1- Bütün Gündüz ve Gecelerde Yapılan Ameller
Merhum Seyyid İbn Tâvûs, İmam Sadık (a.s) ve İmam Musa Kâzım'dan (a.s) şöyle rivayet etmektedir:
Ramazan ayının başından sonuna kadar her farz namazdan sonra şu duayı oku:
اَللّـهُمَّ ارْزُقْني حَجَّ بَيْتِكَ الْحَرامِ فِي عامي هذا وَفي كُلِّ عامٍ ما اَبْقَيْتَني في يُسْرٍ مِنْكَ وَعافِيَةٍ، وَسَعَةِ رِزْقٍ، وَلا تُخْلِني مِنْ تِلْكَ الْمواقِفِ الْكَريمَةِ، وَالْمَشاهِدِ الشَّريفَةِ، وَزِيارَةِ قَبْرِ نَبِيِّكَ صَلَواتُكَ عَلَيْهِ وَآلِهِ، وَفي جَميعِ حَوائِجِ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ فَكُنْ لي.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسأَلُكَ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ مِنَ الاَمْرِ الَْمحْتُومِ في لَيْلَةِ الْقَدْرِ، مِنَ الْقَضاءِ الَّذي لا يُرَدُّ وَلا يُبَدَّلُ، اَنْ تَكْتُبَني مِنْ حُجّاجِ بَيْتِكَ الْحَرامِ، الْمَبْرُورِ حَجُّهُمْ، الْمَشْكُورِ سَعْيُهُمْ، الْمَغْفُورِ ذُنُوبُهُمْ، الْمُكَفَّرِ عَنْهُمْ سَيِّئاتُهُمْ، واجْعَلْ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ، اَنْ تُطيلَ عُمْري، وَتُوَسِّعَ عَلَيَّ رِزْقي، وَتُؤدِّي عَنّي اَمانَتي وَدَيْني آمينَ رَبَّ الْعالَمين.
"Allah'ım! Beni yaşattığın müddetçe Beytü'l-Haram'ının (Kâbe'nin) haccını bu yıl ve her yıl kolaylık, sağlık ve bolluk içinde bana nasip eyle. Beni o değerli mekânlardan, faziletli ziyaretgâhlardan ve Peygamber'inin ziyaretinden (salâvatın onun ve Ehlibeyt'inin üzerine olsun) mahrum kılma ve bütün dünya ve âhiret hacetlerinde bana yardımcı ol.
Allah'ım! Senden, Kadir gecesinde hükme bağlayıp takdir ettiğin kesin, değişmez ve dönüşü olmayan şeyler arasında, beni de Beytüllahi'l-Haram'ın, hacları beğenilen, çabaları mükâfatlandırılan, günahları affedi-len ve kötülükleri bağışlanan ziyaretçilerinden yazmanı, ömrümü uzat-mayı, rızkımı çoğaltmayı, emanetimi ve borcumu ödemeyi kesin hükmüne bağlayıp takdir etmeni diliyorum; âmin ey âlemlerin Rabbi!"
Yine her farizadan sonra şu duayı okursun:
يَا عَلِيُّ يَا عَظيمُ، يَا غَفُورُ يَا رَحيمُ، انْتَ الرَّبُّ الْعَظيمُ الَّذي لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّميعُ الْبَصيرُ، وَهذَا شَهْرٌ عَظَّمْتَهُ وَكَرَّمْتَهُ، وَشَرَّفْتَهُ وَفَضَّلْتَهُ عَلَى الشُّهُورِ، وَهُوَ الشَّهْرُ الَّذي فَرَضْتَ صِيَامَهُ عَلَيَّ، وَهُوَ شَهْرُ رَمَضَانَ، الَّذي اَنْزَلْتَ فيهِ الْقُرْآنَ، هُدَىً لِلنَّاسِ وَبَيِّـنَاتٍ مِنَ الْهُدى وَالْفُرْقَانِ، وَجَعَلْتَ فيهِ لَيْلَةَ الْقَدْرِ، وَجَعَلْتَهَا خَيْراً مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ، فَيَا ذَا الْمَنِّ وَلاَ يُمَنُّ عَلَيْكَ، مُنَّ عَلَيَّ بِفَكَاكِ رَقَبَتي مِنَ النَّارِ فيمَنْ تَمُنُّ عَلَيْهِ، وَاَدْخِلْنِي الْجَنَّةَ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمينَ.
"Ey yüce, ey ulu, ey çok çok bağışlayan, ey Rahim; hiçbir eşi ve benzeri olmayan ve (her şeyi) duyan ve (her şeyi) gören ulu Rab sensin. Bu, yücelttiğin, değer verdiğin, şereflendirdiğin ve bütün aylardan üstün kıldığın bir aydır. O, orucunu bana farz kıldığın aydır. İşte o, ramazan ayıdır ki onda Kur'ân'ı, halkı hidayet etmek, hidayet yolunu açıklamak ve hakkı batıldan ayırmak için indirdin; Kadir gecesini o aya yerleştirdin ve o geceyi bin aydan hayırlı ve üstün kıldın. Ey (yaratıklarına) minnet hakkı olan ve kimsenin onun üzerinde minnet hakkı bulunmayan (Allah), minnettar ettiklerin arasında beni de minnettar kılıp vücudumu (cehen-nem) ateşinden kurtarıp cennetine yerleştir; rahmetin hakkına, ey merha-metlilerin en merhametlisi!"
Merhum Kef'emî "Misbâh" ve "el-Beledü'l-Emin" kitabında, Şeyh-i Şehit (r.a) ise kendi Mecmua'sında Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle rivayet etmişlerdir:
"Kim ramazan ayında her farizadan sonra şu duayı okursa, Allah onun günahlarını bağışlar:
اَللّـهُمَّ اَدْخِلْ عَلى اَهْلِ الْقُبُورِ السُّرُورَ اَللّـهُمَّ اَغْنِ كُلَّ فَقيرٍ، اَللّـهُمَّ اَشْبِعْ كُلَّ جائِعٍ، اَللّـهُمَّ اكْسُ كُلَّ عُرْيانٍ، اَللّـهُمَّ اقْضِ دَيْنَ كُلِّ مَدينٍ، اَللّـهُمَّ فَرِّجْ عَنْ كُلِّ مَكْرُوبٍ، اَللّـهُمَّ رُدَّ كُلَّ غَريبٍ، اَللّـهُمَّ فُكَّ كُلَّ اَسيرٍ، اَللّـهُمَّ اَصْلِحْ كُلَّ فاسِدٍ مِنْ اُمُورِ الْمُسْلِمينَ، اَللّـهُمَّ اشْفِ كُلَّ مَريضٍ، اللّهُمَّ سُدَّ فَقْرَنا بِغِناكَ، اَللّـهُمَّ غَيِّر سُوءَ حالِنا بِحُسْنِ حالِكَ، اَللّـهُمَّ اقْضِ عَنَّا الدَّيْنَ وَاَغْنِنا مِنَ الْفَقْرِ، اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَيءٍ قَديرٌ .
"Allah'ım! Kabir ehlini sevindir. Allah'ım! Bütün fakirleri zenginleştir. Allah'ım! Bütün açları doyur. Allah'ım! Bütün çıplakları giyindir. Allah'ım! Bütün borçluların borcunu eda eyle. Allah'ım! Sıkıntısı olanların sıkın-tısını gider. Allah'ım! Bütün garipleri (vatanlarına) geri döndür. Allah'ım! Bütün esirleri azat eyle. Allah'ım! Müslümanların bozulan durumlarını /fasit olan işlerini ıslah eyle. Allah'ım! Bütün hastalara şifa ver. Allah'ım! Bizim fakirliğimizi kendi zenginliğinle engelle. Allah'ım! Bizim kötü hâlimizi kendi iyi hâlinle değiştir. Allah'ım! Borcumuzu eda eyle; fakirlik ve ihtiyacımızı gider; muhakkak senin her şeye gücün yeter."
Merhum Kuleynî'nin el-Kâfi'de Ebu Basir'den nakline göre, İmam Cafer Sadık (a.s) ramazan ayında şu duayı okurdu:
اَللّـهُمَّ اِنّي بِكَ وَمِنْكَ اَطْلُبُ حاجَتي، وَمَنْ طَلَبَ حاجَةً اِلىَ النّاسِ فَاِنّي لا اَطْلُبُ حاجَتي إلاّ مِنْكَ وَحْدَكَ لا شَريكَ لَكَ، وَاَسأَلُكَ بِفَضْلِكَ وَرِضْوانِكَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وأهْلِ بَيْتِهِ، وَاَنْ تَجْعَلَ لي في عامي هذ اِلى بَيْتِكَ الْحَرامِ سَبيلاً حِجَّةً مَبْرُورَةً مُتَقبَّلَةً زاكِيَةً خالِصَةً، لَكَ تَقَرُّ بِها عَيْني، وَتَرْفَعُ بِها دَرَجَتي، وَتَرْزُقَني اَنْ اَغُضَّ بَصَري، وَاَنْ اَحْفَظَ فَرْجي، وَاَنْ اَكُفَّ بِها عَنْ جَميعِ مَحارِمَكَ، حَتّى لايَكُونَ شَيءٌ آثَرَ عِنْدي مِنْ طاعَتِكَ وَخَشْيَتِكَ، وَالْعَمَلِ بِما اَحْبَبْتَ، وَالتَّرْكِ لِما كَرِهْتَ وَنَهَيْتَ عَنْهُ، وَاجْعَلْ ذلِكَ في يُسْرٍ ويسار وعافِيَةٍ وَما اَنْعَمْتَ بِهِ عَلَيَّ، وَاَساَلُكَ اَنْ تَجْعَلَ وَفاتي قَتْلاً في سَبيلِكَ، تَحْتَ رايَةِ نَبِيِّكَ مَعَ اَوْلِيائِكَ، وَاَسْأَلُكَ اَنْ تَقْتُلَ بي اَعْداءَكَ وَاَعْداءَ رَسُولِكَ، وَاَسْأَلُكَ اَنْ تُكْرِمَني بِهَوانِ مَنْ شِئْتَ مِنْ خَلْقِكَ، وَلا تُهِنّي بِكَرامَةِ اَحَدٍ مِنْ اَوْلِياءِكَ. اَللّـهُمَّ اجْعَلْ لي مَعَ الرَّسُولِ سَبيلاً، حَسْبِيَ اللهُ ما شاءَ اللهُ .
Allah'ım! Seni vasıta kılarak hacetimi senden diliyorum. Kim hacetini insanlardan dilerse (dilesin, fakat) ben hacetimi ancak senden dilerim. Sen teksin ve ortağın yoktur. Lütuf ve hoşnutluğun hakkına senden, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni ve bu yıl Beytullahi'l-Haram'ın ziyareti için yolumu açmanı diliyorum; bana öyle beğenilmiş, kabul edilmiş, temiz ve senin için halis kılınan bir hac nasip et ki, onunla gözümü aydınlat, derecemi yükselt ve gözümü (haramlara) kapamayı, iffetimi korumayı ve bütün haramlardan kendimi korumayı bana nasip et; öyle ki, benim için sana itaat etmekten, senden korkmaktan ve senin sevdiğin şeyleri yerine getirip sevmediğin şeyleri terk etmekten daha sevimli hiçbir şey olmasın. Bütün bunları kolaylık, bolluk sıhhat ve verdiğin nimetlerle beraber bana nasip et. (Allah'ım!) Senden Peygamber'inin sancağı altında, velilerinle birlikte yolunda şehit olarak ölmeyi diliyorum. Yine senden, kendi düşmanlarının ve Peygamber'inin düşmanlarının ölümünü benim elimle gerçekleştirmeni niyaz ediyorum. (Yalvararak) senden (rezil etmek) istediğin (kötü kullarından) birisini rezil etmekle beni yüceltmeni ve hiçbir zaman velilerinden herhangi birisini yüceltmeği benim rezil ve rüsva olmama vesile kılmamanı istiyorum. Allah'ım! Peygamber'le birlikte olma yolunu benim üzerime aç. Allah bana yeter ve ancak Allah'ın dediği olur."
Bu duanın ismine "Hac Duası" denir. Merhum Seyyid İbn Tâvûs bu duayı "el-İkbal" kitabında ramazan ayı gecelerinde akşam namazından sonra okunmasını İmam Cafer Sadık'tan (a.s) rivayet etmiştir. Merhum Kef'emî ise "el-Beledü'l-Emin" kitabında bu duanın ramazanın her günü ve ilk gecesinde okunmasının müstehap olduğunu, Merhum Şeyh Müfid de "el-Muhriç" kitabında bu duanın ramazanın ilk gece-sinde akşam namazından sonra okunmasının müstehap olduğunu nakletmiştir.
Ramazan ayının gece ve gündüzlerinin en faziletli ameli Kur'ân okumaktır. Evet, mümkün mertebe bu ayda bol, bol Kur'ân okumak gerekir; zira Kur'ân bu ayda inmiştir. Hadis-i şerifte, "Her şeyin bir baharı vardır, Kur'ân'ın da baharı ramazan ayıdır." buyrulmaktadır. Diğer aylarda her ay bir Kur'ân hatmi müstehaptır. Bazı rivayetlerde ise en az altı günde bir hatim rivayet edilmiştir. Fakat ramazan ayında sünnet olan her üç günde bir Kur'ân hatmidir. Hatta her gün bir hatim yapılırsa, daha iyidir. Merhum Allâme Meclisî, bazı Ehlibeyt İmamları'nın (a.s) bu ayda kırk, hatta daha fazla hatim yaptıklarını rivayet etmiştir. Eğer insan yaptığı hatimleri On Dört Masum'un (a.s) mukaddes ruhlarına (her Masum'a bir hatim olmak üzere) hediye ederse, daha fazla sevap alır. Bazı rivayetlerden bu hatimleri onlara hediye eden kimsenin kıyamet gününde onlarla birlikte olacağı anlaşılıyor.
Yine bu ayda çok dua etmek, namaz kılmak, Allah'tan mağfiret dilemek ve bol bol "lâ ilâhe illallah" zikrini söylemek sünnettir. İmam Zeynülabidin'in (a.s) ramazan ayı girdiğinde dua, zikir, istiğfar ve tekbirden başka bir şey konuşmadığı, rivayet edilmiştir.
Evet, bu ayda hadisler yoluyla nakledilen ibadetler ve müstehap amellere çok önem vermeliyiz.
2- Ramazan Gecelerinde Müstehap Olan Ameller
1- İftar etmek. Şiddetli halsizlik ve iftar için kendisini bekleyen birileri olmadığı takdirde akşam namazını kıldıktan sonra iftar etmek müstehaptır.
2- Haram ve şüpheli olmayan helâl şeylerle, özellikle helâl hur-mayla iftar etmek, insanın kıldığı namazın sevabını dört yüz kat artırır. Rüteb (bir hurma çeşidi), helva, nöbet şekeri, sıcak su gibi şeylerle de iftar etmek iyidir.
3- İftar ederken rivayet edilen iftar dualarını okumak; meselâ şu duayı:
اَللّـهُمَّ لَكَ صُمْتُ، وَعَلى رِزْقِكَ اَفْطَرْتُ، وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ
"Allah'ım! Senin için oruç tuttum; senin rızkınla iftar edip sana tevekkül ettim."
Bu duayı, iftar vakti okuyan kimseye Allah, o gün oruç tutanların sevabını bahşeder.
Bazı rivayetlerde Hz. Emirü'l-Müminin'in (a.s) iftar edeceği zaman şu duayı okuduğu nakledilmiştir:
بِسْمِ اللهِ اَللّـهُمَّ لَكَ صُمْنا وَعَلى رِزْقِكَ اَفْطَرْنا فَتَقَبَّلْ مِنّا اِنَّكَ اَنْتَ السَّميعُ الْعَليمُ .
"Allah'ın adıyla. Allah'ım! Senin için oruç tuttuk ve senin rızkınla iftar ettik. O hâlde bizden kabul buyur. Muhakkak sen duyan ve bilensin."
4- İlk aldığı lokmada;
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمـنِ الرّحَيـمِ، يا واسِعَ الْمَغْفِرَةِ اِغْفِرْ لي،
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Ey mağfireti geniş olan (Rabbim), bağışla beni."
derse, Allah-u Teâlâ'nın mağfiretine mazhar olur. Hadis-i şerifte şöyle geçer:
"Allah-u Teâlâ, ramazan ayının her gününün son saatinde bir milyon insanı (azaptan) azat eder. Allah-u Teâlâ'dan dile ki, seni de onlardan saysın."
5- İftar vakti Kadir (İnna Enzelnahu) Suresi'ni okumak.
6- İftar vakti sadaka vermek ve oruçlu müminlere iftar vermek, hatta bir kaç hurma veya bir içim suyla bile olsa (gücü yetmeyenler için).
Resul-i Ekrem'den (s.a.a) bu konuda şöyle rivayet edilmiştir: "Kim bir oruçlu (mümine) iftar verirse, onun (oruç) sevabının aynısını iftar veren de alır; elbette oruç tutanın sevabından bir şey eksilmeksizin. Yine o yemeğin gücüyle yaptığı her amelin sevabının aynısı, iftar veren için de yazılır."
Merhum Ayetullah Allâme Hillî, "Risâletü's-Sa'diye" kitabında İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet etmiştir:
"Bir mümin, ramazan ayında bir mümine bir lokma yemekle (dahi iftar) verirse, Allah onun için otuz mümin köleyi azat etmenin sevabını yazar ve Allah katında bir duası kabul olur."
7- Ramazan ayının her gecesinde bin defa Kadir Suresi'ni okumak da, rivayet edilen ameller arasındadır.
8- İmkânı olan kimse için her gece yüz defa Duhân Suresi'ni okuması sünnettir.
9- Merhum Seyyid İbn Tâvûs, günahların bağışlanması için her gece şu duanın okunmasını rivayet etmiştir:
اَللّـهُمَّ رَبَّ شَهْرِ رَمَضانَ الَّذي اَنْزَلْتَ فيهِ الْقُرْآنَ، وَافْتَرَضْتَ على عِبادِكَ فيهِ الصِّيامَ، صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَارْزُقْني حَجَّ بَيْتِكَ الْحَرامِ في عامي هذا وَفي كُلِّ عامٍ، وَاغْفِرْ لي تِلْكَ الذُّنُوبَ الْعِظامَ، فَاِنَّهُ لا يَغْفِرُها غَيْرُكَ يا رَحْمنُ يا عَلاّمُ .
"Allah'ım! Ey Kur'ân'ı indirdiğin ve orucunu kullarına farz kıldığın ramazan ayının Rabbi, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et; bu yıl ve her yıl Beytullahi'l-Harâm'ın haccını bana nasip eyle. İşlediğim o büyük günahları bağışla; zira onları senden başkası bağışlamaz, ey Rahman ve çok bilen (Allah)!"
10- Akşam namazından sonra birinci bölümde geçen "Hac Duası"nı okumak.
11- Ramazanın her gecesinde "İftitâh Duası" diye meşhur olan şu duayı okumak:
İFTİTAH DUASI
اَللّـهُمَّ اِنّي اَفْتَتِحُ الثَّناءَ بِحَمْدِكَ، وَاَنْتَ مُسَدِّدٌ لِلصَّوابِ بِمَّنِكَ، وَاَيْقَنْتُ اَنَّكَ اَنْتَ اَرْحَمُ الرّاحِمينَ في مَوْضِعِ الْعَفْوِ وَالرَّحْمَةِ، وَاَشَدُّ الْمُعاقِبينَ في مَوْضِعِ النَّكالِ وَالنَّقِمَةِ، وَاَعْظَمُ الْمُتَجَبِّرِينَ في مَوْضِعِ الْكِبْرياءِ وَالْعَظَمَةِ.
اَللّـهُمَّ اَذِنْتَ لي في دُعائِكَ وَمَسْأَلَتِكَ فَاسْمَعْ يا سَميعُ مِدْحَتي، وَاَجِبْ يا رَحيمُ دَعْوَتي، وَاَقِلْ يا غَفُورُ عَثْرَتي، فَكَمْ يا اِلهٰي مِنْ كُرْبَة قَدْ فَرَّجْتَها وَهُمُوم قَدْ كَشَفْتَها، وَعَثْرَةٍ قَدْ اَقَلْتَها، وَرَحْمَةٍ قَدْ نَشَرْتَها، وَحَلْقَةِ بَلاءٍ قَدْ فَكَكْتَها، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لَمْ يَتَّخِذْ صاحِبَةً وَلا وَلَداً، وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَريكٌ في الْمُلْكِ، وَلَمْ يَكُنْ لَهُ وَلِيٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْبيراً، اَلْحَمْدُ للهِ بِجَميعِ مَحامِدِهِ كُلِّهَا، عَلى جَميعِ نِعَمِهِ كُلِّها اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لا مُضادَّ لَهُ في مُلْكِهِ، وَلا مُنازِعَ لَهُ في اَمْرِهِ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لا شَريكَ لَهُ في خَلْقِهِ، وَلا شَبيهَ لَهُ في عَظَمَتِهِ، اَلْحَمْدُ للهِ الْفاشي في الْخَلْقِ اَمْرُهُ وَحَمْدُهُ، الظّاهِرِ بِالْكَرَمِ مَجْدُهُ، الْباسِطِ بِالْجُودِ يَدَهُ، الَّذي لا تَنْقُصُ خَزائِنُهُ، وَلا تَزيدُهُ كَثْرَةُ الْعَطاءِ إلاّ جُوداً وَكَرَماً، اِنَّهُ هُوَ الْعَزيزُ الْوَهّابُ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ قَليلاً مِنْ كَثير، مَعَ حاجَة بي اِلَيْهِ عَظيمَة وَغِناكَ عَنْهُ قَديمٌ، وَهُوَ عِنْدي كَثيرٌ، وَهُوَ عَلَيْكَ سَهْلٌ يَسيرٌ.
اَللّـهُمَّ اِنَّ عَفْوَكَ عَنْ ذَنْبي، وَتَجاوُزَكَ عَنْ خَطيـئَتي، وَصَفْحَكَ عَنْ ظُلْمي وَسِتْرَكَ عَنْ قَبيحِ عَمَلي، وَحِلْمَكَ عَنْ كَثيرِ جُرْمي، عِنْدَ ما كانَ مِنْ خَطَئي وَعَمْدي، اَطْمَعَني في اَنْ اَسْأَلَكَ ما لا اَسْتَوْجِبُهُ مِنْكَ، الَّذي رَزَقْتَني مِنْ رَحْمَتِكَ، وَاَرَيْتَني مَنْ قُدْرَتِكَ، وَعَرَّفْتَني مِنْ اِجابَتِكَ، فَصِرْتُ اَدْعُوكَ آمِناً، وَاَسْأَلُكَ مُسْتَأنِساً، لا خائِفاً وَلا وَجِلاً، مُدِلاًّ عَلَيْكَ فيـما قَصَدْتُ فيهِ اِلَيْكَ، فَإنْ اَبْطأَ عَنّي عَتَبْتُ بِجَهْلي عَلَيْكَ، وَلَعَلَّ الَّذي اَبْطأَ عَنّي هُوَ خَيْرٌ لي لِعِلْمِكَ بِعاقِبَةِ الأُمُورِ، فَلَمْ اَرَ مَوْلاً كَريماً اَصْبَرَ عَلى عَبْدٍ لَئيمٍ مِنْكَ عَلَيَّ يا رَبِّ، اِنَّكَ تَدْعُوني فَاُوَلّي عَنْكَ، وَتَتَحَبَّبُ اِلَيَّ فَاَتَبَغَّضُ اِلَيْكَ، وَتَتَوَدَّدُ اِلَيَّ فَلا اَقْبَلُ مِنْكَ، كَأَنَّ لِيَ التَّطَوُّلَ عَلَيْكَ، فَلَمْ يَمْنَعْكَ ذلِكَ مِنَ الرَّحْمَةِ لي، وَالإِحْسانِ اِلَىَّ، وَالتَّفَضُّلِ عَلَيَّ بِجُودِكَ وَكَرَمِكَ، فَارْحَمْ عَبْدَكَ الْجاهِلَ وَجُدْ عَلَيْهِ بِفَضْلِ اِحْسانِكَ اِنَّكَ جَوادٌ كَريمٌ.
اَلْحَمْدُ للهِ مالِكِ الْمُلْكِ، مُجْرِي الْفُلْكِ، مُسَخِّرِ الرِّياحِ، فالِقِ الإِصْباحِ، دَيّانِ الدّينِ، رَبِّ الْعَالَمينَ، اَلْحَمْدُ للهِ عَلى حِلْمِهِ بَعْدَ عِلمِهِ، وَالْحَمْدُ للهِ عَلى عَفْوِهِ بَعْدَ قُدْرَتِهِ، وَالْحَمْدُ للهِ عَلى طُولِ اَناتِهِ في غَضَبِهِ، وَهُوَ قادِرٌ عَلى ما يُريدُ. اَلْحَمْدُ للهِ خالِقِ الْخَلْقِ، باسِطِ الرِّزْقِ، فاِلقِ اَلإِصْباحِ ذِي الْجَلالِ وَالإِكْرامِ وَالْفَضْلِ وَالإِنْعامِ، الَّذي بَعُدَ فَلا يُرى، وَقَرُبَ فَشَهِدَ النَّجْوى تَبارَكَ وَتَعالى.
اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لَيْسَ لَهُ مُنازِعٌ يُعادِلُهُ، وَلا شَبيهٌ يُشاكِلُهُ، وَلا ظَهيرٌ يُعاضِدُهُ قَهَرَ بِعِزَّتِهِ الأَعِزّاءَ، وَتَواضَعَ لِعَظَمَتِهِ الْعُظَماءُ، فَبَلَغَ بِقُدْرَتِهِ ما يَشاءُ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي يُجيبُني حينَ اُناديهِ، وَيَسْتُرُ عَلَيَّ كُلَّ عَورَةٍ وَاَنَا اَعْصيهِ، وَيُعَظِّمُ الْنِّعْمَةَ عَلَيَّ فَلا اُجازيهِ، فَكَمْ مِنْ مَوْهِبَةٍ هَنيئَةٍ قَدْ اَعْطاني، وَعَظيمَةٍ مَخُوفَةٍ قَدْ كَفاني، وَبَهْجَةٍ مُونِقَةٍ قَدْ اَراني، فَاُثْني عَلَيْهِ حامِداً، وَاَذْكُرُهُ مُسَبِّحاً.
اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لا يُهْتَكُ حِجابُهُ، وَلا يُغْلَقُ بابُهُ، وَلا يُرَدُّ سائِلُهُ، وَلا يُخَيَّبُ آمِلُهُ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي يُؤْمِنُ الْخائِفينَ، وَيُنَجِّي الصّالِحينَ، وَيَرْفَعُ الْمُسْتَضْعَفينَ، وَيَضَعُ الْمُسْتَكْبِرينَ،ويُهْلِكُ مُلُوكاً وَيَسْتَخْلِفُ آخَرينِ، وَالْحَمْدُ للهِ قاِصمِ الجَّبارينَ، مُبيرِ الظّالِمينَ، مُدْرِكِ الْهارِبينَ، نَكالِ الظّالِمينَ صَريخِ الْمُسْتَصْرِخينَ، مَوْضِعِ حاجاتِ الطّالِبينَ، مُعْتَمَدِ الْمُؤْمِنينَ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي مِنْ خَشْيَتِهِ تَرْعَدُ السَّماءُ وَسُكّانُها، وَتَرْجُفُ الأَرْضُ وَعُمّارُها، وَتَمُوجُ الْبِحارُ وَمَنْ يَسْبَحُ في غَمَراتِها، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي هَدانا لِهذا وَما كُنّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا اَنْ هَدانَا اللّهُ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي يَخْلُقُ، وَلَمْ يُخْلَقْ وَيَرْزُقُ، وَلا يُرْزَقُ وَيُطْعِمُ، وَلا يُطْعَمُ وَيُميتُ الأَحياءَ وَيُحْيِي الْمَوْتى وَهُوَ حَيٌّ لا يَمُوتُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ قَديرٌ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَرَسُولِكَ، وَاَمينِكَ، وَصَفِيِّكَ، وَحَبيبِكَ، وَخِيَرَتِكَ مَنْ خَلْقِكَ، وَحافِظِ سِرِّكَ، وَمُبَلِّغِ رِسالاتِكَ، اَفْضَلَ وَاَحْسَنَ، وَاَجْمَلَ وَاَكْمَلَ، وَاَزْكى وَاَنْمى، وَاَطْيَبَ وَاَطْهَرَ، وَاَسْنى وَاَكْثَرَ ما صَلَّيْتَ وَبارَكْتَ وَتَرَحَّمْتَ، وَتَحَنَّنْتَ وَسَلَّمْتَ عَلى اَحَدٍ مِن عِبادِكَ وَاَنْبِيائِكَ وَرُسُلِكَ، وَصِفْوَتِكَ وَاَهْلِ الْكَرامَةِ عَلَيْكَ مِن خَلْقِكَ.
اَللّـهُمَّ وَصَلِّ عَلى عَليٍّ اَميرِ الْمُؤْمِنينَ، وَوَصِيِّ رَسُولِ رَبِّ الْعالَمينَ، عَبْدِكَ وَوَليِّكَ، وَاَخي رَسُولِكَ، وَحُجَّتِكَ عَلى خَلْقِكَ، وَآيَتِكَ الْكُبْرى، وَالنَّبأِ الْعَظيمِ، وَصَلِّ عَلَى الصِّدّيقَةِ الطّاهِرَةِ فاطِمَةَ الْزَّهْراءِ سَيِّدَةِ نِساءِ الْعالَمينَ، وَصَلِّ عَلى سِبْطَيِ الرَّحْمَةِ وَاِمامَيِ الْهُدى، الْحَسَنِ وَالْحُسَيْنِ سَيِّدَيْ شَبابِ اَهْلِ الْجَّنَةِ، وَصَلِّ عَلى اَئِمَّةِ الْمُسْلِمينَ، عَلِيِّ بْنِ الْحُسَيْنِ، وَمُحَمَّدِ ابْنِ عَلِيٍّ، وَجَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّد، وَمُوسَى بْنِ جَعْفَرٍ، وَعَلِيِّ بْنِ مُوسى، وَمُحَمَّدِ بْنِ عَلِيٍّ، وَعَلِيِّ بْنِ مُحَمَّدٍ، وَالْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ، وَالْخَلَفِ الْهادي الْمَهْدِيِّ، حُجَجِكَ عَلى عِبادِكَ، وَاُمَنائِكَ في بِلادِكَ صَلاَةً كَثيرَةً دائِمَةً.
اَللّـهُمَّ وَصَلِّ عَلى وَلِىِّ اَمْرِكَ الْقائِمِ الْمُؤَمَّلِ، وَالْعَدْلِ الْمُنْتَظَرِ، وَحُفَّهُ بِمَلائِكَتِكَ الْمُقَرَّبينَ، وَاَيِّدْهُ بِرُوحِ الْقُدُسِ يا رَبَّ الْعالَمينَ، اَللّـهُمَّ اجْعَلْهُ الدّاعِيَ اِلى كِتابِكَ، وَالْقائِمَ بِدينِكَ، اِسْتَخْلِفْهُ في الأَرْضِ كَما اسْتَخْلَفْتَ الَّذينَ مِنْ قَبْلِهِ، مَكِّنْ لَهُ دينَهُ الَّذي ارْتَضَيْتَهُ لَهُ، اَبْدِلْهُ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِ اَمْناً يَعْبُدُكَ لا يُشْرِكُ بِكَ شَيْئاً، اَللّـهُمَّ اَعِزَّهُ وَاَعْزِزْ بِهِ، وَانْصُرْهُ وَانْتَصِرْ بِهِ، وَانْصُرْهُ نَصْراً عَزيزاً، وَاْفتَحْ لَهُ فَتْحاً يَسيراً، وَاجْعَلْ لَهُ مِنْ لَدُنْكَ سُلْطاناً نَصيراً.
اَللّـهُمَّ اَظْهِرْ بِهِ دينَكَ، وَسُنَّةَ نَبِيِّكَ، حَتّى لا يَسْتَخْفِيَ بِشَىْءٍ مِنَ الْحَقِّ، مَخافَةَ اَحَدٍ مِنَ الْخَلْقِ.
اَللّـهُمَّ اِنّا نَرْغَبُ اِلَيْكَ في دَوْلَةٍ كَريمَةٍ تُعِزُّ بِهَا الاِسْلامَ وَاَهْلَهُ، وَتُذِلُّ بِهَا النِّفاقَ وَاَهْلَهُ، وَتَجْعَلُنا فيها مِنَ الدُّعاةِ اِلى طاعَتِكَ، وَالْقادَةِ اِلى سَبيلِكَ، وَتَرْزُقُنا بِها كَرامَةَ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ، اَللّـهُمَّ ما عَرَّفْتَنا مِن الْحَقِّ فَحَمِّلْناهُ، وَما قَصُرْنا عَنْهُ فَبَلِّغْناهُ.
اَللّـهُمَّ الْمُمْ بِهِ شَعَثَنا، وَاشْعَبْ بِهِ صَدْعَنا، وَارْتُقْ بِهِ فَتْقَنا، وَكَثِّرْ بِهِ قِلَّتَنا، وَاَعْزِزْ بِهِ ذِلَّتَنا، وَاَغْنِ بِهِ عائِلَنا، وَاَقْضِ بِهِ عَنْ مَغْرَمِنا، وَاجْبُرْ بِهِ فَقْرَنا، وَسُدَّ بِهِ خَلَّتَنا، وَيَسِّرْ بِهِ عُسْرَنا، وَبَيِّضْ بِهِ وُجُوهَنا، وَفُكَّ بِهِ اَسْرَنا، وَاَنْجِحْ بِهِ طَلِبَتَنا، وَاَنْجِزْ بِهِ مَواعيدَنا، وَاسْتَجِبْ بِهِ دَعْوَتَنا، وَاَعْطِنا بِهِ سُؤْلَنا، وَبَلِّغْنا بِهِ مِنَ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ آمالَنا، وَاَعْطِنا بِهِ فَوْقَ رَغْبَتِنا، يا خَيْرَ الْمَسْؤولينَ وَاَوْسَعَ الْمُعْطينَ، اِشْفِ بِهِ صُدُورَنا، وَاَذْهِبْ بِهِ غَيْظَ قُلُوبِنا، وَاهْدِنا بِهِ لِمَا اخْتُلِفَ فيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِكَ، اِنَّكَ تَهْدي مَنْ تَشاءُ اِلى صِراطٍ مُسْتَقيمٍ، وَانْصُرْنا بِهِ عَلى عَدُوِّكَ وَعَدُوِّنا اِلـٰهَ الْحَقِّ آمينَ.
