Recep, şaban ve ramazan ayları şeref ve fazilette en doruk noktada bulunan ve diğer bütün aylardan üstün olan aylardır. Resul-i Ekrem'-den nakledilen bir hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmakta-dır: "Recep Allah'ın büyük ayıdır; hiç bir ay hürmet ve fazilette bu aya yetişemez. Bu ayda kâfirlerle savaşmak haramdır. Şunu bilin ki Recep, Allah'ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır. Kim Recep ayının bir gününü oruç tutarsa, Allah'ın büyük rızasını kazan-mış olur; Allah'ın gazabı ondan uzaklaşır ve cehennem kapılarından birisi onun yüzüne kapanır."
İmam Musa Kâzım'dan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir: "Kim recep-ten bir gün oruç tutarsa, cehennem ateşi bir yıllık mesafe ondan uzak-laşır. Kim üç gün oruç tutarsa, cennet ona farz olur."
Yine şöyle buyurmuştur: "Recep, cennette sütten beyaz ve baldan tatlı bir nehrin ismidir. Kim recep ayından bir gün oruç tutarsa, o ne-hirden içer."
İmam Cafer Sadık'tan (a.s) nakledilen bir hadiste, İmam (a.s) Re-sul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle rivayet etmiştir: "Recep, benim ümmetim için mağfiret dileme ayıdır. Bu ayda istiğfar edin (tövbe edin ve bağış-lanma dileyin.) Zira Hak Teâlâ, çok bağışlayan ve rahimdir. Recep ayına 'asabb' (dökülen) denir; zira bu ayda benim ümmetimin üzerine çok rahmet dökülür. O hâlde şu zikri çok söyleyin:
اَسْتَغْفِرُ اللهَ وَاَسْأَلُهُ التَّوْبَةَ.
(Esteğfirullahe ve es'eluhu't-tevbe)
Allah'tan bağışlanma ve O'ndan, tövbe (etme muvaffakiyeti) dilerim.
Merhum İbn Babeveyh, muteber senetle Salim'den şöyle rivayet etmiştir:
Ben recep ayının sonuna birkaç gün kala İmam Cafer Sadık'ın (a.s) yanına gitmiştim. Beni görür görmez şöyle buyurdu: "Ey Salim, Bu ayda hiç oruç tuttun mu?" "Hayır, vallahi!" dedim, "ey Resululla-h'ın oğlu!" İmam (a.s) şöyle buyurdu: "O kadar sevap kaybetmişsin ki miktarını ancak Allah (c.c) bilir. Bu, Allah'ın üstün kıldığı ve hürmeti-ni yücelttiği bir aydır. Bu ayda oruç tutanları kendi ikram ve değer-lendirmesine mazhar kılmayı kendisine farz kılmıştır."
Salim diyor ki: Ben: "Ey Resulullah'ın oğlu, eğer bu ayın kalan günlerini oruç tutarsam, bu ayda oruç tutanların sevabının bir kısmını elde etmiş olabilir miyim?" diye sorduğumda, şöyle buyurdu:
"Ey Salim, kim bu ayın sonundan bir gün oruç tutarsa, ölüm anın-daki can çekişme ve rahatsızlıklardan, ölüm sonrasının dehşetinden ve kabir azabından kurtulur. Kim bu ayın sonundan iki gün oruç tutarsa, Sırat'tan kolaylıkla geçer ve kim bu ayın sonundan üç gün oruç tutar-sa, kıyamet gününün büyük korkusu, dehşet ve zorluklarından kurtulur ve kendisine cehennem ateşinden kurtuluş beratı verilir."
Kısacası recep ayının orucuyla ilgili pek çok fazilet ve sevap nak-ledilmiştir. (Bazı mazeretlerden dolayı) recep ayının orucunu tutama-yan birisi, her gün yüz defa şu zikri söylerse, recep ayının orucunun sevabını (kısmen de olsa) idrak etmiş olur:
سُبْحانَ الاِلـٰهِ الْجَليلِ، سُبْحانَ مَنْ لا يَنْبَغي التَّسْبيحُ إِلاّ لَهُ، سُبْحانَ الأَعَزِّ الأَكْرَمِ، سُبْحانَ مَنْ لَبِسَ الْعِزَّ وَهُوَ لَهُ اَهْلٌ.
Münezzehtir yüce ilâh. Münezzehtir kendisinden başkasına tesbih ve takdis yakışmayan. Münezzehtir en büyük izzet ve kerem sahibi. Münezzehtir lâyık olduğu hâlde izzet libasını giyen (Allah
Recep ayının amelleri
Recep ayının amelleri iki kısımdır:
A) Recep Ayının Bütün Günlerinde Yapılacak Ameller
Recep ayının belli bir gününe ait olmayıp her gününde okunan bu ameller şunlardır:
1- İmam Zeynelabidin'den (a.s) nakledilen şu duayı her gün okumak:
يا مَنْ يَمْلِكُ حَوائِجَ السّائِلينَ، ويَعْلَمُ ضَميرَ الصّامِتينَ، لِكُلِّ مَسْأَلَةٍ مِنْكَ سَمْعٌ حاضِرٌ وَجَوابٌ عَتيدٌ، اَللّـهُمَّ وَ مَوعيدُكَ، الصّادِقَةُ، وأَياديكَ الفاضِلَةُ، ورَحْمَتُكَ الواسِعَةُ، فأسْألُكَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ واَنْ تَقْضِيَ حَوائِجي لِلدُّنْيا وَالآخِرَةِ، اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ قَديرٌ.*
* Ey sâillerin hacetlerini elinde bulunduran ve susanların sırrını bilen (Allah)! Sen her isteği anında duyar ve her isteği yerine getirebilirsin. Allah'ım! Senin vaatlerin sadık, nimetlerin bol ve rahmetin geniştir. O halde, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni ve benim dünya ve ahiretle ilgili hacetlerimi vermeni diliyorum. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter."
2- İmam Cafer Sadık'ın (a.s) Recep ayının her gününde okuduğu şu duayı okumak:
خابَ الوافِدُونَ عَلى غَيْرِكَ، وَخَسِرَ المُتَعَرِّضُونَ إِلاّ لَكَ، وَضاعَ المُلِمُّونَ إِلاّ بِكَ، وَاَجْدَبَ الْمُنْتَجِعُونَ إِلاّ مَنِ انْتَجَعَ فَضْلَكَ، بابُكَ مَفْتُوحٌ لِلرّاغِبينَ، وَخَيْرُكَ مَبْذُولٌ لِلطّالِبينَ وَفَضْلُكَ مُباحٌ لِلسّائِلينَ، وَنَيْلُكَ مُتاحٌ لِلآمِلينَ، وَرِزْقُكَ مَبْسُوطٌ لِمَنْ عَصاكَ، وَحِلْمُكَ مُعْتَرِضٌ لِمَنْ ناواكَ، عادَتُكَ الإِحْسانُ اِلَى الْمُسيئينَ، وَسَبيلُكَ الاِبْقاءُ عَلَى الْمُعْتَدينَ، ُاَللّـهُمَّ فَاهْدِني هُدَى الْمُهْتَدينَ، وَارْزُقْني اجْتِهادَ المُجْتَهِدينَ، وَلا تَجْعَلْني مِنَ الْغافِلينَ الْمُبْعَدينَ، واغْفِرْ لي يَوْمَ الدّين
* "Senden başkasının kapısına giden mahrum kalır; senden gayrisi-ne yönelen ziyan eder; senin katından başkasına yönelen zayi olur ve senin fazl u kereminden başkasını uman kaybeder. Kapın talep edenlere açıktır; hayır ve ihsanın, arayanlara ulaşır. Fazl u keremin sâillere mu-bah, bağışın ümit edenlere hazır, rızkın sana isyan eden lere (dahi) açık-tır. Hilmin seni kastedenlere ulaşır. Kötülük edenlere iyilik etmek, senin sünnetin ve haddini aşanlarla müdara etmek senin yolundur. Allah'ım! O halde beni de hidayet edilmişlerin yoluna hidayet et. Bana da (itaatin yo-lunda) çaba gösterenlerin çabasını nasip buyur; beni (rahmetinden) uzaklaştırılmış gafillerden eyleme ve ceza (Kıyamet) gününde beni ba-ğışla."
3- İmam Cafer Sadık'tan (a.s) nakledilen şu duanın her gün okunması
اَللّـهُمَّ اِنّي اَساَلُكَ صَبْرَ الشّاكِرينَ لَكَ، وَعَمَلَ الْخائِفينَ مِنْك، وَيَقينَ الْعابِدينَ لَكَ، اَللّـهُمَّ اَنْتَ الْعَلِيُّ الْعَظيمُ، وَاَنَا عَبْدُكَ الْبائِسُ الْفَقيرُ، اَنْتَ الْغَنِيُّ الْحَميدُ، وَاَنَا الْعَبْدُ الذَّليل، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ وَاْمْنُنْ بِغِناكَ عَلى فَقْري، وَبِحِلْمِكَ عَلى جَهْلي، وَبِقُوَّتِكَ عَلى ضَعْفي، يا قَوِيُّ يا عَزيزُ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ الأَوصياءِ الْمَرْضِيِّينَ، وَاكْفِني ما اَهَمَّني مِنْ اَمْرِ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ .*
* "Allah'ım! Sana şükredenlerin sabrını, Senden korkanların amelini ve sana ibadet edenlerin yakinini diliyorum Senden. Allah'ım! Sen yüce-sin, azamet sahibisin; bense Senin zavallı ve fakir bir kulunum. Sen gani ve güzel sıfatlara sahipsin, bense zelil bir kulum. Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve zenginliğinle fakirliğime, hilim ve sabrınla cahil-liğime, gücünle zayıflığıma acı; ey güçlü ve izzet sahibi! Allah'ım! Mu-hammed'e ve onun beğenilmiş vasileri olan Ehlibeyt'ine rahmet et; dünya ve ahiretimle ilgili önemli sorunlarımı hallet, ey merhametlilerin en merhametlisi!"
4- Şeyh Tusî'nin naklettiğine göre, recep ayında her gün şu duanın okunması:
اَللّـهُمَّ يا ذَا الْمِنَنِ السّابِغَةِ، وَالآلاءِ الْوازِعَةِ، والرَّحْمَةِ الْواسِعَةِ، وَالْقُدْرَةِ الْجامِعَةِ، وَالنِّعَمِ الْجَسيمَةِ، وَالْمَواهِبِ الْعَظيمَةِ، وَالأَيادِي الْجَميلَةِ، والْعَطايَا الْجَزيلَةِ، يا مَنْ لا يُنْعَتُ بِتَمْثيلٍ، وَلا يُمَثَّلُ بِنَظيرٍ، وَلا يُغْلَبُ بِظَهيرٍ، يا مَنْ خَلَقَ فَرَزَقَ وَأَلْهَمَ فَأنْطَقَ، وَابْتَدَعَ فَشَرَعَ، وَعَلا فَارْتَفَعَ، وَقَدَّرَ فَأحْسَنَ، وَصَوَّرَ فَأتْقَنَ، وَاحْتَجَّ فَأبْلَغَ، وَاَنْعَمَ فَأسْبَغَ، وَاَعْطى فَأجْزَلَ، وَمَنَحَ فَأفْضَلَ، يا مَنْ سَما فِي الْعِزِّ فَفاتَ نَواظِرَ الأَبْصارِ، وَدَنا فِي الُّلطْفِ فَجازَ هَواجِسَ الأَفْكارِ، يا مَنْ تَوَحَّدَ باِلْمُلكِ فَلا نِدَّ لَهُ في مَلَكُوتِ سُلْطانِهِ، وَتفَرَّدَ بِالآلاء وَالْكِبرِياءِ فَلا ضِدَّ لَهُ في جَبَرُوتِ شَأنِهِ، يا مَنْ حارَتْ في كِبْرِياءِ هَيْبَتِهِ دَقائِقُ لَطائِفِ الأَوْهامِ، وَانْحَسَرَتْ دُونَ اِدْراكِ عَظَمَتِهِ خَطائِفُ أَبْصارِ الأَنامِ، يا مَنْ عَنَتِ الْوُجُوهُ لِهَيْبَتِهِ، وَخَضَعَتِ الرِّقابُ لِعَظَمَتِهِ، وَوجِلَتِ الْقُلُوبُ مِنْ خيفَتِهِ، اَسأَلُكَ بِهذِهِ الْمِدْحَةِ الَّتي لا* تَنْبَغي إِلاّ لَكَ، وَبِما وَأَيْتَ بِهِ عَلى نَفْسِكَ لِداعيكَ مِنَ الْمُؤْمِنينَ، وَبِما ضَمِنْتَ الإجابَةَ فيهِ عَلى نَفْسِكَ لِلدّاعينَ، يا أَسْمَعَ السّامِعينَ، وَابْصَرَ النّاظِرينَ، وَأَسْرَعَ الْحاسِبينَ، يا ذَا الْقُوَّةِ الْمَتينُ، صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ خاتَمِ النَّبِيّينَ، وَعَلى اَهْلِ بَيْتِهِ، وَاقْسِمْ لي في شَهْرِنا هذا خَيْرَ ما قَسَمْتَ، وَاحْتِمْ لي في قَضائِكَ خَيْرَ ما حَتَمْتَ، وَاخْتِمْ لي بِالسَّعادَةِ فيمَنْ خَتَمْتَ، وَأَحْيِني ما اَحْيَيْتَني مَوْفُوراً، وَأَمِتْني مَسْرُوراً وَمَغْفُوراً، وَتوَلَّ اَنْتَ نَجاتي مِنْ مُساءَلَةِ الْبَرْزَخِ، وَادْرَأْ عَنّي مُنْكَراً وَنَكيراً، وَاَرِ عَيْني مُبَشِّراً وَبَشيراً، وَاجْعَلْ لي اِلى رِضْوانِكَ وَجِنانِكَ مَصيراً، وَعَيْشاً قَريراً، وَمُلْكاً كَبيْراً، وَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ كَثيراً.*
* "Allah'ım! Ey bol bahşişlerin, çeşitli nimetlerin, geniş rahmetin, ek-siksiz kudretin, büyük nimetlerin, azametli bağışların, güzel bahşişlerin, sayısız lütuf ve ihsanların sahibi! Ey misalle anlatılmayan ve benzeri dü-şünülemeyen, hiçbir güce yenilmeyen (Allah)! Ey yaratıp da rızk veren, (manaları) ilham edip de konuşturan, örneği olmadan eşsiz bir yaratılışı başlatan, yücelip de (her türlü düşünce ve tasavvuru) aşan, her şeye bir ölçü koyup da en iyi şekilde takdir eden, her şeyi en sağlam ve mükem-mel şekliyle tasvir eden, en açık ve net delilleri tebliğ eden, nimet verip de bollaştıran, bahşiş edip de çoğaltan, hadsiz hesapsız lütuf ve ihsanda bulunan (Allah)! Ey basiret gözlerinin idrak edemeyeceği izzet derecele-rine yücelen, lütuf ve ihsanda düşünce ve hayallere sığmayacak kadar yakın olan (Rabbim)! Ey âlemin padişahlığını elinde bulunduran ve sul-tanlığında hiçbir ortağı olmayan; ey nimet vermede eşi olmayan, celal ve ceberutunda zıddı bulunmayan; ey heybetinin yüceliğinde en dakik akıl-ları dahi şaşkın bırakan; ey azametini idrak etmekte en ince basiret sa-hiplerini dahi âciz bırakan; ey makam sahipleri heybeti karşısında alça-lan, boyunlar, azameti karşısında eğilen ve kalpler, korkusundan titreyen (Rabbim)! Başkasına lâyık olmayan bu medh u senalar hürmetine, dua eden müminlere vermeyi kendine gerekli kıldığın ve onlara icabet etmeye kefil olduğun şeyler hakkına senden istiyorum.
Ey en iyi duyan ve en iyi gören, ey en çabuk hesaba çeken; ey sağlam ve eksiksiz kuvvet sahibi (Allah'ım)! Peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed'e ve onun Ehlibeyti'ne rahmet et ve bu (mübarek) ayımızda en hayırlı kısmetini bana nasip buyur; kesinleştirdiğin en hayırlı hükmünü benim için takdir et ve sonunu hayırlı kıldığın kimseler içinde benim de sonumu saadetle sona erdir. Beni diri tuttuğun müddetçe bollukta yaşat; ölürken sevinçli ve bağışlanmış olarak öldür. Beni Berzah soruşturma-sından kurtarmayı kendin üstlen; Münker ve Nekir'i benden uzaklaştır, Mübeşşir ve Beşir'i (müjdeci melekleri) benim gözüme göster; yolumu rızvan ve cennetine çıkar; bana hoş bir hayat ve büyük bir sultanlık nasip eyle. Muhammed ve Ehlibeyt'ine çok rahmet et.
