Soru 1: Cuma namazının İslâm'a göre hükmü nedir? Kimileri bu namazın farz olduğunu, kimileri de olmadığını söylüyorlar. Cuma namazından sonra öğle namazının kılınması gerekir mi, yoksa cuma namazının kılınmasıyla insanın üzerinden kalkar mı?
Cevap 1: Yeryüzünde insanların arasında Allah tarafından gönderilmiş bir elçi veya onun yerine tayin edilmiş bir imamın (Peygamber ve Ehlibeyt İmamları gibi) bulunduğu zamanlarda cuma namazı, özellikle kılınması farz olan toplumsal bir ibadettir ve cumanın kılınmasıyla öğle namazı mükelleften kalkmış olur. Ancak, çağımızda olduğu gibi, imamın (Hz. Mehdi -a.s-) gaybette olduğu zamanlarda farz olan, cuma ya da öğle namazından birini kılmaktır ve bu ikisinden birinin kılınmasıyla diğerinin farziyeti kalkmış olur. Bununla birlikte, ihtiyat gereği cuma namazından sonra öğle namazı da kılınmalıdır.
Soru 2: Cuma namazının şartları nelerdir?
Cevap 2: Cuma namazının doğruluk şartlar şunlardır:
Birincisi, namaz kılanların sayısının en az beş kişi olması.
İkincisi, cemaat namazında geçerli olan şartlar. Bu şartların hepsi cuma namazında da geçerlidir. Örneğin; namaz kıldıran imamla iktida edenlerin arasında veya iktida edenlerin birbirleriyle aralarında duvar veya perde gibi bir engelin bulunmaması ve namaz kıldıran imamın kendisine uyanlardan daha yüksek bir yerde (seviyede) durmaması gibi şartlar.
Üçüncüsü, iki yerde kılınan cuma namazı arasında en az bir fersah (5.500 km) mesafe bulunması. Buna göre, sıhhat şartlarına haiz iki cuma namazının arası bu mesafeden daha yakın olursa, zamanlama olarak daha önce kılınan sahih, ötekiyse batıl olur.
Dördüncüsü ise, cuma kıldıran imamın adil olması, iman vasfına sahip olması (Allah'a, Peygamber'e ve Ehlibeyt İmamlarına inanmış olması), akıllı ve helâlzade olması, erkek ve bulûğ çağına ermiş olması, özgür ve hür iradeye sahip olması.
Soru 3: Cuma namazının vakti ne zamandır? İçerisinde kılınması gereken belirlenmiş bir vakti var mıdır?
Cevap 3: Cuma namazının vakti öğle vaktinin girmesiyle başlar ve öğle namazının fazilet vakti sayılan süreden daha fazla geciktirilmemesi gerekir. Cuma namazını kıldıran kimse namazın vakti geçecek kadar hutbeleri uzatması caiz değildir. Aksi takdirde cuma namazı itibarını yitirmiş olur.
Soru 4: Cuma namazı kaç rekâttır ve nasıl kılınır? Diğer namazlara göre ne gibi özellikleri vardır?
Cevap 4: Cuma namazı iki rekâttır ve keyfiyeti sabah namazı gibidir. Fatiha ve sonraki okunan surenin yüksek sesle okunması ve birinci rekâtta Fatiha'dan sonra Cuma Suresi ve ikinci rekâtta Münafikun Suresi'nin okunması müstehaptır. Cuma namazının iki kunutu vardır. İlk kunut birinci rekâtın rükusundan önce, ikinci kunut ise ikinci rekâtın rükusundan sonra okunur.
Cuma namazında, namazın kendisi gibi farz olan iki hutbesi vardır ve bu hutbeler namazı kıldıran imam tarafından okunması gerekir. Hutbeler okunmadan kılınan cuma namazı geçersizdir.
Soru 5: Cuma namazına toplumsal boyut veren ve onu diğer namazlara göre daha ehemmiyetli kılan şeylerden biri, namazda okunan hutbeler olduğu söylenmektedir. Öyleyse cuma imamı bu hutbelerde neleri ve nasıl konuşmalıdır?
Cevap 5: Cuma imamının birinci hutbede, Allah'a hamd edip Peygamberi'ni salât ve selâmla anması, daha sonra insanları günah ve hatalardan sakındırması ve küçük bir sure okuması gerekir.
İkinci hutbede de, birinci hutbedeki gibi, Allah'a hamd ve sena edip, Resul-i Ekrem'i salât ve selâm ile andıktan sonra halkı takvaya davet edip küçük bir sure okuması gerekir.
Ayrıca, hutbe okuyan imamın hutbelerde Müslümanların din ve dünyasını ilgilendiren konulardan söz etmesinin, onlara dünyevî ve uhrevî gereksinimlerini hatırlatmasının, Müslümanların genel ve bölgesel sorunlarını dile getirmesinin, halkı sıkıntıları aşabilmek amacıyla birlik ve beraberliğe davet etmesinin, Müslüman halkların birbirleri hakkındaki gaflet ve bilgisizliklerini gidermesinin daha uygun olacağını söylemeliyiz.
Soru 6: Kimilerinin söylediğine göre, üç hafta peş peşe cuma namazına iştirak etmemek, insanın münafık sınıfına girmesine sebep olur. Sizce böyle bir şey doğru mudur? Doğrusuysa anlamı nedir?
Cevap 6: Bu söz, Hz. Peygamber ve Ehlibeyt İmamlarından nakledilen hadislere dayandığı için doğruluğunda şüphe edilemez. Ama unutmamalıyız ki bu ve benzeri tekit ve tenkitler, cuma namazının farziyet şartları oluştuğu bir dönem için söylenen sözlerdir. Hz. Peygamber veya herhangi bir Ehlibeyt imamının hâkimiyeti döneminde cuma namazının toplumsal boyutunu da göz önünde bulundurursak, söylenen sözün ne kadar doğru ve haklı bir söz olduğunu anlayabiliriz.