İmam Mehdi (a.s)’dan Nakledilen Bazı Dualar

Çarşamba, 29 Ocak 2014 13:32

Fahrettin Güven

Kur’an ve sünnette yer alan delillerin yanısıra Ehl-i Beyt’i tanımanın yollarından biri de tevhit, nübüvvet, fıkıh, tefsir ve ahlak gibi çeşitli konularda onlardan bize ulaşan sözlerdir. Burada bu sözlerden bir bölümünü oluşturan dua” ve münacatlara işaret etmek istiyoruz. Sahife-i Seccadiye, Mefatih-ul Cinan, Misbah-ul Muteheccid, İkbal-ul Ama’l ve Sahife-i Meh-diyye gibi kitaplarda kayıtlı olan bu duâlar incelendiğinde Ehl-i Beyt  İmamlarının bu duâlarda tevhid, ahlakî erdemler, toplumsal ilişkiler ve insanî tekamül gibi konuları işlediklerini ve bu konularda fevkalade yüce beyan ve öğretiler beyan ettiklerini görürüz.

Öyle ki, bu yüce öğretilerin örneğini Kur’an ve Peygamber sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in sözlerinden başka hiç bir yerde bulamayız.

Bu, Ehl-i Beyt aleyhum’us-selâm’ın başkalarının asla kavuşamayacağı ilahî makamlara sahip olup Allah indinden verilen vehbi ilime sahip olduklarını ortaya koymaktadır.

Öten yandan Ehl-i Beyt İmamlarının bu duaları halka öğretmeleri onların insanları Allah yoluna hidayet etme ve terbiye etme vazifesini üstlendiklerini de gösterir. Çünkü bu dualar, hem öğreticidir hem de dolaylı pratik tavsiye ve telkinler içermesi, ruhta bıraktığı köklü etki hasebiyle de eğiticilik yönünden eşsiz bir önem ve özelliğe sahiptir.

Bizler bu duâları okumak ve yaşamakla Allah’a yaklaşabilir, yüce irfanî bilgilere erişebilir ve ruhî erdemlerimizi artırarak derunî çekişmelerimizi yok edebiliriz.

Elbette, bu dualardan her biri insanın bulunduğu marifet ve kemal seviyesi ve çeşitli hallerinden öncelikle belli birine hitap etmekte ve eğiticilik yönünden belirli bir gayeyi gütmekteler. Kelime ve cümlelerin di-zilişi ve duânın bölümleri arasındaki tertip, duâ edenin düzenli bir fikrî ve ruhî akımı geçirerek ruhî ve manevi kemal ve marifete ulaşmasını sağlayacak şekildedir. Bu yüzden bu dualardan daha iyi yararlanmak için kendi ruhî ve ahlakî yapımıza uygun ve yatkın bir duayı okumamız daha faydalı olur. Gerçi bu duaların her biri insan için sayısız faydaları içermektedir.

Bu duâların her birinin hangi gayeyle inşa olunduğunu ve ne gibi yüce öğretilere sahip olduğunu açıklamak uzun bir incelemeye konu olabilecek mustakil bir mevzudur. Bizim buradaki hedefimiz Ehl-i Beyt’in fazilet ve öğretileriyle aşina olmak isteyenlerin İmam Zeyn’ül-Abidin aleyhi’s-selâm’ın duâlarını içeren Sahife-i Seccadiye, Hz. Mehdi-’nin duâlarını içeren Sahife-i Mehdiyye’ye ve çeşitli İmamların duâlarını içeren İkbal-ul A’mal gibi kitaplara müracaat edebileceklerini dile getirmek ve bu dualardan bazı örnekler sunmaktır.