اَللّـهُمَّ اِنّا نَشْكُو اِلَيْكَ فَقْدَ نَبِيِّنا صَلَواتُكَ عَلَيْهِ وَآلِهِ، وَغَيْبَةَ وَلِيِّنا، وَكَثْرَةَ عَدُوِّنا، وَقِلَّةَ عَدَدِنا، وَشِدّةَ الْفِتَنِ بِنا، وَتَظاهُرَ الزَّمانِ عَلَيْنا، فَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ، وَاَعِنّا عَلى ذلِكَ بِفَتْح مِنْكَ تُعَجِّلُهُ، وَبِضُرٍّ تَكْشِفُهُ، وَنَصْرٍ تُعِزُّهُ وَسُلْطانِ حَقٍّ تُظْهِرُهُ، وَرَحْمَةٍ مِنْكَ تَجَلِّلُناها وَعافِيَةٍ مِنْكَ تُلْبِسُناها، بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ .
"Allah'ım! hamd ile seni sena etmeye başlıyorum; sen kendi lütfunla doğru olanı yapmaya muvaffak kılansın. Senin, af ve rahmette, rahmet edenlerin en merhametlisi, ceza ve intikamda cezalandıranların en şiddetlisi, ululukta güçlülerin en büyüğü olduğuna yakin ettim. Allah'ım! Sana dua etme ve senden bir şey dileme hususunda bana izin verdin; öyleyse ey işiten, ey Rahim, çağrıma icabet et; ey bağışlayan, sürçmele-rimi bağışla.
Ey Rabbim! Nice gamları giderdin, nice zorlukları yok ettin; nice sürçmeleri affettin; nice rahmetler yaydın ve nice belâ halkasını kırdın. Hamd Allah'a ki, eş ve oğul edinmemiştir; saltanatta ortağı yoktur; kim-seyi acze düştüğü için dost edinmemiştir ve O pek yücedir. Bütün nimetleri için tüm övgülerle hamd olsun Allah'a. Hamd o Allah'a ki, salta-natında zıddı, işlerinde O'na karşı koyan yoktur. Hamd, yaratıklarında ortağı, azametinde bir benzeri olmayan Allah'a olsun. Hamd, emri mah-lûkat arasında apaçık, övgüsü aşikâr, kerametiyle izzeti belli, eli bağışa açık, rahmet hazineleri eksilmez, çok bağışı, (O'ndan bir şey eksiltmeyip) sadece cömertlik ve kerametini artıran Allah'a olsun. O çok izzetli ve çok bağışlayandır.
Allah'ım! İhtiyacım fazla olmasına rağmen çok kerem ve merhame-tinden azını istiyorum; benim bu az merhamete ihtiyacım çoktur ve sen ezelden beri ondan müstağnisin. O, merhametinle ihtiyacımı karşılaman benim yanımda büyüktür; oysa o sana çok kolaydır.
Allah'ım! Günahımı affetmen, hatamdan geçmen, yaptığım zulmü bağışlaman, kötü amelimi örtmen, bilerek veya bilmeyerek işlediğim çok suçlara karşı hilimli davranman, lâyık olmadığım şeyleri senden istemeğe meyillendirdi beni. Sen ki, rahmetinden dolayı beni rızıklandırdın, kudre-tini bana gösterdin, çağrıma icabet ettiğini bana bildirdin; bundan dolayı güvenle seni çağırıyorum, korkmadan ve çekinmeden samimiyet ve ünsi-yetle senden istekte bulunuyorum, her zaman isteğimi sana açıyorum. İstediğim şeyleri geciktirdiğin takdirde, cahillikle darılıyorum. Oysa işlerin sonunu bildiğinden dolayı onları geciktirmen, benim için şayet daha hayırlıdır. O hâlde, hakir olan şu kula, senden daha sabırlı ve kerim bir Mevlâ göremiyorum. Ey Rabbim! Sen beni çağırıyorsun, bense Sen'den yüz çeviriyorum; Sen bana muhabbet ediyorsun ben ise San'a buğz ve inat ediyorum. Sen kendini bana sevdirmek istiyorsun, ben ise kabul etmiyorum; sanki benim San'a bir üstünlüğüm vardır; bu nankörlüğüm, lütuf ve kereminden olan rahmet ve ihsanını benden alıkoymuyor. Öyleyse cahil kuluna rahmet et; fazl ve ihsanınla bana bağışta bulun; şüphesiz Sen çok bağışlayan ve kerimsin.
Hamd Allah'a ki, evrenin sahibi, gemiyi yürüten, rüzgârları estiren, sabahı karanlıktan yarıp çıkaran, din gününün (Kıyamet gününün) hâkimi ve âlemlerin Rabbidir. Bilmesine rağmen yumuşaklığı; kudretiyle birlikte affı; gazabıyla birlikte büyük sabrı olan Allah'a hamd olsun; oysaki O istediği her şeye kadirdir. Hamd yaratan, rızkı veren, sabahı karanlıktan yarıp çıkaran, celal ve ikram, fazl ve ihsan sahibi olan Allah'adır; O, öyle-sine uzaktır ki, kimse O'nu göremez; öylesine de yakındır ki, fısıltılara şa-hit olur; O, pek yüce ve uludur.
Hamd Allah'a ki, O'na denk olan, karşı koyan, O'na benzeyen ve O'na yardım eden birisi yoktur; izzetiyle izzetlileri mağlup etmiştir; aza-metliler O'nun azameti karşısında boyun eğmiştir; O kudretiyle istediğine yetişmiştir. Hamd Allah'a ki, O'nu çağırdığımda icabet eder; O'na isyan ettiğimde ayıplarımı örter; (verdiği nimetlere karşılık) O'na şükrede-mediğim halde bana büyük nimetler bağışlar. Bana nice değerli nimetler bağışlamıştır; nice korkunç belâlardan beni korumuştur, nice sevindirici olaylarla beni karşılaştırmıştır; O'na hamd ediyor ve tesbih ederek O'nu anıyorum.
Hamd Allah'a ki, O'nun perdesi yırtılmaz; (lütuf) kapısı kapanmaz; O'ndan bir şey dileyen reddedilmez; O'na ümit eden ümitsiz bırakılmaz. Hamd Allah'a ki, korkanlara güven bağışlar; salihleri kurtarır; mustaz-'afları yüceltir ve müstekbirleri zelil kılar; nice padişahları helâk eder ve diğerlerini onların yerine geçirir. Hamd Allah'a ki, zorbaların (belini) kırar; zalimleri yok eder; kaçanları yakalar; zalimleri cezalandırır; imdat dileyen-lerin imdadına yetişir; muhtaçların mercisi ve müminlerin güvencesidir. Hamd Allah'a ki, O'nun korkusundan gök ve sakinleri titrer; yer ve ehli korkar; deniz ve derinliklerinde yüzmekte olanlar çalkalanır. Bizi bu dereceye erdiren Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize yol göstermeseydi, biz kendiliğimizden bu dereceye eremezdik. Hamd Allah'a ki, yaratır, yaratılmamıştır, rızk verir rızıklandırılmamıştır; yedirir, yedirilmemiştir; dirileri öldürür, ölüleri diriltir; kendisi her zaman diridir; hayır O'nun elindedir; O her şeye kadirdir.
Allah'ım! Kulun, resulün, eminin, yaratıklar arasından seçtiğin, dost ve habibin olan, sırrını koruyan ve risaletini ulaştıran Muhammed'e salât ve selâm eyle. Öyle bir salât ve selâm ki kullarına, peygamberlerine, elçilerine, dergâhına yakın olanlara, yaratıklarından sana keramet ehli olanlara gönderdiğin salât ve selâmdan daha üstün, daha güzel, daha iyi, daha kâmil, daha temiz, daha artan, daha güzel kokulu, daha parlak ve daha çok olsun.
Allah'ım! Müminlerin emiri, âlemlerin Rabbinin elçisinin vârisi, kulun, velin ve resulünün kardeşi, yaratıklarına hüccetin, büyük nişanen ve (yaratılış âleminin) büyük haberi olan Ali'ye salâ eyle. Dünya kadınlarının efendisi, Sıddîka ve Tâhirâ olan Fâtıma'ya salât eyle. Rahmet peygam-berinin iki torunu, iki hidayet imamı ve cennet gençlerinin efendileri olan Hasan ve Hüseyin'e salât eyle. Müslümanların imamları, Sen'in kullarına olan hüccetlerine, beldelerindeki eminlerin Ali b. Hüseyin, Muhammed b. Ali, Cafer b. Muhammed, Musa b. Cafer, Ali b. Musa, Muhammed b. Ali, Ali b. Muhammed, Hasan b. Ali ve onun halefi olan hidayet bulmuş hidayetçi imama (Mehdi'ye) çok ve sürekli salât eyle.
Allah'ım! Arzu edilen Kaim ve beklenilen adalet (vesilesi) olan veliyy-i emrine salât eyle; onu dergâhına yakın olan meleklerle kuşat, Ruhu'l-Kudüs'le teyit et, ey âlemlerin Rabbi olan Allah! Allah'ım! Onu kitabına davetçi ve dinini ayakta tutan kıl; ondan öncekileri halife kıldığın gibi onu da yeryüzünde halifen kıl; onun için razı olduğun dinini (korumayı) mümkün kıl; korkusunu güvene dönüştür; tâ ki San'a ibadet etsin, hiçbir şeyi San'a şirk koşmasın. Allah'ım! Onu aziz kıl ve onunla bize izzet ver; ona yardım et ve onun vesilesiyle bize yardımda bulun; ona izzetli bir zafer bağışla ve kolay bir genişlik ona aç; kendi katından ona bir güç ve kudret ver.
Allah'ım! Onun vesilesiyle dinini ve Peygamber'inin sünnetini aşikâr et; öyle ki hak ve hakikatten hiçbir şey, yaratıkların korkusundan dolayı insanlara gizli kalmasın.
Allah'ım! Biz Sen'den İslâm ve ehline izzet bağışlayacağın; nifak ve ehlini zelil edeceğin onurlu bir devletin tahakkuk bulmasını istiyoruz. Öyle bir devlet ki, bizi o devlette, itaatine davet edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden kılasın; onun vesilesiyle dünya ve ahiret kerametini bize ihsan edesin. Allah'ım! Hak olan şeylerden bize tanıttığını taşımaya mu-vaffak et; eksiğimiz olan (tanımadığımız) şeye de bizi ulaştır (bizi ondan haberdar kıl).
Allah'ım! Onun (Hz. Mehdi'nin) vesilesiyle dağınıklığımızı topla, ayrılığımızı birleştir; açığımızı kapat; azlığımızı çoğalt, zilletimizi izzete dönüştür; muhtaç olanımızı onunla müstağni kıl; borcumuzu eda et; fakirlik ve ihtiyacımızı gider; zorluğumuzu kolaylaştır, yüzlerimizi ak eyle; esirlerimizi esaret zincirinden kurtar; isteklerimizi karşıla; (zuhuru için) bize verdiğin sözü yerine getir; dualarımızı kabul eyle, istediğimiz şeyleri bize inayet eyle; bizi dünya ve ahiret arzularımıza ulaştır ve istediğimizden daha fazla bize bağışta bulun. Ey istenilen ve bağışta bulunanların en hayırlısı! Onun vesilesiyle göğüslerimize şifa ver; kalplerimizin öfkesini gider; bütün ihtilaflara rağmen bizi hakka hidayet et; şüphesiz Sen, istediğini doğru yola hidayet edersin. Yine onun vesilesiyle düşmanına ve düşmanımıza karşı bize yardımda bulun, ey hak olan Allah! İlâhî âmin.
Allah'ım! Peygamber'imizin (Sen'in salât ve selâmın ona ve Ehlibeyt'ine olsun) yanımızda olmamasından, İmam'ımızın gaybetinden, düşmanımızın çok ve sayımızın azlığından, fitnelerin bize olan şiddetin-den ve zamanın şartlarının bizi güçsüz düşürmesinden Sana şikâyet ediyoruz. Muhammed ve Ehlibeyt'ine salât eyle; katından olan acil bir zaferle, zorlukları gidermenle, güçlü bir yardımınla, aşikâr kıldığın hak bir saltanatla, bizleri kapsayan geniş bir rahmetinle, bizleri örten bir afiyetle bize yardımda bulun; rahmetin hakkına ey merhametlilerin en merha-metlisi!"
12- Yine her gece şu duanın okunması müstehaptır:
اَللّـهُمَّ بِرَحْمَتِكَ فِي الصّالِحينَ فَاَدْخِلْنا، وَفي عِلِّيّينَ فَارْفَعْنا، وِبَكَأسٍ مِنْ مَعينٍ مِنْ عَيْنٍ سَلْسَبيلٍ فاسْقِنا، وَمِنَ الْحُورِ الْعينِ بِرَحْمَتِكَ فَزَوِّجْنا، وَمِنَ الْوِلْدانِ الُْمخَلَّدينَ كَاَنَّهُمْ لُؤْلُؤٌ مَكْنُونٌ فَاَخْدِمْنا، وَمِنْ ثِمارِ الْجَنَّةِ وَلُحُومِ الطَّيْرِ فَاَطْعِمْنا، وِمِنْ ثِيابِ السُّنْدُسِ وَالْحَريرِ وَالاِسْتَبْرَقِ فَاَلْبِسْنا، وَلَيْلَةَ الْقَدْرِ وَحَجَّ بَيْتِكَ الْحرامِ، وَقَتْلاً في سَبيلِكَ فَوفِّقْ لَنا، وَصالِحَ الدُّعاءِ وَالْمَسْأَلةِ فاسْتَجِبْ لَنا، وَاِذا جَمَعْتَ الاَوَّلينَ وَالآخِرينَ يَوْمَ الْقِيامَةِ فاَرْحَمْنا وَبَراءَةً مِنَ النّارِ فَاكْتُبْ لَنا، وَفي جَهَنَّمَ فَلا تَغُلَّنا، وَفي عَذابِكَ وَهَوانِكَ فَلا تَبْتَلِنا، وَمِنَ الزَّقُّومِ وَالضَّريعِ فَلا تُطْعِمْنا، وَمَعَ الشَّياطينِ فَلا تَجْعَلْنَا، وَفِي النّارِ عَلى وُجُوهِنا فَلا تَكْبُبْنا، وَمِنْ ثِيابِ النّارِ وَسَرابيلِ الْقَطِرانِ فَلا تُلْبِسْنا، وَمِنْ كُلِّ سُوء يا لا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ بِحَقِّ لا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ فَنَجِّنا.
"Allah'ım! Rahmetin hürmetine, bizi salih kulların arasına kat. Bizi İlliyyîn makamına yücelt. Selsebîl pınarı kaynağından (doldurulmuş) kadehlerle susuzluğumuzu gider. Rahmetin hürmetine bizi hurilerle evlendir. (Gençlik ve dinçlikleri) ebedi kılınmış (her biri) sedefte saklı bir inci gibi olan tertemiz, pırıl pırıl hizmetçi civanları bizim hizmetimize ver. Bizi cennet meyveleri ve kuş etleriyle rızıklandır. Bize hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan elbiseler giydir. Bizi Kadir Gecesi'ni idrak etmeye, Beytullahi'l-Haram'ı ziyaret etmeye ve senin yolunda şehit olmaya muvaffak kıl. Hakkımızda hayır dua ve yakarışı kabul et. Kıyamet gününde ilk insanlarla sonrakileri bir araya topladığında bize merhamet et. Bizim hakkımızda ateşten kurtuluşu yaz. Bizi cehennemde zincirleme. Bizi azap ve alçaklığa düşürme. Bize Zakkum ve cehennemin acı bitkisini yedirme. Bizi şeytanlarla bir araya toplama. Bizi yüzüstü ateşe atma. Bize ateş ve katrandan elbise giydirme; ey kendisinden başka ilâh olmayan! Senden başka bir ilâh olmayışı hakkına, bizi bütün kötülükler-den kurtar."
13- Şu duanın da okunması İmam Cafer Sadık'tan (a.s) rivayet edilmiştir:
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ اَنْ تَجْعَلَ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ مِنَ الاَمْرِ الَْمحْتُومِ فِي الاَمْرِ الْحَكيمِ، مِنَ الْقَضاءِ الَّذي لا يُرَدُّ وَلا يُبَدَّلُ اَنْ تَكْتُبَني مِنْ حُجّاجِ بَيْتِكَ الْحَرامِ، الْمَبْرُورِ حَجُّهُمْ، الْمَشْكُورِ سَعْيُهُمْ ،الْمَغْفُورِ ذُنُوبُهُمْ، اَلْمُكَفَّرِ عَنْ سَيِّئاتِهِمْ، وَأنْ تَجْعَلَ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ، اَنْ تُطيلَ عُمْري في خَيْرٍ وَعافِيَةٍ، وَتُوَسِّعَ في رِزْقي، َوَتَجْعَلَني مِمَّنْ تَنْتصِرُ بِهِ لِدينِكَ وَلا تَسْتَبْدِلْ بي غَيْري.
"Allah'ım! Senden kesin olarak hükme bağladığın ve takdir ettiğin hikmetli, dönüşü ve değişimi olmayan şeyler arasında beni de hacları beğenilir, çabaları mükâfatlandırılır, günahları bağışlanır ve kötülükleri affedilir olan Beytullahi'l-Harâm'ın hacılarından yazmanı diliyorum. Yine benim için hayır ve sıhhatle geçecek uzun bir ömür ve geniş bir rızk takdir buyurmanı niyaz ediyorum. Beni dinine yardım eden kimselerden kıl; bu konuda başkasını bana tercih etme."
14- "Enisü's-Sâlihin" kitabında ramazan ayının her gecesinde şöyle dua edilmesi rivayet edilmiştir:
اَعُوذُ بِجَلالِ وَجْهِكَ الْكَريمِ اَنْ يَنْقَضِيَ عَنّي شَهْرُ رَمَضانَ، اَوْ يَطْلُعَ الْفَجْرُ مِنْ لَيْلَتي هذِهِ، وَلَكَ قِبَلي تَبِعَةٌ اَوْ ذَنْبٌ تُعَذِّبُني عَلَيْهِ.
"(Allah'ım!) Ramazan ayı geçer veya bu gecem sabah olur da üzerimde sana karşı bir suçum veya beni karşılığında azap edeceğin bir günah kalırsa, bundan Kerim Vech'inin yüceliğine sığınırım."
15- Merhum Kef'emî, Seyyid İbn Baki'den şöyle nakletmektedir: "Kim ramazan ayının her gecesinde iki rekât namaz kılarak, her rekâtta Fâtiha Suresi'ni ve İhlâs Suresi'ni üç defa okur, selâm verdikten sonra da şu zikri okur:
سُبْحانَ مَنْ هُوَ حَفيظٌ لا يَغْفُل، سُبحانَ مَنْ هُوَ رَحيمٌ لا يَعْجَلُ، سُبْحانَ مَنْ هُوَ قا ئِمٌ لا يَسْهُو، سُبْحانَ مَنْ هُوَ دائِمٌ لا يَلْهُو،
"Münezzehtir gaflet etmeyen asıl koruyucu. Münezzehtir (kullarına ceza vermede) acele etmeyen merhametli. Münezzehtir her zaman kaim ve sabit olan ve (hiçbir zaman kullarını) unutmayan. Münezzehtir ebedi ve boş şeylerden uzak olan (Rab)."
Sonra da yedi defa tesbihat-ı erbaayı okuyup ardından şu zikri söyler:
سُبْحَانَكَ سُبْحَانَكَ سُبْحَانَكَ، يَا عَظيمُ اغْفِرْ لِيَ الذَّنْبَ الْعَظيمَ.
"Her eksiklikten münezzehsin sen. Her eksiklikten münezzehsin sen. Her eksiklikten münezzehsin sen. Ey azametli ve yüce (Allah)! Be-nim büyük günahımı bağışla."
Ve bilâhare Resulullah'a (s.a.a) ve Ehlibeyt'ine on defa salavât getirirse, Allah günahlarını bağışlar..."
16- Hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:
"Ramazan ayının her gecesinde Fetih Suresi'ni sünnet bir namazda okuyan kimse, o yıl korunmuş olur."
17- Ramazan ayı gecelerinin bir ameli de gecelere bölünerek kılınan bin rekâtlık namazdır. Fıkıh ve dua kitaplarında bu namaz, genişçe zikredilmiştir. Namazın kılınış şeklinde ise ihtilâf vardır. İbn Ebî Kurra'nın İmam Muhammed Takî'den (a.s) naklettiği ve Şeyh Müfid'in ve ulemanın çoğunun kabul ettiği kılınış şekli şöyledir:
İlk yirmi günde her gece yirmi rekât olmak üzere sekiz rekâtı akşam namazından sonra, on iki rekâtı ise yatsı namazından sonra ikişer ikişer kılınır. Son on günde ise her gece otuz rekât olmak üzere yine sekiz rekâtı akşam namazından sonra, geri kalanı ise yatsı namazından sonra kılınır. Böylece yedi yüz rekâtı kılınmış olur. Geri kalan üç yüz rekâtı ise Kadir gecelerinde (on dokuz, yirmi bir ve yirmi üçüncü geceler) her gece yüz rekât olmak üzere kılınır.
18- Ramazan ayında sünnet namazlardan sonra şu duanın okun-ması rivayet edilmiştir:
اَللّـهُمَّ اجْعَلْ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ مِنَ الأَمْرِ الَْمحْتُومِ، وَفيـما تَفْرُقُ مِنَ الاَمْرِ الْحَكيمِ، في لَيْلَةِ الْقَدْرِ، اَنْ تَجْعَلَني مِنْ حُجّاجِ بَيْتِكَ الْحَرامِ، الْمَبْرُورِ حَجُّهُمُ الْمَشْكُورِ سَعْيُهُمْ، الْمَغْفُورِ ذُنُوبُهُمُ، وَاَسْأَلُكَ اَنْ تُطيلَ عُمْري في طاعَتِكَ، وَتُوَسِّعَ لي في رِزْقي، يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
"Allah'ım! Kadir Gecesi'nde hükmettiğin ve takdir buyurduğun kesin emirlerin ve belirlediğin hikmetli işlerin arasında beni de hacları dosdoğru olan, çabaları mükâfatlandırılan ve günahları bağışlanan Beytullahi'l-Haram'ın hacılarından kıl. Senden itaatin yolunda ömrümü uzatmanı ve rızkımı genişletmeni diliyorum, ey merhametlilerin en merhametlisi!"
3- Ramazan Ayının Sahur Vakti Amelleri
1- Az da olsa sahurda bir şeyler yemek müstehaptır. Bir hadis-i şerifte şöyle rivayet edilmiştir:
"Allah ve melekleri sahur vakitlerinde istiğfar eden ve sahur yeme-ği yiyen kimselere salâvat getirirler."
2- Sahur ve iftar vakitlerinde Kadir Suresi'ni okumak.
3- İmam Rıza'dan (a.s) İmam Bâkır'ın (a.s) sahurlarda okuduğu rivayet edilen "Seher Duası" isimli şu değerli ve derin muhtevalı duayı okumak:
SEHER DUASI
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ بَهائِكَ بِاَبْهاهُ وَكُلُّ بَهائِكَ بَهِيٌّ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِبَهائِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ جَمالِكَ بِاَجْمَلِهِ وَكُلُّ جَمالِكَ جَميلٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِجَمالِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ جَلالِكَ بِاَجَلِّهِ وَكُلُّ جَلالِكَ جَليلٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِجَلالِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عَظَمَتِكَ بِاَعْظَمِها وَكُلُّ عَظَمَتِكَ عَظَيمَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعَظَمَتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسَأَلُكَ مِنْ نُورِكَ بِاَنْوَرِهِ وَكُلُّ نُورِكَ نَيِّرٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِنُورِكَ كُلِّهِ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ رَحْمَتِكَ بِاَوْسَعِها وَكُلُّ رَحْمَتِكَ واسِعَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِرَحْمَتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ كَلِماتِكَ بِاَتَمِّها وَكُلُّ كَلِماتِكَ تامَّةٌ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِكَلِماتِكَ كُلِّهَا، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ كَمالِكَ بِاَكْمَلِهِ وَكُلُّ كَمالِكَ كامِلٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِكَمالِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ اَسمائِكَ بِاَكْبَرِها وَكُلُّ اَسْمائِكَ كَبيرَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِاَسْمائِكَ كُلِّها.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عِزَّتِكَ باَعَزِّها وَكُلُّ عِزَّتِكَ عَزيزَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعِزَّتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مَشِيَّتِكَ بِاَمْضاها وَكُلُّ مَشِيَّتِكَ ماضِيَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمَشِيَّتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ قُدْرَتِكَ بِالْقُدْرَةِ الَّتي اسْتَطَلْتَ بِها عَلى كُلِّ شَيْء وَكُلُّ قُدْرَتِكَ مُسْتَطيلَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِقُدْرَتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عِلْمِكَ بِاَنْفَذِهِ وَكُلُّ عِلْمِكَ نافِذٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعِلْمِكَ كُلِّهِ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ قَوْلِكَ بِاَرْضاهُ وَكُلُّ قَوْلِكَ رَضِيٌّ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِقَوْلِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مَسائِلِكَ بِاَحَبِّها اِلَيْكَ وَكُلُّ مَسائِلِكَ اِلَيْكَ حَبيبَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمَسائِلِكَ كُلِّها.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ شَرَفِكَ بِاَشْرَفِهِ وَكُلُّ شَرَفِكَ شَريفٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِشَرَفِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ سُلْطانِكَ بِاَدْوَمِهِ وَكُلُّ سُلطانِكَ دائِمٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِسُلْطانِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مُلْكِكَ بِاَفْخَرِهِ وَكُلُّ مُلْكِكَ فاخِرٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمُلْكِكَ كُلِّهِ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عُلُوِّكَ بِاَعْلاهُ وَكُلُّ عُلُوِّكَ عال، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعُلُوِّكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مَنِّكَ بِاَقْدَمِهِ وَكُلُّ مَنِّكَ قَديمٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمَنِّكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ اياتِكَ بِاَكْرَمِها وَكُلُّ آياتِكَ كَريمَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِآياتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِما اَنْتَ فيهِ مِنَ الشَّأنِ وَالْجَبَرُوتِ، وَاَسْأَلُكَ بِكُلِّ شَأنٍ وَحْدَهُ وجَبَرُوت وَحْدَها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِما تُجيبُني بِهِ حينَ اَسْأَلُكَ فَاَجِبْني يا اَللهُ.
"Allah'ım! Aydınlığının en aydın mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin aydınlığının bütün mertebeleri parlaktır. Allah'ım! Aydınlığının bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Cemalinin en güzel mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin cemalinin bütün mertebeleri güzeldir. Allah'ım! Cemalinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Celalinin en yüce mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin celalinin bütün mertebeleri yücedir. Celalinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Azametinin en büyük mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin azametinin bütün mertebeleri büyüktür. Allah'ım! Azametinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Nurunun en nurlu mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin nurunun bütün mertebeleri nurludur. Allah'ım! Nurunun bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
Allah'ım! Rahmetinin en geniş mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Muhakkak senin rahmetinin bütün mertebeleri geniştir. Allah'ım! Rahmetinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Kelimelerinin en mükemmelini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kelimelerinin hepsi mükemmeldir.
Allah'ım! Bütün kelimelerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Kemalinin en kâmil mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kemalinin bütün mertebeleri kâmildir. Allah'ım! Bütün kemal mertebelerinin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! İsimle-inin en büyüğünü vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün isimlerin büyüktür. Allah'ım! Bütün isimlerinin hakkına (hacetlerimi) sen-en diliyorum.
Allah'ım! İzzetinin en yüce mertebesini vasıta kılarak sana el açı-orum. Elbette senin izzetinin bütün mertebeleri yücedir. Allah'ım! Bütün izzet mertebelerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Meşiyyetinin en etkili mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin meşiyyetinin bütün mertebeleri etkili ve kesindir. Allah'ım! Meşiy-etinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Kudretinin her şeyi kuşatan mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kudretinin bütün mertebeleri (her şeyi) kuşatıcıdır. Allah'ım! Kudretinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! İlminin en etkili mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin ilminin bütün mertebeleri etkilidir. Allah'ım! İlminin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
Allah'ım! En beğenilmiş sözünü vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün sözlerin beğenilmiş ve güzeldir. Allah'ım! Bütün sözlerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Mes'elelerinin en sevilenini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün mes'elelerin sevilendir. Allah'ım! Bütün mes'elelerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
Allah'ım! Şerefinin en üstün mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin şerefinin bütün mertebeleri şeriftir. Allah'ım! Şerefinin bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! En sürekli saltanat ve hâkimiyetin hakkına sana el açıyorum. Elbette senin saltanat ve hâkimiyetinin hepsi sürekli ve ebedidir. Allah'ım! Hâkimiyet ve saltanatının hepsi hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! En muhteşem mülkünün hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün mülkün muhteşemdir. Allah'ım! Bütün mülkün hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum.
Allah'ım! Ululuğunun en yüce mertebesi hakkına sana el açıyorum. Elbette senin ululuğunun bütün mertebeleri yücedir. Allah'ım! Ululuğunun bütün mertebeleri hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! İhsa-ının en kadimi hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün ihsanların kadimdir. Allah'ım! Bütün ihsan ve lütufların hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Ayetlerinin en değerlisi hakkına sana el açıyorum. Elbete senin bütün ayetlerin değerlidir. Allah'ım! Bütün ayetlerin hakkına (hacetlerimi) senden diliyorum. Allah'ım! Sahip olduğun şan ve ceberutun hakkına sana yalvarıyorum. Başlı başına bütün şan ve bütün ceberutlar hakkına senden (hacetlerimi) diliyorum. Allah'ım! Reddetmeyeceğin ve kabul edeceğin şeyleri vasıta kılarak sana el açıyorum. O hâlde (dualarımı) kabul buyur ya Allah!"
4- Merhum Şeyh Tusî, "el-Misbâh" kitabında Ebu Hamza Sumâ-î'den şöyle nakletmiştir:
İmam Zeynülabidin (a.s) ramazan ayında gecenin büyük bir kıs-ını namaz kılmakla geçirir, sahur vakti olduğunda ise şu duayı okurdu:
Ramazan Ayının Sahur Vakitlerinde Okunan Ebu Hamza Sumâlî Duası
اِلهٰي لا تُؤَدِّبْني بِعُقُوبَتِكَ، وَلا تَمْكُرْ بي في حيلَتِكَ، مِنْ اَيْنَ لِيَ الْخَيْرُ يا رَبِّ وَلا يُوجَدُ إلاّ مِنْ عِنْدِكَ، وَمِنْ اَيْنَ لِيَ النَّجاةُ وَلا تُسْتَطاعُ إلاّ بِكَ، لاَ الَّذي اَحْسَنَ اسْتَغْنى عَنْ عَوْنِكَ وَرَحْمَتِكَ، وَلاَ الَّذي اَساءَ وَاجْتَرَأَ عَلَيْكَ وَلَمْ يُرْضِكَ خَرَجَ عَنْ قُدْرَتِكَ، يا رَبِّ يا رَبِّ يا رَبِّ.
"Allah'ım! Cezalandırarak beni edeplendirme ve tedbirinin tuzağına düşürme. Ey Rabbim! Nerden hayır elde edebilirim; oysaki senin katınan başka kimseden hayır gelmez?! Kurtuluşa nasıl erebilirim; oysaki ancak senin lütfunla kurtuluşa erişilir?! Ne iyi amel sahibi, senin yardım ve rahmetinden ganidir ve ne de kötü işler yapıp sana karşı gelen ve senin hoşnutluğunu kazanmayan, senin kudret ve saltanatından çıkabilir. Ey Rabbim, ey Rabbim, ey Rabbim!"
Duanın "Ya rabbi, ya rabbi, ya rabbi" cümleleri, nefes kesilin-eye kadar tekrarlanır.
بِكَ عَرَفْتُكَ وَاَنْتَ دَلَلْتَني عَلَيْكَ وَدَعَوْتَني اِلَيْكَ، وَلَوْلا اَنْتَ لَمْ اَدْرِ ما اَنْتَ، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي اَدْعوُهُ فَيُجيبُني وَاِنْ كُنْتَ بَطيـئاً حينَ يَدْعوُني، وَاَلْحَمْدُ للهِ الَّذي اَسْأَلُهُ فَيُعْطيني وَاِنْ كُنْتُ بَخيلاً حينَ يَسْتَقْرِضُني، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي اُناديهِ كُلَّما شِئْتُ لِحاجَتي، وَاَخْلُو بِهِ حَيْثُ شِئْتُ، لِسِرِّي بِغَيْرِ شَفيعٍ فَيَقْضي لي حاجَتي، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي لا اَدْعُو غَيْرَهُ وَلَوْ دَعَوْتُ غَيْرَهُ لَمْ يَسْتَجِبْ لي دُعائي، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي لا اَرْجُو غَيْرَهُ وَلَوْ رَجَوْتُ غَيْرَهُ لأَخْلَفَ رَجائي، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي وَكَلَني اِلَيْهِ فَاَكْرَمَني وَلَمْ يَكِلْني اِلَى النّاسِ فَيُهينُوني، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي تَحَبَّبَ اِلَيَّ وَهُوَ غَنِيٌّ عَنّي، وَالْحَمْدُ للهِ الَّذي يَحْلُمُ عَنّي حَتّى كَأَنّي لا ذَنْبَ لي، فَرَبّي اَحْمَدُ شَيْء عِنْدي، وَاَحَقُّ بِحَمْدي.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَجِدُ سُبُلَ الْمَطالِبِ اِلَيْكَ مُشْرَعَةً، وَمَناهِلَ الرَّجاءِ اِلَيْكَ مُتْرَعَةً، وَالاِسْتِعانَةَ بِفَضْلِكَ لِمَنْ اَمَّلَكَ مُباحَةً، وَاَبْوابَ الدُّعاءِ اِلَيْكَ لِلصّارِخينَ مَفْتُوحَةً، وَاَعْلَمُ اَنَّكَ لِلرّاجينَ بِمَوْضِعِ اِجابَة، وَلِلْمَلْهُوفينَ بِمَرْصَدِ اِغاثَة، وَاَنَّ فِي اللَّهْفِ اِلى جُودِكَ وَالرِّضا بِقَضائِكَ عِوَضاً مِنْ مَنْعِ اْلباِخِلينَ، وَمَنْدُوحَةً عَمّا في اَيْدي الْمُسْتَأثِرينَ، وَاَنَّ الِراحِلَ اِلَيْكَ قَريبُ الْمَسافَةِ، وَاَنَّكَ لا تَحْتَجِبُ عَنْ خَلْقِكَ إلاّ اَنْ تَحْجُبَهُمُ الأَعمالُ دُونَكَ، وَقَدْ قَصَدْتُ اِلَيْكَ بِطَلِبَتي، وَتَوَجَّهْتُ اِلَيْكَ بِحاجَتي، وَجَعَلْتُ بِكَ اسْتِغاثَتي، وَبِدُعائِكَ تَوَسُّلي مِنْ غَيْرِ اِسْتِحْقاقٍ لاِسْتِماعِكَ مِنّي، وَلاَ اسْتيجاب لِعَفْوِكَ عَنّي، بَلْ لِثِقَتي بِكَرَمِكَ، وَسُكُوني اِلى صِدْقِ وَعْدِكَ، وَلَجَائي اِلَى الإِيمانِ بِتَوْحيدِكَ، وَيَقيني بِمَعْرِفَتِكَ مِنّي اَنْ لا رَبَّ لي غَيْرُكَ، وَلا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ وَحْدَكَ لا شَريكَ لَكَ.