5- Hz. Mehdi'nin (a.s) Ebu Cafer Muhammed İbn Osman İbn Said'e (r.a) recep ayının her gününde okunması için yazdığı dua:
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحيمِ
اَللّـهُمَّ اِنّي اَساَلُكَ بِمَعاني جَميعِ ما يَدْعُوكَ بِهِ وُلاةُ اَمْرِكَ، الْمَأمُونُونَ عَلى سِرِّكَ، الْمُسْتَبْشِرُونَ بِأَمْرِكَ، الْواصِفُونَ لِقُدْرَتِكَ الْمُعلِنُونَ لِعَظَمَتِكَ، اَسأَلُكَ بِما نَطَقَ فيهِمْ مِنْ مَشِيَّتِكَ، فَجَعَلْتَهُمْ مَعادِنَ لِكَلِماتِكَ، وَاَرْكاناً لِتَوْحيدِكَ، وَآياتِكَ وَمَقاماتِكَ الَّتي لا تَعْطيلَ لَها في كُلِّ مَكانٍ، يَعْرِفُكَ بِها مَنْ عَرَفَكَ، لا فَرْقَ بَيْنَكَ وَبَيْنَها إِلاّ اَنَّهُمْ عِبادُكَ وَخَلْقُكَ، فَتْقُها وَرَتْقُها بِيَدِكَ، بَدْؤُها مِنْكَ وَعَوْدُها اِلَيكَ اَعْضادٌ واَشْهادٌ ومُناةٌ واَذْوادٌ وَحَفَظَةٌ وَرُوّادٌ، فَبِهمْ مَلأْتَ سَمائكَ وَاَرْضَكَ حَتّى ظَهَرَ اَنْ لا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ، فَبِذلِكَ اَساَلُكَ، وَبِمَواقِعِ الْعِزِّ مِنْ رَحْمَتِكَ، وَبِمَقاماتِكَ وَعَلاماتِكَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ، واَنْ تَزيدَني إيماناً وَتَثْبيتاً، يا باطِناً في ظُهُورِهِ وَظاهراً في بُطُونِهِ وَمَكْنُونِهِ، يا مُفَرِّقاً بَيْنَ النُّورِ وَالدَّيْجُورِ، يا مَوْصُوفاً بِغَيْرِ كُنْهٍ، وَمَعْرُوفاً بِغَيْرِ شِبْهٍ، حادَّ، كُلِّ مَحْدُودٍ، وَشاهِدَ كُلِّ مَشْهُودٍ، وَمُوجِدَ كُلِّ مَوْجُودٍ، وَمُحْصِيَ كُلِّ مَعْدُودٍ، وَفاقِدَ كُلِّ مَفْقُودٍ،لَيْسَ دُونَكَ مِنْ مَعْبُودٍ، اَهْلَ الْكِبْرِياءِ وَالْجُودِ، يا مَنْ لا يُكَيَّفُ بِكَيْفٍ، وَلا يُؤَيَّنُ بِاَيْنٍ، يا مُحْتَجِباً عَنْ كُلِّ عَيْنٍ، يا دَيْمُومُ يا قَيُّومُ وَعالِمَ كُلِّ مَعْلُومٍ، صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ، وَعَلى عِبادِكَ الْمُنْتَجَبينَ، وَبَشَرِكَ الُْمحْتَجِبينَ، وَمَلائِكَتِكَ الْمُقَرَّبينَ، وَالْبُهْمِ الصّافّينَ الْحافّينَ، وَبارِكْ لَنا في شَهْرِنا هذَا الْمُرَجَّبِ الْمُكَرَّمِ وَما بَعْدَهُ مِنَ الأَشْهُرِ الْحُرُمِ، وَاَسْبِغْ عَلَيْنا فيهِ النِّعَمَ، وَاَجْزِلْ لَنا فيهِ الْقِسَمَ، وَاَبْرِرْ لَنا فيهِ الْقَسَمَ بِاسْمِكَ الأَعْظَمِ الأَجَلِّ الأَكْرَمِ الَّذي وَضَعْتَهُ عَلى النَّهارِ فَأضاءَ، وَعَلى اللَّيْلِ فَأظْلَمَ، وَاْغفِرْ لَنا ما تَعْلَمُ مِنّا وَما لا نَعْلَمُ، وَاعْصِمْنا مِنَ الذُّنُوبِ خَيْرَ الْعِصَمِ، وَاكْفِنا كَوافِيَ قَدَرِكَ، واْمنُنْ عَلْيْنا بِحُسْنِ نَظَرِكَ، وَلا تَكِلْنا اِلى غَيْرِكَ، وَلا تَمْنَعْنا مِنْ خَيْرِكَ وَبارِكَ لَنا فيما كَتَبْتَهُ لَنا مِنْ اَعْمارِنا، واَصْلحْ لنا خَبيئَةَ اَسْرارِنا، واَعْطِنا مِنْكَ الأَمانَ، وَاْستَعْمِلْنا بِحُسْنِ الإِيْمانِ وَبَلِّغْنا شَهْرَ الصِّيامِ وَما بَعْدَهُ مِنَ الأَيّامِ وَالأَعْوامِ يا ذَا الْجَلالِ والإِكْرامِ. *
* Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla.
Allah'ım! Sırrına emin kıldığın, emrine sevinen, kudretini vasfeden, azametini açıklayan emir sahiplerinin ettiği bütün duaların mana ve mef-humu hakkına sana yalvarıyorum. Onlar hakkında geçerli kıldığın meşiyyetin hakkına sana el açıyorum; onlar öyle kimselerdir ki meşiyye-tinle kendi kelimelerinin (sırlarının) madeni, tevhidinin, bütün mekânlar-da geçerli olan ve seni tanımaya vesile olan ayetlerinin ve makamlarının rükünleri kıldın. Seninle onların arasındaki fark, onların senin kulların ve yaratıkların olmalarıdır. Onların her şeyi senin elindedir; başlangıçları senden ve dönüşleri de sanadır. Onlar (dininin) destekçileri, şahitleri, davetçileri, savunucuları, koruyucuları ve önderleridirler. Onlar vasıtasıyla yeri göğü doldurdun; böylece senden başka bir ilâh olmadığı (gerçeği) ortaya çıktı. O hâlde bütün bunların ve rahmetinin izzet mevkileri ve makamların ve nişanelerin hakkına senden Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni ve iman ve (doğru yolda) sebatımı artırmanı diliyorum. Ey aşikâr olduğu hâlde gizli ve gizli olduğu halde aşikâr olan! Ey nurla zulmeti birbirinden ayıran, ey zatına varılmadan vasfedilen, benzeri olmadan tanınan! Ey mahdut olan her şeyin ölçü ve sınırını belirleyen ve ey şühud edilen her şeyin şâhidi; bütün varlıkları var eden, sayılan her şeyi sayan, olumsuz (selbî) sıfatlar kendisinde bulunmayan (Allah)! Senden başka bir mabud yoktur; yücelik ve cömertlik ehli sensin.
Ey hiçbir keyfiyetle vasıflanmayan; hiçbir mekânda yer tutmayan; bütün gözlerden gizli kalan (Rabbim)! Ey ebedi varlık, ey varlıkları ayakta tutan ve bilinen her şeyi bilen, Muhammed ve Ehlibeyt'ine, seçilmiş kullarına, perde arkasında tuttuğun insanlara, yakın meleklerine ve emrine hazır dilsizlere rahmet et ve bu yüce recep ayımızı ve ondan sonra gelecek olan haram (hürmetli) ayları bizlere mübarek kıl. Bu ayda nimetlerini bize bollaştır; kısmetimizi çoğalt ve bereketli kıl; en azametli, en yüce ve de-ğerli ismin hakkına; öyle bir isimdir ki o, gündüze koyduğunda aydınlandı; geceye koyduğunda karardı. (Allah'ım!) Senin bildiğin ve bizim bilmedi-ğimiz kötü amellerimizi bağışla. Bizi en iyi şekilde günahlardan koru. Kendi takdirinle bize yeterli ol. Bize iyi bakışınla minnette bulun; bizi ken-dinden başkasına bırakma; hayrına ulaşmamızı önleme; bizim için yaz-dığın ömrümüzü bereketli kıl; içimizdeki kötülükleri ıslâh et; bizi kendi azap ve gazabından koru; bize iyi bir imanla amel etmeyi nasip buyur; bizi oruç ayına (ramazana) ve ondan sonra gelecek günler ve yıllara (sağlıkla) ulaştır ey celâl ve kerem sahibi (Allah)!
6- Hz. Mehdi'nin (a.s) Şeyh Ebulkasım'a (r.a) yazdığı şu duayı recep ayının her gününde okumak:
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسأَلُكَ بِالْمَوْلُودَيْنِ في رَجَب مُحَمَّد بْنِ عَليٍّ الثاني وَابْنِهِ عَلِيِّ بْنِ مُحَمَّدٍ الْمُنْتَجَبِ، وَاَتَقَرَّبُ بِهِما اِلَيْكَ خَيْرَ الْقُرَبِ، يا مَنْ اِلَيْهِ الْمَعْرُوفُ طُلِبَ، وَفيـما لَدَيْهِ رُغِبَ، اَسأَلُكَ سُؤالَ مُقْتَرِفٍ مُذْنِبٍ قَدْ اَوْبَقَتْهُ ذُنُوبُهُ، وَاَوْثَقَتْهُ عُيُوبُهُ، فَطالَ عَلَى الْخَطايا دُؤُوبُهُ، وَمِنَ الرَّزايا خُطُوبُهُ، يَسْأَلُكَ التَّوْبَةَ وَحُسْنَ الأَوْبَةِ والنُّزْوعَ عَنِ الْحَوْبَةِ، وَمِنَ النّارِ فَكاكَ رَقَبَتِهِ، وَالْعَفْوَ عَمّا في رِبْقَتِهِ، فَاَنْتَ مَوْلايَ اَعْظَمُ اَمَلِهِ وَثِقَتِهِ، اَللّـهُمَّ واَسأَلُكَ بِمَسائِلِكَ الشَّريفَةِ، وَوَسائِلِكَ الْمُنيفَةِ اَنْ تَتَغَمَّدَني في هذَا الشَّهْرِ بِرَحْمَةٍ مِنْكَ واسِعَةٍ، وَنِعْمَةٍ وازِعَةٍ، وَنَفْسٍ بِما رَزَقْتَها قانِعَةٍ، اِلى نُزُولِ الحافِرَةِ وَمَحلِّ الآخِرَةِ وَما هِيَ اِلَيْهِ صائِرَةٌ. *
* Allah'ım! Recep ayında dünyaya gelen (iki yüce velin olan) ikinci Muhammed İbn Ali (İmam Muhammed Tâkî) ve onun seçilmiş oğlu Ali İbn Muhammed (İmam Ali Nakî) hürmetine sana yalvarıyor ve onlar vasıtasıyla sana en iyi şekilde yakınlaşmayı hedef ediniyorum. Ey kendisinden iyilik istenilen ve katında olana rağbet edilen zat! Günahlara boğulan, günahlarından dolayı helâk olup, kusurlarının elinde esir olan, bu yüzden uzun zaman hatalara alışan, bunun sıkıntı ve kederini çekip sonra (kapına) gelip tövbe edip kabulünü isteyen, günahlardan uzaklaş-mayı, (cehennem) ateşinden kurtulmayı ve üzerinde bulunan vizr u veba-linin affını dileyen birisi gibi sana yalvarıyor ve senden aynı şeyleri ben de diliyorum. Ey Mevla'm! Böyle birisinin ümit ve güvencesi ancak sen-sin.
Allah'ım! (yine) şerefli meselelerin ve yüce vesilelerin hürmetine senden, beni bu ayda geniş rahmetine ve çeşitli nimetlerine boğmanı, kabre inip âhiret yurduna varıncaya kadar bana, verdiğin rızka yetinen bir nefis bağışlamanı diliyorum.
7- Yine Hz. Mehdi'nin (a.s) naibi Şeyh Ebulkasım Hüseyn İbn Ruh'tan (r.a) şöyle rivayet edilmiştir:
Recep ayında ziyaretine gittiğin Allah'ın Masum Velileri'ni şu cümlelerle ziyaret et:
الْحَمْدُ للهِ الَّذي اَشْهَدَنا مَشْهَدَ اَوْلِيائِهِ في رَجَب، وَاَوْجَبَ عَلَيْنا مِنْ حَقِّهِمْ ما قَدْ وَجَبَ، وَصَلَّى اللهُ عَلى مُحَمَّدٍ الْمُنْتَجَبِ، وَعَلى اَوْصِيائِهِ الْحُجُبِ، اَللّـهُمَّ فَكَما اَشْهَدْتَنا مَشْهَدَهُمْ فَاَنْجِزْ لَنا مَوْعِدَهُمْ، وَاَوْرِدْنا مَوْرِدَهُمْ، غَيْرَ مُحَلَّئينَ عَنْ وِرْدٍ في دارِ الْمُقامَةِ والْخُلْدِ، وَالسَّلامُ عَلَيْكُمْ اِنّي قَصَدْتُكُمْ وَاعْتَمَدْتُكُمْ بِمَسْأَلَتي وَحاجَتي وَهِيَ فَكاكُ رَقَبَتي مِنَ النّارِ، وَالْمَقَرُّ مَعَكُمْ في دارِ الْقَرارِ مَعَ شيعَتِكُمُ الأَبْرارِ، وَالسَّلامُ عَلَيْكُمُ بِما صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدّارِ، اَنَا سائِلُكُمْ وَآمِلُكُمْ فيـما اِلَيْكُمُ التَّفْويضُ، وَعَلَيْكُمْ التَّعْويضُ فَبِكُمْ يُجْبَرُ الْمَهيضُ وَيُشْفَى الْمَريضُ، وَما تَزْدادُ الأَرْحامُ وَما تَغيضُ، اِنّي بِسِرِّكُمْ مُؤْمِنٌ، وَلِقَوْلِكُمْ مُسَلِّمٌ، وَعَلَى اللهِ بِكُمْ مُقْسِمٌ في رَجْعي بِحَوائِجي وَقَضائِها وَاِمْضائِها وَاِنْجاحِها وَاِبْراحِها، وَبِشُؤوني لَدَيْكُمْ وَصَلاحِها، وَالسَّلامُ عَلَيْكُمْ سَلامَ مُوَدِّعٍ، وَلَكُمْ حَوائِجَهُ مُودِعٌ يَسْأَلُ اللهَ اِلَيْكُمْ الْمَرْجِعَ وَسَعْيُهُ اِلَيْكُمْ غَيْرُ مُنْقَطِعٍ، وَاَنْ يَرْجِعَني مِنْ حَضْرَتِكُمْ خَيْرَ مَرْجِع اِلى جَناب مُمْرِع، وَخَفْضِ عَيْشٍ مُوَسَّعٍ، وَدَعَةٍ وَمَهَلٍ اِلى حينِ الأَجَلِ، وَخَيْرِ مَصيرٍ وَمَحَلٍّ، في النَّعيمِ الأَزَلِ، وَالْعَيْشِ الْمُقْتَبَلِ وَدَوامِ الأُكُلِ، وَشُرْبِ الرَّحيقِ وَالسَّلْسَلِ، وَعَلٍّ وَنَهَلٍ، لا سَأَمَ مِنْهُ وَلا مَلَلَ، وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكاتُهُ وَتَحِيّاتُهُ عَلَيْكُمْ حَتّىَ الْعَوْدِ اِلى حَضْرَتِكُمْ، والْفَوزِ في كَرَّتِكُمْ، وَالْحَشْرِ في زُمْرَتِكُمْ، وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكاتُهُ عَلَيْكُمْ وَصَلَواتُهُ وَتَحِيّاتُهُ، وَهُوَ حَسْبُنا وَنِعْمَ الْوَكيلُ.*
* Bizi recep ayında kendi velilerinin türbelerinde hazır eden ve onla-rın haklarını üzerimize farz kılan Allah'a hamdolsun. Allah, seçkin Mu-hammed'e ve (değer ve faziletleri olduğu gibi) tanınmayan vasîlerine rahmet etsin.
Allah'ım! Bizi (ziyaret için) onların türbelerinde hazır ettiğin gibi, (Kı-yamet günü) onların varacağı yere de vardır; onların gireceği ebediyyet yurduna (cennete) bizleri de götür.
Selâm olsun size (ey Allah'ın velileri), ben size yönelerek ve size gü-venerek kendi dilek ve hacetimi (Allah'tan) istemeye geldim. Dilek ve ha-cetim, ateşten kurtulmak ve ebediyyet yurdunda, iyi dostlarınızla birlikte sizlerin yanınızda yer almaktır. Selâm olsun size (Allah yolunda her türlü belâ ve zorluğa gösterdiğiniz) sabırdan dolayı. Ne de güzel yurttur ka-zandığınız son yurt (cennet). Ben (Hak Teâlâ) tarafından görevlendirildi-ğiniz ve yetki sahibi olduğunuz şeylerde size ümit besliyor, hacetimi siz-den istiyorum. Kırık gönüller sizinle düzelir; hasta sizinle şifa bulur. Ra-himler çok veya az doğurur. Ben sizin hakikatinize inanıyor ve sözlerinize boyun eğiyorum. Hacetlerimi isterken, onların hükme bağlanması, imza-lanması, yerine gelmesi. büyümesi ve sizin yanınızdaki durumumun dü-zelmesi için Allah'ı sizin (hürmet ve makamınıza) ant veriyorum. Sizi, ve-da eden ve hacetlerini yanınızda emanet bırakıp (yerine gelmesini ümit eden), Allah'tan tekrar size dönmeyi ve ziyaretinizden kopmamayı dile-yen birisi gibi selâmlıyorum.
Allah'tan, huzurunuzdan döndüğümde beni hayır ve bereket dolu bir yere, ölünceye kadar bolluk ve rahatlık içinde geçecek bir hayata döndürmesini, ölünce de gidişimi hayırlı bir gidiş ve yerimi ezelî nimet-lerle dolu, mutlu bir hayat, daimî yiyecekler, Rahîq ve Selsebîl gibi hiçbir zaman bıkkınlık ve rahatsızlık getirmeyen hoş içeceklerle donatılan bir yer kılmasını istiyorum. Yeniden huzurunuza dönünceye, dönüşünüzde saadete kavuşuncaya ve Kıyamet gününde safınızda haşredilinceye ka-dar Allah'ın rahmeti, bereketleri ve selâmları sizlerin üzerinize olsun; (tekrar) Allah'ın rahmeti, bereketleri, rahmet ve selâmları sizin üzerinize ol-sun. O bize yeter ve O ne güzel vekildir!
8- Seyyid İbn Tâvûs, (r.a) Muhammed İbn Zekvân'dan (r.a) şöyle naklediyor: İmam Cafer Sadık'a (a.s); "Canım sana feda olsun, işte recep ayına girmiş bulunuyoruz; Allah'ın beni faydalandıracağı bir duayı bana öğretmenizi istiyorum." dedim.
İmam (a.s), "Yaz" diye buyurdu:
"Bismillahirrahmanirrahim"
Recep ayının her gününde akşam, sabah, gece ve gündüz kıldığın namazların ardından şu duayı oku:
يَا مَنْ اَرْجُوهُ لِكُلِّ خَيْرٍ، وَآمَنَ سَخَطَهُ عِنْدَ كُلِّ شَرٍّ، يا مَنْ يُعْطِي الْكَثيرَ بِالْقَليلِ، يا مَنْ يُعْطي مَنْ سَأَلَهُ يا مَنْ يُعْطي مَنْ لَمْ يَسْأَلْهُ وَمَنْ لَمْ يَعْرِفْهُ تَحَنُّناً مِنْهُ وَرَحْمَةً، اَعْطِني بِمَسْأَلَتي اِيّاكَ جَميعَ خَيْرِ الدُّنْيا وَجَميعَ خَيْرِ الآخِرَةِ، وَاصْرِفْ عَنّي بِمَسْأَلَتي اِيّاكَ جَميعَ شَرِّ الدُّنْيا وَشَرِّ الآخِرَةِ، فَاِنَّهُ غَيْرُ مَنْقُوصٍ ما اَعْطَيْتَ، وَزِدْني مِنْ فَضْلِكَ يا كَريمُ.*
* Ey her hayrını ümit ettiğim ve her kötülükte gazabından güvencede olmayı umduğum (Rabbim)! Ey aza karşılık çok veren; ey rahmet ve şef-katinden dolayı isteyene de, istemeyene de veren. Sana yalvarıyorum, dünya ve âhiret hayrının hepsinden bana da nasip buyur. Bütün dünya ve âhiret şerrini benden uzaklaştır. Şüphesiz senin verdiğinde azalma olmaz. Kendi fazl u kereminden bana verdiğini artır; ey Kerim (Allah)!