Burada yeri gelmişken Sorbon Üniversitesi Şia bilimcisi Prof. Henry Corbin’in Merhum Allame Tabatabaî ile iki yıllık muzakerelerinden sonra Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’a inanmanın önemi ve Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın duâları hakkındaki söz ve duygularını Merhum Allame Tabatabaî’den naklen zikretmek istiyoruz. Merhum Allame, Corbin hakkında şöyle demiştir:

Corbin: “Dünyada canlı ve dinamik bir mezhep varsa o da Şiiliktir.” diyordu. “Çünkü Şia, yaşayan bir İmamın var olduğuna ve bunun gerekliliğine inanıyor. Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm inancı, Şiiliği sürekli canlı ve diri tutmaktadır.” diyordu. “Yahudilikte gayb alemiyle olan irtabat, Hz. Musa’nın ölümüyle kesildi; Hıristiyanlıkta Hz. İsa’nın ölümüyle bu bağ koptu; Müslümanların diğer fırkaları da Hz. Muhammed sallâ’llâhu aleyhi ve alih’in vefatıyla aynı duruma düştüler. Ama Şia, gayb alemiyel irtibatta olan “İmam” ve “Veli”nin sağ olması gerektiğine inanarak bu irtibatı sürekli korumuştur.” Corbin, özellikle Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm inancından çok etkilenmiş ve büyük bir ruhi inkılaba uğramıştır. Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’dan nakledilen duaları içeren “Sahife-i Mehdiye” ile İmam Zeynül Abidin aleyhi’s-selâm’dan nakledilen duları içeren “Sahife-i Seccadiye”yi çok okur ve onlardaki duaların yüce içeriklerinin etkisinde kalarak ağlardı.” [1]

Şimdi ise örnek olarak Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın özel naibleri aracılığıyla müminlere öğrettiği dualardan bazı örnekleri birlikte okuyalım.

Dünya ve Ahiret İşleriyle İlgili Dua

“Allah’ım, bize, sana itaat etmek muvaffakiyetini, isyandan uzaklaşmayı, niyetin doğruluğunu ve ihtiramları korunması gereken kimseleri tanımayı ihsan et; bize hidayete erişmek ve ona sabit kalmakla ikramda bulun; dillerimizi doğruluk ve hikmetle güçlendir; kalplerimizi ilim ve mârifetle doldur; karınlarımızı haramdan ve şüpheli şeylerden arıt; ellerimizi zulüm ve tecavüzden alıkoy; gözlerimizi kötülüklerden ve hıyanetten koru; kulaklarımızı boş söz ve gıybete kapat.

Alimlerimize, dünyaya düşkün olmamayı ve hayırseverliği; öğrencilere ciddi çalışmayı ve rağbeti; dinleyenlere uymayı ve öğüt almayı ihsan et.

Müslümanların hastalarına şifa ve rahatlık, ölülerine şefkat ve rahmet, yaşlılarımıza vakar ve ağır başlılık, gençlerimize hakka dönüş ve tövbe, kadınlarımıza haya ve iffet, zenginlerimize alçak gönüllülük ve cömertlik, fakirlerimize sabır ve kanaat lütfet.

Gazilere galibiyet, tutsaklara kurtuluş, emir sahiplerine adalet ve şefkat, emir altındakilere (halka) insaf ve güzel huy nasip et.

Hacılara, ziyaretçilere, yol azıkları ve nafakalarını bereketli kıl; onlara farz kıldığın hac ve umreyi eda etmelerini müyesser eyle; ey merhametlilerin en merhametlisi, fazlın ve rahmetinle dualarımızı kabul buyur.”

Al-i Yasin Duasıyla Meşhur Olan Peygamber ve Ehl-i Beyt’ine Salavat Gönderme Hakkındaki Dua

“Selam olsun Al-i Yasin’e (Hz. Muhammed’in Ehl-i Beyt’ine); selam olsun sana ey Allah’ın davetçisi ve ayetlerinin mazharı; selam olsun sana ey Allah’ın rahmet kapısı ve O’nun dininin koruyucusu; selam olsun sana ey Allah’ın halifesi ve hakkın yardımcısı; selam olsun sana ey Allah’ın hücceti ve iradesinin (rızasının) kılavuzu.