اَللّـهُمَّ اَنْتَ الْقائِلُ وَقَوْلُكَ حَقٌّ، وَوَعْدُكَ صِدْقٌ (وَاسْأَلُوا اللهَ مِنْ فَضْلِهِ اِنَ اللهَ كانَ بِكُمْ رَحيماً)، وَلَيْسَ مِنْ صِفاتِكَ يا سَيّدي اِنْ تَأمُرَ بِالسُّؤالِ وَتَمْنَعَ الْعَطِيَّةَ، وَاَنْتَ الْمَنّانُ بِالْعَطِيّاتِ عَلى اَهْلِ مَمْلَكَتِكَ، وَالْعائِدُ عَلَيْهِمْ بِتَحَنُّنِ رَأفَتِكَ.
اِلهٰي رَبَّيْتَني في نِعَمِكَ وَاِحْسانِكَ صَغيراً، وَنَوَّهْتَ بِاِسْمي كَبيراً، فَيا مَنْ رَبّاني فِي الدُّنْيا بِاِحْسانِهِ وَتَفَضُّلِهِ وَنِعَمِهِ، وَاَشارَ لي فِي الآخِرَةِ اِلى عَفْوِهِ وَكَرَمِهِ، مَعْرِفَتي يا مَوْلايَ دَليلي عَلَيْكَ، وَحُبّي لَكَ شَفيعي اِلَيْكَ، وَاَنَا واثِقٌ مِنْ دَليلي بِدَلالَتِكَ، وَساكِنٌ مِنْ شَفيعي اِلى شَفاعَتِكَ.
اَدْعُوكَ يا سَيِّدي بِلِسانٍ قَدْ اَخْرَسَهُ ذَنْبُهُ، رَبِّ اُناجيكَ بِقَلْبٍ قَدْ اَوْبَقَهُ جُرْمُهُ، اَدْعوُكَ يا رَبِّ راهِباً راغِباً، راجِياً خائِفاً، اِذا رَاَيْتُ مَوْلايَ ذُنُوبي فَزِعْتُ، وَاِذا رَاَيْتُ كَرَمَكَ طَمِعْتُ، فَاِنْ عَفَوْتَ فَخَيْرُ راحِمٍ، وَاِنْ عَذَّبْتَ فَغَيْرُ ظالِمٍ.
حُجَّتي يا اَللهُ في جُرْأَتي عَلى مَسْأَلَتِكَ، مَعَ اِتْياني ما تَكْرَهُ، جُودُكَ وَكَرَمُكَ، وَعُدَّتي في شِدَّتي مَعَ قِلَّةِ حَيائي رَأفَتُكَ وَرَحْمَتُكَ، وَقَدْ رَجَوْتُ اَنْ لا تَخيبَ بَيْنَ ذَيْنِ وَذَيْنِ مُنْيَتي، فَحَقِّقْ رَجائي، وَاَسْمِعْ دُعائي يا خَيْرَ مَنْ دَعاهُ داعٍ، وَاَفْضَلَ مَنْ رَجاهُ راجٍ، عَظُمَ يا سَيِّدي اَمَلي، وَساءَ عَمَلي، فَاَعْطِني مِنْ عَفْوِكَ بِمِقْدارِ اَمَلي، وَلا تُؤاخِذْنـي بِأَسْوَءِ عَمَلي، فَاِنَّ كَرَمَكَ يَجِلُّ عَنْ مُجازاةِ الْمُذْنِبينَ، وَحِلْمَكَ يَكْبُرُ عَنْ مُكافاةِ الْمُقَصِّرينَ.
وَاَنَا يا سَيِّدي عائِذٌ بِفَضْلِكَ، هارِبٌ مِنْكَ اِلَيْكَ، مُتَنَجِّزٌ ما وَعَدْتَ مِنَ الصَّفْحِ عَمَّنْ اَحْسَنَ بِكَ ظَنّاً، وَما اَنَا يا رَبِّ وَما خَطَري، هَبْني بِفَضْلِكَ، وَتَصَدَّقْ عَلَيَّ بِعَفْوِكَ اَيْ رَبِّ جَلِّلْني بِسَتْرِكَ، وَاعْفُ عَنْ تَوْبيخي بِكَرَمِ وَجْهِكَ، فَلَوِ اطَّلَعَ الْيَوْمَ عَلى ذَنْبي غَيْرُكَ ما فَعَلْتُهُ، وَلَوْ خِفْتُ تَعْجيلَ الْعُقُوبَةِ لاَجْتَنَبْتُهُ، لا لأَِنَّكَ اَهْوَنُ النّاظِرينَ اِليَّ وَاَخَفُّ الْمُطَّلِعينَ عَلَيَّ، بَلْ لأَِنَّكَ يا رَبِّ خَيْرُ السّاتِرينَ، وَاَحْكَمُ الْحاكِمينَ، وَاَكْرَمُ الأَكْرَمينَ، سَتّارُ الْعُيُوبِ، غَفّارُ الذُّنُوبِ، عَلاّمُ الْغُيُوبِ، تَسْتُرُ الذَّنْبِ بِكَرَمِكَ، وَتُؤَخِّرُ الْعُقُوبَةَ بِحِلْمِكَ.
فَلَكَ الْحَمْدُ عَلى حِلْمِكَ بَعْدَ عِلْمِكَ، وَعَلى عَفْوِكَ بَعْدَ قُدْرَتِكَ، وَيَحْمِلُني وَيُجَرِّئُني عَلى مَعْصِيَتِكَ حِلْمُكَ عَنّي، وَيَدْعُوني اِلى قِلَّةِ الْحَياءِ سِتْرُكَ عَلَيَّ، وَيُسْرِعُني اِلَى التَّوَثُّبِ عَلى مَحارِمِكَ مَعْرِفَتي بِسِعَةِ رَحْمَتِكَ، وَعَظيمِ عَفْوِكَ.
يا حَليمُ يا كَريمُ، يا حَيُّ يا قَيُّومُ، يا غافِرَ الذَّنْبِ، يا قابِلَ التَّوْبِ، يا عَظيمَ الْمَنِّ، يا قَديمَ الإِحسانِ، اَيْنَ سَِتْرُكَ الْجَميلُ، اَيْنَ عَفْوُكَ الْجَليلُ، اَيْنَ فَرَجُكَ الْقَريبُ، اَيْنَ غِياثُكَ السَّريعُ، اَيْنَ رَحْمَتُكَ الْواسِعَةِ، اَيْنَ عَطاياكَ الْفاضِلَةُ، اَيْنَ مَواهِبُكَ الْهَنيئَةُ، اَيْنَ صَنائِعُكَ السَّنِيَّةُ، اَيْنَ فَضْلُكَ الْعَظيمُ، اَيْنَ مَنُّكَ الْجَسيمُ، اَيْنَ اِحْسانُكَ الْقَديمُ، اَيْنَ كَرَمُكَ يا كَريمُ، بِهِ وَبِمُحَمَّدٍ وآلِ مُحَمَّدٍ فَاسْتَنْقِذْني، وَبِرَحْمَتِكَ فَخَلِّصْني، يا مُحْسِنُ يا مُجْمِلُ، يا مُنْعِمُ يا مُفْضِلُ، لَسْتُ اَتَّكِلُ فِي النَّجاةِ مِنْ عِقابِكَ عَلى اَعْمالِنا، بَلْ بِفَضْلِكَ عَلَيْنا، لأَِنَّكَ اَهْلُ التَّقْوى وَاَهْلَ الْمَغْفِرَةِ تُبْدِئُ بِالإِحْسانِ نِعَماً، وَتَعْفُو عَنِ الذَّنْبِ كَرَماً، فَما نَدْري ما نَشْكُرُ، اَجَميلَ ما تَنْشُرُ، اَمْ قَبيحَ ما تَسْتُرُ، اَمْ عَظيمَ ما اَبْلَيْتَ وَاَوْلَيْتَ، اَمْ كَثيرَ ما مِنْهُ نَجَّيْتَ وَعافَيْتَ.
يا حَبيبَ مَنْ تَحَبَّبَ اِلَيْكَ، وَيا قُرَّةَ عَيْنِ مَنْ لاذَ بِكَ وَانْقَطَعَ اِلَيْكَ، اَنْتَ الُْمحْسِنُ وَنَحْنُ الْمُسِيئونَ فَتَجاوَزْ يا رَبِّ عَنْ قَبيحِ ما عِنْدَنا بِجَميلِ ما عِنْدَكَ، وَاَيُّ جَهْلٍ يا رَبِّ لا يَسَعُهُ جُودُكَ، اَوْ اَيُّ زَمانٍ اَطْوَلُ مِنْ اَناتِكَ، وَما قَدْرُ اَعْمالِنا في جَنْبِ نِعَمِكَ، وَكَيْفَ نَسْتَكْثِرُ اَعْمالاً نُقابِلُ بِها كَرَمَكَ، بَلْ كَيْفَ يَضيقُ عَلَى الْمُذْنِبينَ ما وَسِعَهُمْ مِنْ رَحْمَتِكَ.
يا واسِعَ الْمَغْفِرَةِ، يا باسِطَ الْيَدَيْنِ بِالرَّحْمَةِ، فَوَ عِزَّتِكَ يا سَيِّدي، لَوْ نَهَرْتَني ما بَرِحْتُ مِنْ بابِكَ، وَلا كَفَفْتُ عَنْ تَمَلُّقِكَ، لِمَا انْتَهى اِلَيَّ مِنَ الْمَعْرِفَةِ بِجُودِكَ وَكَرِمَك، وَاَنْتَ الْفاعِلُ لِما تَشاءُ تُعَذِّبُ مَنْ تَشاءُ بِما تَشاءُ كَيْفَ تَشاءُ، وَتَرْحَمُ مَنْ تَشاءُ بِما تَشاءُ كَيْفَ تَشاءُ، لا تُسْأَلُ عَنْ فِعْلِكَ، وَلا تُنازَعُ في مُلْكِكَ، وَلا تُشارَكُ في اَمْرِكَ، وَلا تُضادُّ في حُكْمِكَ، وَلا يَعْتَرِضُ عَلَيْكَ اَحَدٌ في تَدْبيرِكَ، لَكَ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ، تَبارَكَ اللهُ رَبُّ الْعالَمينَ،
يا رَبِّ هذا مَقامُ مَنْ لاذَ بِكَ، وَاسْتَجارَ بِكَرَمِكَ، وَاَلِفَ اِحْسانَكَ وَنِعَمَكَ وَاَنْتَ الْجَوادُ الَّذي لا يَضيقُ عَفُْوكَ، وَلا يَنْقُصُ فَضْلُكَ، وَلا تَقِلُّ رَحْمَتُكَ، وَقَدْ تَوَثَّقْنا مِنْكَ بِالصَّفْحِ الْقَديمِ، وَالْفَضْلِ الْعَظيمِ، وَالرَّحْمَةِ الْواسِعَةِ، اَفَتَراكَ يا رَبِّ تُخْلِفُ ظُنُونَنا، اَوْ تُخَيِّبْ آمالَنا، كَلاّ يا كَريمُ، فَلَيْسَ هذا ظَنُّنا بِكَ، وَلا هذا فيكَ طَمَعُنا يا رَبِّ اِنَّ لَنا فيكَ اَمَلاً طَويلاً كَثيراً، اِنَّ لَنا فيكَ رَجاءً عَظيماً، عَصَيْناكَ وَنَحْنُ نَرْجُو اَنْ تَسْتُرَ عَلَيْنا، وَدَعَوْناكَ وَنَحْنُ نَرْجُو اَنْ تَسْتَجيبَ لَنا، فَحَقِّقْ رَجاءَنا مَوْلانا، فَقَدْ عَلِمْنا ما نَسْتَوْجِبُ بِاَعْمالِنا، وَلكِنْ عِلْمُكَ فينا وَعِلْمُنا بِاَنَّكَ لا تَصْرِفُنا عَنْكَ وَاِنْ كُنّا غَيْرَ مُسْتَوْجِبينَ لِرَحْمَتِكَ، فَاَنْتَ اَهْلٌ اَنْ تَجُودَ عَلَيْنا وَعَلَى الْمُذْنِبينَ بِفَضْلِ سَعَتِكَ، فَامْنُنْ عَلَيْنا بِما اَنْتَ اَهْلُهُ، وَجُدْ عَلَيْنا فَاِنّا مُحْتاجُونَ اِلى نَيْلِكَ.
يا غَفّارُ بِنُورِكَ اهْتَدَيْنا، وَبِفَضْلِكَ اسْتَغْنَيْنا، وَبِنِعْمَتِكَ اَصْبَحْنا وَاَمْسَيْنا، ذُنُوبُنا بَيْنَ يَدَيْكَ نَسْتَغْفِرُكَ الّلهُمَّ مِنْها وَنَتُوبُ اِلَيْكَ، تَتَحَبَّبُ اِلَيْنا بِالنِّعَمِ وَنُعارِضُكَ بِالذُّنُوبِ، خَيْرُكَ اِلَيْنا نازِلٌ، وَشَّرُّنا اِلَيْكَ صاعِدٌ، وَلَمْ يَزَلْ وَلا يَزالُ مَلَكٌ كَريمٌ يَأتيكَ عَنّا بِعَمَلٍ قَبيحٍ، فَلا يَمْنَعُكَ ذلِكَ مِنْ اَنْ تَحُوطَنا بِنِعَمِكَ، وَتَتَفَضَّلَ عَلَيْنا بِآلائِكَ.
فَسُبْحانَكَ ما اَحْلَمَكَ وَاَعْظَمَكَ وَاَكْرَمَكَ مُبْدِئاً وَمُعيداً، تَقَدَّسَتْ اَسْماؤكَ وَجَلَّ ثَناؤُكَ، وَكَرُمَ صَنائِعُكَ وَفِعالُكَ، اَنْتَ اِلهٰي اَوْسَعُ فَضْلاً، وَاَعْظَمُ حِلْماً مِنْ اَنْ تُقايِسَني بِفِعْلي وَخَطيـئَتي، فَالْعَفْوَ الْعَفْوَ الْعَفْوَ، سَيِّدي سَيِّدي سَيِّدي، اَللّـهُمَّ اشْغَلْنا بِذِكْرِكَ، وَاَعِذْنا مِنْ سَخَطِكَ، وَاَجِرْنا مِنْ عَذابِكَ، وَارْزُقْنا مِنْ مَواهِبِكَ، وَاَنْعِمْ عَلَيْنا مِنْ فَضْلِكَ، وَارْزُقْنا حَجَّ بَيْتِكَ، وَزِيارَةَ قَبْرِ نَبِيِّكَ صَلَواتُكَ وَرَحْمَتُكَ وَمَغْفِرَتُكَ وَرِضْوانُكَ عَلَيْهِ وَعَلى اَهْلِ بَيْتِهِ اِنَّكَ قَريبٌ مُجيبٌ، وَارْزُقْنا عَمَلاً بِطاعَتِكَ، وَتَوَفَّنا عَلى مِلَّتِكَ، وَسُنَّةِ نَبِيِّكَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ، اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لي وَلِوالِدَيَّ وَارْحَمْهُما كَما رَبَّياني صَغيراً، اِجْزِهما بِالإِحْسَانِ اِحْساناً وَبِالسَّيِّئاتِ غُفْراناً، اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنينَ وَالْمُؤْمِناتِ الأَحْياءِ مِنْهُمْ وَالأَمْواتِ، وَتابِعْ بَيْنَنا وَبَيْنَهُمْ بِالْخَيْراتِ.
اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لِحَيِّنا وَمَيِّتِنا، وَشاهِدِنا وَغائِبِنا، ذَكَرِنا وَاُنْثانا، صَغيرِنا وَكَبيرِنا، حُرِّنا وَمَمْلُوكِنا، كَذَبَ الْعادِلُونَ بِاللهِ وَضَلُّوا ضَلالاً بَعيداً، وَخَسِرُوا خُسْراناً مُبيناً.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاخْتِمْ لي بِخَيْرٍ، وَاكْفِني ما اَهَمَّني مِنْ اَمْرِ دُنْيايَ وَآخِرَتي وَلا تُسَلِّطْ عَلَيَّ مَنْ لا يَرْحَمُني، وَاجْعَلْ عَلَيَّ مِنْكَ واقِيَةً باقِيَةً، وَلا تَسْلُبْني صالِحَ ما اَنْعَمْتَ بِهِ عَلَيَّ، وَارْزُقْني مِنْ فَضْلِكَ رِزْقاً واسِعاً حَلالاً طَيِّباً.
اَللّـهُمَّ احْرُسْني بِحَراسَتِكَ، وَاحْفَظْني بِحِفْظِكَ، وَاكْلأْني بِكِلائَتِكَ، وَارْزُقْني حَجَّ بَيْتِكَ الْحَرامِ في عامِنا هذا وَفي كُلِّ عامٍ، وَزِيارَةَ قَبْرِ نَبِيِّكَ وَالأَئِمَّةِ عَلَيْهِمُ السَّلامُ، وَلا تُخْلِني يا رَبِّ مِنْ تِلْكَ الْمَشاهِدِ الشَّريفَةِ، وَالْمَواقِفِ الْكَريمَةِ.
اَللّـهُمَّ تُبْ عَلَيَّ حَتّى لا اَعْصِيَكَ، وَاَلْهِمْنِيَ الْخَيْرَ وَالْعَمَلَ بِهِ، وَخَشْيَتَكَ بِاللَّيْلِ وَالنَّهارِ ما اَبْقَيْتَني يا رَبَّ الْعالَمينَ.
اَللّـهُمَّ اِنّي كُلَّما قُلْتُ قَدْ تَهَيَّأتُ وَتَعَبَّأتُ وَقُمْتُ لِلصَّلاةِ بَيْنَ يَدَيْكَ وَناجَيْتُكَ اَلْقَيْتَ عَلَيَّ نُعاساً اِذا اَنَا صَلَّيْتُ، وَسَلَبْتَني مُناجاتَكَ اِذا اَنَا ناجَيْتُ، مالي كُلَّما قُلْتُ قَدْ صَلُحَتْ سَريرَتي، وَقَرُبَ مِنْ مَجالِسِ التَّوّابينَ مَجْلِسي، عَرَضَتْ لي بَلِيَّةٌ اَزالَتْ قَدَمي، وَحالَتْ بَيْني وَبَيْنَ خِدْمَتِكَ.
سَيِّدي لَعَلَّكَ عَنْ بابِكَ طَرَدْتَني، وَعَنْ خِدْمَتِكَ نَحَّيْتَني اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني مُسْتَخِفّاً بِحَقِّكَ فَاَقْصَيْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني مُعْرِضاً عَنْكَ فَقَلَيْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ وَجَدْتَني في مَقامِ الْكاذِبينَ فَرَفَضْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني غَيْرَ شاكِرٍ لِنَعْمائِكَ فَحَرَمْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ فَقَدْتَني مِنْ مَجالِسِ الْعُلَماءِ فَخَذَلْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني فِي الْغافِلينَ فَمِنْ رَحْمَتِكَ آيَسْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ رَاَيْتَني آلفَ مَجالِسِ الْبَطّالينَ فَبَيْني وَبَيْنَهُمْ خَلَّيْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ لَمْ تُحِبَّ اَنْ تَسْمَعَ دُعائي فَباعَدْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ بِجُرْمي وَجَريرَتي كافَيْتَني، اَوْ لَعَلَّكَ بِقِلَّةِ حَيائي مِنْكَ جازَيْتَني.
فَاِنْ عَفَوْتَ يا رَبِّ فَطالما عَفَوْتَ عَنِ الْمُذْنِبينَ قَبْلي، لأَنَّ كَرَمَكَ اَيْ رَبِّ يَجِلُّ عَنْ مُكافاتِ الْمُقَصِّرينَ، وَاَنَا عائِذٌ بِفَضْلِكَ، هارِبٌ مِنْكَ اِلَيْكَ، مُتَنَجِّزٌ ما وَعَدْتَ مِنَ الصَّفْحِ عَمَّنْ اَحْسَنَ بِكَ ظَنّاً.
اِلهٰي اَنْتَ اَوْسَعُ فَضْلاً، وَاَعْظَمُ حِلْماً مِنْ اَنْ تُقايِسَني بِعَمَلي اَوْ اَنْ تَسْتَزِلَّني بِخَطيئَتي، وَما اَنَا يا سَيِّدي وَما خَطَري، هَبْني بِفَضْلِكَ سَيِّدي، وَتَصَدَّقْ عَلَيَّ بِعَفْوِكَ، وَجَلِّلْني بِسَتْرِكَ، وَاعْفُ عَنْ تَوْبيخي بِكَرَمِ وَجْهِكَ.
سَيِّدي اَنَا الصَّغيرُ الَّذي رَبَّيْتَهُ، وَاَنَا الْجاهِلُ الَّذي عَلَّمْتَهُ، وَاَنَا الضّالُّ الَّذي هَدَيْتَهُ، وَاَنَا الْوَضيعُ الَّذي رَفَعْتَهُ، وَاَنَا الْخائِفُ الَّذي آمَنْتَهُ، وَالْجايِعُ الَّذي اَشْبَعْتَهُ، وَالْعَطْشانُ الَّذي اَرْوَيْتَهُ، وَالْعاري الَّذي كَسَوْتَهُ، وَالْفَقيرُ الَّذي اَغْنَيْتَهُ، وَالضَّعيفُ الَّذي قَوَّيْتَهُ، وَالذَّليلُ الَّذي اَعْزَزْتَهُ، وَالسَّقيمُ الَّذي شَفَيْتَهُ، وَالسّائِلُ الَّذي اَعْطَيْتَهُ، وَالْمُذْنِبُ الَّذي سَتَرْتَهُ، وَالْخاطِئُ الَّذي اَقَلْتَهُ، وَاَنَا الْقَليلُ الَّذي كَثَّرْتَهُ، وَالْمُسْتَضْعَفُ الَّذي نَصَرْتَهُ، وَاَنَا الطَّريدُ الَّذي آوَيْتَهُ.
اَنَا يا رَبِّ الَّذي لَمْ اَسْتَحْيِكَ فِي الْخَلاءِ، وَلَمْ اُراقِبْكَ فِى الْمَلاءِ، اَنَا صاحِبُ الدَّواهِي الْعُظْمى، اَنَا الَّذي عَلى سَيِّدِهِ اجْتَرى، اَنَا الَّذي عَصَيْتُ جَبّارَ السَّماءِ، اَنَا الَّذي اَعْطَيْتُ عَلى مَعاصِي الْجَليلِ الرُّشا، اَنَا الَّذي حينَ بُشِّرْتُ بِها خَرَجْتُ اِلَيْها اَسْعى، اَنَا الَّذي اَمْهَلْتَني فَما ارْعَوَيْتُ، وَسَتَرْتَ عَلَيَّ فَمَا اسْتَحْيَيْتُ، وَعَمِلْتُ بِالْمَعاصي فَتَعَدَّيْتُ، وَاَسْقَطْتَني مِنْ عَيْنِكَ فَما بالَيْتُ، فَبِحِلْمِكَ اَمْهَلْتَني وَبِسِتْرِكَ سَتَرْتَني حَتّى كَأَنَّكَ اَغْفَلْتَني، وَمِنْ عُقُوباتِ الْمَعاصي جَنَّبْتَني حَتّى كَاَنَّكَ اسْتَحْيَيْتَني.
اِلهٰي لَمْ اَعْصِكَ حينَ عَصَيْتُكَ وَاَنَا بِرُبُوبِيَّتِكَ جاحِدٌ، وَلا بِاَمْرِكَ مُسْتَخِفٌّ، وَلا لِعُقُوبَتِكَ مُتَعَرِّضٌّ، وَلا لِوَعيدِكَ مُتَهاوِنٌ، لكِنْ خَطيئَةٌ عَرَضَتْ وَسَوَّلَتْ لي نَفْسي، وَغَلَبَني هَوايَ، وَاَعانَني عَلَيْها شِقْوَتي، وَغَرَّني سِتْرُكَ الْمُرْخى عَلَيَّ، فَقَدْ عَصَيْتُكَ وَخالَفْتُكَ بِجَهْدي، فَالآنَ مِنْ عَذابِكَ مَنْ يَسْتَنْقِذُني، وَمِنْ اَيْدي الْخُصَماءِ غَداً مِنْ يُخَلِّصُني وَبِحَبْلِ مَنْ اَتَّصِلُ اِنْ اَنْتَ قَطَعْتَ حَبْلَكَ عَنّي، فَواسَوْاَتا عَلى ما اَحْصى كِتابُكَ مِنْ عَمَلِيَ الَّذي لَوْلا ما اَرْجُو مِنْ كَرَمِكَ وَسَعَةِ رَحْمَتِكَ وَنَهْيِكَ اِيّايَ عَنِ الْقُنُوطِ لَقَنَطْتُ عِنْدَما اَتَذَكَّرُها، يا خَيْرَ مَنْ دَعاهُ داعٍ، وَاَفْضَلَ مَنْ رَجاهُ راجٍ.
اَللّـهُمَّ بِذِمَّةِ الاِْسْلامِ اَتَوَسَّلُ اِلَيْكَ، وَبِحُرْمَةِ الْقُرْآنِ اَعْتَمِدُ عَلَيْكَ، وَبِحُبِّيَ النَّبِيَّ الاُمِّيَّ الْقُرَشِيَّ الْهاشِمِيَّ الْعَرَبِيَّ التِّهامِيَّ الْمَكِّيَّ الْمَدَنِيَّ اَرْجُو الزُّلْفَةَ لَدَيْكَ، فَلا تُوحِشِ اسْتيناسَ إيماني، وَلا تَجْعَلْ ثَوابي ثَوابَ مَنْ عَبَدَ سِواكَ، فَاِنَّ قَوْماً آمَنُوا بِاَلْسِنَتِهِمْ لِيَحْقِنُوا بِهِ دِماءَهُمْ فَاَدْرَكُوا ما اَمَّلُوا، َوَإنّا آمنّا بِكَ بِاَلْسِنَتِنا وَقُلُوبِنا لِتَعْفُوَ عَنّا، فَاَدْرِكْنا ما اَمَّلْنا، وَثَبِّتْ رَجاءَكَ في صُدُورِنا، وَلا تُزِغْ قُلُوبَنا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنا، وَهَبْ لَنا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهّابُ.
فَوَعِزَّتِكَ لَوِ انْتَهَرْتَني ما بَرِحْتُ مِنْ بابِكَ، وَلا كَفَفْتُ عَنْ تَمَلُّقِكَ لِما اُلْهِمَ قَلْبي مِنَ الْمَعْرِفَةِ بِكَرَمِكَ وَسَعَةِ رَحْمَتِكَ، اِلى مَنْ يَذْهَبُ الْعَبْدُ إلاّ اِلى مَوْلاهُ، وَاِلى مَنْ يَلْتَجِئُ الَْمخْلُوقُ إلاّ اِلى خالِقِهِ، اِلهٰي لَوْ قَرَنْتَني بِالأَصْفادِ، وَمَنَعْتَني سَيْبَكَ مِنْ بَيْنِ الأَشْهادِ، وَدَلَلْتَ عَلى فَضايِحي عُيُونَ الْعِبادِ، وَاَمَرْتَ بي اِلَى النّارِ، وَحُلْتَ بَيْني وَبَيْنَ الأَبْرارِ، ما قَطَعْتُ رَجائي مِنْكَ وَما صَرَفْتُ تَأميلي لِلْعَفْوِ عَنْكَ، وَلا خَرَجَ حُبُّكَ مِنْ قَلْبي، اَنَا لا اَنْسى اَيادِيَكَ عِنْدي، وَسِتْرَكَ عَلَيَّ في دارِ الدُّنْيا.
سَيِّدي اَخْرِجْ حُبَّ الدُّنْيا مِنْ قَلْبي، وَاجْمَعْ بَيْني وَبَيْنَ الْمُصْطَفى وَآلِهِ خِيَرَتِكَ مِنْ خَلْقِكَ وَخاتَمِ النَّبِيّينَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ، وَانْقُلْني اِلى دَرَجَةِ الَّتوْبَةِ اِلَيْكَ، وَاَعِنّي بِالْبُكاءِ عَلى نَفْسي، فَقَدْ اَفْنَيْتُ بِالتَّسْويفِ وَالآمالِ عُمْري، وَقَدْ نَزَلْتُ مَنْزِلَةَ الآيِسينَ مِنْ خَيْري، فَمَنْ يَكُونُ اَسْوَأ حالاً مِنّي إنْ اَنَا نُقِلْتُ عَلى مِثْلِ حالي اِلى قَبْري، لَمْ اُمَهِّدْهُ لِرَقْدَتي، وَلَمْ اَفْرُشْهُ بِالْعَمَلِ الصّالِحِ لِضَجْعَتي، وَمالي لا اَبْكي وَلا اَدْري اِلى ما يَكُونُ مَصيري، وَاَرى نَفْسي تُخادِعُني، وَاَيّامي تُخاتِلُني، وَقَدْ خَفَقَتْ عِنْدَ رَأسي اَجْنِحَةُ الْمَوْتِ، فَمالي لا اَبْكي اَبْكي، لِخُُروجِ نَفْسي، اَبْكي لِظُلْمَةِ قَبْري، اَبْكي لِضيقِ لَحَدي، اَبْكي لِسُؤالِ مُنْكَر وَنَكير اِيّايَ، اَبْكي لِخُرُوجي مِنْ قَبْري عُرْياناً ذَليلاً حامِلاً ثِقْلي عَلى ظَهْري، اَنْظُرُ مَرَّةً عَنْ يَميني وَاُخْرى عَنْ شِمالي، اِذِ الْخَلائِقِ في شَأنٍ غَيْرِ شَأني (لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأنٌ يُغْنيهِ * وُجوُهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ * ضاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ * وَوُجوُهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْها غَبَرَةٌ * تَرْهَقُها قَتَرَةٌ وَذِلَّةٌ).
سَيِّدي عَلَيْكَ مُعَوَّلي وَمُعْتَمَدي وَرَجائي وَتَوَكُّلي، وَبِرَحْمَتِكَ تَعَلُّقي، تُصيبُ بِرَحْمَتِكَ مَنْ تَشاءُ وَتَهْدي بِكَرامَتِكَ مَنْ تُحِبُّ، فَلَكَ الْحَمْدُ عَلى ما نَقَّيْتَ مِنَ الشِّرْكِ قَلْبي، وَلَكَ الْحَمْدُ عَلى بَسْطِ لِساني، اَفَبِلِساني هذَا الْكالِّ اَشْكُرُكَ، اَمْ بِغايَةِ جُهْدي في عَمَلي اُرْضيكَ، وَما قَدْرُ لِساني يا رَبِّ في جَنْبِ شُكْرِكَ، وَما قَدْرُ عَمَلي في جَنْبِ نِعَمِكَ وَاِحْسانِكَ.
اِلهٰي اِنَّ جُودَكَ بَسَطَ اَمَلي، وَشُكْرَكَ قَبِلَ عَمَلي، سَيِّدي اِلَيْكَ رَغْبَتي، وَاِلَيْكَ رَهْبَتي، وَاِلَيْكَ تَأميلي، وَقَدْ ساقَني اِلَيْكَ اَمَلي، وَعَلَيْكَ يا واحِدي عَكَفَتْ هِمَّتي، وَفيـما عِنْدَكَ انْبَسَطَتْ رَغْبَتي، وَلَكَ خالِصُ رَجائي وَخَوْفي، وَبِكَ أَنِسَتْ مَحَبَّتي، وَاِلَيْكَ اَلْقَيْتُ بِيَدي، وَبِحَبْلِ طاعَتِكَ مَدَدْتُ رَهْبَتي، يا مَوْلايَ بِذِكْرِكَ عاشَ قَلْبي، وَبِمُناجاتِكَ بَرَّدْتُ اَلَمَ الْخَوْفِ عَنّي، فَيا مَوْلايَ وَيا مُؤَمَّلي وَيا مُنْتَهى سُؤْلي فَرِّقْ بَيْني وَبَيْنَ ذَنْبِيَ الْمانِعِ لي مِنْ لُزُومِ طاعَتِكَ، فَاِنَّما اَسْأَلُكَ لِقَديمِ الرَّجاءِ فيكَ، وَعَظيمِ الطَّمَعِ مِنْكَ، الَّذي اَوْجَبْتَهُ عَلى نَفْسِكَ مِنَ الرَّأفَةِ وَالرَّحْمَةِ، فَالأَمْرُ لَكَ، وَحْدَكَ لا شَريكَ لَكَ وَالْخَلْقُ كُلُّهُمْ عِيالُكَ وَفي قَبْضَتِكَ، وَكُلُّ شَيْءٍ خاضِعٌ لَكَ تَبارَكْتَ يا رَبَّ الْعالَمينَ.
اِلهٰي ارْحَمْني اِذَا انْقَطَعَتْ حُجَّتي وَكَلَّ عَنْ جَوابِكَ لِساني، وَطاشَ عِنْدَ سُؤالِكَ اِيّايَ لُبّي، فَيا عَظيمَ رَجائي لا تُخَيِّبْني اِذَا اشْتَدَّتْ فاقَتي، وَلا تَرُدَّني لِجَهْلي، وَلا تَمْنَعْني لِقِلَّةِ صَبْري، اَعْطِني لِفَقْري وَارْحَمْني لِضَعْفي.
سَيِّدي عَلَيْكَ مُعْتَمَدي وَمُعَوَّلي وَرَجائي وَتَوَكُّلي، وَبِرَحْمَتِكَ تَعَلُّقي، وَبِفَنائِكَ اَحُطُّ رَحْلي، وَبِجُودِكَ اَقْصِدُ طَلِبَتي، وَبِكَرَمِكَ اَيْ رَبِّ اسْتَفْتِحُ دُعائي، وَلَدَيْكَ اَرْجُو فاقَتي، وَبِغِناكَ اَجْبُرُ عَيْلَتي، وَتَحْتَ ظِلِّ عَفْوِكَ قِيامي، وَاِلى جُودِكَ وَكَرَمِكَ اَرْفَعُ بَصَري، وَاِلى مَعْرُوفِكَ اُديمُ نَظَري، فَلا تُحْرِقْني بِالنّارِ وَاَنْتَ مَوْضِعُ اَمَلي، وَلا تُسْكِنِّي الْهاوِيَةَ فَاِنَّكَ قُرَّةُ عَيْني.