Ravi şöyle devam ediyor: Sonra İmam (a.s) sol eliyle sakalını tut-tuğu halde sağ işaret parmağını hareket ettirerek bu duayı okudu ve ardından şu cümleleri ekledi:
يا ذَا الْجَلالِ وَالاِكْرامِ، يا ذَا النَّعْماءِ وَالْجُودِ، يا ذَا الْمَنِّ وَالطَّوْلِ، حَرِّمْ شَيْبَتي عَلَى النّارِ.*
* "Ey celâl ve kerem sahibi, ey (sonsuz) nimetler ve cömertlik sahibi, ey bağış ve ihsan sahibi, şu beyaz sakalımı (cehennem) ateşine haram kıl."
9- Resulullah'tan (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: "Kim Recep ayın-da yüz defa:
«اَسْتَغْفِرُ اللهَ لا اِلـٰهَ إِلاّ هُوَ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ وَاَتُوبُ اِلَيْهِ»*
* "Kendisinden başka ilâh olmayan, tek olup ortağı bulunmayan Allah'tan, bağışlanma diliyor ve ona tövbe ediyorum."
söyler, ardından da sadaka verirse, Allah onun sonunu rahmet ve mağfiretle hatmeder. Kim dört yüz defa söylerse, Allah yüz şehidin sevabını kendisine verir."
10- Yine Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: "Kim recep ayında bin defa: 'Lâ ilâhe illallah' söylerse, Allah-u Teâlâ onun için bin hasene yazar ve cennette yüz şehir bina eder."
11- Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: "Kim recep ayında yetmiş defa sabahleyin, yetmiş defa da akşamleyin:
«اَسْتَغْفِرُ اللهَ وَاَتُوبُ اِلَيْهِ»
"Allah'tan bağışlanma diler ve O'na tövbe ederim"
diyerek Allah'tan mağfiret diler ve yetmişinci defanın ardından elleri-ni kaldırarak:
«اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لي وَتُبْ عَلَيَّ»
"Allah'ım, bağışla beni ve tövbemi kabul eyle!"
diye yalvarır ve recep ayında ölürse, Allah'ın hoşnutluğunu kazanarak ölür ve recep ayının bereketiyle cehennem ateşine müptelâ olmaz."
12- Bu ayda Rahim Allah'ın mağfiretini kazanmak için bin defa şu zikri söylemek:
«اَسْتَغْفِرُ اللهَ ذَا الْجَلالِ وَالاِكْرامِ مِنْ جَميعِ الذُّنُوبِ وَالآثامِ»*
* "Celâl ve ikram sahibi Allah'tan, bütün günahlar ve suçlar için mağfi-ret diliyorum."
13- Merhum Seyyid İbn Tâvûs (r.a) recep ayında İhlâs (Kul Huvellah-u Ehed) Suresi'ni on bin veya bin yahut da yüz defa okun-ması için büyük sevap ve faziletler zikretmiştir. Bu cümleden şöyle ri-vayet etmiştir: "Kim İhlâs Suresi'ni recep ayının cuma günü okursa, bu, kıyamet günü onu cennete cezp edecek bir nur olur."
14- Yine Merhum Seyyid İbn Tâvûs (r.a) şöyle rivayet etmiştir. "Kim recep ayından bir gün oruç tutar ve dört rekât namaz kılarak bi-rinci rekâtta (Fâtiha'dan sonra) yüz defa Âyete'l-Kürsî ve ikinci rekât-ta da iki yüz defa İhlâs (Kul Huvellah-u Ehed) Suresi'ni okursa, mut-laka ölmeden önce cennetteki yerini ya kendisi ya da bir başkası gö-rür."
15- Seyyid (r.a) bir başka rivayeti ise, Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir. "Kim recep ayının cuma günü, öğle ve ikindi namazları ara-sında dört rekât namaz kılar da her rekâtta bir Fâtiha ve yedi defa Âyete'l-Kürsî ve beş defa İhlâs Suresi'ni okur ve namazını bitirdikten son-ra da on defa:
«اَسْتَغْفِرُ اللهَ الَّذي لا اِلـٰهَ إِلاّ هُوَ وَاَسْأَلُهُ التَّوْبَةَ»*
* "Kendisinden başka ilâh olmayan, tek olup ortağı bulunmayan Al-lah'tan, bağışlanma diliyor ve O'na tövbe ediyorum."
söylerse, namazı kıldığı günden itibaren öleceği güne kadar Allah her günü için bin hasene yazar; okuduğu her ayet karşılığında cennette kırmızı yakuttan bir şehir ve her harfin karşılığında beyaz inciden bir saray verir; onu Huru'liyn ile evlendirir, ondan tamamen razı olur; (Allah katında) abitlerden yazılır ve akıbeti saadet ve mağfiretle sona erer..."
16- Recep ayının Perşembe, cuma ve cumartesi günlerinin orucu da bu ayın çok faziletli amellerinden birisidir. Bir rivâyette: "Kim ha-ram ayların perşembe, cuma ve cumartesi günlerini oruç tutarsa, ken-disi için dokuz yüz yıl ibadetin sevâbı yazılır." diye nakledilmiştir.
17- Resûlullah'tan (s.a.a) nakledilen bir hadiste şöyle denilmiştir: "Kim bu ayda her gece iki rekât olmak üzere altmış rekât namaz kılar ve her rekâtta bir defa 'Fâtiha', üç defa 'Kâfirûn' ve bir defa da 'İhlâs' Suresi'ni okur ve selam verdikten sonra ellerini gökyüzüne kaldırarak şu duâyı okur:
لا اِلـٰهَ إلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، يُحْيي وَيُميتُ، وَهُوَ حَيٌّ لا يَمُوتُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ قَديرٌ، وَاِلَيْهِ الْمَصيرُ، وَلا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إِلاّ بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظيمِ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ النَّبِيِّ الاُْمِّيِّ وَآلِهِ*
* "Allah'tan başka bir ilâh yoktur; tektir ve ortağı yoktur; padişahlık ve hamd O'na mahsustur; diriltir ve öldürür; O ise diridir ve hiçbir zaman öl-mez. Bütün hayırlar O'nun elindedir ve O'nun her şeye gücü yeter. Her şeyin dönüşü O'nadır. Yüce ve azametli Allah'a dayanmayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur. Allah'ım! Ümmî peygamber Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et."
sonra da ellerini yüzüne sürerse, Allah duasını kabul eder ve ona alt-mış hac ve umre sevabı verir."
18- Yine Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: "Kim recep ayının gecelerinden birinde, iki rekât namazda yüz defa İhlâs Suresi'ni okursa, Allah yolunda yüz yıl oruç tutmuş gibi olur ve Allah cennette her peygamberin komşuluğunda birer saray verir kendisine."
19- Bir başka rivayette Allah Resulü'nden (s.a.a) şöyle nakledil-miştir: "Recep gecelerinden birinde on rekât namaz kılarak, her rekât-ta bir defa Fâtiha, bir defa Kâfirûn Suresi ve üç defa da İhlâs Suresi'-ni okursa, Allah yaptığı günahları bağışlar."
20- Merhum Allame Meclisî "Zâdü'l-Meâd" kitabında Emirü'l-Mü'minin Hz. Ali (a.s) kanalıyla Resulullah'tan (s.a.a) şöyle naklet-mektedir: "Kim recep, şaban ve ramazan ayının her gecesinde ve gün-düzünde Âyete'l-Kürsî'yi, Kâfirûn, İhlâs, Felak ve Nâs surelerinin her birini üç defa okur, ardından üç defa:
سُبْحانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلا اِلـٰهَ إلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ، وَلا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إِلاّ بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظيمِ،*
* "Allah bütün eksikliklerden münezzehtir. Hamt, Allah'a mahsustur. Allah'tan başak ilâh yoktur, Allah en yücedir; Yüce ve ulu Allah'a dayan-mayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur."
Üç defa:
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ،
(Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et.)
Üç defa:
اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤمِنينَ وَالْمُؤمِناتِ،
(Allah'ın bütün mümin erkek ve kadınları bağışla.)
ve dört yüz defa da:
اَسْتَغْفِرُ اللهَ وَاَتُوبُ اِلَيْهِ
(Allah'tan bağışlanma diliyor ve O'na tövbe ediyorum.)
söylerse, Allah günahlarını bağışlar.
Yine Allâme Meclisî bu ayın her gecesinde bin defa şu zikri söylemenin sünnet olduğunu da nakletmiştir.
«لا اِلـٰهَ إلاَّ اللهُ»
(Allah'tan başka ilâh yoktur.)
RAGÂİB GECESİ (KANDİLİ)
Recep ayının ilk cuma gecesine "Ragâib" gecesi (Ragâib Kandili) denir. Merhum Seyyid İbn Tâvûs'un "İkbal" kitabında ve Merhum Al-lâme Meclisî'nin "İcazet-ü Benî Zühre"de rivayet ettikleri gibi, bu ge-ceyle ilgili olarak Resul-i Ekrem'den (s.a.a) çok faziletli bir amel nak-ledilmiştir. Bu amelin faziletlerinin en önemlisi, çok günahların bağış-lanmasıdır.
Yine kim bu namazı kılarsa, mezara koyulacağı ilk gece, Allah-u Teâlâ bu namazın sevabını, açık ve güzel bir yüz ve fasih bir dille onun yanına gönderir. Oraya vardığında, o adama hitaben şöyle der:
"Müjdeler olsun sana ey dostum; her zorluktan kurtuldun artık." Adam: "Kimsin sen?" der; "Senin yüzünden daha güzel bir yüz gör-medim ve senin sözünden daha tatlı bir söz duymadım; senin kokun-dan daha hoş bir koku, koklamadım." cevabında: "Ey dostum!" der, "Ben senin falan gece, falan şehirde, falan yılda kıldığın namazın seva-bıyım. İşte bu gece, hakkını eda etmeye, seni yalnızlıktan kurtarmaya, korkunu gidermeye geldim. Sur'a üflendiği zaman ise mahşerde üzerine gölge düşüreceğim. Artık sevin ve bil ki, hayrı kaybetmezsin hiçbir zaman."
Bu amelin yapılış şekli şöyledir:
Önce recebin ilk perşembesini oruç tutar; akşamleyin ise akşam ve yatsı namazı arasında iki rekât şeklinde on iki rekât namaz kılar ve her rekâtta Fâtiha Suresi'ni bir defa, Kadir Suresi'ni üç defa, İhlâs Suresi'ni on iki defa okur. Namazı bitirdikten sonra ise yetmiş defa şu zikri söy-ler:
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ وَعَلى آلِهِ
(Allah'ım! Ümmî peygamber Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et)
sonra da secdeye giderek yetmiş defa şu zikri söyler:
سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّ الْمَلائِكَةِ وَالرُّوحِ
(Melekler ve Ruh'un Rabbi Allah, mukaddes ve bütün noksanlıklar-dan münezzehtir.)
secdeden kalktıktan sonra da yetmiş defa şöyle zikreder:
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَتَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ، اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيُّ الأَعْظَمُ
(Allah'ım! Bağışla, merhamet et; hakkımızda bildiğin kötülüklerimiz-den geç; doğrusu en yüce ve ulu ancak sensin.)
sonra bir daha secdeye giderek yine yetmiş defa şöyle söyler:
سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّ الْمَلاَئِكَةِ وَالرُّوحِ
(Melekler ve Ruh'un Rabbi Allah, mukaddes ve bütün noksanlıklar-dan münezzehtir.)
sonra da hacetlerini ister; inşaallah icabet olur.
Bu ayda özel bir fazilet ve sevabı olan amellerden birisi de, umre yapmaktır. Bir rivayette, "Sevabı haccın sevabının ardından gelir." şeklinde geçmektedir. Bir rivayette ise şöyle geçer:
İmam Zeynülabidin (a.s) bir recep ayında umreye gitmişti. İmam (a.s) Kâbe-i Şerife'nin yanında namaz kılar ve gece gündüz secde ede-rek şu zikri okurdu secdesinde:
عَظُمَ الذَّنْبُ مِنْ عَبْدِكَ فَلْيَحْسُنِ الْعَفْوُ مِنْ عِنْدِكَ
(Kulunun günahı büyüdü; o hâlde senin bağışlaman güzel olsun.)
Yine bu ayda yapılmasının büyük meziyeti ve özel bir yeri olan ve Ehlibeyt İmamları tarafından tavsiye edilen amellerden birisi de İmam Rıza'nın (a.s) Meşhed'deki türbesini ziyaret etmektir.
B) Recep Ayının Bazı Gece Ve Gündüzlerine Ait Ameller
Birinci Gece
Recebin birinci gecesi, çok faziletli gecelerden birisidir. Bu gece-lerde yapılması müstehab olan bazı önemli ameller şunlardır:
1- Recep ayının hilâlini gördüğü zaman şu duayı okumak:
اَللّـهُمَّ اَهِلَّهُ عَلَيْنا بِالأَمْنِ وَالاِيـمانِ وَالسَّلامَةِ وَالاِسْلامِ رَبّي وَرَبُّكَ اللهُ عَزَّوَجَلَّ.*
** "Allah'ım! Şu hilâli bize emniyet, iman, sağlık, telsimiyetle birlikte (geçireceğimiz bir ayın) başlangıcı kıl. (Ey ay) benim ve senin Rabbin olan Allah Azze ve Celle'dir."
Resul-i Ekrem'in (s.a.a) de hilâli gördüğü zaman şu duayı okudu-ğu nakledilmiştir:
اَللّـهُمَّ بارِكْ لَنا في رَجَبٍ وَشَعْبانَ، وبَلِّغْنا شَهْرَ رَمَضانَ، واَعِنّا عَلَى الصِّيامِ وَالْقِيامِ وَحِفْظِ اللِّسانِ، وَغَضِّ الْبَصَرِ، وَلا تَجْعَلْ حَظَّنا مِنْهُ الْجُوعَ وَالْعَطَشَ .*
* "Allah'ım! Recep ve şaban ayını bizim için bereketli kıl; bizi rama-zan ayına ulaştır ve bize bu ayın orucunu tutmada, hakkını yerine getir-mede, (yasak kıldığın şeylerden) dilimizi korumada ve gözümüzü kapa-mada yardımcı ol. Bu aydan bize sadece açlık ve susuzluk nasip etme."
2- Gusletmek. Bazı âlimler Resulullah'tan (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir: "Kim recep ayını idrak edip de onun evvelinde, ortasında ve sonunda gusül ederse, anasından yeni doğmuş gibi günahlarından temizle-nir."
3- İmam Hüseyin'inin (a.s) ziyaret etmek.
4- Kim akşam namazından sonra ikişer ikişer yirmi rekât namaz kılınır; namazın her rekâtta bir defa Fâtiha ve bir defa da İhlâs Suresi'-ni okunur: kim böyle yaparsa ailesi, malı ve evlâdı korunur; kabir aza-bından kurtulur ve sırattan yıldırım hızıyla, hesapsız bir şekilde geçer.
5- Bu gecenin bir diğer ameli de yatsı namazından sonra iki rekât namaz kılınmasıdır. Bu namazın kılınış şekli ise şöyledir: Birinci re-kâtta bir defa "Fâtiha", bir defa "İnşirâh" (Elem Neşrah) ve üç defa İh-lâs sureleri, ikinci rekâtta ise Fâtiha, İnşirâh, İhlâs, Felak ve Nâs sure-lerinden her biri birer defa okunur, selâmdan sonra da otuz defa "Lâ ilahe illallah", otuz defa Resulullah'a (s.a.a) ve Ehlibeyt'ine salâvat ge-tirir.
Kim böyle yaparsa günahları bağışlanır ve anadan yeni doğmuş insan gibi olur.
6- Bu gecenin bir ameli de otuz rekât namazdır; her rekâtta bir defa Fâtiha, bir defa Kâfirûn ve üç defa ise İhlâs Suresi okunur.
7- Merhum Şeyh Tusî "Misbâhu'l-Müteheccid" kitabında kaydet-tiği amelleri yapmak (receb ayının birinci gecesinin amelleri) yapmak. Şeyh demiştir ki: Ebu'l-Buhtera Veheb b. Veheb, İmam Cafer Sadık'-tan (a.s), o da babalarından, Hz. Ali (a.s) hakkında şöyle rivayet etmiş-tir:
"Hz. Ali (a.s), yılın dört gecesinde ihya edip kendini (her işten ayırıp) ibadete vermeyi severdi: Recebin ilk gecesi, şabanın on beşinci gecesi, Ramazan Bayramı gecesi ve Kurban Bayramı gecesi."
Yine Merhum Şeyh Tusî, İmam Muhammed Takî'nin (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Recebin ilk gecesinde yatsı namazından sonra şu duanın okun-ması müstehaptır:
اَللّـهُمَّ اِنّي اَساَلُكَ بِاَنَّكَ مَلِكٌ، واَنَّكَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ مُقْتَدِرٌ، وَاَنَّكَ ما تَشاءُ مِنْ أَمْرٍ يَكُونُ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَتَوجَّهُ اِلَيْكَ بِنَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ نَبِيِّ الرَّحْمَةِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ، يا مُحَمَّدُ يا رَسُولَ اللهِ، اِنّي اَتَوجَّهُ بِكَ اِلَى اللهِ رَبِّكَ وَرَبِّي لِيُنْجِحَ لي بِكَ طَلِبَتي، اَللّـهُمَّ بِنَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ وَالأَئِمَّةِ مِنْ اَهْلِ بَيْتِهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَعَلَيْهِمْ اَنْجِحْ طَلِبَتي.