Selam olsun sana ey Allah’ın kitabını okuyan ve onu açıklayan; selam olsun sana gece ve gündüz saatlerinde; selam olsun sana ey Allah’ın yeryüzündeki son hücceti; selam olsun sana ey Allah’ın ruhlar aleminde kullardan aldığı ve sağlamlaştırdığı misakı; selam olsun sana ey Allah’ın kefil olduğu vaadi.

Selam olsun sana ey dikilmiş bayrak, bağışlanmış ilim, halkın sığınağı, Allah’ın geniş rahmeti ve kesin olan vaadi.

Selam olsun sana kalktığında ve oturduğunda, selam olsun sana (Kur’an) okuyup açıkladığında, namaz kılıp ve kunut tuttuğunda, rüku ve secde ettiğinde; selam olsun sana la ilahe illallah ve Allah-u Ekber dediğinde, selam olsun sana, hamd ettiğinde ve mağfiret dilediğinde; selam olsun sana sabahladığında ve akşamladığında; selam olsun sana gecenin karanlığında ve gündüzün aydınlığında.

Selam olsun sana ey güven kaynağı İmam; selam olsun sana her halinde ey ümit kaynağı olan öncü.

Ey velim. Sen şahit ol ki, şüphesiz ben Allah’tan başka bir ilahın olmadığına, O’nun tek olup ortağı bulunmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna, ondan ve Ehl-i Beyt’inden başka bir habibin ol-madığına tanıklık ediyorum.

Sen ey velim! Sen şahit ol ki, Emir-ul Müminin Ali, Hasan, Hüseyn, Ali b. Hüseyn, Muhammed b. Ali, Cafer b. Muhammed, Musa b. Cafer, Ali b. Musa, Muhammed b. Ali, Ali b. Muhammed, Hasan b. Ali Allah’ın hüccetleridir; senin de Allah’ın hücceti olduğuna şehadet ediyorum.

Yine şehadet ediyorum ki, ölüm haktır, nekir ve münker haktır, (öldükten sonra) haşrolmak haktır, sırat haktır, mizan (terazi) haktır, dirilmek haktır, hesap haktır, cennet ve cehennem haktır, cennetle müjdelenmek ve cehennemle korkutulmak haktır.

Ey velim! Sizinle muhalefet eden bedbaht olmuştur, size itaat eden mutluluğa ermiştir. Öyleyse seni şahit kıldığım şeyde tanıklık et. Ben senin dostunum, düşmanından uzağım. Sizin razı olduğunuz şey haktır, sevmediğiniz şey batıldır, emrettiğiniz şey maruftur (iyi ameldir) ve sakındırdığınız şey ise münkerdir.

Ey velim! Ben ortağı olmayıp tek olan Allah’a, O’nun elçisine (Peygambere), Emir-ul Müminin’e ve sizin hepinize evvelinizden sonuncunuza dek iman etmişim, yardımım sizin için hazırdır, dostluğum size halistir. Amin; ya Rabbel alemin. (Ya Rab! Bu dualarımı kabul buyur).”

Bu Ziyaretten Sonraki Dua

“Allah’ım, rahmetinin Peygamberi ve nurunun kelimesi olan Mu-hammed’e rahmet et. Kalbimi yakin, göğsümü iman, fikrimi sebat, azmimi ilim, kuvvetimi amel, dilimi doğruluk, dinimi katından olan ba-siret, gözümü ziya (ışık), kulağımı hikmet, dostluğumu Muhammed ve Âl-i Muhammed’e dostluk ve velayet nuruyla doldur; ki sana kavuşarak ahd ve misakına vefa etmiş olayım da rahmetin beni sarmış olsun; Ey Mevla! Ey övülmüş!

Allah’ım! Yeryüzündeki hüccetin, beldelerinde halifen, halkı yoluna çağıran, adaleti uygulamaya davet eden, halkı emrine sevk eden, mü’ minlerin velisi olan, kafirleri yok eden, karanlıkları aydınlatan, hakkı aşikar kılan, hikmet ve doğruyla konuşan, yeryüzündeki kelimen olan, korkarak emrini bekleyen, şefkatli veli, kurtuluş gemisi, hidayet nişanesi, ve halkın gözünün nuru olan ve (İmamet) ridasını giyen, üzüntüleri gideren, dünyayı zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adaletle dolduracak olan Muhammed b. Hasan’a (Hz. Mehdi’ye) özel rahmetinle rahmet eyle. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.