يا سَيِّدي لا تُكَذِّبْ ظَنّي بِاِحْسانِكَ وَمَعْرُوفِكَ فَاِنَّكَ ثِقَتي، وَلا تَحْرِمْني ثَوابَكَ فَاِنَّكَ الْعارِفُ بِفَقْري، اِلهٰي اِنْ كانَ قَدْ دَنا اَجَلي وَلَمْ يُقَرِّبْني مِنْكَ عَمَلي فَقَدْ جَعَلْتُ الاِعْتِرافَ اِلَيْكَ بِذَنْبي وَسائِلَ عِلَلي.
اِلهٰي اِنْ عَفَوْتَ فَمَنْ اَوْلى مِنْكَ بِالْعَفْوِ، وَاِنْ عَذَّبْتَ فَمَنْ اَعْدَلُ مِنْكَ فِي الْحُكْمِ، ارْحَمْ في هذِهِ الدُّنْيا غُرْبَتي، وَعِنْدَ الْمَوْتِ كُرْبَتي، وَفِي الْقَبْرِ وَحْدَتي، وَفِي اللَّحْدِ وَحْشَتي، وَاِذا نُشِرْتُ لِلْحِسابِ بَيْنَ يَدَيْكَ ذُلَّ مَوْقِفي، وَاغْفِرْ لي ما خَفِيَ عَلَى الآدَمِيّينَ مِنْ عَمَلي، وَاَدِمْ لي ما بِهِ سَتَرْتَني، وَارْحَمْني صَريعاً عَلَى الْفِراشِ تُقَلِّبُني اَيْدي اَحِبَّتي، وَتَفَضَّلْ عَلَيَّ مَمْدُوداً عَلَى الْمُغْتَسَلِ يُقَلِّبُني صالِحُ جيرَتي، وَتَحَنَّنْ عَلَيَّ مَحْموُلاً قَدْ تَناوَلَ الأَقْرِباءُ اَطْرافَ جَنازَتي، وَجُدْ عَلَيَّ مَنْقُولاً قَدْ نَزَلْتُ بِكَ وَحيداً في حُفْرَتي، وَارْحَمْ في ذلِكَ الْبَيْتِ الْجَديدِ غُرْبَتي، حَتّى لا اَسْتَاْنِسَ بِغَيْرِكَ.
يا سَيِّدي اِنْ وَكَلْتَني اِلى نَفْسي هَلَكْتُ، سَيِّدي فَبِمَنْ اَسْتَغيثُ اِنْ لَمْ تُقِلْني عَثَرْتي، فَإِلى مَنْ اَفْزَعُ اِنْ فَقَدْتُ عِنايَتَكَ في ضَجْعَتي، وَاِلى مَنْ اَلْتَجِئُ اِنْ لَمْ تُنَفِّسْ كُرْبَتي سَيِّدي مَنْ لي وَمَنْ يَرْحَمُني اِنْ لَمْ تَرْحَمْني، وَفَضْلَ مَنْ اُؤَمِّلُ اِنْ عَدِمْتُ فَضْلَكَ يَوْمَ فاقَتي، وَاِلى مَنِ الْفِرارُ مِنَ الذُّنُوبِ اِذَا انْقَضى اَجَلي.
سَيِّدي لا تُعَذِّبْني وَاَنَا اَرْجُوكَ، اِلهٰي حَقِّقْ رَجائي، وَآمِنْ خَوْفي، فَاِنَّ كَثْرَةَ ذُنُوبي لا اَرْجُو فيها إلاّ عَفْوُكَ، سَيِّدي اَنَا اَسْأَلُكَ ما لا اَسْتَحِقُّ وَاَنْتَ اَهْلُ التَّقْوى وَاَهْلُ الْمَغْفِرَةِ، فَاغْفِرْ لي وَاَلْبِسْني مِنْ نَظَرِكَ ثَوْباً يُغَطّي عَلَيَّ التَّبِعاتِ، وَتَغْفِرُها لي وَلا اُطالَبُ بِها، اِنَّكَ ذُو مَنٍّ قَديمٍ، وَصَفْح عَظيمٍ، وَتَجاوُزٍ كَريمٍ.
اِلهٰي اَنْتَ الَّذي تُفيضُ سَيْبَكَ عَلى مَنْ لا يَسْأَلُكَ وَعَلَى الْجاحِدينَ بِرُبُوبِيَّتِكَ، فَكَيْفَ سَيِّدي بِمَنْ سَأَلَكَ وَاَيْقَنَ اَنَّ الْخَلْقَ لَكَ، وَالأَمْرَ اِلَيْكَ، تَبارَكْتَ وَتَعالَيْتَ يا رَبَّ الْعالَمينَ، سَيِّدي عَبْدُكَ بِبابِكَ أقامَتْهُ الْخَصاصَةُ بَيْنَ يَدَيْكَ يَقْرَعُ بابَ اِحْسانِكَ بِدُعائِهِ، فَلا تُعْرِضْ بِوَجْهِكَ الْكَريمِ عَنّي، وَاقْبَلْ مِنّي ما اَقُولُ، فَقَدْ دَعَوْتُ بِهذَا الدُّعاءِ وَاَنا اَرْجُو اَنْ لا تَرُدَّني، مَعْرِفَةً مِنّي بِرَأفَتِكَ وَرَحْمَتِكَ، اِلهٰي اَنْتَ الَّذي لا يُحْفيكَ سائِلٌ، وَلا يَنْقُصُكَ نائِلٌ، اَنْتَ كَما تَقُولُ وَفَوْقَ ما نَقُولُ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ صَبْراً جَميلاً، وَفَرَجاً قَريباً، وَقَولاً صادِقاً، وَاَجْراً عَظيماً، اَسْأَلُكَ يا رَبِّ مِنَ الْخَيْرِ كُلِّهِ ما عَلِمْتُ مِنْهُ وَما لَمْ اَعْلَمْ، اَسْأَلُكَ اللّهُمَّ مِنْ خَيْرِ ما سَأَلَكَ مِنْهُ عِبادُكَ الصّالِحُونَ، يا خَيْرَ مَنْ سُئِلَ، وَاَجْوَدَ مَنْ اَعْطى، اَعْطِني سُؤْلي في نَفْسي وَاَهْلي وَوالِديَّ وَوَلَدي وَاَهْلِ حُزانَتي وَاِخْواني فيكَ، وَاَرْغِدْ عَيْشي، وَاَظْهِرْ مُرُوَّتي، وَاَصْلِحْ جَميعَ اَحْوالي، وَاجْعَلْني مِمَّنْ اَطَلْتَ عُمْرَهُ، وَحَسَّنْتَ عَمَلَهُ، وَاَتْمَمْتَ عَلَيْهِ نِعْمَتَكَ، وَرَضيتَ عَنْهُ وَاَحْيَيْتَهُ حَياةً طَيِّبَةً في اَدْوَمِ السُّرُورِ، وَاَسْبَغِ الْكَرامَةِ، وَاَتَمِّ الْعَيْشِ، اِنَّكَ تَفْعَلُ ما تَشاءُ وَلا تَفْعَلُ ما يَشاءُ غَيْرُكَ.
اَللّـهُمَّ خُصَّني مِنْكَ بِخاصَّةِ ذِكْرِكَ، وَلا تَجْعَلْ شَيْئاً مِمّا اَتَقَرَّبُ بِهِ في آناءِ اللَّيْلِ وَاَطْرافِ النَّهارِ رِياءً وَلا سُمْعَةً وَلا اَشَراً وَلا بَطَراً، وَاجْعَلْني لَكَ مِنَ الْخاشِعينَ.
اَللّـهُمَّ أعْطِنِى السِّعَةَ فِي الرِّزْقِ، وَالأَمْنَ فِي الْوَطَنِ، وَقُرَّةَ الْعَيْنِ فِي الأَهْلِ وَالْمالِ وَالْوَلَدِ، وَالْمُقامَ في نِعَمِكَ عِنْدي، وَالصِّحَّةَ فِي الْجِسْمِ، وَالْقُوَّةَ فِي الْبَدَنِ، وَالسَّلامَةَ فِي الدِّينِ، وَاسْتَعْمِلْني بِطاعَتِكَ وَطاعَةِ رَسُولِكَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ اَبَداً مَا اسْتَعْمَرْتَني، وَاجْعَلْني مِنْ اَوْفَرِ عِبادِكَ عِنْدَكَ نَصيباً في كُلِّ خَيْر اَنْزَلْتَهُ وَتُنْزِلُهُ في شَهْرِ رَمَضانَ في لَيْلَةِ الْقَدْرِ، وَما اَنْتَ مُنْزِلُهُ في كُلِّ سَنَةٍ مِنْ رَحْمَةٍ تَنْشُرُها، وَعافِيَةٍ تُلْبِسُها، وَبَلِيَّةٍ تَدْفَعُها، وَحَسَناتٍ تَتَقَبَّلُها، وَسَيِّئاتٍ تَتَجاوَزُ عَنْها، وَارْزُقْني حَجَّ بَيْتِكَ الْحَرامِ في عامِنا هذا وَفي كُلِّ عامٍ، وَارْزُقْني رِزْقاً واسِعاً مِنْ فَضْلِكَ الْواسِعِ.
وَاصْرِفْ عَنّي يا سَيِّدي الأَسْواءَ، وَاقْضِ عَنِّيَ الدَّيْنَ وَالظُّلاماتِ، حَتّى لا اَتَأَذّى بِشَيءٍ مِنْهُ، وَخُذْ عَنّي بِاَسْماعِ وَاَبْصارِ اَعْدائي وَحُسّادي وَالْباغينَ عَلَيَّ، وَانْصُرْني عَلَيْهِمْ، وَاَقِرَّ عَيْني وَفَرِّحْ قَلْبي، وَاجْعَلْ لي مِنْ هَمّي وَكَرْبي فَرَجاً وَمَخْرَجاً، وَاجْعَلْ مَنْ اَرادَني بِسُوء مِنْ جَميعِ خَلْقِكَ تَحْتَ قَدَمَيَّ، وَاكْفِني شَرَّ الشَّيْطانِ، وَشَرَّ السُّلْطانِ، وَسَيِّئاتِ عَمَلي، وَطَهِّرْني مِنَ الذُّنُوبِ كُلِّها، وَاَجِرْني مِنَ النّارِ بِعَفْوِكَ، وَاَدْخِلْنِى الْجَنَّةَ بِرَحْمَتِكَ، وَزَوِّجْني مِنَ الْحُورِ الْعينِ بِفَضْلِكَ، وَاَلْحِقْني بِأَوْلِيائِكَ الصّالِحينَ مُحَمَّد وَآلِهِ الأَبْرارِ الطَّيِّبينَ الطّاهِرينَ الأَخْيارِ صَلَواتُكَ عَلَيْهِمْ وَعَلى اَجْسادِهِمْ وَاَرْواحِهِمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكاتُهُ.
اِلهٰي وَسَيِّدي وَعِزَّتِكَ وَجَلالِكَ لَئِنْ طالَبَتْني بِذُنُوبي لأُطالِبَنَّكَ بِعَفْوِكَ، وَلَئِنْ طالَبَتْني بِلُؤْمي لأُطالِبَنَّكَ بِكَرَمِكَ، وَلَئِنْ اَدْخَلْتَنِى النّارَ لأُخْبِرَنَّ اَهْلَ النّارِ بِحُبّي لَكَ، اِلهٰي وَسَيِّدي اِنْ كُنْتَ لا تَغْفِرُ إلاّ لأَِوْلِيائِكَ وَاَهْلِ طاعَتِكَ فَإِلى مَنْ يَفْزَعُ الْمُذْنِبُونَ، وَاِنْ كُنْتَ لا تُكْرِمُ إلاّ اَهْلَ الْوَفاءِ بِكَ فَبِمَنْ يَسْتَغيثُ الْمُسْيؤُنَ اِلهٰي اِنْ اَدْخَلْتَنِى النّارَ فَفي ذلِكَ سُرُورُ عَدُوِّكَ، وَاِنْ اَدْخَلْتَنِى الْجَنَّةَ فَفي ذلِكَ سُرُورُ نَبِيِّكَ، وَاَنَا وَاللهِ اَعْلَمُ اَنَّ سُرُورَ نَبِيِّكَ اَحَبُّ اِلَيْكَ مِنْ سُرُورِ عَدُوِّكَ،
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ اَنْ تَمْلأَ قَلْبي حُبّاً لَكَ، وَخَشْيَةً مِنْكَ، وَتَصْديقاً بِكِتابِكَ، وَإِيماناً بِكَ، وَفَرَقاً مِنْكَ، وَشَوْقاً اِلَيْكَ، يا ذَا الْجَلالِ وَالاِكْرامِ حَبِّبْ اِلَيَّ لِقاءِكَ وَاَحْبِبْ لِقائي، وَاجْعَلْ لي في لِقائِكَ الرّاحَةَ وَالْفَرَجَ وَالْكَرامَةَ،
اَللّـهُمَّ اَلْحِقْني بِصالِحِ مِنْ مَضى، وَاجْعَلْني مِنْ صالِحِ مَنْ بَقي وَخُذْ بي سَبيلَ الصّالِحينَ، وَاَعِنّي عَلى نَفْسي بِما تُعينُ بِهِ الصّالِحينَ عَلى اَنْفُسِهِمْ، وَاخْتِمْ عَمَلي بِأَحْسَنِهِ، وَاجْعَلْ ثَوابي مِنْهُ الْجَنَّةَ بِرَحْمَتِكَ، وَاَعِنّي عَلى صالِحِ ما اَعْطَيْتَني، وَثَبِّتْني يا رَبِّ، وَلا تَرُدَّني في سُوءٍ اسْتَنْقَذْتَني مِنْهُ يا رَبِّ الْعالَمينَ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ إِيماناً لا اَجَلَ لَهُ دُونَ لِقائِكَ، اَحْيِني ما اَحْيَيْتَني عَلَيْهِ وَتَوَفَّني اِذا تَوَفَّيْتَني عَلَيْهِ، وَابْعَثْني اِذا بَعَثْتَني عَلَيْهِ وَاَبْرِىءْ قَلْبي مِنَ الرِّياءِ وَالشَّكِّ وَالسُّمْعَةِ في دينِكَ، حَتّى يَكُونَ عَمَلي خالِصاً لَكَ.
اَللّـهُمَّ اَعْطِني بَصيرَةً في دينِكَ، وَفَهْماً في حُكْمِكَ، وَفِقْهاً في عِلْمِكَ، وَكِفْلَيْنِ مِنْ رَحْمَتِكَ، وَوَرَعاً يَحْجُزُني عَنْ مَعاصيكَ، وَبَيِّضْ وَجْهي بِنُورِكَ، وَاجْعَلْ رَغْبَتي فيـما عِنْدَكَ، وَتَوَفَّني في سَبيلِكَ، وَعَلى مِلَّةَ رَسُولِكَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكَسَلِ وَالْفَشَلِ وَالْهَمِّ وَالْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَالْغَفْلَةِ وَالْقَسْوَةِ وَالْمَسْكَنَةِ وَالْفَقْرِ وَالْفاقَةِ وَكُلِّ بَلِيَّةٍ، وَالْفَواحِشِ ما ظَهَرَ مِنْها وَما بَطَنَ، وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ نَفْس لا تَقْنَعُ، وَبَطْنٍ لا يَشْبَعُ، وَقَلْبٍ لا يَخْشَعُ، وَدُعاءٍ لا يُسْمَعُ وَعَمَلٍ لا يَنْفَعُ، وَاَعُوذُ بِكَ يا رَبِّ عَلى نَفْسي وَديني وَمالي وَعَلى جَميعِ ما رَزَقْتَني مِنَ الشَّيْطانِ الرَّجيمَ اِنَّكَ اَنْتَ السَّميعُ الْعَليمُ.
اَللّـهُمَّ اِنَّهُ لا يُجيرُني مِنْكَ اَحَدٌ وَلا اَجِدُ مِنْ دُونِكَ مُلْتَحَداً، فَلا تَجْعَلْ نَفْسي في شَيءٍ مِنْ عَذابِكَ، وَلا تَرُدَّني بِهَلَكَة وَلا تَرُدَّني بِعَذابٍ اَليمٍ.
اَللّـهُمَّ تَقَبَّلْ مِنّي وَاَعْلِ ذِكْري، وَارْفَعْ دَرَجَتي، وَحُطَّ وِزْري، وَلا تَذْكُرْني بِخَطيئَتي، وَاجْعَلْ ثَوابَ مَجْلِسي وَثَوابَ مَنْطِقي وَثَوابَ دُعائي رِضاكَ وَالْجَنَّةَ، وَاَعْطِني يا رَبِّ جَميعَ ما سَأَلْتُكَ، وَزِدْني مِنْ فَضْلِكَ، اِنّي اِلَيْكَ راغِبٌ يا رَبَّ الْعالَمينَ.
اَللّـهُمَّ اِنَّكَ اَنْزَلْتَ في كِتابِكَ الْعَفْوَ وَأَمْرْتَنا اَنْ نَعْفُوَ عَمَّنْ ظَلَمْنا، وَقَدْ ظَلَمَنا اَنْفُسَنا فَاعْفُ عَنّا فَاِنَّكَ اَوْلى بِذلِكَ مِنّا، وَاَمَرْتَنا اَنْ لا نَرُدَّ سائِلاً عَنْ اَبْوابِنا وَقَدْ جِئْتُكَ سائِلاً فَلا تَرُدَّني إلاّ بِقَضاءِ حاجَتي، وَاَمَرْتَنا بِالإِحْسانِ اِلىَّ ما مَلَكَتْ اَيْمانُنا وَنَحْنُ اَرِقّاؤكَ فَاَعْتِقْ رِقابَنا مِنَ النّارِ، يا مَفْزَعي عِنْدَ كُرْبَتي، وَيا غَوْثي عِنْدَ شِدَّتي، اِلَيْكَ فَزِعْتُ وَبِكَ اسْتَغَثْتُ وَلُذْتُ، لا اَلُوذُ بِسِواكَ وَلا اَطْلُبُ الْفَرَجَ إلاّ مِنْكَ، فَاَغِثْني وَفَرِّجْ عَنّي يا مَنْ يَفُكُّ الأَسيرَ، وَيَعْفُو عَنِ الْكَثيرِ اِقْبَلْ مِنِّى الْيَسيرَ وَاعْفُ عَنِّي الْكَثيرَ اِنَّكَ اَنْتَ الرَّحيمُ الْغَفُورُ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ إِيماناً تُباشِرُ بِهِ قَلْبي وَيَقيناً حَتّى اَعْلَمَ اَنَّهُ لَنْ يُصيبَني إلاّ ما كَتَبْتَ لي وَرَضِّني مِنَ الْعَيْشِ بِما قَسَمْتَ لي يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
"Seni, seninle tanıdım. Sen, beni kendine yönlendirdin ve kendi (kapına) çağırdın. Eğer sen olmasaydın, senin kim olduğunu bilemezdim. Hamd, beni çağırdığında gevşek davrandığım hâlde, ben O'nu çağırdığımda bana icabet eden Allah'a mahsustur. Hamd, benden borç talep edince (kullarına borç vermemi isteyince), cimrilik ettiğim hâlde, bana istediğimi veren Allah'a mahsustur. Hamd, istediğim zaman hacetim için kendisine yakardığım ve sırrımı vasıtasız olarak açtığım zaman hacetimi veren Allah'a mahsustur. Hamd, kendisinden gayrisini çağırmadığım Allah'a mahsustur; eğer O'ndan gayrisini çağırsaydım, duamı kabul etmezdi. Hamd, kendisinden gayrisine ümit bağlamadığım Allah'a mahsustur; eğer ondan gayrisine ümit bağlasaydım, ümidimi boşa çıkarırdı. Hamd, işimi kendi üzerine alan ve bana izzet veren, beni halka terk etmemekle, halkın küçümsemelerinden kurtaran Allah'a mahsustur. Hamd, bana ihtiyacı olmadığı halde beni dostluğa kabul eden Allah'a mahsustur. Hamd, hiç günah işlememişim gibi bana hilmiyle (yumuşak) davranan Allah'a mahsustur. Rabbim, benim nezdimde en beğenilir ve övgüme en lâyık olandır.
Allah'ım! Ben, istekleri sana yöneltmenin yolunu açık görüyorum. Sana doğru coşan ümit pınarlarını dolu buluyorum. Sana ümit besleye-nin, senin lütfundan yardım alması kolaydır. Seni çağıranların yüzüne dua kapıları açıktır. Senin geçekten de ümit edenlerin hacetini yerine getirdiğini, perişanların hallerini gözettiğini biliyorum. Senin kerem ve ihsanın için yakarmanın, kaza ve kaderine rıza göstermenin cimrilerin tutumları karşısında bana bir mükâfat ve dünya taliplerinin sahip oldukları şeylerden ihtiyaçsızlık olduğunu biliyorum. Sana doğru hareket edenin mesafesi yakındır. Muhakkak kullarınla senin aranda bir engel yoktur (onlar seni basiret gözüyle müşahede edebilirler); fakat ne var ki, onların amelleri kendileriyle senin aranda engel oluşturmaktadır. Fakat ben, katında duamın kabul edilmesine ve senin affına mazhar olmaya lâyık olmadığım hâlde isteğimi senin kapına getirmişim; hacetimi sana bildi-riyorum; sana sığınıyorum; sana yakarışımı aracı kılıyorum. Çünkü ben senin keremine güveniyor, vaadinin doğruluğuyla huzur buluyorum; birliğine olan imanım, senden başka bir rabbim olmayışına yakin ve marifetimle sana yöneliyorum; senden başka tapılacak bir mabut yoktur; teksin ve ortağın yoktur.
Allah'ım! (Kur'ân'da) "Allah'ın fazlından (hacetlerinizi) isteyin; Allah size karşı daima şefkatlidir/merhametlidir." buyuran sensin; sö-zün haktır ve vaadin doğrudur. Ey Mevla'm! Kullarına, hacetlerini senden istemeyi emrettiğin hâlde onları bahşişinden mahrum etmen senin şanından uzaktır. Sen, kullarına sayısız bahşişlerde bulunansın. Kulla-rına sürekli şefkat ve sevgiyle yaklaşansın.
Allah'ım! Küçüklüğümde beni nimet ve ihsanınla terbiye ettin/ büyüttün ve büyüdüğümde ise ismimi yücelttin. Ey dünyada ihsan ve lütfüyle beni terbiye eden ve ahiret için kendi af ve keremine ümitlendiren (Rabbim)! Ey Mevla'm! Beni sana yönlendiren, sana olan marifetimdir; sana olan sevgim, katında benim şefaatçimdir. Ben, kılavuz ve şefaatçi-min doğruluğundan eminim.
Ey Mevla'm! Günahıyla konuşmaz hâle gelmiş bir dille seni çağı-rıyorum. Ey Rabbim! Günahtan dolayı helakete doğru giden bir kalple sana niyaz ediyorum. Ey Rabbim! (Gazabından korktuğum için) korkulu bir hâlle ve (keremini ümit ettiğim için) ümitli bir hâlle çağırıyorum seni. Ey Mevla'm! Günahlarıma baktığımda figan, ediyorum; ama senin kere-mine baktığımda umutlanıyorum. Eğer beni affedersen, bu senin merhametlilerin en üstünü olduğun içindir (rahmetinin gereğidir) ve eğer beni cezalandırırsan hakkımda haksızlık etmiş olmazsın.
Allah'ım! Hoşlanmadığın şeyleri yapmama rağmen, bana, senden (hacetimi) dileme cüretini veren, senin bahşiş ve keremindir. Günah etmekten çekinmediğim halde zor anımda dayanağım senin rahmet ve şefkatindir. Günahkâr olmama rağmen benim ümidimi boşa çıkarmaya-cağını, arzumu gerçekleştireceğini ümit ediyorum. Öyleyse ümidimi gerçekleştir ve duamı kabul et, ey dergâhına niyazda bulunulanların en hayırlısı ve ey ümit edilmeye lâyık olanların en üstünü! Ey Mevla'm! Arzum büyük, amelim ise kötüdür; affından bana, arzumun miktarıca bağışta bulun ve beni kötü amelimden dolayı hesaba çekme; çünkü senin keremin, günahkârları cezalandırmaktan üstündür ve senin hilim ve sabrın hata işleyenleri cezalandırmaktan daha büyüktür.
Ey Mevla'm! Senin büyüklüğüne sığınıyorum. Gazabından lütfuna koşuyorum. Affın hususunda iyi kanaate sahip olana, affın kesindir. Ey Rabbim! Ben kim oluyorum ki benden intikam alasın? Değerim nedir ki?! Yüceliğinle günahımdan geç; affınla bana lütufta bulun. Ey Rabbim! Kötü amelimin üzerine perde çek; zatının yüceliği hakkına, günahımı affet. Eğer bugün günahımı senden başkası bilseydi, o günahı işlemezdim; günahımdan dolayı hemen azaba tutulacağımdan korksaydım, o günahtan kaçınırdım. Elbette, bu (başka birisi günahımı bildiği için günah işlemekten kaçınmam), senin, gözetenlerin en değersizi ve en bilgisizi olduğun anlamına gelmez. Ey Rabbim! (böyle bir telakki) senin, kusurları örtenlerin en hayırlısı, hüküm verenlerin en iyisi ve kerem sahiplerinin en üstünü olduğun, insanların kusurlarını örten, günahlarını affeden ve mutlak surette gaybı bilen olduğun içindir. Kereminle insanların günah-larını örter ve sabır ve hilminle cezalarını geciktirirsin.
Her şeyi bildiğin hâlde hilminden dolayı ve her şeye gücün yettiği hâlde affından dolayı hamdolsun sana. Senin hilmin, benim günah işlemeğe cüret bulmama sebep oluyor. Kusurlarımı örtmen, hayâmın az olmasına neden oluyor. Affının büyüklüğünü ve rahmetinin genişliğini bilmem, benim günah işlemeğe cüret bulmama sebep oluyor. Kusurla-rımı örtmen, hayâmın az olmasına neden oluyor; affının büyüklüğüne ve rahmetinin genişliğine olan marifetim, beni günah işlemeye sevk ediyor.
Ey Halîm, ey Kerim, ey (ebediyen) diri olan, ey yaratıkları ayakta tutan, ey günahları affeden, ey tövbeleri kabul eden, ey bahşişi büyük ve ey ihsanı sürekli olan! Hani en güzel şekilde kusurları örtmen? Hani o büyük affın? Hani yakın kurtuluşun? Hani anında yardıma koşman? Hani geniş rahmetin? Hani güzel bahşişlerin? Hani güzel bağışların? Hani sonsuz lütufların? Hani büyük fazlın? Hani büyük nimetlerin? Hani kadim ve ezelî ihsanın? Hani keremin? Ey Kerim! Kereminin hürmetine beni kurtuluşa kavuştur. Rahmetin hakkına beni (her türlü helaket ve esirlikten) kurtar; ey her işi iyi ve güzel olan, ey nimet veren ve ey lütuf sahibi! Senin azabından kurtulmak için amellerime değil, senin bize olan lütuf ve ihsanına güveniyorum. Çünkü sensin kendisinden korkulmaya layık olan ve sensin affetmeye layık olan. Önce kullarına nimetler vererek ihsanda bulunur, sonra kereminle günahlarını affedersin. Bilmem hangisinin şükrünü yerine getireyim; hakkımda açığa vurduğun güzel-liklerin mi? Üzerine perde çektiğin kötü yönlerimin mi? Kolaylaştırdığın ve çoğundan beni güzel bir şekilde kurtardığın zor imtihanlarımın mı?
Ey sana sevgi besleyenin habibi; ey sana sığınanın ve herkesten bağlarını koparıp sadece sana bağlananın gözünün nuru! Sen ihsan sahibisin, biz ise günahkâr; öyleyse ey Rabbim, kendi güzelliğinle kötü-lüklerimizi bağışla. Ey Rabbim! Hangi cehalet senin lütuf ve ihsanının kapsamına girmez? Hangi zaman senin hilim ve ihsanını tüketir?! Nimetlerinin karşısında amellerimizin ne değeri var?! Sonsuz kereminin karşısında amellerimizi nasıl çok sayabiliriz? Ey Rabbim! Sonsuz merha-metin günahkârları nasıl kapsamına almaz?!
Ey mağfireti hesapsız olan; ey rahmet eli daima açık olan; ey efendim! İzzetine andolsun, eğer beni katından ve rahmet kapından uzaklaştıracak olursan, kesinlikle senin kapından yüz çevirmem ve sana yalvarmaktan vazgeçmem; çünkü senin kerem ve ihsan sahibi olduğunu iyice biliyorum. Sen istediğini yaparsın, istediğini (istediğin kadar ve istedi-ğin şekilde) azaplandırırsın. İstediğine (istediğin kadar ve istediğin şekil-de) merhamet edersin. Yaptıklarından dolayı kimse seni sorguya çeke-mez. Mülkünde sana karşı gelinmez. Yönetiminde ortaklık olmaz. Hükmüne muhalefet olunmaz. Tedbirinde hiç kimse sana itiraz edemez. Yaratmak ve hüküm sana mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah'ın şanı yücedir.
Ey Rabbim! Sana yönelen, keremine sığınan, ihsan ve nimetlerini tanıyan bir kulun olarak kapına gelmişim. Affını günahkârlara çok görmeyen, fazlı noksanlaşmayan ve rahmeti azalmayan cömert sensin. Biz, senin kadim ve ezeli affına ve sonsuz lütuf ve rahmetine güveniyoruz. Ey Rabbim! Acaba bize, sana olan iyi kanaatimizin aksine davranır mısın hiç?! Veya umutlarımızı boşa çıkarır mısın hiç? Hayır; kesinlikle ey Rabbim, senin hakkında böyle bir zannımız yoktur; senin katına olan ümidimiz bu değil. Senden arzumuz uzun ve beklentimiz çok büyüktür. Sana karşı günah işledik de, günahlarımızı örtmeni arzuladık. Seni çağırdık da, çağrımıza cevap vermeni ümit ettik. Ey Mevla'mız! Arzumuzu gerçekleştir. Yaptıklarımızın karşısında hak ettiğimiz şeyi biliyoruz. Ama sen, halimizi biliyorsun. Katından bizleri eli boş geri çevirmeyeceğini biliyoruz. Biz senin rahmetine layık olmasak da, sen, sonsuz lütfun gereği bize ve günahkârlara ihsanda bulunmaya layıksın. Layık olduğun şeyin hakkına bize ihsanda bulun. Bize ihsan ve bağışta bulun; çünkü senin bağışına muhtacız biz.
Ey çok bağışlayan! Nurunla hidayete erdik, fazl ve ihsanınla zengin olduk, nimetinle sabahlayıp akşamladık. Günahlarımız sana aşikârdır. Allah'ım! Günahlarımızdan dolayı senden af diliyor ve tekrar sana dönü-yoruz. Sen çeşitli nimetler vererek bize şefkat ederken, biz bunun karşı-sında günah işliyoruz. Hayrın daima bize inmektedir, bizim kötülüğümüz ise sana doğru gelmekte. Kerim bir melek, her zaman kötü amelimizi senin huzuruna getiriyor; ama bu (kötü amelimiz), bize çok miktarda zahirî ve batinî nimetler vermeni engellemiyor.
Her şeyden münezzehsin. Yarattığında ve tekrar dirilttiğinde, hilmin, keremin ve lütfun sonsuzdur. İsimlerin mukaddestir, medhin yücedir. Tüm eser ve nişanelerin güzeldir. Allah'ım! Lütuf ve hilmin hiçbir zaman benim amel ve hatamla değerlendirmeyecek kadar büyük ve çoktur. Ey efendim, ey efendim, ey efendim! Bağışla, bağışla, bağışla.
Allah'ım! Bizi, seni anmaya muvaffak eyle. Bizi gazabından koru, bizi azabından uzaklaştır, bahşişlerinden bize de nasip eyle; bize, evinin (Kâbe'nin) ve Peygamber'inin (rahmet, mağfiret ve hoşnutluğun ona ve Ehlibeyt'ine olsun) kabrinin ziyaretini nasip et; muhakkak sen (kullarına) yakın ve dualarını kabul edensin. (Allah'ım!) İtaatin olan (şeylere) amel etmeyi bana nasip eyle. Bizi, kendi dinin ve Peygamber'inin sünneti üzere öldür. Beni, annemi ve babamı bağışla; onlara merhamet et; beni onlar büyüttü; hakkımdaki ihsanlarına karşılık olarak onlara ihsanda bulun; günahlarını bağışla. Mümin erkekleri ve kadınları, onların dirilerini ve ölülerini bağışla; bizlerle onların arasını hayırlarla birleştir.
Allah'ım! Dirimizi, ölümüzü, huzurda olanımızı ve olmayanımızı, er-keğimizi, kadınımızı, çocuğumuzu, büyüğümüzü, efendimizi ve kölemizi affet. Allah'tan dönenler yalan dediler de dönüşü zor bir sapıklığa düştüler ve açıkça (iki dünyada) hüsrana uğradılar.
Allah'ım! Muhammed'e ve Ehlibeyti'ne rahmet et. İşimi hayırla sonuç-landır. Önemli dünya ve ahiret işlerimde bana yardımcı ol. Bana merhamet etmeyeni, bana musallat eyleme. Kendi katından bana daima bir koruyucu ver. Verdiğin güzel nimetleri elimizden alma. Kendi lütuf ve kereminden bize bol, helal ve temiz rızk nasip et.
Allah'ım! Beni kendi korumana al; her çeşit beladan beni koru; beni kendi himayene al; bana kendi evinin (Kâbe'nin) ziyaretini bu yıl ve her yıl nasip eyle. Peygamber'inin (s.a.a) ve İmamlar'ın (Allah'ın rahmet ve selâmı onların üzerine olsun) kabirlerinin ziyaretini bana nasip eyle. Ey Rabbim! O kutsal ve şerefli yerlerden beni mahrum etme.
Allah'ım! Bana, bir daha günah işlememek üzere tövbe etmeyi nasip et. Kalbime, iyi iş yapmağı ilham et; bana iyi olana amel etmeyi, gece gündüz ve beni yaşattığın sürece senden korkmayı nasip et, ey âlemlerin Rabbi!
Allah'ım! Sana ibadet etmeye hazırlanıp, namaz kılmak için sana yöneldiğimde bana dalgınlık ve uyku verdin; ibadet ve münacat hâlini benden aldın. (Allah'ım!) Neden böyle bir duruma düştüm?! Ne zaman ıslah olduğumu ve tövbe edenlerin topluluğuna katılmaya yakın olduğu-mu sandıysam, azmimi kıran ve sana kulluk etmeye engel olan önemli bir olayla karşılaştım.
Ey efendim! Yoksa beni kapından kovmuş ve hizmetinden kenara mı itmişsin?! Veya hakkını hafife aldığımı gördüğün için beni rahmet kapın-dan mı uzaklaştırmışsın?! Veya senden yüz çevirdiğimi gördüğün için ba-na gazap mı etmiş veya beni yalancılardan sayıp ilgini mi kesmişsin benden?! Veya nimetlerinin şükrünü yerine getirmeyen bir kul olduğumu görüp beni mahrum mu etmişsin?! Veya âlimlerin topluluğundan uzak olduğumdan beni aşağılamış veya beni gafillerden sayıp rahmetinden ümidimi kesmiş misin?! Veya gafillerin topluluklarına meylettiğimi görüp beni onların arasında mı bırakmışsın?! Veya duamı duymak istemediğin için beni katından uzaklaştırmış mısın?! Veya suç ve günahım ve sen-den utanmadığım için mi beni cezalandırmışsın?