* "Allah'ım! Ben (her şeyi) senden diliyorum; çünkü (âlemlerin) sultanı sensin; sen her şeye kadirsin ve şüphesiz senin her istediğin olur. Allah'-ım! Ben rahmet peygamberin Muhammed'i aracı kılarak sana yöneliyo-rum (Allah'ın rahmeti onun ve Ehlibeyt'inin üzerine olsun). Ey Muham-med! Ey Allah'ın Resulü! Ben, senin hürmetine isteğimi yerine getirmesi için seni aracı kılarak Rabbin ve Rabbim olan Allah'a yöneliyorum. Allah'ım! Peygamberin olan Muhammed'in ve onun Ehlibeyt'inden olan imam-ların (Allah'ın rahmeti onun ve onların üzerine olsun) hürmetine dileğimi yerine getir.
Sonra da kendi hacetlerinizi isteyin.
9- Yine Şeyh Tusî'nin nakline göre Ali İbn Hadîd şöyle rivayet etmiştir: İmam Musa Kazım (a.s) gece namazından sonra secde hâlinde şu duayı okurdu:
لَكَ الَْمَحْمِدَةُ أنْ اَطَعْتُكَ، وَلَكَ الْحُجَّةُ أنْ عَصَيْتُكَ، لا صُنْعَ لي وَلا لِغَيْري في اِحْسان إِلاّ بِكَ، ياكائِن (كائناً) قَبْلَ كُلِّ شَيْءٍ ، وَيا مُكَوِّنَ كُلِّ شَيْءٍ، اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ قَديرٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَديلَةِ عِنْدَ الْمَوْتِ، وَمِنْ شَرِّ الْمَرْجِعِ فِي الْقُبُورِ، وَمِنَ النَّدامَةِ يَوْمَ الأَزِفَةِ، فَاَسْألُكَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، واَنْ تَجْعَلَ عَيْشي عَيْشَةً نَقِيَّةً وَميتَتي ميتَةً سَوِيَّةً، وَمُنْقَلَبي مُنْقَلَباً كَريماً، غَيْرَ مُخْزٍ وَلا فاضِحٍ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ الأَئِمَّة، يَنابيعِ الْحِكْمَةِ وَاُولِي النِّعْمَةِ وَمَعادِنِ الْعِصْمَةِ، وَاْعصِمْني بِهِمْ مِنْ كُلِّ سُوءٍ، وَلا تَأخُذْني عَلى غِرَّةٍ، وَلا عَلى غَفْلَةٍ، وَلا تَجْعَلْ عَواقِبَ اَعْمالي حَسْرةً، وَارْضَ عَنّي فَاِنَّ مَغْفِرَتَكَ لِلظّالِمينَ، وَاَنَا مِنَ الظّالِمينَ اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لي ما لا يَضُرُّكَ، واَعْطِني ما لا يَنْقُصُكَ، فَاِنَّكَ الْوسيعُ رَحْمَتُهُ، الْبدَيعُ حِكْمَتُهُ، وَاَعْطِني السَّعَةَ وَالدِّعَةَ، والأَمْنَ وَالصِّحَّةَ، وَالْبُخُوعَ وَالْقُنُوعَ، وَالشُّكْرَ وَالْمُعافاةَ، والتَّقْوى وَالصَّبْرَ، وَالصِّدْقَ عَلَيْكَ وَعَلى اَوْلِيائِكَ، وَالْيُسْرَ وَالشُّكْرَ، وَاَعْمِمْ بِذلِكَ يا رَبِّ اَهْلي وَوَلَدي وَاِخْواني فيكَ وَمَنْ اَحْبَبْتُ وَاَحَبَّني، وَوَلَدْتُ وَوَلَدَني مِنَ الْمُسْلِمينَ وَالْمُؤْمِنينَ يا رَبَّ الْعالَمينَ .
* (Allah'ım!) İtaat edersem, bunun hamd ve senası sana mahsustur. İsyan edecek olursam, beni (cezaya uğratacak) yeterli delil ve hüccet senin elindedir. Ben ve benim gibi herkes, yaptığımız her iyiliği, senin is-tek ve yardımınla yapıyoruz. Ey her şeyden önce olan ve her şeyi icat eden! Şüphesiz senin her şeye gücün yeter.
Allah'ım! Ölüm anında (din ve imandan) dönmekten, kabirlere dönü-şün şerrinden ve kıyamet gününün pişmanlığından sana sığınırım. Sana yalvararak, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni, bana temiz bir hayat, dengeli bir ölüm ve rezillik ve rüsvalıktan uzak şerefli bir dönüş ye-ri nasip etmeni diliyorum.
Allah'ım! Muhammed'e ve hikmet pınarları, nimet sahipleri ve ismet madenleri olan Ehlibeyt İmamları'na rahmet et. (Allah'ım!) Onların vası-tasıyla beni her kötülükten koru. Beni gurur ve gaflet üzere yakalama (bu kötü sıfatlardan arındır beni). Amellerimin sonunu, hasret ve te-essüfle sonuçlandırma; benden razı ol (beni bağışla). Zira senin mağfiret ve affın, (nefsine) zulmedenler içindir; ben de (nefsine) zulmedenlerde-nim.
Allah'ım! Sana zararı dokunamayan (günahımı) bağışla ve hiç eksil-meyen (rahmet ve nimet hazinenden) bana da bağışta bulun. Şüphesiz senin rahmetin geniş, hikmetin eşsiz ve benzersizdir. (Allah'ım!) Bana bolluk, rahatlık, emniyet, sıhhat, tevazu, yetinme, şükür, afiyet, takva, sabır, sana ve velilerine karşı sadakatli olma, kolaylık ve şükür ver. Ey Rabbim! Bütün bunlarda Müslüman ve mümin ailemi, çocuklarımı, din kardeşlerimi, benim sevdiklerimi, beni sevenleri, beni dünyaya getireni ve dünyaya getirdiğimi de ortak kıl; ey âlemlerin Rabbi!"
İbn Uşeym, bu amelin yapılma şeklini şöyle beyan ediyor: Bu dua gece (teheccüd) namazının sekizinci rekâtından sonra okunur; ardın-dan da üç rekât (şef'i ve bir rekât da) vitr namazını kıldıktan sonra otu-rarak şu dua okunur:
اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لا تَنْفَدُ خَزائِنُهُ، وَلا يَخافُ آمِنُهُ، رَبِّ اِنِ ارْتَكَبْتُ الْمَعاصِيَ فَذلِكَ ثِقَةٌ مِنّي بِكَرَمِكَ اِنَّكَ تَقْبَلُ التَّوْبَةَ عَنْ عِبادِكَ، وَتَعْفُو عَنْ سَيِّئاتِهِمْ، وَتَغْفِرُ الزَّلَلَ، وَاِنَّكَ مُجيبٌ لِداعيكَ وَمِنْهُ قَريبٌ، وَاَنَا تائِبٌ اِلَيْكَ مِنَ الْخَطايا، وَراغِبٌ اِلَيْكَ في تَوْفيرِ حَظّي مِنَ الْعَطايا، يا خالِقَ الْبَرايا، يا مُنْقِذي مِنْ كُلِّ شَديدَةٍ، يا مُجيري مِنْ كُلِّ مَحْذُورٍ، وَفِّرْ عَلَيَّ السُّرُورَ، وَاكْفِني شَرَّ عَواقِبِ الأُمُورِ، فَاَنْتَ اللهُ عَلى نَعْمائِكَ وَجَزيلِ عَطائِكَ مَشْكُورٌ وَلِكُلِّ خَيْر مَذْخُورٌ .
* "Hamd Allah'a mahsustur; O'nun (rahmet) hazineleri bitmez; O'nun emniyet ve güvencesi altına giren korkmaz. Rabbim! Günahlara düştü-ğümde, senin lütuf ve keremine güveniyorum. Şüphesiz sen kullarının tövbesini kabul eden, kötülüklerini affedip hatalarını bağışlarsın. Şüphe-siz sen, seni çağırana cevap veren ve ona yakın olansın. Hatalarımdan sonra tövbe edip, bağışlarındaki nasibimi çoğaltmanı arzuluyorum.
Ey varlıkları yaratan; ey beni her zorluktan kurtaran, ey beni her teh-likeye karşı kendine sığındıran! Gurur ve sevincimi çoğalt; işlerin ve amellerin kötü sonucundan (korunmada) bana yeterli ol. Sen, nimetleri ve büyük bağışlarına karşılık şükredilen ve her hayırda (lütuf ve ihsanı) insanların birikimi olan Allah'sın."
Hatırlatma: Âlimlerimiz bu ayın her gecesi için özel bir namaz da zikretmişlerdir. İsteyen daha geniş dua kitaplarına müracaat edebi-lir.
Birinci Gün
Birinci gün çok değerli bir gündür. Bu günde şu amellerin yapıl-ması müstepahtır:
1- Oruç tutmak; Hz. Nuh'un (a.s) da bu günde gemisine bindiği ve yanındakilere o günü oruç tutmalarını emrettiği rivayet edilmiştir. Yi-ne kim bu günü oruç tutarsa, (cehennem) ateşi bir yıllık bir mesafeyle ondan uzaklaşır.
2- Gusletmek.
3- Hz. İmam Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmek; Şeyh Tusî, Beşiru'd-Duhhân'dan o da İmam Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet etmiştir: "Kim re-cebin birinci günü İmam Hüseyin İbn Ali'yi (a.s) ziyaret ederse, Allah onu elbette bağışlar."
4- Merhum Seyyid İbn Tâvûs'un "İkbal" kitabında naklettiği uzun duanın okunması. (isteyenler, o kitaba müracaat etsin.)
5- Bu günden itibaren Hz. Selman (r.a) namazının kılınmasına başlanılması; Hz. Selman namazı otuz rekâttır, bu günde bunun on re-kâtı kılınır; namaz iki rekât şeklinde kılınıp her rekâtta bir defa Fâtiha, üç defa İhlâs ve üç defa da Kâfirûn sureleri okunur. Selâm verdikten sonra ise, ellerini kaldırarak şöyle söyler:
لا اِلـٰهَ إلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيي وَيُميتُ، وَهُوَ حَيٌّ لا يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ قَديرٌ،*
* Allah'tan başka ilâh yoktur, tektir; ortağı yoktur; padişahlık O'na ait-tir, hamd O'na mahsustur; diriltir ve öldürür; O ise diridir ve hiçbir zaman ölmez; bütün hayırlar O'nun elindedir ve O'nun her şeye gücü yeter.
Ardından da şu duayı okur:
اَللّـهُمَّ لا مانِعَ لِما اَعْطَيْتَ، وَلا مُعْطِيَ لِما مَنَعْتَ، وَلا يَنْفَعُ ذَا الْجِدِّ مِنْكَ الْجِدُّ،*
* Allah'ım! Senin verdiğin şeye kimse engel olamaz, engel olduğun şeyi de kimse veremez; mutluluk sahibine (sen istemezsen) mutluluğu hiçbir fayda veremez.
Ve ellerini yüzüne sürer.
Bu namazın on rekâtı da recep ayının on beşinci günü kılınır. An-cak namazdan sonra okuduğu ikinci zikirden sonra şu zikri söyler:
اِلهاً وَاحِداً اَحَداً فَرْداً صَمَداً لَمْ يَتَّخِذْ صَاحِبَةً وَلاَ وَلَداً*.
* "Öyle bir ilâhtır ki tektir, eşsizdir, yalnızdır ve ihtiyaçsızdır; ne zevcesi vardır, ne de evlâdı."
Diğer on rekât ise ayın son günlerinde açıkladığımız şekilde kılı-nır. Fakat bu sefer yukarıdaki zikir yerine şöyle söyler:
وَصَلَّى اللهُ عَلى مُحَمَّد وَآلِهِ الطّاهِرينَ وَلا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إِلاّ بِاللهِ العَلِيُّ الْعَظِيمُ*
*"Allah'ın rahmeti Muhammed ve tertemiz Ehlibeyt'inin üzerine olsun. Yüce ve Ulu Allah'a dayanmayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur."
Bu namazın çok faydaları vardır ve gaflet edilmemesi gereken bir ameldir. Bu gün için on rekât bir başka Hz. Selman namazı daha var-dır. Her rekâtta bir Fâtiha, üç İhlâs Suresi okunarak kılınan bu nama-zın büyük fazilet ve sevabı vardır. Günahların bağışlanmasına, kabir fitnesi ve kıyamet azabından korunmaya vesile olur. Bu namaz, kılan kimseden cüzam, sedef ve zat-ı cenb hastalıklarını uzaklaştırır. Bu gün için Merhum Seyyid (r.a) "İkbal" kitabında bir başka namazı da zik-retmiştir ki, isteyen oraya müracaat edebilir.
Bazı rivayetlere göre İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s) mübarek doğumu da bu günde, Hicret'in 57. yılında gerçekleşmiştir.
Fakat ben bu olayın safer ayının üçüncü gününde gerçekleştiğini nakleden rivayetleri daha isabetli buluyorum.
Bazı rivayetlerde de, recep ayının 2. gününde, Hicret'in 212. yı-lında İmam Ali Nakî'nin (a.s) doğduğu nakledilmiştir. Şehadeti ise, bu ayın 3. günü, Hicret'in 254. yılı Samerra şehrinde vuku bulmuştur.
İbn Ayyâş'ın görüşüne göre bu ayın 10. günü ise İmam Muham-med Taki'nin (a.s) mübarek doğumu gerçekleşmiştir.
On Üçüncü Gece
İmam Cafer Sadık'tan (a.s) nakledilen bir hadise göre, kim recep, şaban ve ramazan aylarının on üçüncü gecelerinde iki, on dördüncü gecelerinde dört ve on beşinci gecelerinde ise altı rekât namazı, ikişer rekât şeklinde kılar ve her rekâtta bir Fâtiha, bir Yâsîn, bir Mülk ve bir İhlâs surelerini okursa, şirk haricinde her günahı bağışlanır.
On Üçüncü Gün
Bu ve ardından gelen iki günün (14 ve 15. günün) orucu için çok fazla sevap rivayet edilmiştir.
"Ümm-ü Davud" duasını (sonra açıklanacaktır) okumak isteyen kimse bu günden başlayarak üç gün peş peşe oruç tutmalıdır.
Meşhur nakle göre; bu günde Emirü'l-Müminin Hz. Ali (a.s) Fil Senesi'nden otuz yıl sonra Kâbe-i Şerife'de dünyaya gelmişlerdir.
On Beşinci Gece
Bu gece çok değerli ve faziletli bir gecedir. Bu gece için nakle-dilen en önemli ameller şunlardır:
1- Gusletmek.
2- Allâme Meclisî'nin açıkladığı gibi bu geceyi ihya etmek. (Sa-baha kadar ibadetle geçirmek).
3- İmam Hüseyin'i (a.s) ziyaret etmek.
4- On üçüncü gecenin amellerini açıklarken zikrettiğimiz altı re-kâtlık namazı kılmak.
5- Her rekâtta bir defa Fâtiha ve on defa İhlâs surelerini okuyarak otuz rekât namaz kılmak. Merhum Seyyid İbn Tâvûs bu namazı Hz. Resulullah'tan (s.a.a) nakletmiş çok fazilet ve sevabı olduğunu açıkla-mıştır.
6- İkişer rekâtlar şeklinde on iki rekât namaz kılarak, her rekâtta Fâtiha, İhlâs Felak ve Nâs surelerini, Âyete'l-Kürsî'yi ve Kadir Sure-si'ni, her birini dört defa okumak ve namazı bitirdikten sonra da şu zikri söylemek:
اَللهُ اَللهُ رَبّي لا اُشْرِكُ بِهِ شَيْئاً، وَلاَ اَتَّخِذُ مِنْ دُونِه وَلِيّاً*.
* "Allah'tır, Allah'tır benim Rabbim; hiçbir şeyi O'na ortak koşmam ve O'ndan başkasını kendime veli edinmem."
Sonra da dilediği şeyleri Hak Teâlâ'dan istemek.
Bu namazı açıkladığımız şekilde Merhum Seyyid, İmam Sadık'tan (a.s) nakletmiştir. Fakat Merhum Şeyh Tusî, Davut b. Serhân kanalıyla İmam Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet etmiştir. "Recebin on beşinci gecesi her rekâtta bir Fâtiha ve herhangi bir sureyi bir defa okuyarak on iki rekât kılarsın. Namaz bittikten sonra Fâtiha, Felak, Nâs, İhlâs sureleri-ni ve Âyete'l-Kürsî'yi ardından da şu zikri dört defa okursun:
سُبْحانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلا اِلـٰهَ إلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ
* "Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir. Hamd O'na mahsustur; Allah'tan başka ilâh yoktur. O en yücedir."
Sonra da bir defa şu zikri söylersin:
اَللهُ اَللهُ رَبّي لا اُشْرِكُ بِهِ شَيْئاً، وَما شاءَ اللهُ لا قُوَّةَ إِلاّ بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظيمِ.*
* "Allah'tır, Allah'tır benim Rabbim. Hiçbir şeyi ona ortak koşmam. Allah'ın dilediği olur, Yüce ve Ulu Allah'a dayanmayan hiçbir kuvvet yok-tur."
Recebin yirmi yedinci gecesinde de aynısını okursun.
On Beşinci Gün
Bu gün de mübarek bir gündür ve şu amellerin yapılması rivayet edilmiştir:
1- Gusül.
2- Hz. Hüseyn'in (a.s) ziyareti. Bu konuda Ebu Basir'in oğlu şöyle diyor:
İmam Rıza'ya (a.s): "İmam Hüseyin'i (a.s) ne zaman ziyaret ede-lim?" diye sorduğumda, "Recep ve şaban ayının on beşinde." diye bu-yurdu.
3- Birinci günün amelleri bölümünde açıkladığımız Hz. Selman namazının kılınması.