Allah’ım, evliyanın soyundan olan veline salat gönder; o evliya ki, onların itaatını farz ettin, onların hakkını gerekli kıldın, çirkinliği onlardan giderdin ve onları arındırdın. Allah’ım, ona yardımda bulun, onunla dinine yardım et, yine onunla dostlarına, Şiilerine ve yardımcılarına yardım et; bizi de onun yardımcılarından kıl.

Allah’ım, onu, her asi, azgın ve bütün yaratıklarının şerrinden koru. Onu önünden, arkasından, sağından, solundan koru. Onu himaye et, kötü bir şeyin ona ulaşmasına engel ol, onun vasıtasıyla Peygamberini ve Peygamberinin Ehl-i Beyt’ini (onların ortaya koyduğu mektebi) koru, onunla adaletini aşikâr kıl, onu yardımınla destekle; ona yardım edene yardımda bulun, yardımlarını ondan kesenleri yardımcısız bırak; onunla küfrün elebaşlarını yok et; onun vasıtasıyla, yeryüzünün doğusunda ve batısında, karasında ve denizindeki kafir ve münafıkları ortadan kaldır, onun vesilesiyle yeryüzünü adaletle doldur ve peygamberin olan Muhammed’in dinini aşikar et.

Allah’ım! Beni, onun yardımcı, Şia ve takipçilerinden kıl; Al-i Mu-hammed’in arzu ettikleri ve düşmanlarının korktukları şeyi (mevlamızın zuhuruyla) bana göster; ey celal ve kerem sahibi ve rahmet edenlerin en merhametlisi olan Allah, duamı kabul buyur.”

Üzüntülerin Giderilmesi Hakkındaki Dua

“Allah’ım; bela (ve imtihan) büyümüş, İmamımızın gizliliği aşikâr olmuş, umutlar kesilmiş, perdeler kalkmış, yeryüzü daralarak göğün rahmeti önlenmiş; ey Rabbim, yardım dilenilecek, kendisine şikayet gö-türülecek, zorlukta ve kolaylıkta dayanılacak olan sensin.

Allah’ım! Muhammed ve Al-i Muhammed’e rahmet eyle, onlara itaat etmeyi bizlere farz kıldın, bu vesileyle onların makamlarını bize ta-nıttın; öyleyse onların hakkı hürmetine göz yumup açmak gibi veya daha kısa bir zamanda gam ve üzüntüyü bizden gider.

Ey Muhammed, Ey Ali, sorunumun çözümü için bana yetin çünkü siz yeterlisiniz; bana yardım edin çünkü siz yardım edensiniz. Ey Mev-lam, ey zamanın sahibi olan İmam, benim feryadıma yetiş, benim feryadıma yetiş, benim feryadıma yetiş.”

Şerden Korunmak Hakkındaki Dua

“Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla. Ey kulların sahibi, ey küfür gruplarını yenilgiye uğratan, ey kapıları açan, ey sebepleri var eden! La ilahe illallah, Muhammed’un Resulullah hakkı hürmetine bizim elde etmeye kadir olmadığımız bir sebep var et. Allah’ın salat ve selamı Mu-hammed ve O’nun evladına olsun.”

Meb’as Günündeki Dua

Hz. Mehdi’nin 3. naibi olan Ebu’l Kasım Hüseyn bin Ruh İmam Mehdi’nin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Recep ayının 27’sinde on iki rekat namaz kıl, her iki rekattan sonra şöyle de:

“Hamd Allaha ki, oğul edinmemiştir, mülkünde ortağı yoktur ve acizlik yüzünden kendine dost da edinmemiştir. Pek büyük bil O’nu ve büyüklüğünü de bildir.” (İsra/111)

“Ey ömür boyunca azığım, ey zorlukta sahibim, ey velinimetim, ey istek anında imdatçım, ey ihtiyaç zamanı çarem, ey gıyabımda koruyucum, ey yalnızlıkta bana yeterli olanım, ey tehlike anında munisim! Sen ayıbımı örtensin; öyleyse sana hamd olsun. Sen, sürçmemden vazgeçensin; öyleyse övgü sana mahsustur. Sen, yıkıldığımda üzüntümü giderensin; öyleyse hamd sana layıktır.

