İslâm fıkhı açısından insanın gerek bireysel, gerek sosyal davranışlarından her biri bir hükme tâbidir. İnsanın hayatı boyunca karşılaşabileceği bütün hâl ve durumların ya da sergileyebileceği bütün tutum ve davranışların İslâm fıkhında belli bir hükmü vardır ve hükmü belirlenmeyen tek bir hâl veya davranış söz konusu değildir. Bu bağlamda diğer fıkıh okullarına kıyasla Ehl-i Beyt fıkhının belirgin bir zenginliği ve üstünlüğü vardır. Bu kısa açıklamadan sonra dergimizin bu sayısının fıkıh köşesinde özellikle Şehitler Serveri, Mazlumlar Efendisi Hz. Hüseyin (a.s.) aşıklarını ilgilendiren bazı konuları fıkhî açıdan değerlendirmeyi uygun bulduk. Bu konuları birkaç başlık altında işleyeceğiz:
1) İmam Hüseyin (a.s.)'ın Mübarek İsmi
Resul-i Ekrem (s.a.a.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Hasan ve Hüseyin isimleri, cennet isimlerindendir ve İslâm'dan önce kimse bu isimlerle adlandırılmamıştır."[1]
Hüküm 1- Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ismi, tıpkı Hz. Resulullah (s.a.a.), Hz. Fatıma'tüz- Zehra (s.a.) ve diğer Ehl-i Beyt İmamları'nın mübarek isimleri gibi, saygı gösterilmesi gereken kutsal isimlerdendir; dolayısıyla ona karşı her türlü saygısızlık haramdır. Örneğin; Hz. Hüseyin (a.s.)'ın mübarek isminin yazılı olduğu kâğıdı yakmak, onu çöpe atmak gibi saygısızlık sayılacak bir davranışta bulunmak, o mübarek ismi saygısızlık sayılacak bir şeyle veya bir şeye yazmak caiz değildir.
Hüküm 2- Gusülsüz ve abdestsiz olarak Hz. İmam Hüseyin (a.s.)'ın mübarek ismine el sürmek, dokunmak haramdır. Abdesti olmayan veya üzerine gusül farz olan kimse, o mübarek isme el sürmemelidir.
2) Hz. İmam Hüseyin (a.s.)'ın Haremi
Hüküm 1- Bilindiği gibi, geniş fıkıh kitaplarında açıklanan şartların gerçekleşmesi hâlinde, yolculukta günlük dört rekâtlı farz namazların ikişer rekât olarak kılınması gerekmektedir. Ancak dört yer var ki, yolcu isterse oralarda bu namazlarını tam olarak kılabilir. Bu dört yer şunlardır: 1- Mescid-i Haram 2- Mescid-i Nebi (s.a.a.) 3- Mescid-i Kûfe 4- İmam Hüseyin (a.s.)'ın Haremi.
İmam Cafer Sadık (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Dört yerde namaz tam kılınır: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi (s.a.a.), Mescid-i Kûfe ve İmam Hüseyin (a.s.)'ın Haremi."[2]
Bu hükümde dikkat çeken iki husus vardır:
1- İmam Hüseyin (a.s.)'in Haremi, Allah'ın Haremi ve Resulullah (s.a.a.)'in Haremiyle aynı sıraya konmuştur.
2- Yolcunun bu kutsal mekânlarda namazlarını tam olarak kılabilmesinin sırrı şudur: Bu kutsal mekânlarda kimse kendini garip ve yabancı hissetmemeli, oraları kendi evi ve vatanı olarak görmelidir.
Hüküm 2- Tahareti olmayan kimse (cünüp veya hayız ve nifas hâlinde olan kadın), farz ihtiyat gereği, İmam Hüseyin (a.s.)'ın Haremi'nde tevakkuf etmemeli, durmamalıdır.
Hüküm 3- İmam Hüseyin (a.s.)'ın Haremi'nde namaz kılmanın çok sevabı vardır. Hatta orada namaz kılmak, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebi (s.a.a.) dışında diğer camilerde namaz kılmaktan daha faziletlidir.
Hüküm 4- İmam Hüseyin (a.s.)'ın kabrini ziyaret etmenin çok sevabı vardır. Ehl-i Beyt İmamları'nın hadislerinde bu konuya oldukça önem verildiği gözlemlenmektedir.[3]
Hüküm 5- Hadislerde, yılın belirli gece ve gündüzlerinde Şehitler Efendisi Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ziyareti önemle tavsiye edilmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir: Aşura günü, Arefe gecesi ve gündüzü, Şaban ayının 15. günü, Ramazan ayının bütün günleri, özellikle de ilk, orta ve son geceleri ve Fıtır Bayramı günü.
Hüküm 6- İmam Hüseyin (a.s.)'ın Haremi'ne gitmek için abdest almak müstehaptır.
Hüküm 7- İmam Hüseyin (a.s.)'ı ziyarete giderken gusletmek müstehaptır.
Hüküm 8- Yolculuğa çıkarken, özellikle de İmam Hüseyin (a.s.)'ı ziyaret etmek için yolculuğa çıkarken gusletmek müstehaptır.
Hüküm 9- Peygamber ve diğer Ehl-i Beyt İmamları'nın Haremlerine giderken en temiz elbiseleri giyip güzel koku sürünmek müstehap iken, İmam Hüseyin (a.s.)'ın Haremi'ne giderken güzel koku sürünmemek tavsiye edilmiştir.