4- Dört rekât namaz kıldıktan sonra selamın ardından elleri açarak şu duanın okunması:
اَللّـهُمَّ يا مُذِلَّ كُلِّ جَبّار، وَيا مُعِزَّ الْمُؤْمِنينَ، اَنْتَ كَهْفي حينَ تُعْيينِي الْمَذاهِبُ، وَاَنْتَ بارِئُ خَلْقي رَحْمَةً بي وَقَدْ كُنْتَ عَنْ خَلْقي غَنِيّاً، وَلَوْلا رَحْمَتُكَ لَكُنْتُ مِنَ الْهالِكينَ، وَاَنْتَ مُؤَيِّدي بِالنَّصْرِ عَلى اَعْدائي وَلَوْلا نَصْرُكَ اِيّايَ لَكُنْتُ مِنَ الْمَفْضُوحينَ، يا مُرْسِلَ الرَّحْمَةِ مِنْ مَعادِنِها، وَمُنْشِىءَ الْبَرَكَةِ مِنْ مَواضِعِها، يا مَنْ خَصَّ نَفْسَهُ بِالشُّمُوخِ وَالرِّفْعَةِ، فَاَوْلِياؤُهُ بِعِزِّهِ يَتَعَزَّزُونَ، وَيا مَنْ وَضَعَتْ لَهُ الْمُلُوكُ نيرَ الْمَذَلَّةِ عَلى اَعْناقِهِمْ، فَهُمْ مِنْ سَطَواتِهِ خائِفُونَ، اَسأَلُكَ بِكَيْنُونِيَّتِكَ الَّتِي اشْتَقَقْتَها مِنْ كِبْرِيائِكَ، وَاَسأَلُكَ بِكِبْرِيائِكَ الَّتِى اشْتَقَقْتَها مِنْ عِزَّتِكَ، وَاَسأَلُكَ بِعِزَّتِكَ الَّتِي اسْتَوَيْتَ بِها عَلى عَرْشِكَ فَخَلَقْتَ بِها جَميعَ خَلْقِكَ فَهُمْ لَكَ مُذْعِنُونَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَاَهْلِ بَيْتِهِ.*
* "Allah'ım! Ey her isyankâr ve gaddarı zelil, müminleri ise aziz eden! Farklı yollar ve görüşler beni bıktırıp usandırdığında sığınağım sensin. Sen, beni hiçbir ihtiyacın olmadığı halde sırf rahmetinden dolayı yarattın ve eğer rahmetin olmasaydı, ben helak olanlardan olurdum. Sen düş-manlarıma karşı bana yardım ettin; senin yardımın olmasaydı, ben rezil-rüsva olurdum. Ey rahmet madenlerinden rahmet eden, bereket yerlerin-den bereket icat eden! Ey ihtişam ve yüceliği kendine has kılan; izzetiyle velilerini aziz eden! Ey karşısında, padişahların zillet halkasını boyunları-na taktıkları ve heybetinden dehşete düştükleri (Allah)! Yücelik maka-mından kaynaklanan icat edişin hakkına, izzetinden kaynaklanan yücelik makamın hakkına, Arş'ına istiva ettiğin ve onunla bütün varlıkları yaratıp ve onları itaatkâr kıldığın izzetin hakkına Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni diliyorum."
Hadis-i şerifte şöyle geçer: "Sıkıntı ve müşküli olan bir kimse bu duayı okursa, Allah onun sıkıntısını giderir."
5- Ümm-ü Davud duasının okunması.
On beşinci günün en önemli ameli de budur. Hacetlerin yerine geti-rilmesi, sıkıntıların giderilmesi, zalimlerin zulmünün uzaklaşması, bu duanın önemli sonuçlarındandır. Merhum Şeyh Tusî bu amelin yapılış şeklini "Misbâh" kitabında şöyle açıklamaktadır:
Bu duayı okumak isteyen kimse, on üç, on dört ve on beşinci gün-leri oruç tutması gerekir. On beşinci günün öğle vakti olduğu zaman gusleder, güneş eğildiği vakit ise öğle ve ikindi namazlarını teveccüh-le huzûhuşu içinde kâmil bir şekilde kılar. Namazlarını kendisini meş-gul edecek bir şeyin olmadığı ve kendisiyle kimsenin konuşmayacağı sakin bir yerde kılması uygundur. Namaz bittikten sonra kıbleye doğru dönerek yüz defa Fâtiha, yüz defa İhlâs ve on defa Âyete'l-Kürsî'yi okur. Sonra da En'âm, İsrâ, Kehf, Lokmân, Yâsîn, Sâffât, Fussilet, Şûrâ, Duhân, Fetih, Vâkıa, Mülk, Kalem, İnşikâk ve İnşirâh Suresi'nden son-ra gelen sureleri okur. Ardından da şu duayı söyler:
صَدَقَ اللهُ الْعَظيمُ الَّذي لا اِلـٰهَ إِلاّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ، ذُو الْجَلالِ وَالاِكْرامِ، الرَّحْمنُ الرَّحيمُ، الْحَليمُ الْكَريمُ، الَّذي لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّميعُ الْعَليمُ الْبَصيرُ الْخَبيرُ، شَهِدَ اللهُ اَنَّهُ لا اِلـٰهَ إِلاّ هُوَ وَالْمَلائِكَةُ وَاُولُو الْعِلْمِ قائِماً بِالْقِسْطِ لا اِلـٰهَ إِلاّ هُوَ الْعَزيزُ الْحَكيمُ، وَبَلَّغَتْ رُسُلُهُ الْكِرامُ وَاَنَا عَلى ذلِكَ مِنَ الشّاهِدينَ، اَللّـهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ، وَلَكَ الَْمجْدُ، وَلَكَ الْعِزُّ، وَلَكَ الْفَخْرُ، وَلَكَ الْقَهْرُ، وَلَكَ النِّعْمَةُ، وَلَكَ الْعَظَمَةُ، وَلَكَ الرَّحْمَةُ، وَلَكَ الْمَهابَةُ، وَلَكَ السُّلْطانُ، وَلَكَ الْبَهاءُ، وَلَكَ الاِمْتِنانُ، وَلَكَ التَّسْبيحُ، وَلَكَ التَّقْديسُ، وَلَكَ التَّهْليلُ، وَلَكَ التَّكْبيرُ، وَلَكَ ما يُرى، وَلَكَ ما لا يُرى، وَلَكَ ما فَوْقَ السَّمواتِ الْعُلى، وَلَكَ ما تَحْتَ الثَّرى، وَلَكَ الأَرَضُونَ السُّفْلى، وَلَكَ الآخِرَةُ وَالأُولى، وَلَكَ ما تَرْضى بِهِ مِنَ الثَّناءِ وَالْحَمْدِ وَالشُّكرِ وَ النَّعْماءِ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى جَبْرَئيلَ اَمينِكَ عَلى وَحْيِكَ، وَالْقَوِيِّ عَلى اَمْرِكَ، وَالْمُطاعِ في سَماواتِكَ، وَمَحالِّ كَراماتِكَ الْمُتَحَمِّلِ لِكَلِماتِكَ النّاصِرِ لاَِنْبِيائِكَ الْمُدَمِّرِ لأَعْدائِكَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى ميكائيلَ مَلَكِ رَحْمَتِكَ، وَالَْمخْلُوقِ لِرَأْفَتِكَ، وَالْمُسْتَغْفِرِ الْمُعينِ لأَهْلِ طاعَتِكَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى اِسْرافيلَ حامِلِ عَرْشِكَ، وَصاحِبِ الصُّورِ الْمُنْتَظِرِ لأَمْرِكَ، الْوَجِلِ الْمُشْفِقِ مِنْ خيفَتِكَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى حَمَلَةِ الْعَرْشِ الطّاهِرينَ، وَعَلى السَّفَرَةِ الْكِرامِ الْبَرَرَةِ الطَّيِّبينَ، وَعَلى مَلائِكَتِكَ الْكِرامِ الْكاتِبينَ، وَ عَلى مَلائِكَةِ الْجِنانِ، وَخَزَنَةِ النّيرانِ، وَمَلَكِ الْمَوْتِ وَالأَعْوانِ، يا ذَا الْجَلالِ وَالإِكْرامِ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى اَبينا آدَمَ بَديعِ فِطْرَتِكَ الَّذي كَرَّمْتَهُ بِسُجُودِ مَلائِكَتِكَ، وَاَبَحْتَهُ جَنَّتَكَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى اُمِّنا حَوّاءَ الْمُطَهَّرَةِ مِنَ الرِّجْسِ، الْمُصَفّاةِ مِنَ الدَّنَسِ، الْمُفَضَّلَةِ مِنَ الإِنْسِ، الْمُتَرَدِّدَةِ بَيْنَ مَحالِّ الْقُدْسِ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى هابيلَ وَشَيْث وَاِدْريسَ وَنُوح وَهُود وَصالِح وَ اِبْراهيمَ وَاِسْماعيلَ وَاِسْحاقَ وَيَعْقُوبَ وَيُوسُفَ وَالأَسْباطِ وَلُوطٍ وَشُعَيْبٍ وَاَيُّوبَ وَمُوسى وَهارُونَ وَيُوشَعَ وَميشا وَالْخِضْرِ وَذِي الْقَرْنَيْنِ وَيُونُسَ وَاِلْياسَ وَالْيَسَعَ وَذِي الْكِفْلِ وَطالُوتَ وَداوُدَ وَسُلَيْمانَ وَزَكَرِيّا وَشَعْيا وَيَحْيى وَتُورَخَ وَمَتّى وَاِرْمِيا وَحَيْقُوقَ وَدانِيالَ وَعُزَيْر وَعيسى وَشَمْعُونَ وَجِرْجيسَ وَالْحَوارِيّينَ وَالأَتْباعِ وَخالِدٍ وَحَنْظَلَةَ وَلُقْمانَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَارْحَمْ مُحَمَّداً وَآلَ مُحَمَّدٍ، وَبارِكْ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، كَما صَلَّيْتَ وَرَحِمْتَ وَبارَكْتَ عَلى اِبْرهيمَ وَآلِ اِبْرهيمَ اِنَّكَ حَميدٌ مَجيدٌ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَى الاَْوْصِياءِ وَالسُّعَداءِ وَالشُّهَداءِ وَاَئِمَّةِ الْهُدى، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَى الأَبْدالِ وَالأَوْتادِ وَالسُّيّاحِ وَالْعُبّادِ وَالُْمخْلِصينَ وَالزُّهّادِ وَاَهْلِ الجِدِّ وَالاِجْتِهادِ، وَاخْصُصْ مُحَمَّداً وَاَهْلَ بَيْتِهِ بِاَفْضَلِ صَلَواتِكَ وَاَجْزَلِ كَراماتِكَ، وَبَلِّغْ رُوحَهُ وَ جَسَدَهُ مِنّي تَحِيَّةً وَسَلاماً، وَزِدْهُ فَضْلاً وَشَرَفاً وَكَرَماً، حَتّى تُبَلِّغَهُ اَعْلى دَرَجاتِ اَهْلِ الشَّرَفِ مِنَ النَّبِيّينَ وَالْمُرْسَلينَ وَالأَفاضِلِ الْمُقَرَّبينَ، اَللّـهُمَّ وَصَلِّ عَلى مَنْ سَمَّيْتُ وَمَنْ لَمْ اُسَمِّ مِنْ مَلائِكَتِكَ وَاَنْبِيائِكَ وَرُسُلِكَ وَاَهْلِ طاعَتِكَ، وَاَوْصِلْ صَلَواتي اِلَيْهِمْ وَاِلى اَرْواحِهِمْ، وَاجْعَلْهُمْ اِخْواني فيكَ وَاَعْواني عَلى دُعائِكَ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْتَشْفِعُ بِكَ اِلَيْكَ، وَبِكَرَمِكَ اِلى كَرَمِكَ، وَبِجُودِكَ اِلى جُودِكَ، وَبِرَحْمَتِكَ اِلى رَحْمَتِكَ، وَبِاَهْلِ طاعَتِكَ اِلَيْكَ، وَاَساَلُكَ الّلهُمَّ بِكُلِّ ما سَأَلَكَ بِهِ اَحَدٌ مِنْهُمْ مِنْ مَسْأَلَة شَريفَة غَيْرِ مَرْدُودَة، وَبِما دَعَوْكَ بِهِ مِنْ دَعْوَةٍ مُجابَةٍ غَيْرِ مُخَيَّبَةٍ، يااَللهُ يارَحْمنُ يا رَحيمُ يا كَريمُ يا عَظيمُ يا جَليلُ يا مُنيلُ يا جَميلُ يا كَفيلُ يا وَكيلُ يا مُقيلُ يا مُجيرُ يا خَبيرُ يا مُنيرُ يا مُبيرُ يا مَنيعُ يا مُديلُ يا مُحيلُ يا كَبيرُ يا قَديرُ يا بَصيرُ يا شَكُورُ يا بَرُّ يا طُهْرُ يا طاهِرُ يا قاهِرُ يا ظاهِرُ يا باطِنُ يا ساتِرُ يا مُحيطُ يا مُقْتَدِرُ يا حَفيظُ يا مُتَجَبِّرُ يا قَريبُ يا وَدُودُ يا حَميدُ يا مَجيدُ يا مُبْدِئُ يا مُعيدُ يا شَهيدُ يا مُحْسِنُ يا مُجْمِلُ يا مُنْعِمُ يا مُفْضِلُ يا قابِضُ يا باسِطُ يا هادي يا مُرْسِلُ يا مُرْشِدُ يا مُسَدِّدُ يا مُعْطي يا مانِعُ يا دافِعُ يا رافِعُ يا باقي يا واقي يا خَلاّقُ يا وَهّابُ يا تَوّابُ يا فَتّاحُ يا نَفّاحُ يا مُرْتاحُ يا مَنْ بِيَدِهِ كُلُّ مِفْتاح، يا نَفّاعُ يا رَؤوفُ يا عَطُوفُ يا كافي يا شافي يا مُعافي يا مُكافي يا وَفِيُّ يا مُهَيْمِنُ يا عَزيزُ يا جَبّارُ يا مُتَكَبِّرُ يا سَلامُ يا مُؤْمِنُ يا اَحَدُ يا صَمَدُ يا نُورُ يا مُدَبِّرُ يا فَرْدُ يا وِتْرُ يا قُدُّوسُ يا ناصِرُ يا مُؤنِسُ يا باعِثُ يا وارِثُ يا عالِمُ يا حاكِمُ يا بادي يا مُتَعالي يا مُصَوِّرُ يا مُسَلِّمُ يا مُتَحَّبِّبُ يا قائِمُ يا دائِمُ يا عَليمُ يا حَكيمُ يا جَوادُ يا بارِىءُ يا بارُّ يا سارُّ يا عَدْلُ يا فاصِلُ يا دَيّانُ يا حَنّانُ يا مَنّانُ يا سَميعُ يا بَديعُ يا خَفيرُ يا مُعينُ يا ناشِرُ يا غافِرُ يا قَديمُ يا مُسَهِّلُ يا مُيَسِّرُ يا مُميتُ يا مُحْيي يا نافِعُ يا رازِقُ يا مُقْتَدِرُ يا مُسَبِّبُ يا مُغيثُ يا مُغْني يا مُقْني يا خالِقُ يا راصِدُ يا واحِدُ يا حاضِرُ يا جابِرُ يا حافِظُ يا شَديدُ يا غِياثُ يا عائِدُ يا قابِضُ، يا مَنْ عَلا فَاسْتَعْلى فَكانَ بِالْمَنْظَرِ الأَعْلى، يا مَنْ قَرُبَ فَدَنا وَبَعُدَ فَنَأى، وَعَلِمَ السِّرَّ وَاَخْفى، يا مَنْ اِلَيْهِ التَّدْبيرُ وَلَهُ الْمَقاديرُ، وَيا مَنِ الْعَسيرُ عَلَيْهِ سَهْلٌ يَسيرٌ، يا مَنْ هُوَ عَلى ما يَشاءُ قَديرٌ، يا مُرْسِلَ الرِّياحِ، يا فالِقَ الاِصْباحِ، يا باعِثَ الأَرْواحِ، يا ذَا الْجُودِ وَالسَّماحِ، يا رادَّ ما قَدْ فاتَ، يا ناشِرَ الأَمْواتِ، يا جامِعَ الشَّتاتِ، يا رازِقَ مَنْ يَشاءُ بِغَيْرِ حِساب، وَيا فاعِلَ ما يَشاءُ، كَيْفَ يَشاءُ وَيا ذَا الْجَلالِ وَالاِكْرامِ، يا حَيُّ يا قَيُّومُ، يا حَيّاً حينَ لا حَيَّ، يا حَيُّ يا مُحْيِيَ الْمَوْتى يا حَيُّ لا اِلـٰهَ إِلاّ اَنْتَ بَديعُ السَّماواتِ وَالأَرْضِ، يا اِلهٰي وَسَيِّدي صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَارْحَمْ مُحَمَّداً وَآلَ مُحَمَّدٍ، وَبارِكْ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّد، كَما صَلَّيْتَ وَبارَكْتَ وَرَحِمْتَ عَلى اِبْرهيمَ وَآلِ اِبْرهيمَ اِنَّكَ حَميدٌ مَجيدٌ، وَارْحَمْ ذُليّ وَفاقَتي وَفَقْري وَانْفِرادي وَوَحْدَتي وَخُضُوعي بَيْنَ يَدَيْكَ وَاعْتِـمادي عَلَيْكَ، وَتَضَرُّعي اِلَيْكَ، اَدْعُوكَ دُعاءَ الْخاضِعِ الذَّليلِ الْخاشِعِ، الْخائِفِ الْمُشْفِقِ الْبائِسِ، الْمَهينِ الْحَقيرِ، الْجائِعِ الْفَقيرِ، الْعائِذِ الْمُسْتَجيرِ، الْمُقِرِّ بِذَنْبِهِ الْمُسْتَغْفِرِ مِنْهُ، الْمُسْتَكينِ لِرَبِّهِ، دُعاءَ مَنْ اَسْلَمَتْهُ ثَقِتُهُ، وَرَفَضَتْهُ اَحِبَتُّهُ، وَعَظُمَتْ فَجيعَتُهُ، دُعاءَ حَرِقٍ حَزينٍ، ضَعيف مَهينٍ، بائِسٍ مُسْتَكينٍ بِكَ مُسْتَجيرٌ، اَللّـهُمَّ وَاَساَلُكَ بِاَنَّكَ مَليكٌ، وَاَنَّكَ ما تَشاءُ مِنْ اَمْرٍ يَكُونُ، وَاَنَّكَ عَلى ما تَشاءُ قَديرٌ، وَاَساَلُكَ بِحُرْمَةِ هذَا الشَّهْرِ الْحَرامِ، وَالْبَيْتِ الْحَرامِ، وَالْبَلَدِ الْحَرامِ، وَالرُّكْنِ وَالْمَقامِ، وَالْمَشاعِرِ الْعِظامِ، وَبِحَقِّ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ وَآلِهِ السَّلامُ، يا مَنْ وَهَبَ لآِدَمَ شِيْثاً، وَلاِِبْراهيمَ اِسْماعيلَ وَاِسْحاقَ، وَيا مَنْ رَدَّ يُوسُفَ عَلى يَعْقُوبَ، وَيا مَنْ كَشَفَ بَعْدَ الْبَلاءِ ضُرَّ اَيُّوبَ، يا رادَّ مُوسى عَلى اُمِّهِ، وَ زائِدَ الْخِضْرِ في عِلْمِهِ، وَيا مَنْ وَهَبَ لِداوُدَ سُلَيْمانَ، وَلِزَكَرِيّا يَحْيى، وَلِمَرْيَمَ عيسى، يا حافِظَ بِنْتِ شُعَيْبٍ، وَيا كافِلَ وَلَدِ اُمِّ مُوسى، اَساَلُكَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَنْ تَغْفِرَ لِي ذُنُوبي كُلَّها، وَتُجيرَني مِنْ عَذابِكَ، وَتُوجِبَ لي رِضْوانَكَ وَاَمانَكَ وَاِحْسانَكَ وَغُفْرانَكَ وَجِنانَكَ، وَاَساَلُكَ اَنْ تَفُكَّ عَنّي كُلَّ حَلْقَةٍ بَيْني وَبَيْنَ مَنْ يُؤْذيني، وَتَفْتَحَ لي كُلَّ بابٍ، وَتُلَيِّنَ لي كُلَّ صَعْبٍ، وَتُسَهِّلَ لي كُلَّ عَسَيرٍ، وَتُخْرِسَ عَنّي كُلَّ ناطِقٍ بِشَرٍّ، وَتَكُفَّ عَنّي كُلَّ باغٍ، وَتَكْبِتَ عَنّي كُلَّ عَدُوٍّ لي وَحاسِدٍ، وَتَمْنَعَ مِنّي كُلَّ ظالِمٍ، وَتَكْفِيَني كُلَّ عائِقٍ يَحُولُ بَيْني وَبَيْنَ حاجَتي، وَيُحاوِلُ اَنْ يُفَرِّقَ بَيْني وَبَيْنَ طاعَتِكَ، وَيُثَبِّطَني عَنْ عِبادَتِكَ، يا مَنْ اَلْجَمَ الْجِنَّ الْمُتَمَرِّدينَ، وَقَهَرَ عُتاةَ الشَّياطينِ، وَاَذَلَّ رِقابَ الْمُتَجَبِّرينَ، وَرَدَّ كَيْدَ الْمُتَسَلِّطينَ عَنِ الْمُسْتَضْعَفينَ، اَساَلُكَ بِقُدْرَتِكَ عَلى ما تَشاءُ، وَتَسْهيلِكَ لِما تَشاءُ كَيْفَ تَشاءُ اَنْ تَجْعَلَ قَضاءَ حاجَتي فيما تَشاءُ.*
* Doğru söyledi azîm Allah; öyle bir zattır ki, O'ndan başka ilâh yok-tur; diri ve varlıkları ayakta tutandır; yüce ve bağış sahibidir; Rahman, Rahim, Halim (sabırlı) ve Kerim'dir; O'nun benzeri hiçbir şey yoktur; O, (her şeyi) duyan, bilen, gören ve (her şeyden) haberdar olandır. Allah, melekleri ve ilim sahipleri, O'ndan başka bir ilâh olmadığına; adaleti O'-nun ayakta tuttuğuna şehadet eder. Ben de şehadet ederim ki, O'ndan başka bir ilâh yoktur; izzet ve hikmet sahibidir ve (gönderdiği) değerli peygamberler, (O'nun mesajlarını insanlara) tebliğ ettiler.