Muhammed ve Al-i Muhammed’e salat gönder; ayıbımı ört, korkuma güven bağışla, yanılmamı affet, günahlarımı bağışla, kötülüklerimden geç ve beni cennet ehlinin arasına al; cennet ehline verdiğin doğru vaad üzere.”

Namaz ve duadan sonra, Hamd, İhlas, Kafirun, Nas, Felak, Kadr sureleri ve Ayet-el Kürsiyi yedi defa oku, sonra yedi defa da şöyle de: “Allah, Allah, benim rabbimdir, O’na bir şeyi ortak koşmuyorum.” Sonra istediğin şeyi iste.

Gaybet Dönemindeki Dua

Merhum Şeyh Saduk, Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’ın Gaybet-i Suğra dönemindeki özel naiblerinden şu duayı İmam Mehdi’den nakletmektedir:

“Allah’ım, kendini bana tanıt, eğer kendini bana tanıtmazsan resulünü tanıyamam; Allah’ım resulünü bana tanıt, eğer resulünü bana tanıtmazsan hüccetini tanıyamam; Allah’ım hüccetini bana tanıt, eğer hüccetini tanıtmazsan dinimden saparım; Allah’ım cahiliye ölümüyle beni öldürme; ve hidayet ettikten sonra kalbimi kaydırma.

Allah’ım, beni hidayet etmenle Peygamberden sonra itaat etmeyi bana kıldığın farzı kabul ettim. Böylece emir sahibi olan Emir-ul Müminin Ali’nin, Hasan ve Hüseyn’in, Ali ve Muhammed’in, Cafer ve Musa’nın Ali ve Muhammed’in, Ali ve Hasan’ın ve Hüccet’ul Kaim’il Mehdi’ nin -senin selamın onların hepsine olsun- velayetlerine boyun eğdim ve onlara uydum.

Allah’ım, öyleyse beni dininde sabit kıl, itaatinde gayretlendir, kalbimi veliyy-i emrine karşı yumuşak kıl, yaratıklarını sınadığın şeylerden beni muaf et, halktan gizlediğin ve senin izninle onlardan gayıb olan ve (zuhur etmek için) emrini bekleyen veliyy-i emrine itaat etmekte beni sabit kıl. Allah’ım, velinin işini aşikâr etmek ve gaybet perdesinden çıkarak kıyam etmesi için izin vereceğin uygun zamanı sen (daha) iyi bilirsin. Öyleyse bu gaybete karşı beni sabırlı kıl, ki ertelediğin şeyin çabuk olması ve çabuklaştırdığın şeyin ertelenmesini istemiyeyim, örttüğün şeyin perdesini kaldırmayayım, sakladığın şeyi araştırmayayım, tedbir ve kararın hususunda seninle münazaa etmeyeyim, “Niçin, nasıl ve neden dolayı veliyy-i emrin zuhur etmiyor, oysa ki yeryüzü zulümle dolmuştur?” demeyeyim ve bütün işlerimi sana bırakayım.

Allah’ım, ben velliyy-i emrini açıkça ve emrini uyguladığı halde bana göstermeni istiyorum. Şunu da biliyorum ki, güç, kudret, burhan, hüccet (delil), meşiyyet ve irade senin elindedir. Öyleyse veliyy-i emrini, açıkça konuşabildiği, nişanelerinin belirginleştiği, sapıklığı yok edip hidayete sevkettiği ve cehaletten kurtardığı halde onu görebilmeyi bana ve bütün müminlere nasib eyle.