Ey Rabbim! Beni affedecek olursan, (bu sana yaraşır,) nitekim benden önce de nice günahkârları affetmişsin. Çünkü ey Rabbim, senin lütuf ve keremin, günah işleyen kulları cezalandırmaktan yücedir; ben senin lütfuna sığınıyorum. Gazabından kaçıp lütfuna yöneliyorum. Affın hakkında iyi kanaate sahip olana mağfiretinden kesinlikle eminim.
Allah'ım! Senin fazl ve hilmin hiçbir zaman benim amelimle kıyaslan-mayacak ve günahımdan dolayı benim ayağımı kaydırmayacak kadar büyük ve geniştir. Ey seyidim! Ben neyim ve değerim ne olabilir ki?! Ey efendim! Lütuf ve kereminin hakkına, beni bağışla. Affınla bana ihsan buyurup kusurlarımı ört. Zatının azameti hakkına günahımdan geç.
Ey efendim! Senin büyüttüğün küçüğüm ben; senin ilim bahşettiğin cahilim ben; senin hidayet ettiğin sapmış kulum ben; senin yücelttiğin değersizim; güvence verdiğin korkağım; doyurduğun açım; suya doyur-duğun susuzum; giyindirdiğin çıplağım; zenginleştirdiğin fakirim; kuvvetlen-dirdiğin zayıfım; aziz ettiğin zelilim; şifa verdiğin hastayım; bağışta bulunduğun sailim; günahını örttüğün günahkârım; hatasını bağışladığın hatakârım, (neslini) çoğalttığın azım; yardım ettiğin mustaz'afım; huzu-runa kabul ettiğin perişanım.
Ey Rabbim! Ben gizlide senden hayâ etmeyen (utanıp çekinme-yen) ve açıkta da seni göz önünde bulundurmayan biriyim. Büyük musi-betlerle başbaşayım Efendisine karşı cüret eden bir kimseyim. Gökyüzü-nün güçlü Rabbine isyan eden biriyim. Büyük günahları işlemek için rüş-vet veren (para harcayan) ve o büyük günahların haberini aldığımda he-men onlara doğru koşan biriyim. Bana mühlet verdin, kendime gelmedim. Günahlarımı örttün, yine utanmadım; çekinmedim. Günah işlemekte haddi aştım ve sen beni gözünden düşürdün, ama ben umursamadım. Bir daha hilminle bana mühlet verdin, kereminle kusurlarımı örttün. Bana karşı kusurlarımı hiç görmemiş gibi davrandın. Benden (beni cezalandırmak-tan) hayâ ediyormuşsun gibi günahlarımın azabını benden uzaklaştırdın.
Allah'ım! Sana isyan ve günah işlemem, senin rububiyetini inkâr ettiğim, emrini hafife aldığım, azabına göğüs gerdiğim ve tehdidini umursamadığım anlamında değildir; ben bunlardan dolayı günah işlemedim. Bir Hataydı, oldu artık; nefsim onu bana güzel gösterdi; heva ve hevesim, bana galip geldi. Bedbahtlığım (bu duruma düşmeme) yardımcı oldu. (Diğer taraftan) kusurlarımı örtmen, bana zaman kazandırdığı için, daha da kibirlenerek rahat bir şekilde sana isyan edip emrine muhalefet etmeye başladım. Şimdi senin azabından kim kurtaracak beni?! Yarın düşmanlardan kim savacak beni? Eğer tutunacağım ipini çekip koparırsan, kimin ipine tutunurum ben? Kitabın amellerimi sayacağı gün, vay hâlime! Eğer kerem ve sonsuz rahmetini ümit etmeseydim ve rahmetinden ümit kesmemi yasaklamasaydın, yaptıklarımı hatırladığımda tamamen ümidimi keserdim. Ey çağırılanların en hayırlısı ve ey ümit edilenlerin en üstünü!
Allah'ım! İslâm'a olan bağlılığımla sana yöneliyorum. Kur'ân'ın hürmetine sana güveniyorum. Ummî, Kureyşî, Hâşimî, Arabî, Tihamî, Mekkî ve Medenî olan Peygamber'in aşkına, sana yaklaşmayı ümit ediyorum. (Allah'ım!) İmanla olan üns ve alışkanlığımı vahşete çevirme. Mükâfatımı, senden başkasına ibadet eden kimsenin mükâfatı gibi etme. Çünkü bir grup kanlarının dökülmesini önlemek için dilleriyle iman ettiler de arzularına yetiştiler. Biz ise, bizi bağışlayıp rahmetine kavuşturasın, diye sana dilimiz ve kalbimizle iman ettik; öyleyse bizi de arzumuza kavuştur; sana olan ümidimizi kalbimizde sabitleştir; bizi hidayete kavuş-turduktan sonra kalbimizi saptırma; kendi katından bize rahmet et; şüphesiz sen çok çok bağışlayansın.
Andolsun izzetine, eğer beni lütuf kapından uzaklaştırsan, kesinlikle, senin kapından başka bir yere adım atmayacağım ve sana yalvarmaktan vazgeçmeyeceğim. Çünkü ey efendim, senin kerem ve rahmetinin sonsuzluğunu tanımak kalbime ilham olmuştur. (Allah'ım!) Kul, mevlası-nın kapısından başka kimin kapısına gidebilir? Yaratılan, kendisini yara-tandan başka kime sığınabilir? Allah'ım! Beni, ağır zincirlere vurup insanların arasında ihsanını benden kessen, insanların gözlerini kusurla-rımı görmeğe çevirsen, ateşe sürüklenmemi emretsen ve benimle iyi kulların arasında ayrılık düşürsen, yine de senden ümit kesmem; affına olan arzumdan vazgeçmem; senin sevgin hiçbir zaman kalbimden çık-maz; hiçbir zaman verdiğin nimet ve ihsanlarını ve dünyada kusurla-rımı örtmeni unutmam.
Ey Mevla'm! Dünya sevgisini kalbimden çıkar. Beni, peygamberle-rinin sonuncusu (Muhammed) Mustafa ve onun seçkin Ehlibeyt'iyle (Alla-h'ın selâmı onun ve onların üzerine olsun) bir araya getir. Beni, tövbe ehli ve gerçekten sana yönelenlerin makamına ulaştır. Beni kendi hâlime ağlamağa muvaffak eyle. Gerçekten ömrümü boşuna ve boş arzularla geçirdim. Nefsinin ıslahından ümit kesenlerin durumuna düş-tüm. Ne yazık! Eğer bu hâlimle kabre intikal edecek olursam, bu durumda, hâli benden daha kötü olan kim olabilir?! Çünkü ben orayı dinlenebileceğim bir yer haline getirmiş değilim; orada yatmak için salih amelle bir sergi sermiş değilim. Gidişimin nereye varacağını bilmezken neden ağlamaya-yım?! Nefsimin beni aldattığını ve her geçen günlerimin benim aleyhime olduğunu, ölümün (kartal gibi) başım üzerinde kanat açtığını görüyorum; (o hâlde) neden ağlamayayım?! Ruhumun bedenden ayrılacağı ana ağlıyorum; kabrimin karanlık durumuna ağlıyorum; lahidimin dar oluşuna ağlıyorum, Münker ve Nekir'in beni sorguya çekmelerine ağlıyorum; kabirden çıplak ve zelil bir vaziyette çıkacağım ana ağlıyorum. O an, yaptıklarımın ağır yükünü sırtımda taşıdığım hâlde bazen sağıma ve bazen de soluma bakacağım. Çünkü o zaman, herkes bana ilgi göster-meden kendi işiyle meşgul olur. O gün, herkesin kendine yetecek bir işi vardır. Bazılarının yüzleri o gün parıldar, güler, sevinir. Nice yüzler de vardır ki o gün üzerlerinde toztoprak var. Onları karanlık ve zillet kaplar.
Ey Mevla'm! Güvenim, dayanağım, ümidim ve tevekkülüm sanadır. Senin rahmetine bağlanıyorum; sen istediğini rahmetine ulaştırırsın ve istediğini kerametinle hidayet edersin. Allah'ım! Kalbimi her türlü şirkten temizlediğin için sana hamd olsun ve dilimi seni anmaya açtığın için sana hamd olsun. Acaba ben, bu kusurlu dilimle senin şükrünü yerine geti-rebilir miyim?! Her ne kadar iyi amel etmeye gayret göstersem de, senin rızanı kazanabilir miyim?! Ey Rabbim! Senin şükrünü yerine getirmekte dilim çok acizdir ve senin ihsan ve nimetlerin karşısında amelim bir hiç gibidir.
Allah'ım! Senin bahşiş ve keremin arzumu açmıştır; senin lütuf ve kabul edişin, amelimin kabul olmasına sebep olmuştur. Ey Mevla'm! Sana yöneliyorum, senden korkuyorum ve sadece senin katından arzu ediyorum. Ümidim, beni senin katına yöneltmiştir. Ey yegâne Allah'ım! Sadece sana himmet bağladım. Senin katında olana rağbetim kanat açtı. En samimi ümit ve korkum ancak sanadır, kalbimdeki sevgi seninle ünsiyet bulmuştur. Sana el açtım. Korkumu, senin itaat ipine bağladım. Ey Mevla'm! Seni anmakla kalbim ihya oluyor. Sana yakarmakla korkumu yeniyorum. Ey Mevla'm! Ey kalbimin arzusu ve ey en son isteğim! Benimle, daima senin itaatinde olmama engel olan günahlarım arasına ayrılık düşür. Sana her zamanki ümidimi ve senin katına olan büyük tamahımı göz önünde bulundurarak hacetimi senden istiyorum. Sen, kullarına karşı şefkatli ve merhametli olmayı kendi üzerine farz kılmışsın. Hüküm ve ferman mutlaka senindir. Ortağın yoktur. Yaratıkla-rının hepsi senin kudretin altında olup senin rızkından yiyorlar. Her şey senin karşında boyun eğmektedir. Sen yücesin ey âlemlerin Rabbi!
Allah'ım! Hüccetim kesilip delilsiz kalacağım, dilimin sana cevap vermekten aciz kalacağı ve senin sorgun karşısında aklımın mustarip olacağı gün (Kıyamet günü) bana merhamet et. Ey büyük ümidim! Muh-taçlığımın en şiddetli anında, kereminden beni mahrum eyleme. Ceha-letimden dolayı beni katından kovma. Sabrımın azlığından dolayı lütfunu benden kesme. Fakirliğimden dolayı bana ihsan eyle. Güçsüzlüğümden dolayı bana merhamet et.
Ey efendim! Güvenim, dayanağım, ümidim ve tevekkülüm sanadır. Senin rahmetine bağlandım. (Niyaz) yükünü senin ihsan kapına indiri-yorum. Senin kerem ve bağışını göz önünde bulundurarak hacetimi sana bildiriyorum. Ey Rabbim! Keremini ümit ederek sana yakarıyorum; ihtiyacım için senin katına ümit bağlıyorum; fakirliğimi senin zenginliğinle gideriyorum; senin affınla ayakta duruyorum; senin kerem ve bahşişine göz dikiyorum; senin daima hakkımda ihsan buyurmanı göz önünde bulunduruyorum; öyleyse beni ateşte yakma; sensin benim ümidim; beni cehenneme yerleştirme; sensin benim gözümün ışığı.
Ey Mevla'm! İhsanına olan iyi kanaatimi yalana çıkarma; gerçekten güvenebileceğim tek merci sensin; benim fakir olduğumu (senin lütfuna muhtaç olduğumu) çok iyi bildiğin hâlde katındaki sevaptan beni mahrum eyleme. Allah'ım! Ecelim yaklaşmış olur da amelim beni sana yakınlaş-tırmamış olursa, (bu durumda) günahımı itiraf edişimi senin katında mazeretime vesika olarak sunuyorum.
Allah'ım! Eğer affedecek olursan, affetmeye senden layık kim var ki? Ve eğer azaplandırırsan, hükümde senden daha adil kim olabilir ki? Allah'ım! Bu dünyada garipliğime, ölüm anında kederime, kabirde yalnız-lığıma ve (mezar) lahidinde vahşetime merhamet et. Hesap vermek için huzuruna vardığımda zelilliğime acı. İnsanların bilmediği günahlarımı bağışla. Her zaman kusurlarımı ört. Ölüm döşeğine düştüğümde, dostlar başıma toplanıp beni sağa, sola hareket ettirdiklerinde bana merhamet et. Gusül için yatırılıp salih komşularım tarafından sağa sola çevrildi-ğimde bana lütufta bulun (beni bağışla), cenazem, akrabalarım tarafın-dan taşındığında, bana merhamet et. Bu dünyadan ayrıldığımda ve senin huzuruna varmak için tek başıma kabre koyulduğumda bana ihsan bu-yur. Yeni evimde (kabirde), yalnızlığıma acı; böylece senden başkasıyla ünsiyet kurmamamı sağla.
Ey Mevla'm! Beni kendi başıma bırakacak olursan helak olurum. Ey Mevla'm! Hatalarımı bağışlamadığın takdirde kime sığınayım? Ölüm döşeğinde senin inayetine ulaşamadığım takdirde kime yakarayım? Kederimi gidermediğin takdirde kime iltica edeyim? Ey Mevla'm! Senden başka kimsem yok benim. Eğer sen bana merhamet etmezsen, kim bana merhamet eder? Yoksulluk günümde, senin fazl ve ihsanın beni kapsa-mına almazsa, kimin fazl ve ihsanını ümit edeyim? Ecelim yetiştiğinde, günahlarımın affı için hangi kapıyı çalayım?
Ey Mevla'm! Sadece sana ümit ettiğim hâlde beni azabına duçar etme. Allah'ım! Ümidimi gerçekleştir; korkumu emniyete çevir; günahla-rımın çokluğundan dolayı sadece senin affını ümit ediyorum. Ey Mevla'm! Hak etmediğim şeyi senden talep ediyorum. Sen takva ve mağfiret ehlisin (senden çekinilmeli ve senin affına sığınılmalıdır); öyleyse beni affet. Lütfundan bana kötü yönlerimi örtecek bir elbise giyindir. Hatalarımı bir daha onlardan dolayı hesaba çekilmemek üzere bağışla. Şüphesiz, senin ihsanın kadimdir. Affın büyüktür ve büyüklüğünle kullarının hatalarından geçersin.
Allah'ım! Sen öyle bir kerimsin ki, ihsanın istemeyenlere ve hatta senin rabliğini inkâra kalkışanlara bile daima ulaşır. Öyleyse Ey Mevla'm! Senden isteyeni, yaratma ve işleri yönetmenin sana mahsus olduğuna inananı, kapından nasıl boş çevirirsin?! Bereket sendendir; sen yücesin ey âlemlerin Rabbi. Ey Mevla'm! Aciz kulun, senin kapına dayanmıştır. Muhtaçlık onu, senin huzuruna dikmiştir. Dua etmekle senin ihsan kapını çalıyor. Lütuf ve keremin hürmetine benden yüz çevirme. Dile getirdiklerimi kabul buyur. Seni çağırdığım gibi beni reddetmeyeceğini umuyorum. Çünkü senin çok şefkat ve rahmet sahibi olduğunu biliyorum. Allah'ım! Sen, isteyene vermekten yorulmayan bir kerimsin ve vermek senden bir şeyi eksiltmez. Sen, kemal sıfatlarında buyurduğun gibisin ve bizim dediğimizden yücesin.
Allah'ım! Senden, güzel sabır, yakın kurtuluş, doğru konuşan dil ve büyük mükâfat istiyorum. Ey Rabbim! Bildiğim ve bilmediğim her hayrı senden istiyorum. Allah'ım! Senden salih kullarının istedikleri şeylerin en hayırlısını istiyorum. Ey istenilenlerin en hayırlısı ve ey bahşiş edenlerin en çok bahşiş edeni! Kendim, ailem annem, babam, çocuklarım, yakınlarım ve din kardeşlerimle ilgili isteklerime kavuştur beni. Yaşayışı-mı güzel kıl. Yiğitliğimi aşikâr et. Bütün hallerimi ıslah et. Beni ömrü uzun, ameli iyi, nimetini kendisine tamamladığın, kendisinden hoşnut olduğun ve baştanbaşa mutluluk, keramet ve güzellik bahşeden temiz bir hayatla yaşattığın kimselerden kıl; sen dilediğini yaparsın. Senden baş-kası her istediğini yapamaz.
Allah'ım! Beni senin tarafından özel bir şekilde anılmaya mazhar eyle. Gece ve gündüzleri sana yakın olmak için yaptığım amelleri, riya ve gösteriş için ve faydasız kılma. Beni sana eğilen ve huşu eden kulların-dan eyle.
Allah'ım! Rızkıma bolluk ve vatanda emniyet nasip eyle bana. Ailemi, evlâdımı ve mal varlığımı benim için göz ışığı kıl. Bana verdiğin nimetleri elimden alma. Cismime sağlık ve bedenime kuvvet ver. Dinim-de selametlik nasip et. Beni yaşattığın müddetçe kendi itaatine ve pey-gamber'in Hazreti Muhammed'in (Allah'ın rahmet ve selâmı ona ve Ehlibeyt'inin üzerine olsun) itaatine muvaffak eyle. Beni kendi katından indirdiğin her çeşit hayır ve bereketten fazlasıyla nasibini alan kullarından kıl. Beni (özellikle) Kadir gecesinde indirdiğin hayır ve bereketten en çok nasibini alan kullarından eyle. Her yıl kullarına indirdiğin rahmet ve giydirdiğin afiyet giysisinden bana da nasip eyle. Beni, üzerlerinden belâları kaldırdığın, ihsanlarını kabul buyurduğun ve fenalıklarına göz yumduğun kullarından eyle. Bu yıl ve her yıl bana, Beytü'l-Harâm (Kâbe) ziyaretini nasip eyle. Sonsuz fazlından bana bol rızk ver.
Ey Mevla'm! Tüm fenalıkları benden defet. Eziklik duymamam için borcumu ve üzerimde olan kul haklarını eda eyle. Bana zulmetmeğe kal-kışanların, düşmanlarımın ve beni çekemeyenlerin gözlerini ve kulak-larını üzerimden kaldır. Beni onlara galip eyle. Gözümü ışıklı ve kalbimi mutlu kıl. Hüzün ve kederimi, rahatlık ve ferahlığa çevir. Ve bana bir çıkış yolu göster. Yaratıklarından, bana kötülük etmeğe kalkışanı ayaklarım altına düşür (zelil eyle). Beni, şeytanın, sultanın ve kötü amellerimin fenalıklarından koru; beni tüm günahlardan arındır; affınla beni, cehen-nem ateşinden kurtar; rahmetinle beni cennete götür. Fazlınla cennet hurileriyle evlenmeği bana nasip et. Beni salih evliyan Muhammed ve onun temiz, üstün ve seçkin Ehlibeyti'yle birlikte haşreyle. Rahmet ve selamın onların üzerlerine olsun. Rahmet ve bereketin onların cesetlerine ve ruhlarına olsun.
Allah'ım ve Mevla'm! Andolsun izzet ve celaline; eğer beni günahlarımdan dolayı hesaba çekecek olursan, ben de senin affını öne sürerim. Eğer beni cimriliğimden dolayı hesaba çekecek olursan, ben de senin keremine sığınırım. Eğer beni ateşe atarsan, ben de cehennem ehline seni sevdiğimi söylerim. Allah'ım ve Mevla'm! Eğer mağfiretin itaat ehli ve evliyana has olursa, günahkârlar kime yakarsınlar?! Sâdık kimselerden başka, hiç kimseye ikram ve ihsan etmeyecek olursan, kötü insanlar kime sığınsınlar? Allah'ım! Eğer beni cehenneme atacak olursan, bundan düşmanın sevinir. Ve eğer beni cennete götürürsen, bundan Peygamber'in hoşnut olur. Allah'a andolsun, Peygamber'inin hoşnutluğunun, düşmanının sevincinden sana daha sevimli olduğunu biliyorum.
Allah'ım! Kalbimi, sana sevgi, senden korku, kitabına tasdik, kâmil iman ve sana kavuşma sevinci ile doldurmanı niyaz ediyorum; ey celal ve kerem sahibi. Sana kavuşmayı bana sevimli kıl ve benim de sana varmamı kendine sevimli kıl. Sana vardığımda bana rahatlık, kurtuluş ve keramet nasip et.
Allah'ım! Beni geçmiş salihlere kavuştur ve kalan salihlerden eyle; salihlerin yolundan gitmeyi bana nasip et. Salihleri kendi nefislerine galip eylediğin gibi beni de kendi nefsime galip et. Amelimi en iyi şekilde sonuçlandır. Rahmetinle amelimin mükâfatını cennet kıl. Beni, bana verdiğin şeylerden, razı olduğun şekilde yararlanmaya muvaffak eyle. Bana dinde sebat ver. Ey Rabbim! Beni kurtardığın fenalığa bir daha döndürme. Ey âlemlerin Rabbi!
Allah'ım! Senden ancak, sana kavuşmakla son bulan iman gücü istiyorum. Beni yaşattığın sürece böyle bir imanla yaşat; böyle bir imanla öldür ve böyle bir imanla haşret. Amelimde ihlâslı olmam için kalbimi riyadan, şüpheden ve dinde gösterişten uzak tut.
Allah'ım! Bana dinde basiret, hüküm ve ilmini anlama gücü ver ve rahmetinden iki kat nasip eyle. (Her iki dünyada beni rahmetinden yararlandır.) (Dünya ve ahirette) nurunla yüzümü ak eyle. Katında olana beni rağbetli kıl. Beni kendi yolunda ve Peygamber'inin dini üzere öldür. Allah'ın rahmet ve selamı ona ve onun Ehlibeyt'inin üzerine olsun.
Allah'ım! Tembellikten, yorgunluktan, hüzünden, korkudan, cimrilikten, gafletten, katı kalplilikten, zilletten, düşkünlükten, fakirlikten, her türlü be-lâdan, gizli ve açık kötülüklerden sana sığınırım. Kanaat etmeyen nefis-ten, doymayan karından, huşu etmeyen kalpten, kabul olunmayan dua-dan, faydası olmayan amelden sana sığınırım. Ey Rabbim! Nefsim, di-nim, dünyam ve bana verdiğin tüm nimetler hususunda senin rahmetin-den kovulmuş Şeytan'ın şerrinden sana sığınıyorum. Muhakkak sen işiten ve bilensin.
Allah'ım! Senin kahrından hiç kimse kurtaramaz beni. Senden başka sığınılacak birini bulamıyorum ben. Bu durumda, beni hiçbir azabına duçar eyleme. Beni helaket ve acı azabına taraf sürükleme.
Allah'ım! (Amellerimi) kabul eyle. İsim ve şanımı yücelt. Günahla-rımı dök. Hatamı bana hatırlatma. Meclisimin sevabını, konuşma ve duamın mükâfatını kendi rızan ve cennetin kıl. Senden niyaz ettiklerimin hepsini bana nasip eyle ey Rabbim! Fazl ve rahmetini bana artır. Benim sana rağbetim çoktur ey âlemlerin Rabbi!
Allah'ım! Sen kitabında, bize haksızlık yapanı affetmemizi buyurmuş-sun; gerçekten biz kendimize zulmettik; O hâlde bizi affet; şüphesiz sen affetmeye bizden daha layıksın. Sen bize, saili kapımızdan boş çevirmememizi emrettin; ben de bir sail olarak kapına geldim; hacetimi vermeden beni geri çevirme. Ve yine bize, elimizin altında olanlara iyilik yapmamızı emrettin; biz de senin kullarınınız; bizi cehennem ateşinden kurtar. Ey kederli anımda sığınağım; ey zor anlarımda elimden tutan (Allah!) Sana sığınıyorum ve senden yardım bekliyorum. Sadece sana sığındım; sadece senden kurtuluş ve ferahlık niyaz ediyorum; bana yardımcı ol ve kederlerimi kalbimden gider. Ey esirleri kurtaran ve ey çok günahları affeden (Allah)! Az itaatimi kabul eyle ve çok günahlarımı bağışla. Sensin merhametli ve çok bağışlayan.
Allah'ım! Senden, kalbimden hiçbir zaman çıkmayan kâmil ve sabit iman, hakkımdaki takdirlerinden başka hiçbir şeyin bana ulaşamayaca-ğını bilmeme sebep olacak kâmil bir yakin niyaz ediyorum. Yaşamımda bana verdiğin şeylere beni razı ve hoşnut eyle; ey merhametlilerin en merhametlisi!
5- Yine Şeyh Tusî (r.a), sahur vakti için şu duayı rivayet etmiştir:
يا عُدَّتي في كُرْبَتي، وَيا صاحِبي في شِدَّتي، وَيا وَلِيّي في نِعْمَتي، وَيا غايَتي في رَغْبَتـي، اَنْتَ السّاتِرُ عَوْرَتي، وَالْمُؤْمِنُ رَوْعَتي، وَالْمُقيلُ عَثْرَتي، فَاغْفِرْ لي خَطيئَتي.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ خُشُوعَ الإيمانِ قَبْلَ خُشُوعِ الذّلِّ فِي النّارِ، يا واحِدُ يا اَحَدُ يا صَمَدُ يا مَنْ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفواً اَحَدٌ، يا مَنْ يُعْطي مَنْ سَأَلَهُ تَحَنُّناً مِنْهُ وَرَحْمَةً، وَيَبْتَدِئُ بِالْخَيْرِ مَنْ لَمْ يَسْأَلْهُ تَفَضُّلاً مِنْهُ وَكَرَماً، بِكَرَمِكَ الّدائِمِ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِِ مُحَمَّدٍ، وَهَبْ لي رَحْمَةً واسِعَةً جامِعَةً اَبْلُغُ بِها خَيْرَ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْتَغْفِرُكَ لِما تُبْتُ اِلَيْكَ مِنْهُ ثُمَّ عُدْتُ فيهِ، وَاَسْتَغْفِرُكَ لِكُلِّ خَيْرٍ اَرَدْتُ بِهِ وَجْهَكَ فَخالَطَني فيهِ ما لَيْسَ لَكَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّد وَآلِِ مُحَمَّدٍ وَاعْفُ عَنْ ظُلْمي وَجُرْمي بِحِلْمِكَ وَجُودِكَ يا كَريمُ، يا مَنْ لا يَخيبُ سائِلُهُ، وَلا يَنْفَدُ نائِلُهُ، يا مَنْ عَلا فَلا شَيْءَ فَوْقَهُ، وَدَنا فَلا شَيءَ دُونَهُ، صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وآلِ مُحَمَّدٍ وَارْحَمْني، يا فالِقَ الْبَحْرِ لِمُوسى، اللَّيلَةَ اللَّيْلَةَ اللَّيْلَةَ، السّاعَةَ السّاعَةَ السّاعَةَ.
اَللّـهُمَّ طَهِّرْ قَلْبي مِنَ النِّفاقِ، وَعَمَلي مِنَ الرِّياءِ، وَلِساني مِنَ الْكَذِبِ، وَعَيْني مِنَ الْخِيانَةِ، فَاِنَّكَ تَعْلَمُ خائِنَةَ الأَعْيُنِ وَما تُخْفِي الصُّدورِ، يا رَبِّ هذا مَقامُ الْعائِذِ بِكَ مِنَ النّارِ، هذا مَقامُ الْمُسْتَجيرِ بِكَ مِنَ النَّارِ، هذا مَقامُ الْمُسْتَغيثِ بِكَ مِنَ النّارِ، هذا مَقامُ الْهارِبِ اِلَيْكَ مِنَ النّارِ، هذا مَقامُ مَنْ يَبُوءُ لَكَ بِخَطيئَتِهِ وَيَعْتَرِفُ بِذَنْبِهِ وَيَتُوبُ اِلى رَبِّهِ، هذا مَقامُ الْبائِسِ الْفَقيرِ، هذا مَقامُ الْخائِفِ الْمُسْتَجيرِ، هذا مَقامُ الَْمحْزُونِ الْمَكْرُوبِ، هذا مَقامُ الْمَغْمُومِ الْمَهْمُومِ، هذا مَقامُ الْغَريبِ الْغَريقِ، هذا مَقامُ الْمُسْتَوْحِشِ الْفَرِقِ، هذا مَقامُ مَنْ لا يَجِدُ لِذَنْبِهِ غافِراً غَيْرَكَ، وَلا لِضَعْفِهِ مُقَوِّياً اِلاّا اَنْتَ، وَلا لِهَمِّهِ مُفَرِّجاً سِواكَ.
يا اللهُ يا كَريمُ، لا تُحْرِقْ وَجْهي بِالنّارِ بَعْدَ سُجُودي لَكَ وَتَعْفيري بِغَيْرِ مَنٍّ مِنّي عَلَيْكَ، بَلْ لَكَ الْحَمْدُ وَالْمَنُّ وَالتَّفَضُّلُ عَليَّ ارْحَمْ اَيْ رَبِّ اَيْ رَبِّ...
Ey sıkıntılı günlerimde azığım, ey zor günlerimde yaverim, ey nimetli günlerimde velinimetim ve ey arzu ve iştiyakımın son noktası olan (Rabbim)! Sensin kusurumu örten, korktuğum şeylerden beni emniyete alan, sürçmemi affeden. Benim hata ve günahımı bağışla.
Allah'ım! Senden (cehennem) ateşindeki zilletten kaynaklanan huşuya tutulmadan önce senden, imandan kaynaklanan bir huşu diliyorum. Ey yegâne, ey tek, ey noksansız ve ihtiyaçsız, ey doğurmayan ve doğma-yan, ey hiçbir dengi olmayan, ey dileyen herkese şefkat ve rahmetinden dolayı veren ve dilemeyenlere de dilemedikleri halde lütuf ve kereminden dolayı hayır veren ve daimi kereminden ihsan eden, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve beni dünya ve ahiret hayrına ulaşabileceğim geniş ve kapsamlı bir rahmete mazhar kıl.
Allah'ım! Tövbe ettiğim hâlde tekrar işlediğim günahlardan dolayı senden mağfiret diliyorum. Yine sadece senin rızan için yapmayı amaçla-dığım, fakat (heva ve hevesim yüzünden) senin rızanın dışında olan niyetleri de karıştırdığım bütün hayırlardan dolayı da senden mağfiret diliyorum. Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve benim zulüm ve suçumu kendi hilim ve cömertliğinle bağışla; ey kerem sahibi; ey kendisine el açanı mahrum etmeyen, bağış ve ihsanı son bulmayan!
Ey her şeyden daha yüce ve her şeyden daha yakın olan (Rabbim)! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve bana merhamet eyle; bu gece, bu gece, bu gece; şu anda, şu anda, şu anda, ey denizi Musa için yaran (Rabbim)!
Allah'ım! Kalbimi nifaktan, amelimi riya ve gösterişten, dilimi yalandan, gözümü ihanetten temizle. Şüphesiz sen gözlerin ihanetli bakışlarından ve gözlerin gizlediği şeylerden haberdarsın. Ey Rabbim! Bu, (cehennem) ateşinden sana sığınan kimsenin (perişan) hâlidir. Bu, ateşten (kurtulmak) için senden sığınak isteyen kimsenin hâlidir. Bu, ateşe karşı senden imdat isteyen kimsenin hâlidir. Bu, ateşten sana kaçan kimsenin hâlidir. Bu, suçunu yüklenip sana getiren, günahını itiraf eden ve Rabbine tövbe eden kimsenin hâlidir. Bu, fakir ve perişan kimsenin hâlidir. Bu, korkan ve sığınak isteyen kimsenin hâlidir. Bu, hüzünlü ve çilekeş birinin hâlidir. Bu, gamlı ve kederli kimsenin hâlidir. Bu, senden başka günahını bağışlayacak, güç katacak ve sıkıntısını giderecek birisini bulamayan birisinin hâlidir.
Allah'ım! Ey cömertlik sahibi, benim sana hiçbir minnetim olamaya-cağı gibi, bana hamd, minnet ve ihsan hakkın olan sana secde edip yüzümü toprağa sürmemden sonra yüzümü (cehennem) ateşiyle yakma. Bana merhamet eyle; ey Rabbim, ey Rabbim, Ey Rabbim...!
Duanın "Ya Rabbi, ya Rabi, ya Rabbi" bölümü nefes kesilinceye kadar tekrarlanır.
ضَعْفي وَقِلَّةَ حيلَتي وَرِقَّةَ جِلْدي وَتَبَدُّدَ اَوْصالي وَتَناثُرَ لَحْمي وَجِسْمي وَجَسَدي، وَوَحْدَتي وَوَحْشَتي في قَبْري، وَجَزَعي مِنْ صَغيرِ الْبَلاءِ.
اَسْأَلُكَ يا رَبِّ قُرَّةَ الْعَيْنِ، وَالاِغْتِباطَ يَومَ الْحَسْرَةِ وَالنَّدامَةِ، بَيِّضْ وَجْهِي يا رَبِّ يَوْمَ تَسْوَدُّ الْوُجُوهُ، آمِنّي مِنَ الْفَزَعِ الأَكْبَرِ، اَسْأَلُكَ الْبُشْرى يَوْمَ تُقَلَّبُ الْقُلُوبُ وَالاَْبْصارُ، وَالْبُشْرى عِنْدَ فِراقِ الدُّنْيا.
اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي اَرْجُوهُ عَوْناً في حَياتي، وَاُعِدُّهُ ذُخْراً لِيَوْمِ فاقَتي، اَلْحَمْدُ لله الَّذي اَدْعُوهُ وَلا اَدْعُو غَيْرَهُ وَلوْ دَعَوْتُ غَيْرَهُ لَخَيَّبَ دُعائي، اَلْحَمْدُ للهِ الَّذي اَرْجُوهُ وَلا اَرْجُو غَيْرَهُ وَلَوْ رَجَوْتُ غَيْرَهُ لأَخْلَفَ رَجائي، اَلْحَمْدُ للهِ الْمُنْعِمِ الْمُحْسِنِ الُمْجْمِلِ الْمُفْضِلِ ذِي الْجَلالِ والاِكْرامِ وَلِيُّ كُلِّ نِعْمَة، وَصاحِبُ كُلِّ حَسَنَة، وَمُنْتَهى كُلِّ رَغْبَة، وَقاضي كُلِّ حاجَة.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَارْزُقْني الْيَقينَ وُحسْنَ الظَّنِّ بِكَ، وَاَثْبِتْ رَجاءِكَ في قَلْبي، وَاقْطَعْ رَجائي عَمَّنْ سِواكَ، حَتّى لا اَرْجُوَ غَيْرَكَ وَلا اَثِقَ اِلاّ بِكَ يا لَطيفاً لِما تَشاءُ اُلطُفْ لي في جَميعِ اَحْوالي بِما تُحِبُّ وَتَرْضى.