Allah'ım! Hamd, yücelik, izzet, iftihar, galebe, nimet, azamet, rahmet, heybet, hâkimiyet, nurâniyet, ihsan, hep senindir. Tenzih ve takdis, tehlil ("Lâ ilâhe illellah" söylemek) ve tekbir hep sana mahsustur. Görünen ve görünmeyen, yüce göklerin üstünden yerin altına ve en aşağı yerlere kadar her şey sana aittir. Dünya ve âhiret senindir. Beğendiğin hamd ve sena, şükür ve nimetler hepsi sana mahsustur.
Allah'ım! Vahyinin emini olan, emrini yerine getirmede güçlü olup göklerinde itaat edilen keramet ve ikramlarına mazhar olan, sözlerini (va-hiylerini) telakki eden, peygamberlerine yardımcı olan, düşmanlarını yok eden Cebrail'i rahmetine mazhar kıl.
Allah'ım! Rahmet meleğin olan, şefkatin için yaratılan, itaat ehli için mağfiret dileyen ve onlara yardımcı olan Mikâil'i rahmetine mazhar kıl.
Allah'ım! Arş'ını yüklenen, (kıyametin kopması için) Sur'u üfürecek olan, emrine itaat etmeği bekleyen, korkundan muzdarip ve perişan olan İsrafil'i rahmetine mazhar eyle.
Allah'ım! Arş'ını taşıyan pak meleklerine, değerli, iyi ve tertemiz elçile-rine, amelleri yazmakla görevli değerli meleklerine, cennet ve cehen-nemde görevli meleklerine, ölüm meleğine (Azrail'e) ve yardımcılarına rahmet et; ey celâl ve ikram sahibi!
Allah'ım! Yaratışının muhteşem ve eşsiz örneği olan, karşısında me-lekleri secdeye düşürerek yücelttiğin ve cenneti kendisine mubah kıldığın babamız Âdem'i rahmetine mazhar eyle.
Allah'ım! Fenalıklardan temizlenen, pisliklerden arınan, insanlar içeri-sinde üstün kılınan ve kudsiyete bürünmüş mekânlarda dolaşan annemiz Havva'yı rahmetine mazhar kıl.
Allah'ım! Habil'e, Şeys'e, İdris'e, Nuh'a, Hud'a, Salih'e, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, Yusuf'a, (Yakub'un) torunlarına, Lut'a, Şuay-b'e, Eyyub'a, Musa'ya, Harun'a, Yuşa'a, Mişa'ya, Hızır'a, Zulkarneyn'e, Yunus'a, İlyas'a, Yesa'a, Zulkifl'e, Talut'a, Davud'a, Süleyman'a, Zekeriy-ya'ya, Şe'ya'ya, Yahya'ya, Turah'a, Metta'ya, İrmiya'ya, Haykuk'a, Danyal'a, Üzeyr'e, İsa'ya, Şem'un'a, Circis'e, havarilere ve tâbi olanlara, Halid'e, Hanzala'ya ve Lokman'a rahmet et.
Allah'ım! İbrahim ve soyuna rahmet edip onları rahmet ve bereketine mazhar kıldığın gibi, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et; Muhammed ve Ehlibeyt'ine merhamet eyle; Muhammed ve Ehlibeyt'ine bereket ver; şüphesiz sen beğenilen ve yücesin.
Allah'ım! (peygamberlerin) vasîlerine, saadetlilere, şehitlere ve hida-yet imamlarına rahmet et. Allah'ım! Abdallara, evtadlara, (yeryüzünde Al-lah'ın azamet ve kudretinin nişanelerini görmek ve geçmişlerin eserle-rini görüp ibret almak için) seyahat edenlere, abitlere, ihlâslı insanlara, zahitlere ve Allah rızası uğruna ciddiyet gösterip çalışanlara rahmet et ve onların arasından Muhammed ve Ehlibeyt'ini en üstün rahmetine ve en büyük keramet ve ikramlarına mazhar kıl. Onun ruhuna, cesedine benim tahiyyât ve selâmımı ulaştır; onu, şeref ehli olan peygamber ve resullerin ve mukarrep olan faziletli kişilerin en üstün derecesine yükseltinceye ka-dar, onun fazilet, şeref ve yüceliğini artır.
Allah'ım! Meleklerinden, nebi ve resullerinden ve sana itaat eden-lerden, ismini andıklarımın veya anmadıklarımın hepsinin üzerine rahme-tini gönder; benim selâmlarımı onlara ve onların ruhlarına ulaştır. Senin yolunda onları bana kardeş kıl ve sana dua etmemde onları bana yar-dımcı eyle. Allah'ım! Seni vasıta kılarak sana, kereminle keremine, cö-mertliğinle cömertliğine, rahmetinle rahmetine ve itaat ehlini şefaatçi edi-nerek sana yöneliyorum.
Allah'ım! (İsimlerini zikrettiğim o yüce insanlardan) her birinin senden diledikleri ve senin reddetmediğin, senden istedikleri ve senin kabul etti-ğin her şeyi ben de senden istiyorum.
Ey Allah, ey Rahman, ey Rahim, ey (günahkârlara karşı) tahammüllü olan, ey Kerim, ey azametli, ey celâl sahibi, ey bağış ve ihsan sahibi, ey güzel, ey kefil, ey tövbeleri kabul eden, ey (sığınak isteyenlere) sığınak veren, ey her şeyden haberdar olan, ey her yeri aydınlatan, ey (zalimleri) yok eden, ey menâet sahibi, ey devlet bahşeden, ey tedbir sahibi, ey yü-ce, ey (her şeye) gücü yeten, ey (her şeyi) gören, ey şükreden (şükürlere karşılık veren), (iyilik yapanlara) karşılık verip mükâfatlandıran, ey birr (iyilik) sahibi, ey temizliğin özü/kaynağı, ey temiz, ey kahreden/galip ge-len, ey (her şeyi) kuşatan, ey (her şeye) gücü yeten, ey koruyan, ey telafi eden, ey yakın, ey Mecid (yücelik ve izzet sahibi), ey (varlıkların hayatını) başlatan, ey (onları hesap için) geri döndürecek olan, ey (her şeye) şâhit olan, ey ihsan sahibi, ey müdara eden, ey nimet veren, ey bağış ve lütuf-ta bulunan, ey (istediğinden nimet ve ihsanını) kesen, ey (istediğine ni-met ve lütuf kapılarını) açan, ey hidâyet eden, ey (elçiler) gönderen, ey irşâd eden, ey sağlamlaştıran, ey nimet veren, ey engel olan, ey defe-den, ey yücelten, ey Bâki, ey koruyan, ey yaratan, ey karşılık bekleme-den hibe ve bahşişte bulunan, ey hayır nefhalarının sahibi, ey fayda ve-ren, ey bütün (hayır kapılarının) anahtarlarını elinde bulunduran, ey çok çok menfaat veren, ey çok merhametli, ey şefkatli, ey (her şeye) yeten, ey şifa veren, ey âfiyet ve sıhhat veren, ey mükafat veren, ey (verdiği va-ade) sâdık kalan, ey sulta ve hâkimiyet sahibi, ey izzet sahibi, ey Cebbâr, ey Mütekebbir, ey Selâm, ey Mu'min, ey Ehed (eşsiz ve tek olan), ey hiç-bir eksikliği bulunmayan, ey Nur, ey âlemleri idare eden, ey yegâne, ey eşi ve ortağı olmayan, ey Kuddüs, ey yardımcı, ey (yalnızların) munisi, ey ölüleri dirilten, ey (kullarının) mirasçısı olan, ey bilen, ey hâkimiyet sa-hibi, ey her şeyin başlangıcı, ey yüce, ey (her şeyi) tasvir eden, ey selâ-met veren, ey dost,
Ey (kendi zâtı pâkıyla) ayakta duran, ey ebedi, ey çok bilen. Ey hikmet sahibi, ey cömert, ey yaratan, ey iyilik eden, ey gizli olan, ey adâ-letin özü, ey (hakkı bâtıldan) ayıran, ey (amellere) karşılık veren, ey çok şefkatli, ey çok ihsanda bulunan, ey (her şeyi) duyan, ey taklitsiz yaratan, ey sığınak veren, ey yardımcı olan, ey yayan, ey bağışlayan, ey Kadim, ey kolaylaştıran, ey müyesser kılan, ey öldüren, ey dirilten, ey menfaat veren, ey rızıklandıran, ey her şeye güç yetiren, ey vesileleri oluşturan, ey imdada koşan, ey zenginleştiren, ey sermaye bağışlayan, ey yaratan, ey (her yerde) hazır olan, ey telâfi eden, ey koruyan, ey (zalim ve kâfirle-re) şiddetli/sert olan, ey (mazlumların) sığınağı, ey menfaat ve ihsan sa-hibi, ey (ruhları) alan! Ey yücelen ve (akla gelen her makamın) ötesine çıkan ve düşünülebilen her makamın zirvesinde bulunan, ey varlıklara (düşünülemeyecek kadar) yakın ve (hayallerden, tasavvurdan) son dere-ce uzak olan, sırları bilen ve gizleyen, ey âlemin tedbir ve takdirlerini elinde tutan, ey zorluklar kendisine kolay ve basit gelen, ey istediği şeye güç yetiren, ey rüzgarı gönderen, ey sabahları getiren, ey ruhları hareke-te geçirip (bedenlere) geri döndüren, ey cömertlik ve bağış sahibi, ey kaybedileni geri çeviren, ey ölüleri yayan (dirilten), ey dağılanları topla-yan, ey istediğine hesapsız rızk veren, ey istediğini istediği şekilde yapa-bilen, ey celâl ve ikram sahibi, ey diri, ey Kayyûm (varlıkları ayakta tu-tan), ey hiçbir diri bulunmadığı zaman diri olan, ey ölüleri dirilten, ey diri! Senden başka bir ilâh yoktur; gökleri ve yeri yaratan sensin.
Ey benim mabudum ve efendim! İbrahim'i ve soyundan gelenleri kendi salât, bereket ve rahmetine mazhar kıldığın gibi Muhammed ve Ehlibeyt'ini rahmet ve selamına mazhar kıl; Muhammed ve Ehlibeyt'ine merhamet eyle ve Muhammed ve Ehlibeyt'ine bereket ver. Şüphesiz sen (her yönüyle) beğenilen ve yücesin. (Allah'ım!) Zilletime, yoksulluk ve fa-kirliğime, yalnızlık ve kimsesizliğime, huzurunda eğilmeme, sana olan güvenime, yalvarış ve sızlayışlarıma acı. (Allah'ım!) Huzulu ve huşulu, zelil, korkmuş ve dehşete kapılmış, perişan, değersiz, hakir, aç, fakir, (Şeytan'dan) kaçıp sığınmak isteyen, günahını itiraf ve istiğfar eden, Rabbinin dergâhına çaresiz bir şekilde yönelen birisi gibi seni çağırıyor, dua ediyorum. Güvendiği kimseler kendisini bırakan, dostları kendisini terk eden, musibeti büyük, kalbi yanık, hüzünlü, zayıf, zelil, çaresiz, sana yönelen, sığınak isteyen birisinin duası gibi (dua ediyorum).
Allah'ım! Sen (varlık âleminin) padişahısın; istediğin her şey olur ve istediğin her şeye gücün yeter; bu yüzden sana el açıyorum. Bu haram ayın (recebin) hürmetine, Beytü'l-Haram'ın (Kâbe'nin) ve Beledü'l-Harâm'ın (Mekke'nin) hürmetine, Rükün ve Makam'ın, yüce meş'arların ve Pey-gamber'in Muhammed'in (ona ve Ehlibeyt'ine selâm olsun) hürmetine sana yalvararak el açıyorum.
Ey Âdem'e Şeys'i, İbrahim'e İsmail ve İshak'ı veren, ey Yusuf'u Yakub'a geri döndüren, ey belâya duçar ettikten sonra Eyyub'un sıkıntı ve zorluğunu gideren, ey Musa'yı annesine geri döndüren ve Hızır'ın il-mini artıran, ey Davud'a Süleyman'ı, Zekeriyya'ya Yahya'yı ve Meryem'e İsa'yı bağışlayan, ey Şuayb'ın kızını koruyan, ey Musa'nın anasının yav-rusuna kefalet eden (Rabbim)! Senden Muhammed ve Ehlibeyt'ine rah-met etmeni, bütün günahlarımı bağışlamanı, beni azabından kurtarmanı, rızanı, emanını, ihsanını, mağfiret ve cennetini bana nasip etmeni diliyo-rum. Sana el açarak, bana eziyet edenlerle aramızdaki düşmanlık ve kin bağlarını çözmeni, her kapıyı yüzüme açmanı; her katıyı yumuşatmanı, her zorluğu bana kolaylaştırmanı, kötü konuşan herkesi bana karşı sus-turmanı, her azgının bana karşı (yapabileceği kötülükleri) engellemeni, bana düşmanlık besleyen ve haset eden kimseleri benden uzaklaştırma-nı, bütün zalimleri benden defetmeni, benimle isteklerim arasına girmek isteyen, benimle sana itaatin arasını açmak ve beni senin ibadetinden alı koymak isteyen engelleri ortadan kaldırmanı diliyorum.
Ey serkeş cinleri dizginleyen, isyankâr şeytanları ezen, zalimlerin boynunu alçaltıp zelil eden ve sultacı güçlerin hilesini müstaz'aflardan uzaklaştıran! İstediğin şeye kadir olduğun ve istediğin şeyi, istediğin şe-kilde kolaylaştırdığın gücün hakkına senden, hacet ve arzumu kendi is-tediğin şeyde kılmanı diliyorum.
Sonra da secde eder ve yüzünün iki tarafını toprağa sürerek şu cümleleri söyler:
اَللّـهُمَّ لَكَ سَجَدْتُ، وَبِكَ آمَنْتُ، فَارْحَمْ ذُلّي وَفاقَتي، وَاجْتِهادي وَتَضَرُّعي، وَمَسْكَنَتي وَفَقْرى اِلَيْكَ يا رَبِّ.*
* "Allah'ım! Senin için secde ettim; sana iman ettim; o hâlde zilletime, yoksulluğuma, telaş ve ciddiyetime, yalvarış ve yakarışıma, meskenet ve fakirliğime merhamet et, ey Rabbim!"
İşte bu sırada ağlamaya ve bir iğne başı kadar da olsa gözünden yaş akıtmaya çalış; zira bu duanın kabul olma belirtisidir.
Yirmi Beşinci Gün
Recebin yirmi beşinci günü Hicret'in 183. yılında İmam Musa Kâ-zım (a.s) 55 yaşında, Bağdat'ta Harun Reşit tarafından zehirlenerek şehit edilmiştir. Bu günde Âl-i Muhammed'in (a.s) ve dostlarının hü-zün ve kederleri tazelenmektedir.