Ey Rabbim, onun açıkça görülmesini muyesser eyle; onu görmekle bizi, gözleri aydınlanan kimselerden kıl, bizi onun hizmetinde bulundur; onun yolu üzere öldür, onun grubunda haşret.

Allah’ım onu, bütün yaratıklarının şerrinden koru; onu kendi korumanla, önünden, arkasından, sağından, solundan, yukarısından ve aşağısından koru; öyle korumakla koru ki, artık onunla koruduğun kimse yok olmaz; bu yolla da Resulünü ve resulünün vasisinin yolunu sağlamlaştır.

Allah’ım, onun ömrünü uzat, ömür süresini artır, veli ve önder kıldığın şeyde ona yardımda bulun, ona ikramını çoğalt. Çünkü o doğru yol bulmuş hidayetçi, hidayet olmuş kıyam edici, pâk, muttaki, tertemiz, (Rabbinin verdiğine) razı ve hoşnut, sabreden, çaba gösteren ve çok şükredendir.

Allah’ım, gaybet zamanının uzaması ve haberinin bizden kesilmesinden dolayı yakini bizden alma; onu anmayı, onu beklemeyi, ona iman etmeyi, zuhur edeceğine yakini olmayı, ona dua etmeyi, ona salat göndermeyi bize unutturma; gaybetinin uzamasıyla, zuhur ve kıyamından bizi umutsuz etme; onun hakkındaki yakinimizi, Resulünün kıyamına ve indirdiğin ayetlere olan inancımız gibi sağlam kıl. Kalplerimizi ona iman etmede güçlü kıl; bizi onun eliyle hidayet et, büyük ve doğru yola götür. Bizi ona itaat etmekte güçlü ve ona uymakta sebatlı kıl. Yine bizi onun hizbinde, ona yardım edenler ve onun işine razı olanlar arasında kıl.

Bu inancı hayatta ve ölüm anında bizden alma; bu inançta şüphe etmediğimiz, ahdi bozmadığımız, şüpheye kapılmadığımız ve onu yalanlamadığımız halde canımızı al.

Allah’ım, onun ferecini yakınlaştır, yardımınla onu te’yit et; ona yar-dım edenlere yardımda bulun, yardım etmeyerek onu yalnız bırakanları yalnız bırak; onunla düşmanlık yapan ve onu tekzip edenlere gazap et; onunla hakkı aşikar kıl; onunla zulmü yok et; onun vesilesiyle mümin kullarını zilletten kurtar; beldeleri ihya et, azgınları öldür, dalalet başlarını kır, zalim ve kafirleri zelil et, münafıkları, ahdi bozanları ve yeryüzünün doğusunda ve batısında, denizinde ve karasında, dağında ve ova-sında olan bütün mülhitleri (kafirleri) yok et; ta ki, onlardan hiç kimse ve hiç bir eser baki kalmasın. Beldelerini onlardan temizle ve kullarının gönüllerine, onların yok olmasıyla şifa ver.

Onun vesileyle dininden mahvolanı yenile, hükmünden ve dininden değişeni ıslah et; ta ki, onun vesilesi ve onun eliyle dinin yepyeni olsun; onda hiç bir eğrilik ve bid’at kalmasın; öyle ki, onun uyguladığı adalet ile kafirlerin ateşlerini söndüresin. Şüphesiz o, kendin için halis kıldığın (seçtiğin), dininin yardımı için razı olduğun, ilminle seçtiğin, günahlardan koruduğun, eksikliklerden münezzeh ettiğin, gizlilere vakıf kıldığın, kendisine nimet verdiğin ve pisliklerden arıttığın kulundur.

Allah’ım, öyleyse ona, onun tertemiz olan babalarına ve seçkin şiilerine salat gönder, onları en üstün arzularına ulaştır ve bu duayı bizden, her çeşit şüphe, riya ve şöhretten halis kıl; ta ki, bu duâ vasıtasıyla senden başkasını kastetmeyelim ve senin rızandan başkasını istemeyelim.