Hüküm 10- İmam Hüseyin (a.s.)'ı ziyaret ederken, Ehl-i Beyt İmamları'ndan elimize ulaşan ziyaretnamelerden yaralanmak müstehaptır.
Hüküm 11- Ziyaretten sonra iki rekât namaz kılmak müstehaptır.
Hüküm 12- Ziyaretten sonra dua etmek, Allah'tan hacetini istemek ve Kur'an okumak, ziyaretin adabından sayılmıştır.
Not: Ziyaretin adabı bu sayılanlarla sınırlı değildir. Ayrıca bu adap, Resul-i Ekrem (s.a.a.) ve diğer Ehl-i Beyt İmamları'nı ziyarette de geçerlidir.
3) İmam Hüseyin (a.s.)'ın Kabrinin Toprağı (Kerbelâ Toprağı):
Dinin ihyası uğruna İmam Hüseyin (a.s.)'ın bir avuç yakınları ve yârânıyla birlikte Kerbelâ çölünde sergilediği yiğitlik ve fedakârlık destanının anısını yaşatmak amacıyla, dinin önderleri tarafından Kerbelâ toprağı için özel bir saygınlık öngörülmüş, o kutsal toprak için özel bazı hükümler beyan edilmiştir. Örneğin:
Hüküm 1- Namazda Kerbelâ toprağı üzerine secde etmek müstehaptır ve namazın sevabının artmasına sebep olur.
Hüküm 2- Kerbelâ toprağıyla yapılmış olan tesbihle zikir çekmenin çok fazileti vardır. Hatta bazı hadislerde, zikir çekilmese dahi sırf o tesbihi elde bulundurmaya zikir sevabı verileceği ifade edilmiştir.[4]
Hüküm 3- Her türlü toprağı yemek haram olmakla beraber şifa niyetiyle Kerbelâ toprağından az bir miktar tatmak caizdir.
Hüküm 4- Fıtır Bayramı günü, Bayram Namazı'ndan önce hurma veya azıcık Kerbelâ toprağıyla iftar etmek müstehaptır.
Hüküm 5- Kerbelâ toprağından yapılmış mühür (toprak parçası) veya tesbihe saygısızlık caiz değildir.
Hüküm 6- Yeni doğan bebeğin ağzını azıcık Kerbelâ toprağıyla açmak müstehaptır.
Hüküm 7- Cenazeyi defnederken yanına bir miktar Kerbelâ toprağı koymak, hanutuna da Kerbelâ toprağından karıştırmak müstehaptır.
Hüküm 8- İmam Hüseyin (a.s.)'ın kabrine ait toprağı (Kerbelâ mührü ve tesbihini) öpmek, koklamak ve ona el sürmek müstehaptır.
4) İmam Hüseyin Adına Verilen Nezirler:
İmam Hüseyin (a.s.) adına verilen nezirler, nezredenlerin niyetleri doğrultusunda ve razı oldukları yönde, İmam Hüseyin (a.s.) için yas merasimi düzenlemek, ziyaretçilerini ağırlamak, mektebini yaymak gibi işlerde kullanılmalıdır.
5) İmam Hüseyin (a.s.) için yas tutmak:
Hüküm 1- Özellikle de Muharrem ayında Mazlumlar Efendisi Hz. İmam Hüseyin (a.s.) için yas tutmak, yas merasimleri düzenlemek, insanı Allah'a yakınlaştıran en faziletli amellerdendir.
Hüküm 2- Krebelâ faciasını canlandırmak amacıyla yapılan gösteriler, haram bir işi içermemek şartıyla sakıncasız olmakla birlikte, onun yerine mersiye (ağıt) meclisleri düzenlemek daha iyidir.
Hüküm 3- Bedene zarar vermemek şartıyla yas, matem ve hüzün belirtisi olarak dizeler okuyup sine ve zincir vurmanın sakıncası yoktur.
Hüküm 4- İmam Hüseyin (a.s.) ve yârânının mazlumiyetine ağlamak, ağlatmak ve mahzun olmak, karşılığında cennet va'dedilen faziletli amellerdendir.
Hüküm 5- Aşura günü, İmam Hüseyin (a.s.) ve Ehl-i Beyti ve yârânının mazlumiyeti ve susuzluğunu hatırlayarak sürekli mahzun olmak fazla su içmemek müstehap olmakla birlikte, o gün oruç tutmak mekruhtur. Bu hükmün gerekçesi olarak İmam Cafer Sadık (a.s.) şöyle buyuruyor: "Ümeyye Oğulları, İmam Hüseyin (a.s.)'ı öldürmeye muvaffak olurlarsa, onun şehit olduğu günü mübarek bir gün addedip kutlamaya ve oruç tutmaya nezrettiler. Dolayısıyla Aşura günü oruç tutmak, Ümeyye Oğulları'nın bir geleneğidir."[5] Bu nedenle Ehl-i Beyt İmamları (a.s.) bu zalim ve bozguncu güruha muhalefet etmek amacıyla o gün oruç tutmayı hoş görmemişlerdir.
Fıkıh köşemizi burada noktalarken Kerbelâ faciasının 1363. yıldönümünde sesleniyoruz:
Selâm olsun sana ey Hüseyin! Ey hür insanların önderi! Selâm olsun sana ve alemdarın Ebulfazl'ıl-Abbas'a! Selâm olsun sana ve mazlumiyetinin tartışılmaz senedi altı aylık yavruna! Selâm olsun sana ve seninle birlikte şehadet şerbetini içen o yüce insanlara! Keşke biz de seninle birlikte olsaydık da büyük bir başarıya ulaşsa