Yirmi Yedinci Gece (Bi'set Gecesi)
Bu gece bi'set gecesidir. Çok mübarek ve faziletli bir gecedir. Bu geceyle ilgili olarak şu amellerin yapılması rivayet edilmiştir:
1- Merhum Şeyh Tusî, İmam Muhammed Takiden (a.s) şöyle ri-vayet etmiştir:
"Recep ayında bir gece vardır ki insanlar için, güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır. O da yirmi yedinci gecedir ki, Resulullah (s.a.a) o gecenin sabahında peygamberliğe erişmiştir."
"Bu geceyi (ibadet, dua vb.) amellerle geçiren bir Şiamız için alt-mış yıl yapılan amelin sevabının misli verilir."
"Bu gecede yapılacak amel nedir?" diye sorulduğunda, şöyle bu-yurdu:
"Yatsı namazını kıldıktan sonra yatarsın ve gece yarısından sonra istediğin saatte uyanıp ikişer ikişer on iki rekât namaz kılarak, her re-kâtta Fâtiha Suresi'ni ve Muhammed Suresi'nden itibaren Kur'ân'ın so-nuna kadar olan surelerden birini okursun.
Namazları bitirdikten sonra oturarak Fâtiha, Felak, Nâs, İhlâs, Kâfirûn ve Kadir surelerinin her birini yedişer defa okursun.
Ardından da Âyete'l-Kürsî'yi yedi kez okuduktan sonra şu duayı okursun:
اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَداً وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَريكٌ في الْمُلْكِ، وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْبيراً اَللّـهُمَّ اِنّي اَساَلُكَ بِمَعاقِدِ عِزِّكَ عَلَيَّ، اَرْكانِ عَرْشِكَ، وَمُنْتَهَى الرَّحْمَةِ مِنْ كِتابِكَ، وَبِاسْمِكَ الأَعْظَمِ الأَعْظَمِ الأَعْظَمِ، وَذِكْرِكَ الأَعْلَى الأَعْلَى الأَعْلَى، وَبِكَلِماتِكَ التّامّاتِ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ، وَاَنْ تَفْعَلَ بي ما اَنْتَ اَهْلُهُ*
* "Hamd, kendisine evlât edinmeyen ve hâkimiyetinin bir ortağı bu-lunmayan, kendisini zilletten kurtarıp (izzete vardıracak) bir yardımcıya da ihtiyacı olmayan Allah'a mahsustur. O'nu büyüklükle an. Allah'ım! Arş-'ının rükünleri üzerine yerleşen izzetinin hakikatine, kitabında (Levh-i Mahfuz'da) yazılan rahmetinin doruğuna, İsm-i A'zam'ına, yüce zikrine ve eksiksiz kelimelerine ant vererek senden Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni ve bana, büyüklüğüne yakışır şekilde davranmanı diliyorum."
Sonra da dilediğin şeyleri Hak Teâlâ'dan istersin.
Bu gece gusletmek de müstehaptır. Bu gecenin amellerinden birisi de recebin 15. gecesiyle ilgili bölümde açıkladığımız namazın kılın-masıdır.
2- Bu gecenin en faziletli ameli, Emirü'l-Müminin Hz. Ali'nin (a.s) ziyaretidir.
Bu geceye ait üç ziyaret metni rivayet edilmiştir ki isteyen "Mefatihü'l-Cinân" kitabının ziyaretler bölümüne müracaat edebilir.
Burada bu ziyaretin önemini belirtmek amacıyla, Ehl-i Sünnet âlimlerinden olan ve altı asır önce yaşayan Ebu Abdullah Muhammed bin Batuta'nın "Rıhlet-u İbn-i Batuta" adlı meşhur seyahatnamesinin bir bölümünde Mekke'den dönerken Irak'ın Necef kentinde yazdığı hatıralarının bir bölümünü aktarmakta yarar görüyoruz. O şöyle yazı-yor:
"Bu kentte (Necef) yaşayanların hepsi Rafızî'dir (Şiî'dir). Bu şe-hirde bulunan Hz. Ali'nin (a.s) türbesinde birçok kerametler vuku bulmuştur. Mesela İhya Gecesi diye bilinen recebin 27. gecesinde vu-ku bulan kerametleri buna örnek verebiliriz. Bu gecede Irakeyn, Hora-san, Fars ve Rum beldelerinden felç ve sakat olan hastalar o türbede toplanıyorlar. Bunların sayısı en az otuzkırk kişiye ulaşıyor. Yatsı na-mazından sonra bu hastaları türbenin mukaddes parmaklıklarının ya-nına getiriyorlar. Halk ise toplanıp onların iyileşip kalkmasını bekli-yorlar; bu arada bazısı namaza, bazısı zikre, bazısı Kur'ân okumaya, bazısı ise mukaddes türbeyi seyretmeye dalıp meşgul oluyorlardı. Ge-cenin yarısı veya üçte ikisi geçince bu hastaların hepsi sapasağlam bir şekilde ayağa kalkıyor ve 'Lâ ilâhe illallah, Muhammedun resulullah, Aliyyun veliyyullah' diye sesleniyorlardı. Bu oldukça yaygın ve meş-hur bir şeydir onların arasında. Ben güvenilir kimselerden bunu duy-dum. O gece ben orada bulunamadım, Fakat Hz. Ali'nin misafirhanesi olarak kullanılan medresede, Rum, İsfahan ve Horasan bölgelerinden getirilmiş ve harekât edemeyen üç felç insanı gördüm; onlara 'Siz ne-den iyileşmemişsiniz ve neden buradasınız?' diye sordum. Şöyle cevap verdiler. 'Biz yirmi yedinci gece buraya yetişemedik. Şifa bulmak için gelecek yılın recep ayının 27. gecesini bekliyoruz.' Bu gece için, çeşit-li şehirlerden gelen insanlardan kalabalık bir topluluk oluşuyor ve on güne kadar devam eden büyük bir pazar oluşturuyorlar."
İbn Batuta'nın bu naklettikleri yadırganmamalıdır; zira bu mukad-des türbelerde gerçekleşen ve mütevatir olarak bize sabit olan kera-metler sayılamayacak kadar fazladır. Mesela geçen yıl Şevval ayında (kitabın yazıldığı tarih olan H. 1343 yılı) Hz. İmam Rıza'nın (a.s) mü-barek türbesine gelen ve felç vb. rahatsızlıklardan dolayı yürüyeme-yen ve gittikleri bütün doktorlardan olumsuz cevap alan üç kadın şifa buldular. Bu olay kimsenin inkâr edemeyeceği şekilde o kadar yayıldı ki, hatta önceden başvurdukları doktorlar dahi, son derece titiz olmala-rına rağmen bu olayı tasdik ettiler. Hatta bazıları bu olayı yazılı olarak da tasdik edip açıkladılar. Eğer sözün uzamasından ve konu dışına fazlasıyla çıkma endişesi olmasaydı, bu olayı bütün teferruatıyla nak-lederdim. Onun için bu bölümü burada noktalıyoruz.
3- Merhum Kef'emî "Beledü'l-Emin" kitabında, bi'set gecesinde şu duanın okunmasını tavsiye ediyor:
اَللّـهُمَّ اِنّي اَساَلُكَ بِالتَّجَلِّي الأَعْظَمِ في هذِهِ اللَّيْلَةِ مِنَ الشَّهْرِ الْمُعَظَّمِ وَالْمُرْسَلِ الْمُكَرَّمِ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ، وَاَنْ تَغْفِرَ لَنا ما اَنْتَ بِهِ مِنّا اَعْلَمُ، يا مَنْ يَعْلَمُ وَلا نَعْلَمُ، اَللّـهُمَّ بارِكْ لَنا في لَيْلَتِنا هذِهِ الَّتي بِشَرَفِ الرِّسالَةِ فَضَّلْتَها، وَبِكَرامَتِكَ اَجْلَلْتَها، وَبِالَْمحَلِّ الشَّريفِ اَحْلَلْتَها، اَللّـهُمَّ فَاِنّا نَسْأَلُكَ بِالْمَبْعَثِ الشَّريفِ، وَالسَّيِّدِ اللَّطيفِ، وَالْعُنْصُرِ الْعَفيفِ، اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ، وَ اَنْ تَجْعَلَ اَعْمالَنا في هذِهِ اللَّيْلَةِ وَفي سايِرِ اللَّيالي مَقْبُولَةً، وَذُنُوبَنا مَغْفُورَةً، وَحَسَناتِنا مَشْكُورَةً، وَسَيِّئاتِنا مَسْتُورَةً، وَقُلُوبَنا بِحُسْنِ الْقَوْلِ مَسْرُورَةً، وَاَرْزاقَنا مِنْ لَدُنْكَ بِالْيُسْرِ مَدْرُورَةً، اَللّـهُمَّ اِنَّكَ تَرى وَلا تُرى، وَاَنْتَ بِالْمَنْظَرِ الأَعْلَى، وَاِنَّ اِلَيْكَ الرُّجْعى وَالْمُنْتَهى، وَاِنَّ لَكَ الْمَماتَ وَالَْمحْيا، وَاِنَّ لَكَ الآخِرَةَ وَالأُولى، اَللّـهُمَّ اِنّا نَعُوذُ بِكَ اَنْ نَذِلَّ وَنَخْزى، وَاَنْ نَأتِيَ ما عَنْهُ تَنْهى اَللّـهُمَّ اِنّا نَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ بِرَحْمَتِكَ، وَنَسْتَعيذُ بِكَ مِنَ النّارِ فَاَعِذْنا مِنْها بِقُدْرَتِكَ وَنَسْأَلُكَ مِنَ الْحُورِ الْعينِ فَارْزُقْنا بِعِزَّتِكَ، وَاجْعَلْ اَوْسَعَ اَرْزاقِنا عِنْدَ كِبَرِ سِنِّنا، وَاَحْسَنَ اَعْمالِنا عِنْدَ اقْتِرابِ آجالِنا، وَاَطِلْ في طاعَتِكَ وَما يُقَرِّبُ اِلَيْكَ وَيُحْظي عِنْدَكَ وَيُزْلِفُ لَدَيْكَ اَعْمارَنا، وَاَحْسِنْ في جَميعِ اَحْوالِنا وَاُمُورِنا مَعْرِفَتَنا، وَلا تَكِلْنا اِلى اَحَدٍ مِنْ خَلْقِكَ فَيَمُنَّ عَلَيْنا، وَتَفَضَّلْ عَلَيْنا بجَميعِ حَوائِجِنا لِلدُّنْيا وَالآخِرَةِ، وَابْدَأ بِآبائِنا وَاَبْنائِنا وَجَميعِ اِخْوانِنَا الْمُؤْمِنينَ في جَميعِ ما سَأَلْناكَ لاَِنْفُسِنا يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ، اَللّـهُمَّ اِنّا نَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ الْعَظيمِ، وَمُلْكِكَ الْقَديمِ، اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَنْ تَغْفِرَ لَنَا الذَّنْبَ الْعَظيمَ اِنَّهُ لا يَغْفِرُ الْعَظيمَ إلاّ الْعَظيمُ، اَللّـهُمَّ وَهذا رَجَبٌ الْمُكَرَّمُ الَّذي اَكْرَمْتَنا بِهِ، اَوَّلُ اَشْهُرِ الْحُرُمِ، اَكْرَمْتَنا بِهِ مِنْ بَيْنِ الأُمَمِ، فَلَكَ الْحَمْدُ يا ذَا الْجُودِ وَالْكَرَمِ، فَاَسْأَلُكَ بِهِ وَبِاسْمِكَ الأَعْظَمِ الأَعْظَمِ الأَعْظَمِ الأَجَلِّ الأَكْرَمِ، الَّذي خَلَقْتَهُ فَاسْتَقَرَّ في ظِلِّكَ فَلا يَخْرُجُ مِنْكَ اِلى غَيْرِكَ، اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَاَهْلِ بَيْتِهِ الطّاهِرينَ، وَاَنْ تَجْعَلَنا مِنَ الْعامِلينَ فيهِ بِطاعَتِكَ، وَالآمِلينَ فيهِ لِشَفاعَتِكَ، اَللّـهُمَّ اهْدِنا اِلى سَواءِ السَّبيلِ، وَاجْعَلْ مَقيلَنا عِنْدَكَ خَيْرَ مَقيلٍ، في ظِلٍّ ظَليلٍ، وَمُلْكٍ جَزيلٍ، فَاِنَّكَ حَسْبُنا وَنِعْمَ الْوَكيلُ، اَللّـهُمَّ اقْلِبْنا مُفْلِحينَ مُنْجِحينَ غَيْرَ مَغْضُوبٍ عَلَيْنا وَلا ضالّينَ، بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسألُكَ بِعَزائِمِ مَغْفِرَتِكَ، وَبِواجِبِ رَحْمَتِكَ، السَّلامَةَ مِنْ كُلِّ اِثْمٍ، وَالْغَنيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ، وَالْفَوْزَ بِالْجَنَّةِ وَالنَّجاةَ مِنَ النّارِ، اَللّـهُمَّ دَعاكَ الدّاعُونَ وَدَعَوْتُكَ، وَسَأَلَكَ السّائِلُونَ وَسَأَلْتُكَ وَطَلَبَ اِلَيْكَ الطّالِبُونَ وَطَلَبْتُ اِلَيْكَ، اَللّـهُمَّ اَنْتَ الثِّقَةُ وَالرَّجاءُ، وَاِلَيْكَ مُنْتَهَى الرَّغْبَةِ فِي الدُّعاءِ، اَللّـهُمَّ فَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ، وَاجْعَلِ الْيَقينَ في قَلْبي، وَالنُّورَ في بَصَري، وَالنَّصيحَةَ في صَدْري، وَذِكْرَكَ بِاللَّيْلِ وَالنَّهارِ عَلى لِساني، وَرِزْقاً واسِعاً غَيْرَ مَمْنُونٍ وَلا مَحْظُورٍ فَارْزُقْني، وَبارِكْ لي فيما رَزَقْتَني، وَاجْعَلْ غِنايَ في نَفْسي، وَرَغْبَتي فيما عِنْدَكَ بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ. *
* Allah'ım! Yüce (recep) ayının bu gecesinde medyana gelen büyük tecellinin ve gönderilen değerli peygamberinin hürmetine, Muhammed ve Ehlibeyt'ini rahmetine mazhar kılmanı ve bizden daha iyi bildiğin günah-larımızı bağışlamanı diliyorum senden. Ey biz bilmediğimiz hâlde bilen Allah'ım! Peygamberlik şerefiyle üstün kıldığın, kendi keremlerinle yücelt-tiğin ve şerefli bir derece verdiğin bu geceyi bize mübarek kıl.
Allah'ım! Şerafet ve fazilet dolu bi'set (peygamberliğe seçiliş) hürme-tine, lütuf sahibi ve iffet unsuru efendinin hakkına senden Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni, bu gecede ve diğer gecelerde amellerimizi kabul buyurmanı, günahlarımızı affetmeni, iyiliklerimize mükâfat vermeni, kötülüklerimizi örtmeni, kalplerimizi iyi söz (müjde) ile sevindirmeni ve rızklarımızı kendi indinden kolaylıkla çoğaltmanı istiyoruz.
Allah'ım! Sen görürsün, fakat görülmezsin. Basiretlerin varabileceği en doruk nokta sensin; (her şeyin) dönüşü ve sonu sensin. Öldürmek ve diriltmek sana mahsustur. Dünya ve âhiret senindir. Allah'ım! Zelil ve rezil olmaktan ve senin nehyettiğin şeyleri yapmaktan sana sığınırız.
Allah'ım! Rahmetinle senden cennet istiyoruz ve (cehennem) ateşin-den sana sığınıyoruz; kudretinle bizi ondan kurtar. (Allah'ım!) Bize (cen-net) hurilerinden (vermeni) istiyoruz; izzetinle (bunu) bize nasip buyur. En geniş rızklarımızı bize yaşımız ilerlediği (ihtiyarladığımız) zamanda ihsan eyle ve en iyi amellerimizi, ecellerimizin yakınlaştığı zamanda vaki kıl. İtaatin yolunda ve bizi sana yakınlaştıracak, indinde bizi faydalandırıp mukarreb kılacak istikamette ömrümüzü uzat.
Bütün durumlarımızda ve işlerimizde marifet ve basiretimizi iyileştir. Yaratıklarından, bize minnet bırakacak hiçbir kimseye bırakma bizi. Dün-ya ve ahiretimizle ilgili bütün hacetlerimizi lütfeyle bize. Kendimiz için is-tediğimiz her şeyi önce babalarımız, evlâtlarımız ve bütün mümin kardeş-lerimiz için yerine getir; ey merhametlilerin en merhametlisi!
Allah'ım! Yüce ismin ve kadim mülkün ile sana yalvarıyorum; Mu-hammed ve Ehlibeyt'ine rahmet ve selâm gönder ve bizim büyük güna-hımızı bağışla; çünkü büyüğü ancak büyük bağışlar.
Allah'ım! İşte bu, bize lütuf ve keremde bulunduğun haram aylarının birincisi olan recep ayıdır. Bu ayı ümmetler arasında bize lütfettin. Sana hamdolsun ey cömertlik ve kerem sahibi. O halde bu ayın ve senin en azametli, en büyük ve en değerli ismin... hürmetine senden Muhammed ve tertemiz Ehlibeyt'ine rahmet (ve selâm) göndermeni, bu ayda bizi, kendi itaatin için amel edenlerden ve şefaatini umanlardan kılmanı isti-yorum. Allah'ım! Bizi doğru yola hidayet et ve indinde yerleşeceğimiz ye-ri, ebedi (rahmet) gölgenin altında ve büyük mülkünde en iyi bir yer karar kıl. Şüphesiz sen bize yetersin ve sen ne güzel vekilsin!
Allah'ım! Bizi kurtuluşa ermiş, mutluluğu yakalamış, gazap edilmemiş ve sapmamış bir şekilde kendi indine geri döndür; ey merhametlilerin en merhametlisi!
Allah'ım! Dönüşü olmayan mağfiretin ve kendine farz kıldığın rah-metin hakkına senden, her günahtan selâmette kalmayı, her iyilikten na-sip almayı, cenneti kazanıp ateşten kurtulmayı diliyorum.