Ey Allah; Peygamberimizi yitirmiş olmamızı, velimizin (önderimizin) gaybetini, zamanın bize olan zorluğunu, fitnelerin üzerimize çökmesini, düşmanların bize karşı birbirlerine destek olmalarını, onların çok bizim ise sayımızın az olmasını sana şikayet ediyoruz. Allah’ım, öyleyse onu, acil bir zafer, senden taraf güçlü bir yardım ve adaletçi bir İmamın zuhuruyla gider; ey alemlerin Rabbi olan hakkın ilahı!

Allah’ım, adaletini kullarının arasında aşikar etmede ve beldelerindeki düşmanlarını öldürmede kendi veline izin vermeni istiyoruz; ta ki, zulüm için, kırmadığın hiçbir temel, yok etmediğin hiçbir yapı, zayıflatmadığın hiçbir güç, yıkmadığın hiçbir direk (destek), köreltmediğin hiçbir kılıç ve silah, devirmediğin hiçbir bayrak, öldürmediğin hiç bir kahraman, hor ve hakir etmediğin hiçbir ordu bırakmayasın.

Ey Rabbim, onları parçalayıcı taşınla taşla, keskin kılıcınla onları vur, suçlulardan geri dönmeyecek gazabınla onları cezalandır, kendi düşmanlarını, dinin düşmanlarını ve Resulünün düşmanlarını, velinin ve mümin kullarının eliyle cezalandır.

Ey Allah; velini, yeryüzündeki hüccetini, düşmanlarının korkusundan emanda kıl; ona mani olana mani ol; ona hile yapana hile yap; ona kötü kasıtta bulunanı bedbahtlığa düşür; fesatlarının kökünü ondan kes; onun vesilesiyle düşmanların kalplerini korkut, ayaklarını sars, açıkça ve aniden onları azabına düçar et. Azabını onlara şiddetlendir, kullarının arasında onları zillete düşür, beldelerinde onlara lanet et, cehennemin en aşağı tabakasında onlara yer ver, en şiddetli azabını onlara indir, onları ateşe at, ölülerinin kabirlerini ateşle doldur, onları yakıcı ateşine vasıl et; çünkü onlar namazı zayi ettiler, heva ve heveslerine uydular, seçkin kullarını hor ve hakir ettiler.

Allah’ım, velin vesilesiyle Kur’an’ı ihya et, karanlığı olmayan ebedi nurunu bize göster, onun vesilesiyle ölü kalpleri dirilt, yanan göğüslere şifa ver, dağınık fikirleri hak üzere topla, tatil olan hadleri (şer’i tazirleri) ve terk edilmiş hükümleri ikame et; ta ki, zahir olmamış hiç bir hak ve parlamamış hiç bir adalet baki kalmasın.

Allah’ım bizi, onun yâranlarından, onun hükümetini takviye eden, onun emrini yerine getiren, onun işine razı olan, onun verdiği hükümlere teslim olan ve yaratıklarından (korkarak) takiyyeye ihtiyaç duymayanlardan kıl.

Ey Rabbim, kötülükleri gideren, çağırdığında çaresiz kalana icabet eden, büyük sıkıntılardan kurtaran sensin. Öyleyse her çeşit zararı velinden uzaklaştır, vaadettiğin gibi onu yeryüzünde halifen kıl.

Allah’ım, bizi, Al-i Muhammed’in düşmanlarından kılma, Al-i Muhammed’e kin besleyenlerden de kılma; ben bundan sana sığınıyorum; öyleyse beni koru; sana sığınıyorum, öyleyse bana sığınak ver.

Ey Rabbim; Muhammed ve Al-i Muhammed’e salat gönder; beni onların makamı hürmetine dünya ve ahirette kendi katında kurtuluşa eren ve mukarreblerden kıl.”

 

[1] Müzakereti Allame Tabatabai ba Prof. Corbon. Bu eserin Türkçe tercümesi “Söyleşiler” adı altında İnsan Yayınları tarafından yayınlanmıştır.

Yeni Makale ve Video öğeleri

Yeni Kitaplar