Mir Necat KARAKUŞ
Esma bint-i Umeys, iftiharlarla dolu bir hayat sürdürerek, Allah Resulü’nün cennet müjdesini alarak Rabb'inin huzuruna varan örnek İslâm kadınlarından biridir.
Babası Umeys ve annesi Hind’in dört kız çocuğu vardı. Bunlardan Esma, Hz. Cafer-i Tayyar ile; Selma Hz. Hamza ile; Lübabe Ümm'ül-Fazl, Resulullah’ın amcası Abbas ile; Meymune de, Resulullah ile evlenmişlerdi.
Resulullah (s.a.a), Umeys ve hanımı Hind’e; "Siz dünyanın en iyi damatlarına sahipsiniz." buyurmuştur.
Yine şöyle buyurmuştur: "Cennet ehli olan şu dört bacıyı, Allah rahmetine mazhar eylesin."
Esma, İslâm’ın ta ilk günlerinde iman etmiş ve Hz. Ali'nin ağabeyisi olan kocası Cafer-i Tayyar ile birlikte, Resulullah’ın emriyle Habeşistan’a hicret etmiş ve on beş yıl müddetince kocasıyla omuz omuza bütün zorluklara göğüs germişti.
Hicretin yedinci yılında diğer muhacirlerle birlikte Medine’ye dönmelerinden sonra aradan daha bir yıl geçmeden, hicretin sekizinci yılında meydana gelen Mute Savaşı'nda, İslâm ordusunun başkomutanı olan Cafer-i Tayyar şehit düştü.
Esma, Hz. Cafer’den Abdullah, Avn ve Muhammed isimlerinde üç evlât doğurdu ki Abdullah, daha sonra Hz. Zeynep ile evlendi.
Cafer-i Tayyar’ın Mute Savaşı'nda şehit düşmesi haberi Medine’ye ulaşınca, Resul-i Ekrem Esma’nın evine geldi. Üzüntülü görünen Resulullah (s.a.a), Cafer’in çocuklarının başına elini sürüp onları okşadı. Bu durumu gören Esma, hemen olayı fark etti ve; "Ya Resulullah, bu çocuklar yetim mi oldular?" Resulullah (s.a.a); "Ey Esma, Cafer’in şehit olduğunu bilmiyor musun?" dedi. Esma ağlamaya başlayınca; "Ağlama ey Esma! Allah-u Tealâ bana Cafer’in cennette iki parlak kanada sahip olduğunu haber verdi." buyurdu. Bu sözüyle Cafer’in kollarının kesildiğini de ima etti.
Esma, şöyle arz etti: "Ben hiçbir zaman Cafer’in faziletlerini unutmayacağım." Allah Resulü (s.a.a), Esma’nın bu kemal, olgunluk ve marifetine şaşırdı ve sevindi.
Esma, Cafer-i Tayyar’ın şehadetinden sonra Ebubekir ile evlendi. Bu evlilikten Muhammed isimli bir evlâdı oldu. Esma, onu da öylesine yetiştirdi ve Ehl-i Beyt çizgisiyle tanıştırdı ki, ömrünün sonuna kadar bu çizgiden ayrılmadı. O, Hz. Ali'ye (a.s) öylesine yakındı ki Hz. Ali (a.s) onun hakkında; "Muhammed benim evlâdımdır." buyurdu. Hz. Ali'nin (a.s) yaptığı savaşlara katılarak onun yanında yer aldı ve bilâhare Hz. Ali (a.s) tarafından Mısır’a vali olarak atandı; fakat Mısır’a giderken Muaviye’nin adamları tarafından yolda şehit edildi.
Esma, Ebubekir’den sonra Hz. Ali (a.s) ile evlendi. Ondan da Yahya ve Avn adında iki çocuk sahibi oldu ki Yahya, muhtemelen çocuklukta vefat etmiştir; ancak Avn Kerbelâ’da İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte şehit edildi.
Esma’nın ilim ve fazilet sahibi bir kadın olduğu Resulullah’tan naklettiği hadislerden ve Hz. Fatıma gibi Ehl-i Beyt şahsiyetleriyle sürekli haşir neşir olmasından bellidir. Esma’nın en büyük faziletlerinden biri de, sürekli Hz. Fatıma’nın hizmetinde bulunması ve onun sırdaşı olmasıydı. Bu da onun ne kadar kemal, takva ve marifet sahibi olduğunu gösterir.
Esma, Hz. Hatice’nin vasiyeti üzere, Hz. Fatıma evlendiğinde ona annelik vazifesi yaptı. Hz. Fatıma vefat ettiğinde dahi, mutahhar bedenine geceleyin gusül verilirken Hz. Ali'ye (a.s) yardımcı oldu. O, bütün olaylarda hep Ehlibeyt’in çizgisinde yer aldı, onları savundu, onları destekledi.
Onun yetiştirdiği evlâtlar da, hep fazilet ve takva sahibi insanlar olmuş ve anneleri gibi sürekli Ehl-i Beyt’in çizgisinde yer almış ve çoğu Allah yolunda şehit düşmüştür.[1]
Allah onu cennet-i muallada da sevdiklerinden ayırmasın ve bizlere, onun misali faziletli kimseleri örnek alıp iftihar, fazilet ve takva dolu bir hayat yaşamayı nasip eylesin! Amin!
[1]- Reyahin'üş-Şeria, c.2, s.305; Tabakat-ı İbn-i Sa’d ve Rical-i Mamakanî’den özetlenerek alınmıştır.