Erkekle kadının kurduğu yuvaya Türkçe'de ise "aile" , Arapça'da "el-usratu" denir. Batı dillerinde ise "familia" kökünden türetilmiş kelimeler aynı kavramı ifade eder. İslâm fıkhında aile ile ilgili esas ve hükümler "nikâh-talâk", "munâkehât-mufârakât" veya "el-Ahvâlü'ş-şahsiyye" gibi başlıklar altında incelenir.
Aile, tarih boyunca sosyal ve ekonomik nedenlerle kimi zaman genişlemiş, kimi zaman daralmış, ancak daima var olmuştur. Türk kültüründe yakın zamanlara kadar sadece anne baba ve çocuklardan ibaret olmayan, en az üç neslin bir arada yaşadığı büyük aile örneği çok görülüyorduysa da artık sadece anne baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile çok daha fazla görülmektedir.
Kur'an-ı Kerîm'de aile ile ilgili yüzden fazla âyet vardır Yine bu konuda bağımsız bir cilt kitap olacak kadar da Hz Peygamber'in hadisleri mevcuttur. Diğer yandan fıkıh mezheplerinin oluştuğu devirden itibaren de her mezhebin fıkıh ve fetva kitaplarında aile ile ilgili bölümler, o mezhebin hâkim olduğu bölgelerde "kanun" olmuştur.
Aile bir toplumun temel yapısı olup herkes ailesinin eğitiminden ve terbiyesinden geçerek yetişir. Dolayısıyla sağlıklı bir toplumun temeli de ancak sağlıklı bir aile düzeninde atılabilir. Ruh sağlığı yerinde bireylerin oluşturduğu toplumlar herkesin daha rahat, daha güvenli ve daha mutlu olduğu toplumlardır. Bu açıdan çocukların ailede aldıkları ilk eğitim tüm hayatlarına yön verecek bilgilerdir. Sağlıklı bir aile modeli sağlıklı bireylerin yetişmesi için en önemli zemindir.
Peki sağlıklı bir aile modeli nasıl olmalıdır. Her şeyden önce aile bireylerinin birbirlerine saygı, sevgi ve güven duydukları, birbirlerini anlamaya çalıştıkları, sağlıklı bir iletişim kurabildikleri ve empati (Kendini karşısındaki insanın yerine koyarak düşünebilme) becerilerinin yüksek olduğu ortam sağlıklı bir aile modeli olarak tanımlanabilir.
Çocukların kimliklerinin oluşmasında aileden sonra en önemli etken sosyal çevredir. Çocuklarımız yavaş yavaş büyüdükçe sosyal çevreleri de gelişmeye başlar, önce anaokulu, ardından okul ve değişik insanlarla tanışmaya başlar. Eğer aile yapısı sevgiye dayalı değilse ailede sosyal çözülme başlar ve çocuk kendine aile dışından bir rol modeli seçer, bu da çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek bir dönemin açılmasına neden olabilir. O yüzden çocuklarımıza kayıtsız şartsız sevgi göstermek tüm anne babaların en temel görevidir.
Günümüzde aile kavramını aşındıran en önemli etken ise televizyondur. En temel ahlak kurallarını bile hiçe sayan magazin programları, 10 - 12 yaşındaki çocukların bile sevgililerinin olduğu diziler, vahşetin kanıksanması için kanlı - silahlı görüntüleri defalarca yayınlayan haber programları aslında geleneksel aile kavramına en büyük darbeyi indiren unsurlardır. Zaman zaman "Acaba bu tür programları Türk aile yapısını bozmak için bile bile mi yapıyorlar" diye sormaktan kendimi alamıyorum doğrusu.
Tüm bu olumsuzluklardan uzak durabilmek tabii ki elimizde, her şeyden önce çocuklarımızla mümkün olduğunca fazla zaman geçirmeye çalışmalıyız, onlarla birlikte oyunlar oynamalıyız, oğlumuzla uçurtma uçurabilmeli, kızımızla evcilik oynayabilmeliyiz, evin alışverişini hep birlikte yapmalı, eve alınacak eşyalara yapılacak harcamalara hep birlikte karar vermeliyiz. Çocuğumuzun bir birey olduğunu unutmamalı ve düşüncelerine saygı duymalıyız. Yoksa annenin televizyonda dedikodu programlarını seyrettiği, babanın ise kahvede pişpirik oynadığı ailelerde yetişen çocuk da aynen anne babası gibi olacaktır. Çok güzel bir atasözümüz vardır; ARMUT DİBİNE DÜŞER.
Televizyonlarımızı kapatalım, hep birlikte oyunlar oynayalım, kitaplar okuyalım, hep birlikte vakit geçirmenin zevkini tadalım.