir ki hicab ortadan kalkmalıdır.
Cevap: Bir kere daha hatırlatalım ki, kadını eve hapsetmek ve yabancı bir erkekle karşılaştığında örtünmekle görevli olması arasında fark vardır. Îslam da kadını esir etmek ve hapsetmek diye bir şey yoktur. Îslam da hicab, kadının yabancı erkekle olan toplumsal ilişkilerde bulunma ve karşılaşmalarında giydiği elbiselerde özel bir ölçüye uymasıdır. Bu yükümlülük ona ne erkek tarafından yüklenmiştir, ne onun değer ve olağan üstülüğüne aykırı olan bir şeydir ve ne de Allah"ın kadına verdiği doğal haklar a tecavüzdür. Bu yükümlülüğe uymak evde hapsedilmekle karıştırılmamalıdır.
Birtakım toplumsal yararları gözetmek için kadın veya erkeğin birbirleriyle toplumsal ilişkide bulunmalarında özel bir yöntem belirlemeleri, toplum içinde başkalarının huzurunu bozmayacak şekilde yürümeleri ve ahlaki dengeyi ortadan kaldırmayacak şekilde davranmaları ve bunun gibi konuların «hapsetmek» veya "esir alma" olarak nitelendirilmesi ve bu gibi davranışların insanın değerine ve özgürlük ilkesine aykırı olarak tanıtılması doğru değildir.
Bugünkü uygar sayılan dünya ülkelerinde de erkek için böyle sınırlamalar az-çok vardır. Eğer bir erkek çıplak olarak veya gece kıyafetiyle görünse polis tarafından önlenir ve bu hareket toplumun değerlerine karşıt olduğu için onu tutuklarlar. Toplumsal ve ahlaki yararlar bireyleri birbirleriyle ilişkilerinde belli kurallara uymaya mecbur kılıyorsa, örneğin tam giyinerek dışarı çıkması gerekiyorsa; böyle bir şey ne kölelik anlamına gelir ne hapsedilmiş olma; ne insanlık değer ve özgrülüğüne aykırıdır, ne zulümdür ne de aklın hükmüne terstir.
Tam tersine kadının, İslamın belirlediği kadarıyla örtülü olması onun olağan üstülüğünün ve saygısının artmasına neden olur; çünkü bu durum onu ahlak yoksunu ve kaba kişilerin saldırısından korur.
Kadının şerefi, onu dışarıya çıktığı zaman dayanıklı, ağırbaşlı olmaya; davranış ve elbise giyiş tarzıyla kışkırtıcılığa yol açacak, erkeği kendisine doğru çekecek hareketlerde bulunmamaya; çekici elbise giymekten, yolda cilveli yürümekten çekicilik ve anlam kazandırmak için konuşmasına uyumlu bir hava vermekten kaçınmaya zorunlu kılmaktadır. Şöyle ki bazı zamanlar jestler konuşmakta, insanın yol yürümesi konuşmakta veya konuşma tarzı da başka şeyler anlatmaktadır.
Önce alim olarak kendi tipimden örnek veriyorum: Eğer bir alim alışılmışın tersine kendi kıyafet ve dış görünüşüne ayrı bir şekil verir; sarığı büyük yapar, sakalı uzatır, eline ağır bir asa, sırtına görkemli bir aba alırsa, bu jest ve kıyafetin kendisi konuşmakta olup bana saygı gösterin, benim için yol açın, edepli bir şekilde ayağa kalkın, elimi öpün, demektedir.
Yüksek rütbeli bir subayın, kasıla kasıla yürümesi, adımlarını sert bir şekilde yere vurması, konuşurken ses tonunu kalınlaştırması, da böyle bir anlam taşımaktadır. Bütün bu davranışlar bir dil görevini yapmaktadır ve demek istemektedir ki: Benden korkun, kalplerinizde benim görkemime, korkuma yer verin.
Bunun gibi kadın da öyle bir elbise giyinip yürü.yebilir ki bu davranışlar konuşmayla başlayarak, peşimden gel, laf at, karşımda diz çök, aşk ve tapınmanı açıkla diyerek feryat edebilir.
Acaba kadının değeri böyle bir şeyi kabul eder mi? Acaba sade ve sessizlikle gelip gitse, dikkatleri dağıtmasa şehvetli bakışlarla erkekleri kendine doğru çekmese bu durum kadının değerine ve erkeğin değerine veya toplumun, yararlarına aykırımıdır, bireyin özgürlük ilkesine karşı yapılmış bir eylem midir?
Evet, eğer biri kadını eve hapsedip kapıyı üzerine kilitlemek gerektiğini söyler ve hiçbir şekilde evden dışarı çıkmasına izin vermezse, elbette bu doğal özgürlüğe, insanlık değerine ve Allah (cc)"ın kadına verdiği haklara aykırıdır. Bu gibi durumlar îslam dışı hicablarda görülmüştür, İslamda böyle şeyler yoktur.
Fakihlerden sorarsanız, acaba kadının evden dışarı çıkması haram mıdır? Hayır, cevabını verirler. Eğer sorarsan acaba kadının alış veriş yapması —satıcı erkek bile olsa— haram mıdır? Yani kadının alış-veriş işlerin de eğer taraflardan ötekisi erkek olursa haram mıdır? Haram değildir cevabını verirler. Acaba kadının konuşma toplantılarına katılması haram mıdır? Cevap yine hayırdır.
Kadının öğrenim yapması, fen ve sanat öğrenmesi ve sonra Allah (cc) 'ın onda yarattığı yetenekleri geliştirmesi haram mıdır? Cevap yine hayırdır.
Yalnız iki sorun vardır; biri, örtülü olmalı ve dışarı çıkarken kendini gösterir ve tahrik eder bir durumda olmamasıdır. Diğeri ise aile kurumunun yararları hayrı için kadının kocasının rızası ve izniyle dışarı çıkmasıdır. Elbette erkek ve aile yararlarını ve ailenin hayrını gözeterek karar almalıdır. Bazen mümkündür ki kadının, akrabalarının evine, kendi yakınlarına gitmesi bile hayırlı olmayabilir. Varsayalım, kadın kız kardeşinin evine gitmek istiyor ve kız kardeşi arabozan ve kargaşa çıkarıcı bir insan olup, kadını aile yararlarına karşı kışkırtmaktadır. Gözlemler de göstermiştir ki bu gibi olaylar az değildir. Böyle durumlarda koca böyle zararlı durumlarda ilişkileri —ki zararı yalnız erkeğe değil, kadının kendisine ve çocuklarına da dokunur— önleme hakkına sahiptir. Fakat ailenin yararlarıyla ilişkisi olmayan konularda erkeğin bağlayıcılığı yoktur.