Allah'ım! Seni çağıran herkes gibi ben de seni çağırdım; sana el açan herkes gibi ben de sana el açtım. Senden talep eden herkes gibi ben de (hacetlerimi) senden talep ettim. Allah'ım! Güvenilecek ve ümit edilebilecek olan sensin. Son derece rağbetle dua edilip çağrılacak olan, sensin. Allah'ım! O hâlde Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et. Kalbime yakin, gözüme nur, göğsüme hayırseverlik ve sadakat, dilime de gece gündüz seni zikretmeği yerleştir. Bana minnetsiz ve tehlikesiz geniş rızk nasip eyle ve verdiğin rızkı bereketli kıl. Zenginliğimi nefsimde kıl ve (an-cak) indinde olana rağbet göstermemi sağla; rahmetinle ey merhametlile-rin en merhametlisi!
Sonra secde ederek yüz defa şöyle söylersin:
اَلْحَمْدُ للهِِ الَّذي هَدانا لِمَعْرِفَتِهِ، وَخَصَّنا بِوِلايَتِهِ، وَوَفَّقَنا لِطاعَتِهِ، شُكْراً شُكْراً.*
* "Hamd, bizi kendini tanımaya hidayet eden, kendi velâyetine mah-sus kılan ve kendi itaatine muvaffak eden Allah'a mahsustur. O'na şükür-ler olsun; O'na şükürler olsun."
Sonra da başını secdeden kaldırıp şu duayı okursun:
اَللّـهُمَّ اِنّي قَصَدْتُكَ بِحاجَتي، وَاعْتَمَدْتُ عَلَيْكَ بِمَسْأَلَتي، وَتَوَجَّهْتُ اِلَيْكَ بِأَئِمَّتي وَسادَتي، اَللّـهُمَّ انْفَعْنا بِحُبِّهِم، وَاَوْرِدْنا مَوْرِدَهُمْ، وَارْزُقْنا مُرافَقَتَهُمْ، وَاَدْخِلْنَا الْجَنَّةَ في زُمْرَتِهِمْ، بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ*
* "Allah'ım! Hacetimi sana getirdim; dileğimde sana güvendim. İmamlarım ve efendilerim vasıtasıyla sana yöneldim. Allah'ım! Onların sevgisinden bizi yararlandır; onların gireceği yere bizi de yerleştir; onlarla arkadaşlık yapmayı bize nasip eyle; onların safında bizi cennete götür; ey merhametlilerin en merhametlisi!"
Bu duayı Merhum Seyyid İbn Tâvûs, Bi'set günüyle ilgili olarak zikretmiştir.
Yirmi Yedinci Gün
Bu gün büyük bayramlarımızdan birisidir. Bu günde Resulullah (s.a.a) Hz. Cebrail'in (a.s) kendisine Hak tarafından risaleti indirme-siyle peygamberliğe seçilmiştir. Bu gün için şu ameller rivayet edil-miştir:
1- Gusletmek.
2- Oruç tutmak. Bu günün orucu, yıl içerisinde özel bir önem ve fazilete sahip olan dört günün orucundan birisidir ve yetmiş yılın oru-cuna bedeldir.
3- Bu günde Resulullah'a (s.a.a) ve Ehlibeyt'ine (a.s) salâvat ge-tirmek.
4- Hz. Resulullah'ın (s.a.a) ve Hz. Ali'nin (a.s) ziyaretleri.
5- Merhum Şeyh Tusî "Misbah" kitabında şöyle nakleder: Rayyân İbn Salt'tan rivayet edildiğine göre, İmam Muhammed Takî (a.s) rece-bin on beşinci ve yirmi yedinci günleri oruç tuttu ve bütün yakınları da oruç tuttular. İmam (a.s) bize on iki rekât namaz kılarak, her rekâtta bir Fâtiha ve bir sure okumamızı, namaz bittikten sonra da dört defa Fâtiha, dört defa Felak ve dört defa Nâs surelerini okumamızı, ardın-dan da dört defa:
لا اِلـٰهَ إِلاّ اللهُ واللهُ اَكْبَرُ، وَسُبْحانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ، وَلا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إِلاّ بِاللهِ الْعَلِيِّ الْعَظيم.*
* "Allah'tan başka ilâh yoktur, Allah uludur ve bütün övgüler Allah-'a mahsustur. Yüce ve azametli Allah'a dayanmayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur."
Dört defa:
اللهُ اللهُ رَبِّي لا اُشْرِكُ بِهِ شَيْئاً.*
* "Allah'tır, Allah'tır Rabbim ve ben hiçbir şeyi O'na ortak koşmam."
Dört defa:
لا اُشْرِكُ بِرَبِّي اَحَداً.*
*"Ben hiçbir kimseyi Rabbime ortak koşmam."
zikirlerini söylememizi emretti.
6- Yine merhum Şeyh Ebulkasım Hüseyin İbn Ruhtan (r.a) şöyle rivayet etmiştir: Bu günde (27 recep) on iki rekât namazı, her rekâtta bir Fâtiha ve surelerden kolay olanını okuyacak şekilde kılar ve teşeh-hüt ve selâmdan sonra, her iki rekât arasında oturarak şu duayı okursun:
اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَداً، وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَريكٌ في الْمُلْكِ، وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْبيراً، يا عُدَّتي في مُدَّتي، يا صاحِبي في شِدَّتي، يا وَليّي في نِعْمَتي، يا غِياثي في رَغْبَتي، يا نَجاحي في حاجَتي، يا حافِظي في غَيْبَتي، يا كافيَّ في وَحْدَتي، يا اُنْسي في وَحْشَتي، اَنْتَ السّاتِرُ عَوْرَتي فَلَكَ الْحَمْدُ، واَنْتَ الْمُقيلُ عَثْرَتي فَلَكَ الْحَمْدُ، وَاَنْتَ الْمُنْعِشُ صَرْعَتي فَلَكَ الْحَمْدُ، صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَاسْتُرْ عَوْرَتي، وَآمِنْ رَوْعَتي، وَاَقِلْني عَثْرَتي، وَاصْفَحْ عَنْ جُرْمي، وَتَجاوَزْ عَنْ سَيِّئاتي في اَصْحابِ الْجَنَّةِ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذي كانُوا يُوَعَدُونَ.*
*"Bütün övgüler kendisine evlât edinmeyen, mülkünde hiçbir or-tağı bulunmayan ve (yaratıkların) yardımına muhtaç olmayan Allah'a mahsustur. O'nu büyüklükle an. Ey bütün ömrümde birikimim olan (Rab-bim), ey zor günlerimde yanımda olan, ey velinimetim, ey isteklerimde imdadım, ey hacetlerimi gideren, ey yokluğumda beni koruyan, ey yalnız-lığımda bana yeten, ey korkulu anlarımda yanımda olan (teselli kayna-ğım)! Kusurumun üstünü örten sensin; o hâlde sana hamdolsun. Hatala-rımı affeden sensin; öyleyse sana hamd olsun. Düşeceğim yerde bana yardımcı olan sensin; o hâlde sana hamdolsun. (Allah'ım!) Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet ve selâm gönder; ayıplarımı ört; korkumu emniye-te çevir; hatamı affet; suçumu bağışla; kötülüklerimden geç ve kendileri-ne sadık bir vaatle cennet sözü verilen cennet ehlinin arasında (bana da yer ver)."
Namaz ve duayı bitirdikten sonra ise yedi defa Fâtiha, İhlâs, Felak, Nâs, Kâfirûn ve Kadir surelerini, yedi defa da Âyete'l-Kürsî'yi okur ve ardından yedi defa:
لا اِلـٰهَ إلاَّ اللهُ واللهُ اَكْبَرُ وَسُبْحانَ اللهِ وَلا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إِلاّ بِاللهِ*
* "Allah'tan başka ilâh yoktur ve bütün övgüler Allah'a mahsustur. Yüce ve azametli Allah'a dayanmayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur."
Ve yedi defa da:
اللهُ اللهُ رَبِّي لا اُشْرِكُ بِهِ شَيْئاً*.
* "Allah'tır, Allah'tır benim Rabbim ve ben hiçbir şeyi O'na ortak koşmam."
zikirlerini söylersin ve dilediğin şeyleri Hak Teâlâ'dan istersin.
7- "İkbal" kitabında ve "Misbâh" kitabının bazı nüshalarında şu duanın da bu günde okunmasının müstehap olduğu nakledilmiştir:
يا مَنْ اَمَرَ بِالْعَفْوِ وَالتَّجاوُزِ، وَضَمَّنَ نَفْسَهُ الْعَفْوَ وَالتَّجاوُزَ، يا مَنْ عَفا وَتَجاوَزَ، اُعْفُ عَنّي وَتَجاوَزْ يا كَريمُ اَللّـهُمَّ وَقَدْ اَكْدَى الطَّلَبُ، وَاَعْيَتِ الْحيلَةُ وَالْمَذْهَبُ، وَدَرَسَتِ الآمالُ، وَانْقَطَعَ الرَّجاءُ اِلاّ مِنْكَ وَحْدَكَ لا شَريكَ لَكَ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَجِدُ سُبُلَ الْمَطالِبِ اِلَيْكَ مُشْرَعَةً، وَمناهِلَ الرَّجاءِ لَدَيْكَ مُتْرَعَةً، واَبْوابَ الدُّعاءِ لِمَنْ دَعاكَ مُفَتَّحَةً، وَالاِسْتِعانَةَ لِمَنِ اسْتَعانَ بِكَ مُباحَةً، وَاَعْلَمُ اَنَّكَ لِداعيكَ بِمَوْضِعِ اِجابَةٍ، وَللصّارِخِ اِلَيْكَ بِمَرْصَدِ اِغاثَةٍ، وَاَنَّ فِي اللَّهْفِ اِلى جُودِكَ وَالظَّمانِ بِعِدَتِكَ عِوَضاً مِنْ مَنْعِ الْباخِلينَ، وَمَنْدُوحَةً عَمّا في اَيْدِي الْمُسْتَأثِرينَ، وَاَنَّكَ لا تَحْتَجِبُ عَنْ خَلْقِكَ إِلاّ اَنْ تَحْجُبَهُمُ الأَعْمالُ دُونَكَ، وَقَدْ عَلِمْتُ اَنَّ اَفْضَلَ زادِ الرّاحِلِ اِلَيْكَ عَزْمُ اِرادَةٍ يَخْتارُكَ بِها، وَقَدْ ناجاكَ بِعَزْمِ الاِرادَةِ قَلْبي، وَاَساَلُكَ بِكُلِّ دَعْوَةٍ دَعاكَ بِها راجٍ بَلَّغْتَهُ اَمَلَهُ، اَوْ صارِخٍ اِلَيْكَ اَغَثْتَ صَرْخَتَهُ، اَوْ مَلْهُوفٍ مَكْرُوبٍ فَرَّجْتَ كَرْبَهُ، اَوْ مُذْنِبٍ خاطِئٍ غَفَرْتَ لَهُ اَوْ مُعافىً اَتْمَمْتَ نِعْمَتَكَ عَلَيْهِ، اَوْ فَقيرٍ اَهْدَيْتَ غِناكَ اِلَيْهِ، وَلِتِلْكَ الَّدعْوَةِ عَلَيْكَ حَقٌّ وَعِنْدَكَ مَنْزِلَةٌ، إِلاّ صَلَّيْتَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَقَضَيْتَ حَوائِجي حَوائِجَ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ، وَهـذا رَجَبٌ الْمُرَجَّبُ الْمُكَرَّمُ الَّذي اَكْرَمْتَنا بِهِ اَوَّلُ اَشْهُرِ الْحُرُمِ، اَكْرَمْتَنا بِهِ مِنْ بَيْنِ الأُمَمِ، يا ذَا الْجُودِ وَالْكَرَمِ، فَنَسْأَلُكَ بِهِ وَبِاسْمِكَ الأَعْظَمِ الأَعْظَمِ الأَعْظَمِ الأَجَلِّ الأَكْرَمِ، الَّذي َخَلَقْتَهُ فَاسْتَقَرَّ في ظِلِّكَ فَلا يَخْرُجُ مِنْكَ اِلى غَيْرِكَ، اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَاَهْلِ بَيْتِهِ الطّاهِرينَ، وَتَجْعَلَنا مِنَ الْعامِلينَ فيهِ بِطاعَتِكَ، وَالآمِلينَ فيهِ بِشَفاعَتِكَ، اَللّـهُمَّ وَاهْدِنا اِلى سَواءِ السِّبيلِ، وَاجْعَلْ مَقيلَنا عِنْدَكَ خَيْرَ مَقيلٍ، في ظِلٍّ ظَليلٍ، فَاِنَّكَ حَسْبُنا وَنِعْمَ الوَكيلُ، وَالسَّلامُ عَلى عِبادِهِ المُصْطَفِيْنَ، وَصَلَواتُهُ عَلَيْهِمْ اَجْمَعينَ، اَللّـهُمَّ وَبارِكْ لَنا في يَوْمِنا هَذَا الَّذي فَضَّلْتَهُ، وَبِكَرامَتِكَ جَلَّلْتَهُ، وَبِالْمَنْزِلِ الْعظيمِ الأَعْلى اَنْزَلْتَهُ، صَلِّ عَلى مَنْ فيهِ اِلى عِبادِكَ اَرْسَلْتَهُ، وَبالَْمحَلِّ الْكَريمِ اَحْلَلْتَهُ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَيْهِ صَلاةً دائِمَةً تَكُونُ لَكَ شُكْراً وَلنا ذُخراً، وَاجْعَلْ لَنا مِنْ اَمْرِنا يُسراً، وَاخْتِمْ لَنا بِالسَّعادَةِ اِلى مُنْتَهى آجالِنا، وَقَدْ قَبِلْتَ الْيسيرَ مِنْ اَعْمالِنا، وَبَلَّغْتَنا بِرَحْمَتِكَ اَفْضَلَ آمالِنا، اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَيءٍ قَديرٌ، وَصَلَّى اللهُ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ وَسَلَّم.
* "Ey (insanlara) affetmeyi, hatalardan geçmeği emreden ve kendisi de buna kefil olan; ey affeden ve bağışlayan (Rabbim)! Beni affet ve günahlarımdan geç ey Kerim! Allah'ım! Arayışım beni zahmete düşürmüş, çare ve çıkış yolu bulamıyorum. Arzular yok olmuş; ümit kesilmiş; tek ümidim sensin; senin ortağın yoktur.
Allah'ım! Sana bütün taleplerin yolu açıktır; sana olan ümit kaynak-ları doludur; seni çağıranlar için dua kapıları açıktır ve senden yardım di-leyene yardımın hazırdır. (Allah'ım!) Seni çağırana karşı icabete hazır ol-duğunu, feryat edip yardım dileyecek kimseye imdat etmeği beklediğini biliyorum. Senin kerem ve cömertliğine yalvarmak ve verdiğin vaadin kesin gerçekleşeceğine inanmak, cimrilerin cimriliğine ve zenginlerin elindekilere muhtaç olmaya (en iyi) alternatiftir. (Allah'ım!) Sen yaratıklarından uzak değilsin; onları senden uzaklaştıran, yaptıkları (kötü) amellerdir. Şunu kesin olarak bildim ki sana yürüyen yolcunun en iyi azığı, seni seçecek sağlam iradesidir. İşte benim kalbim de sağlam bir iradeyle seninle mü-nacat ve niyaz ediyor.
(Allah'ım!) Arzusuna kavuşturduğun her ümitlinin duasıyla, imdadına yetiştiğin her feryat edenin çağrısıyla, sıkıntısını giderdiğin her perişan ve kederlinin yalvarışıyla, bağışladığın her hatakâr ve günahkârın duasıyla, sıhhat ve selâmet vererek nimetini tamamladığın kimsenin çağırışıyla, kabul etmeği üzerine bir hak bilip değer biçtiğin ve zenginleştirdiğin her fakirin duasıyla; evet; bütün bu dua ve yalvarışlarla ben de sana yalvarı-yor ve Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet ve selam göndermeni, dünya ve âhiret hacetlerimi yerine getirmeni diliyorum.
İşte bu, kendisiyle bize kerem ve lütufta bulunduğun, haram aylarının ilki değerli ve yüce recep ayıdır. Ümmetler içinde bize bu ay vasıtasıyla özel ikram ve ihsanda bulundun. Ey cömertlik ve kerem sahibi! Bu ayın ve en azametli, en yüce ve en değerli ismin... hürmetine senden, Muhammed ve pâk Ehlibeyt'ine rahmet (ve selâm) göndermeni ve bu ayda bizi itaatin için amel eden ve şefaatini ümit edenlerden kılmanı diliyoruz.
Allah'ım! Bizi doğru yola hidayet et, bizi kendi indinde daimî (rahmet) gölgende en iyi yere yerleştir. Muhakkak sen bize yetersin ve sen ne güzel velisin. O'nun selâm ve salâvatı, seçilmiş kullarının hepsinin üzerine olsun.
Allah'ım! Üstün kıldığın ve kereminle yücelttiğin, azametli ve yüce bir derece verdiğin bu günde bize bereket ver. Bu günde kullarına gönderdi-ğin ve değerli bir makama ulaştırdığın Peygamber'ine rahmet ve selâm eyle. Allah'ım! Sana şükür ve bize (manevî) birikim vesilesi olacak daimî bir rahmet et ona. (Allah'ım!) İşimizi kolaylaştır ve ecelimiz bitinceye dek hayatımızı saadetle sona erdir. Böylece az amellerimizi kabul et ve kendi rahmetinle bizi en iyi arzularımıza ulaştır. Muhakkak senin her şeye gü-cün yeter. Allah'ın rahmet ve selâmı Muhammed ve Ehlibeyt'inin üzerine olsun.
Bu duayı, İmam Musa Kazım (a.s) recebin 27. günü Bağdat'a gö-türüldüğü zaman okumuştur ve recep ayında okunan en önemli dua-lardan birisidir.
8- Yirmi yedinci gecenin üçüncü amelinde zikrettiğimiz duayı Merhum Seyyid İbn Tâvûs, yirmi yedinci günde okunmasını tavsiye etmiştir. Bu dua Kef'amî'nin rivayeti ile bu günün gecesinin amelle-rinde geçti.
Recep Ayının Son Günü
Bu gün için gusledilme rivayet edilmiştir. Bu günün orucu günah-ların bağışlanmasına vesile olur. Bu günün diğer bir ameli de birinci günün amellerinde zikrettiğimiz şekilde Hz. Selman (r.a) namazının kılınmasıdır.