يا رَبِّ اِنّي ضَعيفٌ عَلَى النّارِ فَلا تُعَذِّبْني بالنّارِ، يا رَبِّ ارْحَمْ دُعائي وَتَضرُّعي وَخَوْفي وَذُلّي وَمْسكَنَتي وَتَعْويذي وَتَلْويِذي. يا رَبِّ اِنّي ضَعيفٌ عَنْ طَلَبِ الدُّنْيا وَاَنْتَ واسِعٌ كَريمٌ.
اَسْأَلُكُ يا رَبِّ بِقُوَّتِكَ عَلى ذلِكَ وَقُدْرَتِكَ عَلَيْهِ وَغِناكَ عَنْهُ وَحاجَتي اِلَيْهِ اَنْ تَرْزُقَني في عامي هذا وَشَهْري هذا وَيَوْمي هذا وَساعَتي هذِهِ رِزْقاً تُغْنيني بِهِ عَنْ تَكَلُّفِ ما في اَيْدي النّاسِ مِنْ رِزْقِكَ الْحَلالِ الطَّيِّبِ.
اَيْ رَبِّ مِنْكَ اَطْلُبُ وَاِلَيْكَ اَرْغَبُ وِايّاكَ اَرْجُو وَاَنْتَ اَهْل ذلِكَ، لا اَرْجُو غَيْرَكَ وَلا اَثِقُ إلاّ بِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ، اَيْ رَبِّ ظَلَمْتُ نَفْسي فَاْغفِرْ لي وَارْحَمْني وَعافِني.
يا سامِعَ كُلِّ صَوْتٍ، وَيا جامِعَ كُلِّ فَوْتٍ، وَيا بارِئَ النُّفُوسِ بَعْدَ الْمَوْتِ، يا مَنْ لا تَغْشاهُ الظُّلُماتُ، وَلا تَشْتَبِهُ عَلَيْهِ الأَصْواتُ، وَلا يَشْغَلُهُ شَيءٌ عَنْ شَيءٍ، اَعْطِ مُحَمَّداً صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وآلِهِ اَفْضَلَ ما سَأَلَكَ وَاَفْضَلَ ما سُئِلْتَ لَهُ، وَاَفْضَلَ ما اَنْتَ مَسْؤُولٌ لَهُ اِلى يَوْمِ الْقِيامَةِ، وَهَبْ لِيَ الْعافِيَةَ حَتّى تُهَنِّئَني الْمَعيشَةَ، وَاخْتِمْ لي بِخَيْرٍ حَتّى لا تَضُرَّنيِ الذُّنُوبُ.
اَللّـهُمَّ رَضِّني بِما قَسَمْتَ لي حَتّى لا اَسْأَلَ اَحَداً شَيْئاً، اَللّـهُمَّ صَلّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَافْتَحْ لي خَزائِنَ رَحْمَتِكَ، وَارْحَمْني رَحْمَةً لا تُعَذِّبُني بَعْدَها اَبَداً فِي الدُّنْيا وَالآخِرَةِ، وَارْزُقْني مِنْ فَضْلِكَ الْواسِعِ رِزْقاً حَلالاً طَيِّباً لا تُفْقِرُني اِلى اَحَدٍ بَعْدَهُ سِواكَ، تَزيدُني بِذلِكَ شُكْراً وَاِلَيْكَ فاقَةً وَفَقْراً، وَبِكَ عَمَّنْ سِواكَ غِناً وَتَعفُّفاً.
يا مُحْسِنُ يا مُجْمِلُ، يا مُنْعِمُ يا مُفْضِلُ، يا مَليكُ يا مُقْتَدِرُ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَاكْفِني الْمُهِمَّ كُلَّهُ، وَاقْضِ لي بِالْحُسْنى، وَبارِكْ لي في جَميعِ اُمُوري، وَاقْضِ لي جَميعَ حَوائِجي.
اَللّـهُمَّ يَسِّرْ لي ما اَخافُ تَعْسيرَهُ، فَاِنَّ تَيْسيرَ ما اَخافُ تَعْسيرَهُ عَلَيْكَ سَهْلٌ يَسيرٌ، وَسَهِّلْ لي ما اَخافُ حُزونَتَهُ، وَنَفِّسْ عَنّي ما اَخافُ ضَيقَهُ، وَكُفَّ عَنّي ما اَخافُ هَمَّهُ، وَاصْرِفْ عَنّي ما اَخافُ بَلِيَّتَهُ، يا اَرْحَمَ الرَّاحِمينَ.
اَللّـهُمَّ امْلـ قَلْبي حُبّاً لَكَ، وخَشْيَةً مِنْكَ، وَتَصْديقاً لَكَ، وَإيماناً بِكَ، وفَرَقاً مِنْكَ، وَشَوْقاً اِلَيْكَ يا ذَا الْجَلالِ وَالإكْرامِ.
اَللّـهُمَّ اِنَّ لَكَ حُقُوقاً فَتَصَدَّقْ بِها عَلَيَّ، وَلِلنّاسِ قِبَلي تَبِعاتٌ فَتَحمَّلْها عَنّي، وَقَدْ اَوْجَبْتَ لِكُلِّ ضَيْفٍ قِرىً، وَاَنَا ضَيْفُكَ، فَاْجعَلْ قِرايَ اللَّيْلَةَ الْجَنَّةَ، يا وَهّابَ الْجَنَّةِ يا وَهّابَ الْمَغْفِرَةِ، وَلا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إلاّ بِكَ .
Zayıflığıma, çaresizliğime, derimin inceliğine, eklemlerimin ayrılı-şına, etimin dökülüşüne, cismime, cesedime, yalnızlığıma, kabirdeki vahşetime ve küçük belâlara (dahi) tahammülsüzlüğüme merhamet eyle.
Ey Rabbim! Senden, teessüf ve pişmanlık günü (olan kıyamette) bana göz aydınlığı ve gıpta edilecek bir hâl nasip etmeni diliyorum. Ey Rabbim! Yüzlerin karardığı günde benim yüzümü beyazlaştır ve mahşerin büyük dehşetinden beni emniyete al. (Allah'ım!) Kalpler ve gözler altüst olduğu vakit ve dünyadan ayrılma zamanım geldiğinde senden (rahmet ve mağfiret) müjdesi diliyorum.
Hamd, hayatımda yardımını umduğum ve yoksulluk günümde kendime birikim olarak gördüğüm Allah'a mahsustur. Hamd; başkasına değil, sadece kendisine dua ettiğim Allah'a mahsustur. Eğer O'ndan başkasına dua etseydim, dileğimden yoksun bırakırdı beni. Hamd, ancak kendisine umut bağladığım Allah'a mahsustur. Eğer umudumu ondan başkasına bağlasaydım beni umutsuz kılardı. Hamd, nimet veren, iyilik eden, güzel davranan, fazl ve ihsan sahibi, celal ve kerem sahibi, her nimetin velisi, her iyiliğin sahibi, her rağbet ve iştiyakın doruk noktası ve her haceti yerine getiren Allah'a mahsustur.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et; bana yakin ve sana karşı iyi zanda bulunmayı nasip et. (Rahmetine) olan umudumu kalbimde sabitleştir. Başkasına umut bağlamamam ve güvenmemem için senden başkasından umudumu kes. Ey istediğine lütufla davranan (Allah)! Bütün hallerimde sevdiğin ve razı olduğun şekilde bana da lütufla davran.
Ey Rabbim! Ben (cehennem) ateşine karşı zayıfım; beni ateşle azaplandırma. Ey Rabbim! Duama, yakarışıma, korku, zillet ve meskene-time, sığınak ve imdat isteyişime acı. Ey Rabbim! Ben dünyanın talebin-den aciz ve zayıfım, sen ise (lütfu) geniş ve kerem sahibisin.
Ey Rabbim! Buna olan güç ve kuvvetin hakkına, buna sen değil ben muhtaç olduğum için, senden bu yılımda, bu ayımda, bu günüm ve bu saatimde bana, halkın elindeki şeylere muhtaç olma yükünden beni kurtaracak helâl ve temiz rızk ihsan etmeni diliyorum.
Ey Rabbim! Senden niyaz ediyorum; iştiyakım ve umudum sanadır; sen ise buna layıksın; ey merhametlilerin en merhametlisi! Senden başkasına umut bağlayamam ve senden başkasına güvenemem. Ey Rabbim! Nefsime zulmettim, bağışla beni, bana merhamet et ve bana afiyet ver.
Ey her sesi işiten, ey her elden gideni toplayan, ey canları ölümden sonra yaratan, ey zulmetlere bürünmeyen, seslerin (teşhisinde) hata yapmayan ve hiçbir şey kendisini meşgul edip başka bir şeyden alı koymayan (Allah)! Muhammed'e (Allah'ın salât ve selâmı onun ve Ehli-beyt'inin üzerine olsun) kendisinin istediği ve onun için senden başka-larının istediği veya Kıyamet gününe kadar isteyecekleri, en faziletli şeyleri ihsan eyle. Bana da sıhhat ve afiyet vererek hayatı bana hoş ve tatlı kıl. Günahların bana zarar vermemesi için sonumu hayırla bitir. Allah'ım! Kimseden bir şey istememem için bana kısmet ettiğin şeylere beni razı kıl.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve rahmet hazine-lerini benim yüzüme aç. Bana, dünya ve ahirette, beni hiçbir zaman azap etmemene sebep olacak şekilde merhamet et. Bana geniş fazl ve kereminden, kendin dışında hiç kimseye beni muhtaç kılmayacak helâl ve temiz rızk nasip et. Bu vesileyle şükrümü, sana olan ihtiyaç ve fakirliğimi artır, kendi vasıtanla beni başkalarından ihtiyaçsız kılıp bana iffet nasip eyle.
Ey ihsan eden, ey iyi davranan, ey nimet veren, ey fazl ve kerem sahibi, ey hâkimiyet sahibi ve ey muktedir! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve önemli sorunlarımın hepsinin halli için bana yeterli ol; sonumu hayırla bitir; bütün işlerimde bana bereket ver ve bütün hacet-lerimi gider.
Allah'ım! Zorluğundan korktuğum şeyi bana kolaylaştır. Zira zorluğundan korktuğum şeyi kolaylaştırmak, şüphesiz senin için kolay ve basittir. Yine çözümsüzlüğünden korktuğum şeyi bana kolaylaştır. Darlı-ğından korktuğum şeyi bana kolaylaştır. Darlığından korktuğum şeyi bana genişlet. Sıkıntısından korktuğum şeyin bana ulaşmasını engelle ve belâsından korktuğum şeyi benden uzaklaştır; ey merhametlilerin en merhametlisi!
Allah'ım! Kalbimi kendine sevgi, sana karşı olan korku, sana olan tasdik ve iman, sana karşı çekingenlik ve sana şevk ve iştiyakla doldur; ey yücelik ve cömertlik sahibi!
Allah'ım! Üzerimde birçok hakkın vardır senin, onları bana bağışla. İnsanlara karşı da yaptığım birçok haksızlıklar vardır, onları da benden taraf telafi eyle. Sen her misafiri ağırlamayı farz kıldın; (ya Rabbi!) ben de senin bir misafirinim. Beni de bu gece cennetinle ağırla. Ey (minnetsiz) cennet bağışlayan, ey mağfiret ihsan eden (Allah)! Sana dayanmayan hiçbir güç ve kuvvet yoktur."
6- "el-İkbal" kitabında rivayet edilen ve sahur vaktinin en kısa duası sayılan şu duayı okumak:
يا مَفْزَعي عِنْدَ كُرْبَتي، وَيا غَوْثي عِنْدَ شِدَّتي، اِلَيْكَ فَزِعْتُ، وَبِكَ اسْتَغَثْتُ، وَبِكَ لُذْتُ لا اَلُوذُ بِسِواكَ وَلا اَطْلُبُ الْفَرَجَ إلاّ مِنْكَ، فَاَغِثْني وَفَرِّجْ عَنّي، يا مَنْ يَقْبَلُ الْيَسيرَ، وَيَعْفُو عَنِ الْكَثيرِ، اِقْبَلْ مِنِّي الْيَسيرَ وَاعْفُ عَنِّي الْكَثيرَ، اِنَّكَ اَنْتَ الْغَفُورُ الرَّحيمُ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ إيماناً تُباشِرُ بِهِ قَلْبي، وَيَقيناً حَتّى اَعْلَمَ اَنَّهُ لَنْ يُصيبَني إلاّ ما كَتَبْتَ لي، وَرَضِّني مِنَ الْعَيْشِ بِما قَسَمْتَ لي يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
يا عُدَّتي في كُرْبَتي، وَيا صاحِبي في شِدَّتي، وَيا وَليّي في نِعْمَتي، وَيا غايَتي في رَغْبَتي، اَنْتَ السّاتِرُ عَوْرَتي، وَالآمِنُ رَوْعَتي، وَالْمُقيلُ عَثْرَتي، فَاغْفِرْ لي خَطيئَتي يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
Ey belâ ve sıkıntı zamanında sığınağım ve ey zorluk zamanında imdadım! Sana yalvarıp yakarıyorum; senden imdat diliyor ve sana sığı-nıyorum, başkasına değil. (Sıkıntı ve zorluklardan) çıkışı, ancak senden diliyorum. O hâlde imdadıma yetiş ve beni sıkıntılardan kurtar. Ey az (ameli) kabul edip çok (günahı) affeden! Benim az (amelimi) kabul et ve çok (günahımı) bağışla; şüphesiz sen bağışlayan ve merhametlisin.
Allah'ım! Senden kalbimle bütünleşen bir iman diliyorum ve ancak bana yazdığın şeylerin bana ulaşacağına kanaat getirebileceğim bir ya-kin istiyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Hayatımda bana kısmet ettiğin şeylere beni razı kıl.
Ey sıkıntılı anımda birikimim, ey zorluk zamanımda yaverim; ey nimetli günümde velinimetim ve ey rağbet ve iştiyakımın doruk noktası olan (Rabbim)! Sensin kusurumu örtecek, korkumu emniyete çevirecek ve sürçmemi affedecek olan; o hâlde benim hatamı bağışla, ey merha-metlilerin en merhametlisi!"
7- Yine "el-İkbal" kitabında nakledilen şu tesbih ve zikirleri oku-mak:
سُبْحـانَ مَنْ يَعْلَمُ جَوارِحَ الْقُلُوبِ، سُبْحـانَ مَنْ يُحْصي عَدَدَ الذُّنُوبِ، سُبْحـانَ مَنْ لا يَخْفى عَلَيْهِ خافِيَةٌ فِي السَّماواتِ وَالأَرَضينَ، سُبْحـانَ الرَّبِّ الْوَدُودِ، سُبْحـانَ الْفَرْدِ الْوِتْرِ، سُبْحـانَ الْعَظيمِ الأَعْظَمِ، سُبْحـانَ مَنْ لا يَعْتَدي عَلى اَهْلِ مَمْلَكَتِهِ، سُبْحـانَ مَنْ لا يُؤاخِذُ اَهْلَ الأَرْضِ بِأَلْوانِ الْعَذابِ، سُبْحـانَ الْحَنّانِ الْمَنّانِ، سُبْحـانَ الرَّؤُوفِ الرَّحيمِ، سُبْحـانَ الْجَبّارِ الْجَوادِ، سُبْحـانَ الْكَريمِ الْحَليمِ، سُبْحـانَ الْبَصيرِ الْعَليمِ، سُبْحـانَ الْبَصيرِ الْواسِعِ، سُبْحـانَ اللهِ عَلى اِقْبالِ النَّهارِ، سُبْحـانَ اللهِ عَلى اِدْبارِ النَّهارِ، سُبْحـانَ اللهِ عَلى اِدْبارِ اللَّيْلِ واِقْبالِ النَّهارِ، وَلَهُ الْحَمْدُ وَالَْمَجْدُ وَالْعَظَمةُ وَالْكِبرِياءُ مَعَ كُلِّ نَفَسٍ، وَكُلِّ طَرْفَةِ عَيْنٍ، وَكُلِّ لَْمحَةٍ سَبَقَ في عِلْمِهِ سُبْحانَكَ، مِلأَ ما اَحْصى كِتابُكَ، سُبْحانَكَ زِنَةَ عَرْشِكَ، سُبْحانَكَ سُبْحانَكَ سُبْحانَكَ.
Münezzehtir kalplerdeki teessürleri bilen. Münezzehtir günahların sayısından haberdar olan. Münezzehtir göklerde ve yerlerde hiçbir sır kendisine gizli olmayan. Münezzehtir şefkatli Rab. Münezzehtir tek ve eşsiz (Allah). Münezzehtir büyük ve en yüce olan (Allah). Münezzehtir kendi memleketinin ehline (yaratıklarına) zulmetmeyen (Allah). Münezzehtir yer ehlini çeşitli azaplarla cezalandırmayan (Allah). Münez-zehtir çok şefkatli ve çok ihsan sahibi olan (Allah). Münezzehtir şefkatli ve Rahim (Allah). Münezzehtir Cabbar, cömert, kerem ve hilim sahibi (Allah). Münezzehtir gören ve bilen (Allah). Münezzehtir geniş basiret sahibi olan (Allah). Münezzehtir gündüzü getirmede; münezzehtir gün-düzü götürmede; Münezzehtir geceyi götürüp gündüzü getirmede. Allah'ı tenzih eder, överim. Hamd, yücelik, azamet ve kibriya O'na mahsustur. O, her nefes alma, göz kırpma ve ilminde geçen her işaretle birliktedir. (İlim) kitabını dolduracak kadar münezzehsin; Arş'ının ağırlığınca mü-nezzehsin. Münezzehsin sen, münezzehsin sen, münezzehsin sen.
Orucun Niyeti
Oruç niyetini ulemanın da zikrettiği gibi, sahur yemeğinin ardın-dan yapmak iyidir. Fakat gecenin hangi diliminde niyet edilirse, caiz ve doğrudur.
Niyyet etmede, insanın yarını Allah rızası için oruç tutacağını bil-mesi ve farkında olması yeterlidir.
Seher vakitlerinde gece namazını ve teheccüdü, mümkün mertebe kaçırmamak gerekir.
4- Ramazan Ayının Gündüzlerine Ait Ameller
1- Merhum Şeyh Tusî'nin de rivayet ettiği şu duayı her gün oku-mak:
اَللّـهُمَّ هذا شَهْرُ رَمَضانَ الَّذي اَنْزَلْتَ فيهِ الْقُرآنَ هُدىً لِلنَّاسِ وَبَيِّناتٍ مِنَ الْهُدى وَالْفْرقانِ، وهذا شَهْرُ الصِّيامِ، وَهذا شَهْرُ الْقِيامِ، وَهذا شَهْرُ الاِنابَةِ، وَهذا شَهْرُ التَّوْبَةِ، وَهذا شَهْرُ الْمَغْفِرَةِ وَالرَّحْمَةِ، وَهذا شَهْرُ الْعِتْقِ مِنَ النّارِ وَالْفَوْزِ بِالْجَنَّةِ، وَهذا شَهْرٌ فيهِ لَيْلَةُ الْقَدْرِ الَّتي هِيَ خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ.
اَللّـهُمَّ فَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَعِّني عَلى صِيامِهِ وَقِيامِهِ، وَسلِّمْهُ لي وَسَلِّمْني فيهِ، وَاَعِنّي عَلَيْهِ بِاَفْضَلِ عَوْنِكَ، وَوَفِّقْني فيهِ لِطاعَتِكَ وَطاعَةِ رَسُولِكَ واَوْليائِكَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِمْ، وَفَرِّغْني فيهِ لِعِبادَتِكَ وَدُعائِكَ وَتِلاوَةِ كِتابِكَ، وَاَعْظِمْ لي فيهِ الْبَرَكَةَ، وَاَحْسِنْ لي فيهِ الْعافِيَةَ، وَاَصِحَّ فيهِ بَدَني، وَاَوْسِعْ لي فيهِ رِزْقي، وَاكْفِني فيهِ ما أهَمَّي وَاسْتَجِبْ فيهِ دُعائي، وَبَلِّغْني رَجائي.
اَللّـهُمَّ صَلّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، واَذْهِبْ عَنّي فيهِ النُّعاسَ وَالْكَسَلَ وَالسَّامَةَ وَالْفَتْرَةَ وَالْقَسْوَةَ وَالْغَفْلَةَ وَالْغِرَّةَ، وَجَنِّبْني فيهِ الْعِلَلَ وَالاَسْقامَ وَالْهُمُومَ وَالاَحْزانَ وَالاَعْراضَ وَالاَمْراضَ وَالْخَطايا وَالذُّنُوبَ، وَاصْرِفْ عَنّي فيهِ السُّوءَ وَالْفَحشاءَ وَالْجَهْدَ وَالْبَلاء وَالتَّعَبَ وَالْعِناءَ اِنَّكَ سَميعُ الدُّعاءِ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَعِذْني فيهِ مِنَ الشَّيْطانِ الرَّجيمِ وَهَمْزِهِ وَلَمْزِهِ وَنُفْثِهِ وَنُفْخِهِ وَوَسْوَسَتِهِ وَتَثْبيطِهِ وَبَطْشِه وَكَيْدِهِ وَمَكْرِهِ وَحبائِلِهِ وَخُدَعِهِ وَاَمانِيِّهِ وَغُرُورِهِ وَفِتْنَتِهِ وَشَرَكِهِ وَاَحْزَابِهِ وَاَتْباعِهِ واَشْياعِهِ وَاَوْلِيائِهِ وَشُرَكائِهِ وَجَميعِ مَكائِدِهِ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَارْزُقْنا قِيامَهُ وَصِيامَهُ وَبُلُوغَ الاَمَلِ فيهِ وَفي قِيامِهِ، وَاسْتِكْمالَ ما يُرْضيكَ عَنّي صَبْراً وَاْحتِساباً وَإيماناً وَيَقيناً، ثُمَّ تَقَبَّلْ ذلِكَ مِنّي بِالاَضْعافِ الْكَثيرَةِ، والاَجْرِ الْعَظيمِ يا رَبَّ الْعالَمينَ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَارْزُقْني الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ والجِدَّ وَالاجْتِهادَ وَالْقُوَّةَ والنَّشاطَ والاِنابَةَ والتَّوْبَةَ ولِلتوفيْق والْقُرْبَةَ والْخَيْرَ الْمَقْبُولَ وَالرَّغْبَةَ والرَّهْبَةَ وَالتَّضَرُّعَ والْخُشُوعَ وَالرِّقَّةَ، والنِّيَّةَ الصّادِقَهَ، وَصِدْقَ اللِّسانِ، وَالْوَجَلَ مِنْكَ، وَالرَّجاءَ لَكَ، وَالتَّوَكُّلَ عَلَيْكَ، وَالثِّقَةَ بِكَ، وَالْوَرَعَ عَنْ مَحارِمِكَ، مَعَ صالِحِ الْقَوْلِ، وَمَقْبُولِ السَّعْي، وَمَرْفُوعِ الْعَمَلِ، وَمُسْتَجابِ الدَّعْوَةِ، وَلا تَحُلْ بَيْني وَبَيْنَ شيء مِنْ ذلِكَ بَعَرَضٍ وَلا مَرَضٍ وَلا هَمٍّ وَلا غَمٍّ وَلا سُقْم وَلا غَفْلَةٍ وَلا نِسْيانٍ، بَلْ بِالتَّعاهُدِ والتَّحَفُّظِ لَكَ وَفيكَ، وَالرِّعايَةِ لِحَقِّكَ، وَالْوَفاءِ بَعَهْدِكَ وَوَعْدِكَ بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
اَللّـهُمَّ صَلّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَاقْسِمْ لي فيهِ اَفْضَلَ ما تَقْسِمُهُ لِعبادِكَ الصّالِحينَ، وَاَعْطِني فيهِ اَفْضَلَ ما تُعْطي اَوْلِياءَكَ الْمُقَرَّبينَ، مِنَ الرَّحْمَةِ وَالْمَغْفِرَةِ والتَّحَنُّنِ وَالاِجابَةِ وَالْعَفْوِ وَالْمَغْفِرَةِ الدّائِمَةِ، وَالْعافِيَةِ وَالْمُعافاةِ، وَالْعِتْقِ مِنَ النّارِ، وَالْفَوْزِ بِالْجَنَّةِ، وَخَيْرِ الدُّنْيا وَالآخِرَةِ.
اَللّـهُمَّ صَلّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاجْعَلْ دُعائي فيهِ اِلَيْكَ واصِلاً، وَرَحْمَتَكَ وَخَيْرَكَ اِلَيَّ فيه نازِلاً، وَعَمَلي فيهِ مَقْبُولاً، وَسَعْيي فيهِ مَشْكُوراً، وَذَنْبي فيهِ مَغْفُوراً، حَتّى يَكُونَ نَصيبي فيهِ الاَكْثَرَ، وَحَظّي فيهِ الاَوْفَرَ.
اَللّـهُمَّ صَلّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَوَفِّقْني فيهِ لِلَيْلَةِ الْقَدْرِ عَلى اَفْضَلِ حالٍ تُحِبُّ اَنْ يَكُونَ عَلَيْها اَحَدٌ مِنْ اَوْلِيائِكَ، وَاَرْضاها لَكَ، ثُمَّ اجْعَلْها لي خَيْراً مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ، وَارْزُقْني فيها اَفْضَلَ ما رَزَقْتَ اَحَداً مِمَّنْ بَلَّغْتَهُ اِيّاها وَاَكْرَمْتَهُ بِها، وَاْجعَلْني فيها مِنْ عُتَقائِكَ مِنْ جَهَنَّمَ، وطُلَقائِكَ مِنَ النّارِ، وَسُعَداءِ خَلْقِكَ بِمَغْفِرَتِكَ وَرِضْوانِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
اَللّـهُمَّ صَلّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَارْزُقْنا في شَهْرِنا هذَا الْجِدَّ وَالاجْتِهادَ، والْقُوَّةَ وَالنَّشاطَ، وَما تُحِبُّ وَتَرْضى.
اَللّـهُمَّ رَبَّ الْفَجْرِ وَلَيالٍ عَشْر، وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ، وَربَّ شَهْرِ رَمَضانَ، وَما اَنْزَلْتَ فيهِ مِنَ الْقُرآنِ، وَرَبَّ جَبْرَئيلَ وَميكائيلَ واِسْرافيلَ وَعِزْرائيلَ وَجَميعِ الْمَلائِكَةِ الْمُقَرَّبينَ، وَربَّ اِبْراهيمَ وَاِسْماعيلَ وَاِسْحـاقَ وَيَعْقُوبَ، وَربَّ مُوسى وَعيسى وَجميعِ النَّبِيّينَ وَالْمُرْسَلينَ، وَربَّ مُحَمَّدٍ خاتَمِ النَّبِيِّينَ صَلَواتُكَ عَلَيْهِ وَعَلَيْهِمْ اَجْمَعينَ، وَاَسْأَلُكَ بِحَقِّكَ عَلَيْهِمْ وَبِحَقِّهِمْ عَلَيْكَ، وَبِحَقِّكَ الْعَظيمِ لَمّا صَلَّيْتَ عَلَيْهِ وَآلِهِ وَعَلَيْهِمْ اَجْمَعينَ، وَنَظَرْتَ اِلَيَّ نَظْرَةً رَحيمَةً تَرْضى بِها عَنّي رِضىً لا سَخَطَ عَلَيَّ بَعْدَهُ اَبَداً، وَاَعْطَيْتَني جَميعَ سُؤْلي وَرَغْبَتي وَاُمْنِيَّتي وَاِرادَتي، وَصَرَفْتَ عَنّي ما اَكْرَهُ وَاَحْذَرُ وَاَخافُ عَلى نَفْسي وَما لا اَخافُ، وَعَنْ اَهْلي وَمالي وَاِخْواني وَذُرِّيَّتي.
اَللّـهُمَّ اِلَيْكَ فَرَرْنا مِنْ ذُنُوبِنا فَـاوِنا تائِبينَ وَتُبْ عَلَيْنا مُسْتَغْفِرينَ، وَاغْفِرْ لَنا مُتَعوِّذينَ، وَاَعِذْنا مُسْتَجيرينَ، وَاَجِرْنا مُسْتَسْلِمينَ، وَلا تَخْذُلْنا راهِبينَ، وآمِنّا راغِبينَ، وَشَفِّعْنا سائِلينَ، وَاَعْطِنا اِنَّكَ سَميعُ الدُّعاءِ قَريبٌ مُجيبٌ.
اَللّـهُمَّ اَنْتَ رَبِّي وَاَنَا عَبْدُكَ وَاَحَقُّ منْ سَأَلَ الْعَبْدُ رَبَّهُ وَلَمْ يَسْأَلِ الْعْبادُ مِثْلَكَ كَرَماً وَجُوداً، يا مَوْضِعَ شَكْوىَ السّائِلينَ، وَيا مُنْتَهى حاجَةِ الرّاغِبينَ، وَيا غِياثَ الْمُسْتَغيثينَ، وَيا مُجيبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرِّينَ، وَيا مَلْجَاَ الْهارِبينَ، وَيا صَريخَ الْمُسْتَصْرِخينَ، وَيا رَبَّ الْمُسْتَضْعَفينَ، وَيا كاشِفَ كَرْبِ الْمَكْرُوبينَ، وَيا فارِجَ هَمِّ الْمَهْمُومينَ، وَيا كاشِفَ الْكَرْبِ الْعَظيمِ.
يا اَللهُ يا رَحْمنُ يا رَحيمُ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ (وَيا اَللهُ المَكْنُونُ مِنْ كُلِّ عَيْنٍ، الْمُرْتَدي بِالْكِبْرِياءِ) صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاغْفِرْ لي ذُنُوبي وَعُيُوبي وَاِساءَتي وَظُلْمي وَجُرْمي وَاِسْرافي عَلى نَفْسي، وَارْزُقْني مِنْ فَضْلِكَ وَرَحْمَتِكَ فَاِنَّهُ لا يَمْلِكُها غَيْرُكَ، وَاعْفُ عَنّي وَاغْفِرْ لي كُلَّ ما سَلَفَ مِنْ ذُنُوبي، وَاعْصِمْني فيـما بَقِيَ مِنْ عُمْري، وَاسْتُرْ عَلَيَّ وَعَلى والِديَّ وَوَلَدي وَقرابَتي وَاَهْلِ حُزانَتي وَمَنْ كانَ مِنّي بِسَبيْل مِنَ الْمُؤْمِنينَ وَالْمُؤْمِناتِ في الدُّنْيا وَالآخِرَةِ فَاِنَّ ذلِكَ كُلَّهُ بِيَدِكَ وَاَنْتَ واسِعُ الْمَغْفِرَةِ، فَلا تُخَيِّبْني يا سَيِّدي، وَلا تَرُدَّ دُعائي وَلا يَدي اِلى نَحْري حَتّى تَفْعَلَ ذلِكَ بي، وَتَسْتَجيبَ لي جَميعَ ما سَأَلْتُكَ، وَتَزيدَني مِنْ فَضْلِكَ فَاِنَّكَ عَلى كُلِّ شَيءٍ قَديرٌ، وَنَحْنُ اِلَيْكَ راغِبُونَ.
اَللّـهُمَّ لَكَ الاَسْماءُ الْحُسْنى، وَالاَمْثالُ الْعُلْيا، وَالْكِبْرِياءُ وَالآلاءُ، اَسْأَلُكَ بِاسْمِكَ بِسْمِ الله الرَّحْمـنِ الرَّحيمِ اِنْ كُنْتَ قَضَيْتَ في هذِهِ اللَّيْلَةِ تَنَزُّلَ الْمَلائِكَةِ وَالرُّوحِ فيها اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَنْ تَجْعَلَ اسْمي فِي السُّعَداءِ، وَرُوحي مَعَ الشُّهَداءِ، وَاِحْساني في عِلِّيّينَ، وَاِساءَتي مَغْفُورَةً وَاَنْ تَهَبَ لي يَقيناً تُباشِرُ بِهِ قَلْبي، وَاِيماناً لا يَشُوبُهُ شَكٌّ، وَرِضىً بِما قَسَمْتَ لي، وَآتِني في الدُّنْيا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِني عَذابَ النّارِ، وَاِنْ لَمْ تَكُنْ قَضَيْتَ في هذِهِ اللَّيْلَةِ تَنَزُّلَ الْمَلاَئِكَةُ وَالرُّوحُ فيها فَاَخِّرْني اِلى ذلِكَ، وَارْزُقْني فيها ذِكْرَكَ وَشُكْرَكَ وَطاعَتَكَ وَحُسْنَ عِبادَتِكَ وصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ بِاَفْضَلِ صَلَواتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
يا اَحَدُ يا صَمَدُ، يا رَبَّ مُحَمَّدٍ، اغْضَبِ الْيَوْمَ لُِمحَمَّدٍ وَلاَِبْرارِ عِتْرَتِهِ واقْتُلْ اَعْداءَهُمْ بَدَداً، وَاَحْصِهِمْ عَدَداً، وَلا تَدَعْ عَلى ظَهْرِ الاَرْضِ مِنْهُمْ اَحَداً، وَلا تَغْفِرْ لَهُمْ اَبَداً، يا حَسَنَ الصُّحْبَةِ يا خَليفَةَ النَّبِيّينَ اَنْتَ اَرْحَمُ الرّاحِمينَ الْبَديءُ الْبَديعُ الَّذي لَيْسَ كَمِثْلِكَ شَيءٌ، وَالدّائِمُ غَيْرُ الْغافِلِ، وَالْحَيُّ الَّذي لا يَمُوتُ، اَنْتَ كُلَّ يَوْم في شَأن، اَنْتَ خَليفَةُ مُحَمَّدٍ، وَناصِرُ مُحَمَّدٍ، وَمُفَضِّلُ مُحَمَّدٍ، اَسْأَلُكَ اَنْ تَنْصُرَ وَصِيَّ مُحَمَّدٍ، وَخَليفَةَ مُحَمَّدٍ، وَالْقائِمَ بِالْقِسْطِ مِنْ أَوْصِياءِ مُحَمَّدٍ صَلَواتُكَ عَلَيْهِ وَعَلَيْهِمْ، اِعْطِفْ عَلَيْهِمْ نَصْرَكَ يا لا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ، بِحَقِّ لا اِلـٰهَ إلاّ اَنْتَ، صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاجْعَلْني مَعَهُمْ في الدُّنْيا وَالآخِرَةِ، وَاجْعَلْ عاقِبَةَ اَمْري اِلى غُفْرانِكَ وَرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ، وَكَذلِكَ نَسَبْتَ نَفْسَكَ يا سَيِّدي بِاللَّطيفِ، بَلى اِنَّكَ لَطيفٌ، فَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَالْطُفْ بي لِما تَشاءُ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَارْزُقْنِى الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ في عامِنا هذا، وَتَطَوَّلْ عَلَيَّ بِجَميعِ حَوائِجي لِلآخِرَةِ وَالدُّنْيا.
