Kadının konumu ve değeriyle ilgili yüzyıllardır her görüş ve gruptan insanlar bir takım açıklamalarda bulunurlar. Sözde özgürlük adına kadını bir kukla gibi sadece bir obje olarak görenler bile vardır. Genelde yaygın olan görüşte budur ve çok garip ki adına da modernlik denilmektedir. Peki yüzyıllardır bunca filozof, bilgin ve hatta Peygamberler yetiştiren kadının, annelik gibi kutsal bir görevin sadece kendisine verilmiş olan tek varlık kadının gerçek yeri ve değeri nedir? Bu makalede kadının İslam’daki konumunu ele alacağız.
Bazı toplumların özellikle batının eleştirdiği konulardan biride İslam’da kadının konumu dur. Diğer bütün değerlerimizin olduğu gibi bu konunun da içeriğine ve detaylarına bakmadan sadece İslam’ın çerçevesinde ve İslami kurallara dayalı bir değer olduğunu düşünerek kendilerine eleştiride bulunmaya mecbur hissetmişlerdir. Yani aslında burada eleştirdikleri İslam’ın kadına verdiği değer değil, İslam’ın kendisidir. Eğer İslam’ın kadına sağladığı imkanları ve verdiği değeri başka bir inanış vermiş olsaydı şüphesiz takdir ve saygıyla karşılanırdı.
İslam dini kadını cahiliye bataklığından kurtarıp ona özel bir konum kazandırmıştır. Kadının utanç ve yüzkarası olarak değerlendirildiği, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde kadını elinden tutarak ona şahsiyet kazandıran ve böylesi bir yobazlığı ortadan kaldırarak medeniyeti getiren yegane ve yüce dinimiz İslam bu çirkinliği Kur-an’ı Kerim’in bir çok ayetiyle kınayarak şöyle buyuruyor: “ Onlardan birine, dünyaya gelen çocuğun kız olduğu müjdelendiğinde sinirden suratı morarır ve öfkesini gizlemeye çalışır. Aldığı bu kötü haber yüzünden evinde barkından kaçar, zillet ve alçalmayı kabullenerek bu bebeği büyüteceğine mi yoksa onu toprağa mı gizleyeceğine karar veremez. Bilin ki pek kötü bir yargıda bulunuyorlar.”1
“Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da size de rızık biz vereceğiz. Şüphe yok ki onları öldürmek pek büyük bir günahtır.”2
Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (saa) böylesi kutsal ve medeni bir dinin, kuralları asılar öncesinden belirlendiği halde kıyamete kadar diğer bütün görüşleri geride bırakacak kadar ileri düşüncelere sahip ve tahrif edilmeyen tek din İslam’ın lideridir.
Yüce Peygamberimiz (saa), sözleri ve yaşantısıyla diğer bütün konularda olduğu gibi, kadına verilmesi gereken değer konusunda da İslam alemine hatta tüm insanlığa örnek olmuştur. Kızı Hz. Fatıma (sa) ya verdiği değer bunun en önemli örneklerindendir.
Peygamberimiz (saa) kızı Fatıma (sa) yanına geldiğinde ayağa kalkar, Onu öper ve kendi yerin oturturdu. Kadının şahsiyeti ve konumuna verilebilecek en güzel örnek gene Hz. Fatıma (sa) dır. Takvası, iffeti, hicabı, ahlakıyla kadının aslında ne kadar saygın ve değerli bir konumda olduğunu açıkça göstermektedir.
İslam’ın ölçü kıldığı hicap, iffet, takva… Kadını batılıların düşündükleri gibi toplumdan soyutlamak için değil, ona itibar ve saygı kazandırmak içindir. İslam bu sayede kadını sınırlayarak geride bırakmamış, aksine onun özel ve değerli bir varlık olduğunu ortaya koymuştur. İslam kadını hicabıyla, iffetiyle öyle bir konuma getirmiştir ki başka hiçbir inanış ve düşünce kadına bu değeri vermemiştir. Onu hicabıyla toplumdan soyutlamamış, aksine onu seçkin ve özel bir varlık olarak görmüştür. Tıpkı bir deniz kabuğunun içindeki inci gibi. Zira özel ve değerli olan her şey gizlidir.
İlam kadının sadece erkeğin göz zevkini süsleyen bir varlık olarak değil, kişiliği ve yeteneği ile toplumda yer edinmesini, hatta hayatın her alanında kadına ihtiyaç olduğunu ve aktif olması gerektiği görüşündedir.
Bu şekilde kadını özgürleştiren ve ona şahsiyet kazandıran en mükemmel dinin adıdır İslam. Zira erkeklerin göz hapsinde olmakta bir nevi esarettir.
İslam cahiliye döneminde olduğu gibi günümüzde de sözde medeni insanların gururla yaptıkları bebek katilliği olan kürtajı engellemiştir. Yani eskiden diri diri gömmek yerine diri diri parçalamak. Bu bebek ölümlerinin birçoğuna sebep olan gayri meşru yoldan çocuk sahibi olmayı engellemiştir.
İslam kadına erkekten daha çok önem vermiş, sorumluluğun çoğunu erkeğe farz kılmıştır. Öyle ki İslam’da bir kadın çocuğuna süt vermek mecburiyetinde bile değildir.
İslam kadınların birer eşya gibi kullanılıp bir köşeye atılmalarını, meydana gelen çocukların da annesiz babasız bırakılmalarını engellemiştir. Nikahla kadını himayesine almak, maddi ihtiyaçlarını karşılayarak ta güvencesi altına almakla erkeği sorumlu tutmuştur.
Şimdi soruyorum bütün bu engellemeler KISITLAMAK MIDIR? Yoksa kadını ÖZGÜRLEŞTİRMEK ve ÖZELLEŞTİRMEK Mİ?
1. Nahl/ 58-59
2. İsra/ 31 Sema Zeynep ATLAN