Oruç, takva ve sakınma ruhunun oluşmasında ve onu güçlendirmede önemli rol oynayan bir unsurdur. Kurân-ı Kerim orucun bu büyük yararına "Umulur ki sakınırsınız." ifadesiyle işaret etmiş ve bu ibadetin takva elde etmede önemli bir etken olduğunu açıklamıştır.
Takva ve Allah'tan korkarak günahtan sakınma, bir Müslümanın kendisini eğitmesinde, ıslah etmesinde ve insana layık bir şahsiyet kazanmasında çok önemli rol oynar. İşte bu pek değerli sonuca ulaşabilmek içindir ki, ramazan ayında günahlardan sakınmak, ibadetlerin en üstünü olarak gösterilmiştir.
Peygamber efendimiz (s.a.a) bir hutbesinde Müslümanlara mübarek ramazan ayının faziletlerini anlatırken, Hz. Ali'nin (a.s) kendilerine "Bu ayın en iyi ameli nedir?" diye sorması üzerine şöyle buyurmuştur: "Ey Ebu'l-Hasan! Bu ayda en iyi amel, takva ve Allah'ın haramlarından kaçınmaktır." [1]
Oruç tutan kimse, orucunun mükemmel olmasının tek şartı olan bu ilâhî görevi yerine getirmekle, kendinde takva ruhunu canlandırır. İnsanın kendisini kontrol etmesi bu ayda ve oruç hâlinde çok daha kolaydır. Çünkü açlık, susuzluk ve oruçlu olmanın beraberinde getirdiği diğer kısıtlamalar, isyankâr olan hayvanî içgüdüler ve arzuların yaktığı ateşi önemli ölçüde söndürür. Geçici olsa bile akıl ve canı şehvetlerin pençesinden kurtararak oruçlu kimse için takva ve sakınmaya elverişli bir eğitim ortamı hazırlar. Böylece bir ay boyunca tekrarlanan bu eğitim, denetim ve sürekli kendini kontrol ediş sonucunda, günahtan sakınmasını sağlayacak bir "koruyucu güç" oluşur. Bunun doğal bir sonucu olarak da o insanda günah, kötülük ve yanlışlıklardan çekinme huyu, bir alışkanlık olarak kök salmaya ve giderek gelişmeye başlar. Bu bir aylık denetimin kendisine kazandırdığı tecrübe sonucu ramazan ayından sonra da söz konusu çekinme ve sakınmayı sürdürür. Böylece Kur'ân'ın tabiriyle insanın kerametinin kendisine bağlı olduğu "takva"nın yüce makamına sonsuza dek sahip olmak üzere erişebilmeyi başarır.
Takva, insana birçok şey kazandırır. Biz sadece birkaçına değinmekle yetiniyoruz:
a) Takvalı kimse, hayatında hiçbir zaman şaşırıp kalmaz. Her türlü hadisede nasıl hareket edeceğini ve ne yapacağını bilir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu kılar."[2]
b) Takva sahibi insan, karşılaştığı tüm hadiselerde hakla batılı birbirinden ayırt edebilir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Ey inananlar, Allah'tan korkup-sakınırsanız, O size (hakla batılı, hayırla şerri) ayırt etme kabiliyeti verir." [3]
c) Takva sahibi insan, işlerinde devamlı kolaylık görür. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, Allah onun işine bir kolaylık verir."[4]
d) Takva, insanlara hem gökten, hem de yerden sayısız bolluklar ve bereketler inmesini sağlar. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Eğer o ülkelerin halkı inanıp kötülüklerden sakınsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar ve bereketler açardık; fakat onlar ya-lanladılar, biz de onları kazandıkları nedeniyle yakaladık."[5]
Gerçek takvalı insana tahmin edemediği ve hesaplayamadığı yerden rızk ulaşır ve sıkıntısı giderilir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Kim Allah'tan korkup-sakınırsa. Allah onu ummadığı yerden rızıklandırır." [6]
e) Kur'ân-ı Kerim bütün insanların hidayeti için gönderilmesine rağmen kendisinden ancak takva sahiplerinin yararlanabileceğini vurguluyor. Kur'ân'ın nurundan ve içermiş olduğu hidayet belgelerinden sadece takvalılar faydalanırlar. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Bu, kendisinde asla şüphe olmayan bir kitaptır. Takva sahiplerine yol göstericidir."[7]
Müminlere şifa ve rahmet olarak indirilen Kur'ân-ı Kerim, zalimlere kendi yaptıklarından dolayı asla yarar sağlamaz. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Biz Kur'ân'dan müminler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiririz. Oysa o, zalimlere ziyan artırmaktan başka bir katkıda bulunmaz." [8]
Şimdiye kadar söz konusu edilen hususlar, takvanın dünyevî sonuçlarından bazılarıydı sadece. Takvanın birçok uhrevî semereleri de vardır. Bunlardan en önemlisi takvanın keramet ölçüsü olmasıdır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurur: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz Allah katında sizin en üstün olanınız (ırk ya da soyca üstün olanınız değil), en çok korunanızdır." [9]
Bu hususta fazla bilgi edinmek isteyenler, ilgili ayet ve hadis kitaplarına bakabilirler.
____________________________________
[1]- Vesail'uş-Şia, Kitab'us-Savm, c.7, s.228
[2]- Talak, 2
[3]- Enfâl, 29
[4]- Talak, 4
[5]- A'râf, 96
[6]- Talak, 3
[7]- Bakara, 2
[8]- İsrâ, 82
[9]- Hucurât, 13