Allah'ım! İşte bu, insanları hidayet etmek, hidayet delillerini açık-lamak ve hakkı batıldan ayırmak için Kur'ân'ı indirdiğin ramazan ayıdır. Bu, oruç ayıdır; bu, (ibadet ve itaat için) kıyam ayıdır; bu, dönüş ve tövbe ayıdır; bu, mağfiret ve rahmet ayıdır; bu, (cehennem) ateşinden kurtulma ve cenneti kazanma ayıdır; bu, bin aydan üstün olan Kadir gecesinin bulunduğu aydır.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve bu ayın orucunu tutmak ve ibadetine kalkmak için bana yardımcı ol. Bu ayı benim için, beni de bu ayda selamet kıl ve onun (hakkını eda etmek) için bana en iyi yardımını lütfeyle. Bu ayda sana, Resul'üne ve velilerine (Allah'ın salâtı onların üzerine olsun) itaat etmeye beni muvaffak kıl. Bu ayda zamanımı, sana ibadet ve dua etmeğe ve Kitab'ını (Kur'ân'ı) okumaya ayırmamı sağla. Bu ayda bana büyük bereket, iyi afiyet, sıhhatli beden ve geniş rızk nasip eyle. Önemli sorunlarımda bana yeterli ol; duamı kabul buyur ve arzuma ulaştır beni.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve bu ayda, hâlsizliği, tembelliği, gevşekliği, durgunluğu, kalp katılığını, gaflet ve gururu benden gider. Hastalıklardan, rahatsızlıklardan, sıkıntı ve hüzünlerden, kötü olaylardan, dertlerden, hatalar ve günahlardan beni uzaklaştır. Kötülük, çirkeflik, meşakkatli ve tahammülü zor işlerden, bela ve eziyetten beni alıkoy. Şüphesiz sen duayı işiten (kabul eden)sin.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve bu ayda beni kovulmuş Şeytan'ın şerrinden, onun arkadan ve karşıdan kınama ve çekiştirmesinden, kötü telkin ve vesvesesinden, (hayırlara karşı) gevşet-mesinden, hile, aldatma ve tuzaklarından, entrikaları, yalan vaatleri, al-datmaları ve fitnesinden, işbirlikçileri, hizipleri, tabileri, takipçileri, dostları ve ortaklarından ve bütün hilelerinden beni koru.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et; bu ayın ibadetine ve orucunu tutmaya bizleri muvaffak kıl; bu ayda arzumuza ulaştır bizi. Bu ayda (itaatin için) harekete geçmeği ve seni razı edecek şeyleri sabır, ihlâs, iman ve yakin içinde, en mükemmel şekliyle yerine getirmeyi bizlere nasip eyle ve bütün bunları kat kat değerlendirerek büyük bir sevap ve karşılıkla kabul buyur, ey âlemlerin Rabbi!
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et; bana hac ve umre, (itaatin için) çalışma azmi, kuvvet, gayret, şevk, dönüş, tövbe, yakınlaşma, kabul olmuş hayır, (sevabına) rağbet, (azabına) karşı korku, yakarış ve huşu hâli, yumuşak kalp, doğru niyet, doğru dil nasip et bana. Salih söz, kabul olmuş çaba, dergâhına yücelen amel ve kabul olmuş duayla birlikte senden korkmaya, sana umut bağlamaya, sana tevekkül etmeye, sana güvenmeye, haramlarından çekinmeye beni muvaffak kıl ve herhangi bir olay, hastalık, sıkıntı, keder, rahatsızlık, gaflet ve unutkanlıkla bunlara ulaşmamı engelleme; aksine sana karşı ve senin rızan için sorumlu ve dikkatli davranarak, hakkına riayet etmek, ahdine ve vaadine sadık kalmakla bunlara ulaşmamı sağla, rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et. Ramazan ayında salih kullarına kısmet ettiğin şeylerin en iyisini bana ayır. Mukarreb velilerine nasip ettiğin rahmet, mağfiret, şefkat, duanın kabulü, af, daimi mağfiret, afiyet, rahatlık, (cehennem) ateşinden kurtuluş, cenneti kazan-ma, dünya ve ahiret hayrı gibi lütufların en iyisini bana nasip eyle.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve bu ayda en çok nasibi ve en kâmil faydayı elde etmem için duamın sana ulaşmasını, rahmet ve hayrının bana inmesini, amelimin kabul olmasını, çabamın karşılık bulmasını, günahımın bağışlanmasını sağla.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve velilerinden birisinin Kadir gecesini nasıl geçirmesini istiyorsan, bana da aynı şekilde ve razı olduğun en iyi hâlde, Kadir gecesini geçirmeyi (feyizlerinden feyiz almayı) nasip eyle; bu geceyi benim için bin aydan daha hayırlı kıl ve o gecede yaşama nimetine layık kıldığın birisine verdiğin şeylerin en iyisini bana da ver. Bu gecede beni cehennemden ve (gazap) ateşinden kurtardığın kimselerden, mağfiret ve hoşnutluğunla saadete erdirdiğin yaratıklarından kıl, ey merhametlilerin en merhametlisi!
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve bu (mübarek) ayımızda bize ciddiyet, gayret, kuvvet, şevk, sevdiğin ve razı olduğun şeyleri nasip eyle.
Allah'ım! Ey fecrin, on gecenin, çiftin ve tekin Rabbi! Ey ramazan ayının ve onda nazil ettiğin Kur'ân'ın Rabbi! Ey Cebrail'in, Mikail'in, İsrafil'in, Azrail'in ve bütün mukarreb meleklerin Rabbi! Ey İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın ve Yakub'un Rabbi! Ey Musa'nın, İsa'nın, bütün nebile-rin ve resullerin Rabbi! Ey Hâtemü'n-Nebiyyin Muhammed'in Rabbi! Senin salâvatın onun ve hepsinin üzerine olsun. (Allah'ım!) Senin onların üzerinde olan hakkın, onların senin üzerindeki hakları ve senin büyük hakkın hürmetine, Muhammed ve Ehlibeyt'ine ve bütün peygamberlere rahmet etmeni, bana, benden razı olup hiçbir zaman bana gazap etmeyeceğin ve beni bütün dilek, istek, arzu ve niyetlerime ulaştıracağın veya hoşlanmadığım, kaçındığım, kendim için korktuğum ve korkma-dığım şeylerden beni, ailemi kardeşlerimi ve zürriyetimi uzaklaştıracağın rahmet bakışıyla bana bakmanı istiyorum.
Allah'ım! Günahlarımızdan sana kaçtık; (rahmet katında) tövbekârlar olarak bizlere yer ver; mağfiret dileyenler olarak tövbemizi kabul buyur; sana sığınan bizleri bağışla; senden sığınak dileyen bizlere sığınak ver; (artık emrine) teslim olan bizleri (rahmetine) sığındır; (kahr u gazabından) korkan bizleri rezil ve rüsva eyleme; (sana) müştak olan bizlere eman ver; sana el açan bizlere şefaatçi olup lütuf ve ihsanına mazhar kıl; muhakkak sen duayı duyan, yakın ve icabet edensin.
Allah'ım! Sen benim Rabbim, ben ise senin kulunum. Kula yakışan, Rabbine el açmasıdır. Kullar (asla) senin kadar kerim ve cömert birisine el açmamışlardır (el açacak böyle birisini asla bulamazlar). Ey saillerin şikâyetlerini arz edeceği yer, ey müştak insanların en büyük dilekleri, ey yardım dileyenlerin imdadı, ey perişan kimselerin duasını kabul eden, ey (Şeytan ve zalimlerden) kaçanların sığınağı, ey yardım çığlıkları atanların yardımcısı, ey mustaz'afların Rabbi, ey çilekeşlerin keder ve çilelerini yok eden, sıkıntılı kimselerin sıkıntısını gideren, ey büyük üzüntüyü gideren!
Ey Allah, ey Rahman, ey Rahim, ey merhametlilerin en merhametlisi, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et; günahlarımı, kusurlarımı, kötülüğü-mü, nefsime karşı zulmümü, suçumu ve aşırılığımı bağışla. Kendi fazl u rahmetinden beni rızıklandır; çünkü buna senden başkası malik değildir. Beni affet; geçmiş bütün günahlarımı bağışla ve geri kalmış ömrümde beni (bütün günahlardan) koru. Dünya ve ahirette benim, anne ve babamın, çocuklarımın, yakınlarımın, akrabalarımın ve benimle aynı yolda yürüyen mümin erkek ve kadınların hepsinin kötülüklerinin üzerini ört; çünkü bütün bunlar senin elindedir; sensin mağfireti geniş olan; şu halde ey benim efendim, beni (mağfiret ve rahmetinden) mahrum eyleme; duamı reddetme ve (sana yalvarmak için) kaldırdığım elimi indirmeden bunları benim hakkımda yerine getir; senden dilediğim her şeyi kabul buyur ve hakkımda fazl u keremini artır. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter ve biz sana müştak ve (muhtacız).
Allah'ım! Güzel isimler, yüce misaller, kibriyalık ve çeşitli nimetler sana mahsustur. "Bismillahirrahmanirrahim"de olan ismin hakkına sen-den istiyorum; bu gecede meleklerin ve Ruh'un inmesine hükmettiysen, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve benim ismimi saadetli insanların ve ruhumu şehitlerin arasında yaz; iyiliğimi yüce derecelere ulaştır; kötülüğümü bağışla; bana kalbimle bütünleşen bir yakin, şüpheden arın-mış bir iman, kısmet ettiğin şeye rıza göstermeği armağan et; dünyada da bana iyilik ver, âhirette de; beni ateşin azabından koru. Bu gecede meleklerin ve Ruh'un inmesine hükmetmediysen, benim ecelimi de (inecekleri) geceye kadar geciktir ve o gecede bana zikrini, şükrünü, itaat ve güzel ibadetini nasip et ve Muhammed ve Ehlibeyt'ine en faziletli salâtlarınla rahmet et ey merhametlilerin en merhametlisi.
Ey tek, ey eksiksiz-ihtiyaçsız, ey Muhammed'in Rabbi! Bugün Muham-med ve onun Ehlibeyt'inden olan (o) iyi kimseler için (düşmanlarına) gazap et; onların düşmanlarının hepsini birer birer sayarak öldür; yeryü-zünde onlardan bir kişi dahi bırakma; onları hiçbir zaman bağışla-ma. Ey güzel yaver; ey peygamberlerin halifesi (peygamberlerin ardın-dan onların risalet ve hedeflerini koruyan); sensin merhametlilerin en merhametlisi; sensin hiçbir benzeri olmayan yaratıcı; sensin yepyeni bir şekilde icat eden; sensin gaflete düşmeyen ebedî ve hiçbir zaman ölmeyen diri; sen her gün yeni bir iştesin; sensin Muhammed'in halifesi (onun ardından onun dinini ve hedeflerini koruyan); Muhammed'in yar-dımcısı ve Muhammed'i üstün kılan.
Senden, Muhammed'in vasîsi, halifesi olan ve onun adaleti (dünyada) hâkim kılacak vasîsi (Hz. Mehdi'ye) (salavatın onun ve bütün vasîlerinin üzerine olsun) yardım etmeni diliyorum. Yardımını onlara (Hz. Muhammed'in vasilerine) lütfeyle. Ey kendisinden başka ilâh olmayan (Allah)! "Senden başka bir ilâh yoktur" gerçeği hakkına Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve dünya ve ahirette onlarla birlikte olmamı sağla ve işimin (ömrü mün) sonunu mağfiret ve rahmetin olarak kararlaştır; ey merhametlilerin en merhametlisi. Yine sen kendine lütuflu olmayı isnad etmişsin; evet sen lütuf sahibisin; şu hâlde Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve bana lütufta bulun; kuşkusuz sen istediğin şeyi ihsan edersin.
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet et ve bana bu yıl hac ve umre nasip et; beni dünya ve ahiretle ilgili bütün hacetlerime ulaştır.
Sonra üç defa şöyle söylersin:
اَسْتَغْفِرُ اللهَ رَبِّي وَاَتُوبُ اِلَيْهِ اِنَّ رَبِّي قَريبٌ مُجيبٌ، اَسْتَغْفِرُ اللهَ رَبِّي وَاَتُوبُ اِلَيْهِ اِنَّ رَبّي رَحيمٌ وَدُودٌ، اَسْتَغْفِرُ اللهَ رَبِّي وَاَتُوبُ اِلَيْهِ اِنَّهُ كانَ غَفّاراً اَللّـهُمَّ اغْفِرْ لي اِنَّكَ اَرْحَمُ الرّاحِمينَ، رَبِّ اِنّي عَمِلْتُ سُوءاً وَظَلَمْتُ نَفْسي فَاغْفِرْ لي اِنَّهُ لا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إلاّ اَنْتَ، اَسْتَغْفِرُ اللهَ الَّذي لا اِلـٰهَ إلاّ هُوَ الْحَيُّ، الْقَيُّومُ الْحَليمُ الْعَظيمُ الْكَريمُ، الْغَفّارُ لِلذَّنْبِ الْعَظيمِ وَاَتُوبُ اِلَيْهِ، اَسْتَغْفِرُ اللهَ اِنَّ اللهَ كانَ غَفُوراً رَحيماً.
Rabbim olan Allah'tan mağfiret diliyor ve O'na tövbe ediyorum; muhakkak ki Rabbim yakın ve icabet edendir. Rabbim olan Allah'tan mağfiret diliyor ve O'na tövbe ediyorum; şüphesiz Rabbim merhametli ve şefkatlidir. Rabbim olan Allah'a istiğfar ve tövbe ediyorum; şüphesiz O, bağışlayan ve tövbeyi kabul edendir.
Allah'ım! Beni affet; muhakkak ki sen merhametlilerin en merhametli-sisin. Rabbim! Ben kötülük ederek nefsime zulmettim; beni bağışla; çünkü günahları senden başka kimse bağışlayamaz. Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'tan mağfiret diliyorum; diridir O; varlıkları ayakta tutan O'dur; hilim sahibidir, azametlidir, cömerttir; büyük günahı bağışlayan O'dur, ben O'na tövbe ediyorum. Allah'tan mağfiret diliyorum; kuşkusuz Allah bağışlayan ve Rahimdir.
Ardından da şu duayı okursun:
اَللّـهُمَّ إنّي اَسْألُكَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَنْ تَجْعَلَ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ مِنَ الاَمْرِ الْعَظيمِ الَْمحْتُومِ في لَيْلَةِ الْقَدْرِ مِنَ الْقَضاءِ الَّذي لا يُرَدُّ وَلا يُبَدَّلُ، اَنْ تَكْتُبَني مِنْ حُجّاجِ بَيْتِكَ الْحَرامِ، الْمَبْرُورِ حَجُّهُمْ، الْمَشْكُورِ سَعْيُهُمْ، الْمَغْفُورِ ذُنُوبُهُمْ، الْمُكَفَّرِ عَنْهُمْ سَيِّئاتُهُمْ، وَاَنْ تَجْعَلَ فيـما تَقْضي وَتُقَدِّرُ اَنْ، تُطيلَ عُمْري وَتُوَسِّعَ رِزْقي، وَتُؤَدِّي عَنّي اَمانَتي وَدَيْني، آمينَ رَبَّ الْعالَمينَ.
اَللّـهُمَّ اجْعَلْ لي مِنْ اَمْري فَرَجاً وَمَخْرَجاً، وَارْزُقْني مِنْ حَيْثُ اَحْتَسِبُ وَمِنْ حَيْثُ لا اَحْتَسِبُ، وَاحْرُسْني مِنْ حَيْثُ اَحْتَرِسُ، وَمِنْ حَيْثُ لا اَحْتَرِسُ وَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَسَلِّمْ كَثيراً.
Allah'ım! Senden, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet etmeni dili-yorum. Senden, Kadir gecesinde kesin olarak takdir edip hükme bağladı-ğın reddedilmez ve değişmez olan kesin ve büyük kararların arasında, beni de hacları doğru ve kâmil olan, çabaları mükâfatlandırılan, günahları bağışlanan ve kötülüklerinin üstü örtülen Beytullahi'l-Harâm'ın hacıların-dan yazmanı diliyorum. Yine hükmedip takdir buyurduğun şeyler ara-sında, ömrümü uzatmanı, rızkımı bollaştırmanı, emanet ve borcumu eda etmeni istiyorum. Âmin ey âlemlerin Rabbi!
Allah'ım! İşlerimi hallet ve çıkış yolunu bana göster; umduğum ve ummadığım yerden beni rızıklandır. Kendimi korumak için tedbir aldığım veya almadığım her yerde beni koru ve Muhammed ve Ehlibeyt'ine çok çok rahmet et."
2- Merhum Şeyh Tusî yine ramazanın gündüzleri için, on bölümden oluşan ve her bölümde on tesbih bulunan şu zikri rivayet etmiştir:
(1) سُبْحـانَ اللهِ بارِئِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ المُصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى، وَما لا يُرى سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ السَّميعِ الَّذي لَيْسَ شَيءٌ اَسْمَعَ مِنْهُ، يَسْمَعُ مِنْ فَوْقِ عَرْشِهِ ما تَحْتَ سَبْعِ اَرَضينَ، وَيَسْمَعُ ما في ظُلُماتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ، وَيَسْمَعُ الاَنينَ وَالشَّكْوى وَيَسْمَعُ السِّرَّ وَاَخْفى، وَيَسْمَعُ وَساوِسَ الصُّدُورِ (وَيَعْلَمُ خائِنَةَ الاَعْيُنِ وَما تُخْفِي الصُّدُورُ) وَلا يُصِمُّ سَمْعَهُ صَوْتٌ.
(2) سُبْحـانَ اللهِ بارِئِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ الُمصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى وَما لا يُرى، سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ الْبَصيرِ الَّذي لَيْسَ شَيءٌ اَبْصَرَ مِنْهُ، يُبْصِرُ مِنْ فَوْقِ عَرْشِهِ ما تَحْتَ سَبْعِ اَرَضينَ، وَيُبْصِرُ ما في ظُلُماتِ الْبَرِّ وَالْبَحْر، لا تُدْرِكُهُ الأَبْصارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الاَبْصارَ وَهُوَ اللَّطيفُ الْخَبيرُ، لا تُغْشَي بَصَرَهُ الظُّلْمَةُ، وَلا يُسْتَتَرُ مِنْهِ بِسِتْر، وَلا يُواري مِنْهُ جِدارٌ، وَلا يَغيبُ عَنْهُ بَرٌّ وَلا بَحْرٌ، وَلا يَكُنُّ مِنْهُ جَبَلٌ ما في اَصْلِهِ، وَلا قَلْبٌ ما فيهِ، وَلا جَنْبٌ ما في قَلْبِهِ، وَلا يَسْتَتِرُ مِنْهُ صَغيرٌ وَلا كَبيرٌ، وَلا يَسْتَخْفي مِنْهُ صَغيرٌ لِصِغَرِهِ، وَلا يَخْفى عَلَيْهِ شَيءٌ فِي الاَرْضِ وَلا فِي السَّماءِ، هُوَ الَّذي يُصَوِّرُكُمْ فِي الاَرْحامِ كَيْفَ يَشاءُ، لا اِلـٰهَ إلاّ هُوَ الْعَزيزُ الْحَكيمُ.
(3) سُبْحـانَ اللهِ بارِئِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ الُمصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى، وَما لا يُرى سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ الَّذي يُنْشِئُ السَّحابَ الثِّقالَ، وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِهِ، وَالْمَلائِكَةُ مِنْ خِيفَتِهِ، وَيُرْسِلُ الصَّواعِقَ فَيُصيبُ بِها مَنْ يَشاءُ، وَيُرْسِلُ الرِّياحَ بُشْراً بَيْنَ يَدَي رَحْمَتِهِ، وَيُنَزِّلُ الْماءَ مِنَ السَّماءِ بِكَلِمَتِهِ وَيُنْبِتُ النَّباتَ بِقُدْرَتِهِ، وَيَسْقُطُ الْوَرَقُ بِعِلْمِهِ، سُبْحـانَ اللهِ الَّذي لا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقالُ ذَرَّةٍ فِي الاَرْضِ وَلا فِي السَّماءِ، وَلا اَصْغَرُ مِنْ ذلِكَ وَلا اَكْبَرُ إلاّ في كِتابٍ مُبينٍ.
(4) سُبْحـانَ اللهِ بارِئِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ الُمصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى، وَما لا يُرى سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ الَّذي يَعْلَمُ ما تَحْمِلُ كُلُّ اُنْثى وَما تَغيْضُ الاَرْحامُ وَما تَزْدادُ وَكُلُّ شَيْءٍ عِنْدَهُ بِمِقْدار، عالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهادَةِ الْكَبيْرُ الْمُتَعالِ، سَواءٌ مِنْكُمْ مَنْ اَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَنْ جَهَرَ بِهِ، وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِاللَّيْلِ وَسارِبٌ بِالنَّهارِ، لَهُ مُعَقِّباتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنَ اَمْرِ اللهِ، سُبْحانَ اللهِ الَّذي يُميتُ الاَحْياءَ، وَيُحْيِي الْمَوْتى، وَيَعْلَمُ ما تَنْقُصُ الاَرْضُ مِنْهُمْ، وَيُقِرُّ فِي الاَرْحامِ ما يَشاءُ اِلى اَجَلٍ مُسَمّىً.
(5) سُبْحـانَ اللهِ بارِئِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ الُمصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى وَما لا يُرى، سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ مالِكِ الْمُلْكِ تُؤْتِى الْمُلْكَ مَنْ تَشاءُ، وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشاءُ، وَتُعِزُّ مَنْ تَشاءُ، وَتُذِلُّ مَنْ تَشاءُ، بِيَدِكَ الْخَيْرُ اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَيءٍ قَديرٌ، تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهارِ، وَتُولِجُ النَّهارَ فِي اللَّيْلِ، تُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ، وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ، وَتَرْزُقُ مَنْ تَشاءُ بِغَيْرِ حِسابٍ.
(6) سُبْحـانَ اللهِ بارِئِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ الُمصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى وَما لا يُرى، سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ الَّذي عِنْدَهُ مُفاتِحُ الْغَيْبِ لا يَعْلَمُها إلاّ هُوَ وَيَعْلَمُ ما فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ، وَما تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ إلاَّ يَعْلَمُها، وَلا حَبَّةٍ في ظُلُماتِ الاَرْضِ وَلا رَطْبٍ وَلا يابِسٍ إلاّ في كِتابٍ مُبين.
(7) سُبْحـانَ اللهِ بارِئِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ الُمصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى وَما لا يُرى، سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ الَّذي لا يُحْصي مِدْحَتَهُ الْقائِلُونَ، وَلا يَجْزي بِـآلائِهِ الشّاكِرُونَ الْعابِدُونَ، وَهُوَ كَما قالَ وَفَوْقَ ما نَقُولُ، وَاللهُ سُبْحانَهُ كَما اَثْنى عَلى نَفْسِهِ، وَلا يُحيطونَ بِشَيءٍ مِنْ عِلْمِهِ اِلاّ بِما شاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّماواتِ وَالاَرْضَ وَلا يَؤُودُهُ حِفْظُهُما وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظيمُ.
(8) سُبْحـانَ اللهِ بارِئِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ الُمصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى وَما لا يُرى، سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ الَّذي يَعْلَمُ ما يَلِجُ فِي الأَرْضِ وَما يَخْرُجُ مِنْها وَما يَنْزِلُ مِنَ السَّماءِ وَما يَعْرُجُ فيها، وَلا يَشْغَلُهُ ما يَلِجُ فِى الاَرْضِ وَمايَخْرُجُ مِنْها عَمّا يَنْزِلُ مِنَ السَّماءِ وَما يَعْرُجُ فيها، وَلا يَشْغَلُهُ ما يَنْزِلُ مِنَ السَّماءِ وَما يَعْرُجُ فيها عَمّا يَلِجُ فِى الاَرْضِ وَما يَخْرُجُ مِنْها، وَلا يَشْغَلُهُ عِلْمُ شَيءٍ عَنْ عِلْمِ شَيءٍ وَلا يَشْغَلُهُ خَلْقُ شَىْء عَنْ خَلْقِ شَيْء، وَلا حِفْظُ شَيْء، عَنْ حِفْظِ شَيْء وَلا يُساويهِ شَيْءٌ وَلا يَعْدِلُهُ شَيْءٌ لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّميعُ الْبَصيرُ
(9) سُبْحـانَ اللهِ بارِئِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ الُمصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى وَما لا يُرى، سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ فاطِرِ السَّماواتِ وَالاَرْضِ، جاعِلِ الْمَلائِكَةِ رُسُلاً اُولي اَجْنِحَةٍ، مَثْنى وَثُلاثَ وَرُباعَ، يَزيدُ فِي الْخَلْقِ ما يَشاءُ اِنَّ اللهَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ قَديرٌ، ما يَفْتَحِ اللهُ لِلنّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلا مُمْسِكَ لَها، وَما يُمْسِكُ فَلا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزيزُ الْحَكيمُ.
(10) سُبْحـانَ اللهِ بارِىءِ النَّسَمِ، سُبْحـانَ اللهِ الُمصَوِّرِ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ الاَزْواجِ كُلِّها، سُبْحـانَ اللهِ جاعِلِ الظُّلُماتِ وَالنُّورِ، سُبْحـانَ اللهِ فالِقِ الْحَبِّ وَالنَّوى، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ كُلِّ شَيءٍ، سُبْحـانَ اللهِ خالِقِ ما يُرى وَما لا يُرى، سُبْحـانَ اللهِ مِدادَ كَلِماتِهِ، سُبْحـانَ اللهِ رَبِّ الْعالَمينَ، سُبْحـانَ اللهِ الَّذي يَعْلَمُ ما فِي السَّماواتِ وَما فِي الأَرْضِ، ما يَكُونُ مِنْ نَجْوى ثَلاثَةٍ إلاّ هوَ رابِعُهُمْ، وَلا خَمْسَةٍ اِلاّ هُوَ سادِسُهُمْ، وَلا اَدْنى مِنْ ذلِكَ وَلا اَكْثَرَ إلاّ هُوَ مَعَهُمْ اَيْنَما كانُوا، ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِما عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيامَةِ اِنَّ اللهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَليمٌ.
(1) Münezzehtir varlıkları yaratan Allah. Münezzehtir varlıkları şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir tane ve çekirdeği yaran Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyen şeyleri yaratan Allah. Münezzehtir Allah (sonsuz) kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi Allah. Münezzehtir duyan Allah; O'ndan daha iyi duyan yoktur; Arş'ının üstünden, yedi yerin altına kadar (her şeyi) duyar; kara ve denizin karanlıklarında duyar; (inleyenlerin) iniltisini ve (şikâyet eden-lerin) şikâyetini duyar; en gizli sırları ve göğüslerdeki vesveseleri (dahi) duyar; hiçbir ses O'nun duyum alanının dışında kalmaz."
(2) Münezzehtir yaratıkları yaratan Allah. Münezzehtir şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir taneyi ve çekirdeği yaran Allah. Münezzehtir her şeyi yaratan Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyen (her şeyi) yaratan Allah. Münezzehtir Allah, (sonsuz) kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi olan Allah. Münezzehtir her şeyden daha iyi gören Allah; Arş'ının üstünden, yedi yerin altına kadar (her şeyi) görür; kara ve denizin karanlıklarında olan şeyleri (dahi) görür; "Gözler O'nu göremez; ama O gözleri görür. O, latif ve her şeyden haberdardır." Karanlık O'nun görüşüne engel olamaz; hiçbir duvar O'nun görüşünü önleyemez; ne bir kara O'nun görüş alanından kaybolur, ne bir deniz; ne bir dağın içinde bulunan (hazineler, madenler ve ...) ondan gizli kalır, ne bir kalpte (saklı) olan (sırlar) ve ne de bir vücudun içindekiler; büyük-küçük hiçbir şey ondan saklı kalamaz. Evet, küçük olan hiçbir şey küçüklüğünden dolayı O'ndan gizli kalmaz; ne yeryüzünde bir şey O'na örtülü kalır, ne de gökyüzünde; O'dur sizi (anaların) rahimlerinde istediği şekilde şekillendiren; izzet ve hikmet sahibi olan O'ndan başka bir ilâh yoktur.
(3) Münezzehtir yaratıkları yaratan Allah. Münezzehtir (varlıkları) şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir taneyi ve çekirdeği yaran Allah. Münezzehtir her şeyi yaratan Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyen şeyleri yaratan Allah. Münezzehtir Allah, (sonsuz) kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi olan Allah. Münezzehtir ağır bulutları oluşturan Allah; şimşek O'na hamd eder ve melekler O'ndan korkar. O, yıldırımları gönderir ve istediğine isabet ettirir. Rüzgarları rahmetinden önce müjdeci olarak gönderir. Kendi kelimesiyle gökten su (yağmur) indirir; kendi kudretiyle bitkileri yeşertir. Yapraklar onun bilgisiyle dökülür. Yerde ve gökte bir zerre, zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir şey sultası ve ilminin dışında kalmayan Allah münezzehtir ve her şey açık bir kitapta yazılıdır.
(4) Münezzehtir yaratıkları yaratan Allah. Münezzehtir (varlıkları) şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir tohumu ve çekirdeği yaran Allah! Münezzehtir her şeyi yaratan Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyen şeyleri yaratan Allah. Münezzehtir Allah, (sonsuz) kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi Allah. Münezzehtir her dişinin (karnında) taşıdığını ve rahimlerde azalıp çoğalanı bilen Allah. Her şeyin onun yanında bir ölçüsü vardır. Görüneni ve görünmeyeni bilen, büyük ve yücedir. Birinizin gizli veya açık konuşması, gecenin karanlığında olsun veya gündüzün aydınlığında (O'nun için fark etmez; O, hepsini bilir.) Allah'ın onu (insanı) önden veya arkadan takip edip emriyle onu koruyacak takipçileri vardır. Münezzehtir dirileri öldüren ve ölüleri dirilten Allah. Yeryüzünden eksilenleri (ölüp gidenleri) bilir ve istediğini belli bir zamana kadar rahimlere yerleştirir.
(5) Münezzehtir yaratıkları yaratan Allah. Münezzehtir (varlıkları) şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir taneyi ve çekirdeği yaran Allah. Münezzehtir her şeyi yaratan Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyenleri yaratan Allah. Münezzehtir Allah (sonsuz) kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi Allah. Münezzehtir (varlık) mülkünün sahibi Allah; mülkü, istediğine verir, istedi-ğinden de alır; istediğini aziz eder, istediğini de zelil eder. Bütün hayırlar O'nun elindedir ve O'nun her şeye gücü yeter. (Allah'ım!) Sen geceyi gündüze ve gündüzü de geceye sokarsın; diriyi ölüden ve ölüyü diriden çıkarırsın ve istediğine hadsiz hesapsız rızk verirsin.
(6) Münezzehtir yaratıkları yaratan Allah. Münezzehtir (varlıkları) şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir taneyi ve çekirdeği yaran Allah. Münezzehtir her şeyi yaratan Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyen (her şeyi) yaratan Allah. Münez-zehtir Allah (sonsuz) kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi Allah. Münezzehtir gaybın anahtarları elinde olan ve gaybı kendisinden başkası bilmeyen Allah. Karada ve denizde bulunan şeyleri ve düşen her yaprağı mutlaka bilir O. Yerin karanlıklarında bulunan bir taneden dahi haberi var. İster kuru, ister yaş (her şey) apaçık bir kitapta yazılıdır (O, her şeyden haberdardır).
(7) Münezzehtir yaratıkları yaratan Allah. Münezzehtir (varlıkları) şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir taneyi ve çekirdeği yaran Allah. Münezzehtir her şeyi yaratan Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyen (her şeyi) yaratan Allah. Münezzehtir Allah, (sonsuz) kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi Allah. Münezzehtir Allah; konuşanlar O'nun medhini (layıkıyla) sayıp bitiremezler; şükreden âbidler nimetlerinin karşılığını veremezler. O, kendi söylediği gibidir; bizim söylediğimizin üstündedir (daima). Münezzeh olan Allah, kendini medh u senâ ettiği gibidir. Kendisinin istediği hariç, kimse O'nun bir ilmine ihata edemez. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup (gözetmek) kendisine ağır gelmez. O, yücedir, büyüktür.
(8) Münezzehtir varlıkları yaratan Allah. Münezzehtir (varlıkları) şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir taneyi ve çekirdeği yaran Allah. Münezzehtir her şeyi yaratan Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyen şeyleri yaratan Allah. Münezzehtir Allah -sonsuz- kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi Allah. Münezzehtir yeryüzüne gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve ona yükseleni de bilen Allah. Yeryüzüne girip çıkanlar, O'nu gökten inip yükselen şeylerden gafil etmez. Gökten inip O'na yükselen şeyler de O'nu, yeryüzüne girip çıkanlardan gafil etmez. Evet; bir şeyi bilmesi O'nu başka bir şeyi bilmesinden, bir şeyi yaratması O'nu başka bir şeyi yaratmasından ve bir şeyi koruması da O'nu başka bir şeyi korumasın-dan gafil etmez. Hiçbir şey O'na eşit ve denk olamaz. Çünkü hiçbir şey onun gibi değildir; O, duyan ve görendir.
* (9) Münezzehtir varlıkları yaratan Allah. Münezzehtir (varlıkları) şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir taneyi ve çekirdeği yaran Allah. Münezzehtir her şeyi yaratan Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyen (her şey)i yaratan Allah. Münez-zehtir Allah (sonsuz) kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi Allah. Münezzehtir gökleri ve yeri yoktan var eden, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüp-hesiz Allah'ın her şeye gücü yeter. Allah insanlara bir rahmet (kapısı) açtı mı onu kimse tutamaz (kapatamaz). O'nun tuttuğunu (kapattığını) da O'ndan sonra kimse Salıveremez (açamaz). O, izzet ve hikmet sahibidir.
(10) Münezzehtir yaratıkları yaratan Allah. Münezzehtir (varlıkları) şekillendiren Allah. Münezzehtir bütün çiftleri yaratan Allah. Münezzehtir karanlıkları ve nuru (âlemin düzenine) yerleştiren Allah. Münezzehtir taneyi ve çekirdeği yaran Allah. Münezzehtir her şeyin yaratıcısı olan Allah. Münezzehtir görünen ve görünmeyen (her şeyi) yaratan Allah. Münezzehtir Allah (sonsuz) kelimeleri kadar. Münezzehtir âlemlerin Rabbi Allah. Münezzehtir göklerde ve yerde olanları bilen Allah; üç kişi gizli konuşsa mutlaka dördüncüleri O'dur. Beş kişi gizli konuşsa mutlaka altıncıları O'dur. Bundan az, bundan çok da olsalar, nerede bulunsalar mutlaka O da, onlarla beraberdir. Sonra kıyamet günü onlara yaptıklarını haber verir. Çünkü kuşkusuz Allah her şeyi bilendir.
3- Yine Şeyh Tusî (r.a) her gün şu cümlelerle Resul-i Ekrem'e (s.a.a) salât u selâm etmeyi rivayet etmiştir:
اِنَّ اللهَ وَمَلائِكَتَةُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يا اَيُّهَا الَّذينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْليماً، لَبَّيْكَ يا رَبِّ وَسَعْدَيْكَ وَسُبْحانَكَ.
اَللّـهُمَّ صَلّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَبارِكَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ،* كَما صَلَّيْتَ وَبارَكْتَ عَلى اِبْراهيمَ وَآلِ اِبْراهيمَ اِنَّكَ حَميدٌ مَجيدٌ.
اَللّـهُمَّ ارْحَمْ مُحَمَّداً وَآلِ مُحَمَّدٍ كَما رَحِمْتَ اِبْراهيمَ وآلَ اِبْراهيمَ اِنَّكَ حَميدٌ مَجيدٌ.
اَللّـهُمَّ سَلِّمْ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ كَما سَلَّمْتَ عَلى نُوحٍ فِى الْعالَمينَ،.
اَللّـهُمَّ امْنُنْ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ كَما مَنَنْتَ عَلى مُوسى وَهارُونَ.
اَللّـهُمَّ صَلّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ كَما شَرَّفْتَنا بِهِ اَللّهُمَّ صَلّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ كَما هَدَيْتَنا بِهِ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَابْعَثْهُ مَقاماً مَحْمُوداً يَغْبِطُهُ بِهِ الاَوَّلُونَ وَالآخِرُونَ، عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ السَّلامُ كُلَّما طَلَعَتْ شَمْسٌ اَوْ غَرَبَتْ، عَلى مُحَمَّدٍ وآلِهِ السَّلامُ كُلَّما طَرَفَتْ عَيْنٌ اَوْ بَرَقَتْ، عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ السَّلامُ كُلَّما ذُكِرَ السَّلامُ، عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ السَّلامُ كُلَّما سَبَّحَ اللهَ مَلَكٌ اَوْ قَدَّسَهُ، السَّلامُ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ فِي الاَوَّلينَ، والسَّلامُ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ فِي الآخِرِينَ، وَالسَّلامُ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِهِ فِي الدُّنْيا وَالآخِرَةِ.
اَللّـهُمَّ رَبَّ الْبَلَدِ الْحرامِ وَرَبَّ الرُّكْنِ وَالْمَقامِ، وَرَبَّ الْحِلِّ وَالْحَرامِ، اَبْلِغْ مُحَمَّداً نَبيَّكَ عَنَّا السَّلامَ.
اَللّـهُمَّ اَعْطِ مُحَمَّداً مِنَ الْبَهاءِ وَالنَّضْرَةِ وَالسُّرُورِ وَالْكَرامَةِ وَالْغِبْطَةِ وَالْوَسيلَةِ وَالْمَنْزِلَةِ وَالْمَقامِ وَالشَّرَفِ وَالرِّفْعَةِ وَالشَّفاعَةِ عِنْدَكَ يَوْمَ الْقِيامَةِ اَفْضَلَ ما تُعْطي اَحَداً مِنْ خَلْقِكَ، وَاَعْطِ مُحَمَّداً فَوْقَ ما تُعْطِي الْخَلائِقَ مِنَ الْخَيْرِ اَضْعافاً كَثيرَةً لا يُحْصيها غَيْرُكَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ اَطْيَبَ وَاَطْهَرَ وَأزْكى وَاَنْمى وَاَفْضَلَ ما صَلَّيْتَ عَلى اَحَدٍ مِنَ الاَوَّلينَ وَالآخِرينَ، وَعَلى اَحَدٍ مِنْ خَلْقِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى عَليٍّ اَميرِ الْمُؤْمِنينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ شَرِكَ في دَمِهِ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى فاطِمَةَ بِنْتِ نَبيِّكَ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ وَآلِهِ السَّلامُ وَوالِ مَنْ والاها وعاد مَنْ عاداها وضا عِفِ العَذابَ عَلى مَن ظَلَمَها واَلعَنْ مَنْ آذى نَبيَّك فيْها.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَى الْحَسَنِ وَالْحُسَيْنِ اِمامَىِ الْمُسْلِمينَ، وَوالِ مَنْ والاهُما وَعادِ مَنْ عاداهُما، وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ شَرِكَ في دِمائِهِما، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى عَلِيِّ بْنِ الْحُسَيْنِ اِمامِ الْمُسْلِمينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ ظَلَمَهُ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ بنِ عَلِيٍّ اِمامِ الْمُسْلِمينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ ظَلَمَهُ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ اِمامِ الْمُسْلِمينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ ظَلَمَهُ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُوسَى بْنِ جَعْفَرٍ اِمامِ الْمُسْلِمينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ شَرِكَ في دَمِهِ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى عَلِيِّ بْنِ مُوسى اِمامِ الْمُسْلِمينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ شَرِكَ في دَمِهِ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيٍّ اِمامِ الْمُسْلِمينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ ظَلَمَهُ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى عَلِيِّ بْنِ مُحَمَّدٍ اِمامِ الْمُسْلِمينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ ظَلَمَهُ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَى الْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ اِمامِ الْمُسْلِمينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَضاعِفِ الْعَذابَ عَلى مَنْ ظَلَمَهُ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَى الْخَلَفِ مِنْ بَعْدِهِ اِمامِ الْمُسْلِمينَ وَوالِ مَنْ والاهُ وَعادِ مَنْ عاداهُ وَعَجِّلْ فَرَجَهُ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَى الْقاسِمِ وَالطّاهِرِ اِبْنَي نَبِيِّكَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَى رُقَيَّةَ بِنْتِ نَبِيِّكَ وَالْعَنْ مَنْ آذى نَبِيَّكَ فيها، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَى اُمِّ كُلْثُومَ بِنْتِ نَبِيِّكَ وَالْعَنْ مَنْ آذى نَبِيَّكَ فيها، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلَى ذُرِّيَّةِ نَبِيِّكَ.
اَللّـهُمَّ اخْلُفْ نَبِيَّكَ في اَهْلِ بَيْتِهِ، اَللّـهُمَّ مَكِّنْ لَهُمْ فِي الاَرْضِ، اَللّـهُمَّ اجْعَلْنا مِنْ عَدَدِهِمْ وَمَدَدِهِمْ وَاَنْصارِهِمْ عَلَى الْحَقِّ فِى السِّرِّ وَالْعَلانَيَةِ، اَللّـهُمَّ اطْلُبْ بِذَحْلِهِمْ وَوِتْرِهِمْ وَدِمائِهِمْ وَكُفَّ عَنّا وَعَنْهُمْ وَعَنْ كُلِّ مُؤْمِنٍ وَمُؤْمِنَةٍ بَأسَ كُلِّ باغٍ وَطاغٍ وَكُلِّ دابَّةٍ اَنْتَ آخِذٌ بِناصِيَتِها اِنَّكَ اَشَدُّ بَأساً وَاَشَدُّ تَنْكيلاً.
Kuşkusuz Allah ve melekleri Peygamber'e salât etmektedir. Ey iman edenler siz de ona (kâmil bir) selâm edin. Emrin baş üstüne ey Rabbim! Senden saadet dilerim. Sen münezzehsin.
Allah'ım! İbrahim ve İbrahim'in soyundan gelenlere rahmet edip bereket verdiğin gibi Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet eyle; Muhammed ve Ehlibeyt'ine bereket ver; şüphesiz sen beğenilen ve yücesin. Allah'ım! İbrahim ve İbrahim'in soyundan gelenlere merhamet ettiğin gibi Muham-med ve Ehlibeyt'ine merhamet et. Şüphesiz sen beğenilen ve yücesin.
Allah'ım! Âlemlerde Nuh'a selâm ettiğin gibi, Muhammed ve Ehlibey-t'ine selâm eyle. Allah'ım! Nimet ve ihsanını Musa ve Harun'a esirgeme-diğin gibi Muhammed ve Ehlibeyt'ine de esirgeme.
Allah'ım! Bizi kendisiyle şereflendirdiğin gibi Muhammed ve Ehlibey-t'ine rahmet eyle. Allah'ım! Bizi kendisiyle hidayete eriştirdiğin gibi Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet eyle. Allah'ım! Muhammed ve Ehli-beyt'ine rahmet eyle ve onları evvelkilerle sonrakilerin (bütün insanların) imreneceği beğenilmiş bir makama ulaştır. Güneş doğup battığı müddet-çe Muhammed ve Ehlibeyt'ine selâm olsun.
Gözler kapanıp açıldığı müddetçe, Muhammed ve Ehlibeyt'ine selâm olsun. İnsanların dilinden selâm düşmedikçe, Muhammed ve Ehlibeyt'ine selâm olsun. Melekler Allah'ı tenzih ve takdis ettiği müddetçe, Muham-med ve Ehlibeyt'ine selâm olsun. Muhammed ve Ehlibeyt'ine selâm olsun ilklerde; Muhammed ve Ehlibeyt'ine selâm olsun sonlarda; Muham-med ve Ehlibeyt'ine selâm olsun dünyada ve âhirette.
Allah'ım! Ey hürmetli beldenin (Mekke'nin) Rabbi; Rükün ve Makam'ın Rabbi; Hill ve Harem'in Rabbi! Peygamberin Muhammed'e biz-den selâm ilet.
Allah'ım! Yaratıklarından birisine verebileceğin ihtişam, nur, gurur, değer, imrenilecek hâl, vesile olma, derece, makam, şeref, yücelik ve kıyamet günü huzurunda şefaat etme hakkının en üstününü Muham-med'e ver. Varlıklara verdiğin hayrın senden başkasının sayamayacağı kat kat fazlasını Muhammed'e ver. Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine, evvelkilerden, sonrakilerden ve yaratıklarından birisine ettiğin en güzel, en temiz, en çok artan, en çok büyüyen ve en üstün rahmet gibi rahmet eyle; ey merhametlilerin en merhametlisi!
Allah'ım! Müminlerin emiri Ali'ye rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşmanlık besleyene düşman ol ve onun kanının dökülmesinde ilişkisi olanların azabını kat kat artır. Allah'ım! Peygamber'in Muhammed'in (O'na ve Ehlibeyt'ine selâm olsun) kızı Fâtıma'ya rahmet eyle ve onu inciterek Peygamberini incitmiş olanlara lanet eyle.
Allah'ım! Müslümanların iki imamı Hasan ve Hüseyin'e rahmet eyle; onları sevenleri sev, onlara düşmanlık besleyenlere düşman ol ve onların şehadetine vesile olanların azabını kat kat artır. Allah'ım! Müslümanların imamı Ali ibn'il-Hüseyin'e (İmam Zeynülabidin'e) rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol ve ona zulmedenin azabını kat kat artır.
Allah'ım! Müslümanların imamı Muhammed ibn-i Ali'ye (İmam Bâkır'a) rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşmanlık besleyene düşman ol ve ona zulmedenin azabını kat kat artır. Allah'ım! Müslümanların imamı Cafer ibn-i Muhammed'e (İmam Sâdık'a) rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol ve ona zulmedenin azabını kat kat artır. Allah'ım! Müslümanların imamı Musa ibn-i Cafer'e (İmam Kazım'a) rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol ve onun şehadetine vesile olanların azabını kat kat artır. Allah'ım! Müslümanların imamı Ali ibn-i Musa'ya (İmam Rıza'ya) rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşmanlık besleyene düşman ol ve onun şehadetine vesile olanların azabını kat kat artır.
Allah'ım! Müslümanların imamı Muhammed ibn-i Ali'ye (İmam Mu-hammed Takî'ye) rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol ve ona zulmedenin azabını kat kat artır. Allah'ım! Müslü-manların imamı Ali ibn-i Muhammed'e (İmam Ali Nakî'ye) rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşmanlık besleyene düşman ol ve ona zulmedenin azabını kat kat artır. Allah'ım! Müslümanların imamı Hasan ibn-i Ali'ye (İmam Hasan Askerî'ye) rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol ve ona zulmedenin azabını kat kat artır. Allah'ım! İmam Hasan Askerî'den sonra Müslümanların imamı olan (Hz. Mehdi'ye) rahmet eyle; onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol; onun kurtuluş ve zuhurunu yakınlaştır.
Allah'ım! Peygamber'inin iki oğlu Kasım ve Tâhir'e rahmet eyle. Allah'ım! Peygamber'inin kızı Rukkayye'ye rahmet eyle ve onu inciterek Peygamberini incitmiş olana lânet eyle. Allah'ım! Peygamber'inin kızı Ümm-ü Külsüm'e rahmet eyle ve onu inciterek Peygamber'ini incitmiş olana lânet eyle. Allah'ım Peygamber'inin soyuna rahmet eyle.
Allah'ım! Ehlibeyt'i hakkında Sen Peygamber'inin halifesi (vekili) ol. Allah'ım! Yeryüzünde onları imkân ve iktidar sahibi kıl. Allah'ım! Gizlide ve aşikârda bizi hak üzere onların safında, onların imdatçıları ve yardımcıları kıl. Allah'ım! Onların intikamını al ve kanlarını yerde bırakma. Bizden, onlardan ve kadın-erkek bütün müminlerden, tüm zalim ve zorbaların zulüm ve şerlerini ve hayatı elinde olan her canlının zarar ve ziyanını uzaklaştır. Şüphesiz en şiddetli korkuyu ve cezayı veren ancak sensin."
Ardından da Merhum Seyyid İbn Tâvûs'un nakline göre şu dua okunur:
يا عُدَّتي في كُرْبَتي، وَيا صاحِبي في شِدَّتي، وَيا وَلِيّي في نِعْمَتي، وَيا غايَتي في رَغْبَتي، اَنْتَ السّاتِرُ عَوْرَتي، وَالْمُؤْمِنُ رَوْعَتي، وَالْمُقيلُ عَثْرَتي، فَاغْفِرْ لي خَطيئَتي يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
"Ey sıkıntılı günlerimde hazırlığım; ey zor günlerimde arkadaşım; ey nimetli günlerimde veli nimetim ve ey iştiyakımın doruk noktası! Sensin kusurlarımı örten, korkumu yatıştırıp beni rahatlatan; sensin sürçmemi affeden; o hâlde hatamı bağışla, ey merhametlilerin en merhametlisi!"
Ve şu duayla devam edilir:
اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ لِهَمٍّ لا يُفَرِّجُهُ غَيْرُكَ، وَلِرَحْمَةٍ لا تُنالُ إلاّ بِكَ، وَلِكَرْبٍ لا يَكْشِفُهُ إلاّ اَنْتَ، وَلِرَغْبَةٍ لا تُبْلَغُ إلاّ بِكَ، وَلِحاجَةٍ لا يَقْضيها إلاّ اَنْتَ.
اَللّـهُمَّ فَكَما كانَ مِنْ شَأنِكَ ما اَذِنْتَ لي بِهِ مِنْ مَسْأَلَتِكَ وَرَحِمْتَني بِهِ مِنْ ذِكْرِكَ، فَلْيَكُنْ مِنْ شَأنِكَ سَيِّدي الاِجابَةُ لي فيـما دَعْوَتُكَ، وَعَوائِدُ الاِفْضالِ فيـما رَجَوْتُكَ، وَالنَّجاهُ مِمّا فَزِعْتُ اِلَيْكَ فيهِ، فَاِنْ لَمْ اَكُنْ اَهْلاً اَنْ اَبْلُغَ رَحْمَتَكَ فَاِنَّ رَحْمَتَكَ اَهْلٌ اَنْ تَبْلُغَني وَتَسَعَني، وَاِنْ لَمْ اَكُنْ لِلإجابَةِ اَهْلاً فَاَنْتَ اَهْلُ الْفَضْلِ، وَرَحْمَتُكَ وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ، فَلْتَسَعْني رَحْمَتُكَ.
يا اِلهٰي يا كَريمُ اَسْأَلُكَ بِوَجْهِكَ الْكَريمِ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَاَهْلِ بَيْتِهِ، وَاَنْ تُفَرِّجَ هَمّي، وَتَكْشِفَ كَرْبي وَغَمّي، وَترْحَمَني بِرَحْمَتِكَ، وَتَرْزُقَني مِنْ فَضْلِكَ اِنَّكَ سَميعُ الدُّعاءِ قَريبٌ مُجيبٌ .
Allah'ım! Sana dua edip ancak senin giderebileceğin üzüntülerimi gidermeni diliyorum; senden, ancak senin lütfunla erişilebilecek rahmetini istiyorum; senden ancak senin son verebileceğin sıkıntılarıma son vermeni diliyorum; ancak seninle ulaşılabilecek arzuları talep ediyorum ve senden ancak senin verebileceğin hacetleri istiyorum.
Allah'ım! Sana el açmama izin vermeği ve seni zikretmekle bana merhamet etmeği kendine layık gördüğün gibi, dualarımı kabul etmek, fazl u kereminden bana ümit ettiğim şeyleri vermek ve korkup da sana yalvardığım şeylerden beni kurtarmak sana layıktır; eğer ben rahmetine erişmeye layık değilsem, rahmetin bana ulaşmaya ve beni kapsamağa layıktır. Eğer ben icabet edilmeye (duamın kabul olmasına) lâyık değil-sem, sen fazl u kerem sahibisin ve rahmetin her şeyi kaplamıştır. Şu hâlde rahmetin beni de kaplasın.
Ey mabudum; ey kerem ve lütuf sahibi! Kerim olan zatın hakkına sana el açıyor ve Muhammed ve Ehlibeyt'ine salât etmeni, hüznümü gidermeni, sıkıntı ve gamıma son vermeni, kendi rahmetinle bana merhamet etmeni ve fazl u kereminden beni rızıklandırmanı diliyorum; kuşkusuz sen duayı duyansın, yakınsın ve (duayı) kabul edensin."
4- Merhum Seyyid ve Merhum Şeyh şu duanın da her gün okunmasını rivayet etmişlerdir:
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ بِاَفْضَلِهِ وَكُلُّ فَضْلِكَ فاضِلٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِفَضْلِكَ كُلِّه، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ رِزْقِكَ بِاَعَمِّهِ وَكُلُّ رِزْقِكَ عامٌّ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِرِزْقِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عَطائِكَ بِأَهْنَئِهِ وَكُلُّ عَطائكَ هَنيءٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعَطائِكَ كُلِّه، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِكَ بِاَعْجَلِهِ وَكُلُّ خَيْرِكَ عاجِلٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِخَيْرِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ اِحْسانِكَ بِاَحْسَنِهِ وَكُلُّ اِحْسانِكَ حَسَنٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِاِحْسانِكَ كُلِّهِ.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِما تُجيبُني بِهِ حينَ اَسْأَلُكَ فَاَجِبْني يا اَللهُ، وَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ الْمُرْتَضى، وَرسُولِكَ الْمُصْطَفى، وَاَمينِكَ وَنَجِيِّكَ دُونَ خَلْقِكَ وَنَجيبِكَ مِنْ عِبادِكَ، وَنَبِيِّكَ بِالصِّدْقِ، وَحَبيبِكَ، وَصَلِّ عَلى رَسُولِكَ وَخِيَرَتِكَ مِنَ الْعالَمينَ، الْبَشيرِ الَّنذيرِ السِّراجِ الْمُنيرِ، وَعلى اَهْلِ بَيْتِهِ الاَبْرارِ الطّاهِرينَ، وَعَلى مَلائِكَتِكَ الَّذينَ اسْتَخْلَصْتَهُمْ لِنَفْسِكَ، وَحَجَبْتَهُمْ عَنْ خَلْقِكَ، وَعَلى اَنْبِيائِكَ الَّذينَ يُنبِئُونَ عَنْكَ بِالصِّدْقِ، وَعَلى رُسُلِكَ الَّذينَ خَصَصْتَهُمْ بِوَحْيِكَ، وَفَضَّلْتَهُمْ عَلَى الْعالَمينَ بِرِسالاتِكَ، وَعَلى عِبادِكَ الصّالِحينَ الَّذينَ اَدْخَلْتَهُمْ في رَحْمَتِكَ، الاَئِمَّةِ الْمُهْتَدينَ الرّاشِدينَ، وَاَوْلِيائِكَ الْمُطَهَّرينَ، وَعَلى جَبْرَئيلَ وَميكائيلَ وَاِسْرافيلَ وَمَلَكِ الْمَوْتِ، وَعَلى رِضْوانَ خازِنِ الْجِنانِ، وَعَلى مالِكٍ خازِنِ النّارِ، وَرُوحِ الْقُدُسِ وَالرُّوحِ الاَمينِ، وَحَمَلَةِ عَرْشِكَ الْمُقَرَّبينَ، وَعَلى الْمَلَكَيْنِ الْحافِظَيْنِ عَلَيَّ بِالصَّلاةِ الَّتي تُحِبُّ اَنْ يُصَلِّيَ بِها عَلَيْهِمْ اَهْلُ السَّماواتِ وَاَهْلُ الاَرَضينَ صَلاةً طَيِّبَةً كَثيرةً مُبارَكَةً زاكِيَةً نامِيَةً ظاهِرَةً باطِنَةً شَريفَةً فاضِلَةً، تُبَيِّنُ بِها فَضْلَهُمْ عَلَى الاَوَّلينَ وَالآخِرِينَ.
اَللّـهُمَّ أَعْطِ مُحَمَّداً الْوَسيلَةَ وَالشَّرَفَ وَالْفَضيلَةَ واجْزِهِ خَيْرَ ما جَزَيْتَ نَبِيّاً عَنْ اُمَّتِهِ، اَللّـهُمَّ وَاَعْطِ مُحَمَّداً صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَآلِهِ مَعَ كُلِّ زُلْفَةٍ زُلْفَةً، وَمَعَ كُلِّ وَسيلَةٍ وَسيلَةً، وَمَعَ كُلِّ فَضيلَةٍ فَضيلَةً، وَمَعَ كُلِّ شَرَفٍ شَرَفَاً.
اَللّـهُمَّ أعْطِ مُحَمَّداً وَآلَهُ يَوْمَ الْقِيامَةِ اَفْضَلَ ما اَعْطَيْتَ اَحَداً مِنَ الاَوَّلينَ والآخِرِينَ.
اَللّـهُمَّ وَاجْعَلْ مُحَمَّداً صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وآلِهِ اَدْنَى الْمُرْسَلينَ مِنْكَ مَجْلِساً، وَأفْسَحَهُمْ فِي الْجَنَّةِ عِنْدَكَ مَنْزِلاً، وَاَقْرَبَهُمْ اِلَيْكَ وَسيلَةً، وَاْجْعَلْهُ اَوَّلَ شافِعٍ، وَاَوَّلَ مُشَفَّعٍ، وَاَوَّلَ قائِلٍ، وَاَنْجَحَ سائِلٍ، وَابْعَثْهُ الْمَقامَ الَْمحْمُودَ الَّذي يَغْبِطُهُ بِهِ الاَوَّلُونَ والآخِرُونَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ.
وَاَسْأَلُكَ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّد وَآلِ مُحَمَّد وَاَنْ تَسْمَعَ صَوْتي وَتُجيبَ دَعْوَتي، وَتَتَجاوَزَ عَنْ خَطيئَتي، وَتَصْفَحَ عَنْ ظُلْمي، وَتُنْجِحَ طَلِبَتي، وَتَقْضِيَ حاجَتي، وَتُنْجِزَ لي ما وَعَدْتَني، وَتُقيلَ عَثْرَتي، وَتَغْفِرَ ذُنُوبي، وَتَعْفُوَ عَنْ جُرْمي، وَتُقْبِلَ عَلَيَّ وَلا تُعْرِضَ عَنّي، وَتَرْحَمَني وَلا تُعَذِّبَني وَتُعافِيَني وَلا تَبْتَلِيَني، وَتْرزُقَني مِنَ الرِّزْقِ اَطْيَبَهُ وَاَوْسَعَهُ وَلا تَحْرِمْني يا رَبِّ وَاقْضِ عَنّي دَيْني، وَضَعْ عَنّي وِزْري، وَلا تُحَمِّلْني ما لا طاقَةَ لي بِهِ، يا مَوْلايَ اَدْخِلْني في كُلِّ خَيْرٍ اَدْخَلْتَ فيهِ مُحَمَّداً وآلَ مُحَمَّدٍ، وَاَخْرِجْني مِنْ كُلِّ سُوءٍ اَخْرَجْتَ مِنْهُ مُحَمَّداً وَآلَ مُحَمَّدٍ، صَلَواتُكَ عَلَيْهِ وَعَلَيْهِمْ، وَالسَّلامُ عَلَيْهِ وَعَلَيْهِمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكاتُهُ.
"Allah'ım! Senden fazl u kereminin en iyisini diliyorum; elbette se-nin bütün fazl u keremin iyidir; Allah'ım! Ben, fazl u kereminin hepsinden diliyorum. Allah'ım! Senden en kapsamlı rızkını diliyorum; elbette senin rızkının hepsi kapsamlıdır. Allah'ım! Ben rızkının hepsinden diliyorum. Allah'ım! Senden bağışının en afiyetlisini diliyorum; elbette senin bütün bağışların afiyetlidir. Allah'ım! Senin bütün bağışlarından diliyorum. Allah'ım! Senden hayırlarının en acilini diliyorum; elbette senin bütün hayırların acildir. Allah'ım! Ben bütün hayırlarından diliyorum. Allah'ım! Senden ihsanının en güzelini diliyorum; şüphesiz senin bütün ihsanların güzeldir. Allah'ım! Senden bütün ihsanını diliyorum.
Allah'ım! Sana, aracı ettiğimde isteğimi hemen kabul edeceğin şeyi vasıta kılarak sana el açıyorum; şu halde ey Allah (duamı ve dileğimi) kabul buyur ve beğenilmiş kulun, seçilmiş resulün, bütün varlıklarının içerisinden emin ve sırdaş olarak seçtiğin, kullarının soylusu, sadık peygamberin ve habibin Muhammed'e rahmet eyle. Yine resulün ve âlemdekiler arasından seçtiğin müjdeci, korkutucu ve nurlu (hidayet) çırağı olan (o yüce şahsiyete) ve onun (Hakka) itaatkâr, tertemiz Ehlibey-t'ine, kendin için halis kıldığın ve yaratıklarından gizli tuttuğun melek-lerine, senden (insanlara) doğru haber veren peygamberlerine, vahyine mahsus kıldığın ve risaletlerinle âlemdekilerden üstün kıldığın resulleri-ne, rahmetine mazhar kıldığın hidayet bulmuş ve kemale ermiş imamlara ve tertemiz velilerin olan salih kullarına, Cebrail'e, Mikail'e, ölüm mele-ğine (Azrail'e), cennet bekçisi Rızvan'a, cehennem bekçisi Malik'e, Ruhu'l-Kudüs'e, Ruhu'l-Emin'e, Arş'ını taşıyan mukarrep (meleklerine) ve beni koruyan iki meleğe, göklerde ve yerlerde bulunanların onlara etmesini istediğin, onların ilk ve son (bütün) insanlara üstün olduklarını açıklayacağın tertemiz, çok, bereketli, (sürekli) artan, büyüyen, gizli ve aşikâr olan, şerefli ve faziletli bir rahmetle rahmet eyle.
Allah'ım! Muhammed'e vesile (şefaat hakkı) ver; şeref ve fazilet inayet et; ona, ümmetinden taraf bir peygambere verdiğin en iyi mükâfatı ver. Allah'ım! Muhammed'e yakınlık üstüne yakınlık, vesile üstüne vesile, fazilet üstüne fazilet, şeref üstüne şeref lütfeyle. Allah'ım! Kıyamet gününde gelip geçen (insanlardan) birisine vereceğinin en iyisini Muham-med ve Ehlibeyt'ine ver.
Allah'ım! Peygamberler arasında Muhammed'i, sana en yakın maka-mı olan, cennette huzurunda en geniş menzilde yer alan ve sana en yakın vesileye sahip bulunan kimse kıl. Yine onu ilk şefaat eden, şefaati ilk kabul olan, ilk konuşan ve dilediği en çok kabul olan kimse kıl ve onu gelmiş geçmiş (bütün insanların) gıpta edeceği beğenilmiş makama ulaştır; ey merhametlilerin en merhametlisi.
(Allah'ım!) Senden, Muhammed ve Ehlibeyt'ine salât etmeni ve sesi-mi duymanı, duamı kabul buyurmanı, hatamdan geçmeni, (nefsime) yap-tığım zulmüme göz yummanı, beni dileğime ulaştırmanı, hacetimi vermeni, bana vaat ettiğin şeyleri yerine getirmeni, sürçmemi ve günahlarımı bağışlamanı, suçumu affetmeni, bana teveccüh ederek ben-den yüz çevirmemeni, beni merhametine mazhar kılarak azap etmemeni, bana afiyet vererek (belâya) müptela etmemeni, beni en temiz ve en geniş rızkınla rızıklandırarak mahrum kılmamanı diliyorum. Ey Rabbim! Borcumu eda eyle, vizr u vebalimin yükünü üzerimden kaldır (beni bağışla ve) güç yetiremeyeceğim şeyleri bana yükleme. Ey Mevla'm! Muhammed ve Ehlibeyt'ini dâhil ettiğin bütün hayırlara beni de dâhil et; Muhammed ve Ehlibeyt'ini çıkardığın bütün kötülüklerden beni de çıkar. Senin rahmetin onun ve onların üzerine olsun. Yine selâm, Allah'ın rahmet ve bereketleri onun ve onların üzerine olsun."
Sonra üç defa şu cümle okunur:
اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني.
"Allah'ım! Bana emrettiğin gibi seni çağırıyor, dua ediyorum; sen de bana vaad ettiğin gibi duamı kabul buyur."
Sonra da şöyle devam edilir:
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ قَليلاً مِنْ كَثيرٍ مَعَ حاجَةٍ بي اِلَيْهِ عَظيمَةٍ، وَغِناكَ عَنْهُ قَديمٌ، وَهُوَ عِنْدي كَثيرٌ، وَهُوَ عَلَيْكَ سَهْلٌ يَسيرٌ، فَامْنُنْ عَلَيَّ بِهِ اِنَّكَ عَلى كُلِّ شَيءٍ قَديْرٌ، آمينَ رَبَّ الْعالَمينَ.
"Allah'ım! Büyük ihtiyacım olduğu hâlde çoktan azını istiyorum; hâlbuki ezelden beri senin ona ihtiyacın yoktu. (Bu isteğim) bana göre çoktur, fakat sana göre kolay ve azdır; şu halde dileğimi bana ihsan et; şüphesiz senin her şeye gücün yeter; amin (kabul buyur) ey âlemlerin Rabbi!"
5- Şu duayı okumak:
اَللّـهُمَّ اِنِّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني
"Allah'ım! Bana emrettiğin gibi seni çağırıyor, dua ediyorum; sen de bana vaad ettiğin gibi duamı kabul buyur."
6- Şeyh Mufid (r.a) "el-Muknia" kitabında Ali b. Mehziyâr'dan, o da İmam Muhammed Taki'den (a.s) şu zikir ve duaların Ramazanın başından sonuna kadar gece ve gündüzleri, çok okunmasının müste-hap olduğunu rivayet etmiştir:
يا ذَا الَّذي كانَ قَبْلَ كُلِّ شَيءٍ، ثُمَّ خَلَقَ كُلَّ شَيءٍ، ثُمَّ يَبْقى وَيَفْنى كُلُّ شَيءٍ، يا ذَا الَّذي لَيْسَ كَمِثْلِهِ شيءٍ، وَيا ذَا الَّذي لَيْسَ فِي السَّماواتِ الْعُلى، وَلا فِى الاَرَضينَ السُفْلى، وَلا فَوقَهُنَّ وَلا تَحْتَهُنَّ، وَلا بَيْنَهُنَّ اِلـٰهٌ يُعْبَدُ غَيْرُهُ لَكَ الْحَمْدُ حَمْداً لا يَقْوى عَلى اِحْصائِهِ إلاّ اَنْتَ، فَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمِّدٍ صَلاةً لا يَقْوى عَلى اِحْصائِها إلاّ اَنْتَ.
"Ey her şeyden önce var olan; sonra her şeyi yaratan ve her şey fani olduktan sonra bakî kalacak olan; ey hiçbir şeye benzemeyen; ey ne yüce göklerde, ne aşağı yerlerde, ne onların üstünde, ne altında, ne de aralarında kendisinden başka tapılan bir ilâh olmayan (yüce Allah!) Sana hamdolsun; saymaya (miktarını belirlemeye) senden başkasının güç yetiremeyeceği bir hamd olsun. Şu hâlde Muhammed ve Ehlibeyt'ine senden başkasının sayamayacağı bir rahmet et."
7- Merhum Kef'emî "Beledu'l-Emin" ve "Misbah" adlı kitapların-da "Seyyid İbn Bâkî'nin "İhtiyar"ından şöyle nakletmiştir: Allah Tea-la, Ramazan ayında her gün aşağıdaki duayı okuyan kimsenin kırk yıllık günahı affeder:
اَللّـهُمَّ رَبَّ شَهْرِ رَمَضانَ الَّذي اَنْزَلْتَ فيهِ الْقُرْآنَ، وَافْتَرَضْتَ عَلى عِبادِكَ فيهِ الصِّيامَ، ارْزُقْني حَجَّ بَيْتِكَ الْحَرامِ في هذَا الْعامِ وَفي كُلِّ عامٍ، وَاغْفِرْ لِيَ الذُّنُوبَ الْعِظامَ فَاِنَّهُ لا يَغْفِرُها غَيْرُكَ يا ذَا الْجَلالِ وَالاِكْرامِ.
"Allah'ım! Ey Kur'ân'ı indirdiğin ve orucunu kullarına farz kıldığın ramazan ayının Rabbi! Bu yıl ve her yıl Beytü'l-Harâm'ının haccını bana nasip et ve büyük günahlarımı bağışla; çünkü kuşkusuz onları senden başkası bağışlayamaz, ey büyüklük ve yücelik sahibi!"
8- Merhum Feyz-i Kâşanî "Hulasetu'l-Ezkar" adlı eserinde şu zikirlerin her gün yüz defa okunmasını nakletmiştir:
سُبْحانَ الضّارِّ النّافِعِ، سُبْحانَ الْقاضي بالْحَقِّ، سُبْحانَ الْعَلِيِّ الأَعْلى، سُبْحانَهُ وَبِحَمْدِهِ، سُبْحانَهُ وَتَعالى.
"Münezzehtir (hak edene) zarar ve (hak edene) menfaat veren (Allah)! Münezzehtir hak üzere hüküm veren. Münezzehtir yüceler yücesi (Allah)! Münezzehtir O ve ben O'na hamd ediyorum. Münezzehtir O ve (her şeyden) yücedir."
9- Merhum Şeyh Müfid "el-Müknia" kitabında şöyle demiştir: Ramazan ayının sünnetlerinden birisi de her gün yüz defa Resulullah'a (s.a.a) salât u selâm etmektir. Bu sayıyı ne kadar artırırsa, fazileti de o kadar artar.